| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 07.03.2017 |
MEVLÜT DUDU (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutluyorum. Bugün yaşanan trafik kazasında yaşamını yitiren kadın emekçilerimize Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifa diliyorum. Tüm emek dünyasının ve Türkiye'nin başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, Almanya'nın bazı bakanlarımıza yönelik İslam karşıtlığı ve ırkçılıktan beslenen antidemokratik davranışını Cumhuriyet Halk Partisi olarak sonuna kadar kınıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi, demokratik hakların kullanımını engellemeye yönelik her türlü girişimin karşısındadır. Nitekim, önceki Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal da Almanya'nın bu davranışı nedeniyle Almanya'daki toplantılarını, programını iptal etmiştir. Bu konuda Almanya'nın tutumuna karşı duruş sergilemek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin onuruna sahip çıkmaktır. O nedenle, biz sonuna kadar bu davranışın karşısındayız Cumhuriyet Halk Partisi olarak ancak şunu da söylemeden geçmek istemiyorum: "Gerçekten de İsrail ve Rusya krizlerindeki değişimin bu konuda yaşanmamasını da diliyoruz." diyeceğim ama ne yazık ki Sayın Cumhurbaşkanının ve Sayın Dışişleri Bakanının bu konudaki sert sözlerine, söylemlerine rağmen -örneğin, Almanya'da Nazizm ruhunun ölmediğini söylüyorlar- Ekonomi Bakanı Sayın Zeybekci'nin bugün söylediği sözler, ne yazık ki devlet tutarlılığına uygun düşmüyor değerli milletvekilleri. Cumhurbaşkanının ve Dışişleri Bakanının haklı eleştirilerine rağmen Zeybekci, Almanya'yı "dost evi" olarak niteliyor ve "Almanya'da, bu dost vatanda, bu dost ülkede milyonlarca Türk vatandaşımız var. Biz dost evine geldik, dost evindeyiz ve sevdiklerimizle beraberiz." diye açıklama yapıyor. Bu tavrın da devlet vakarına ve tutarlılığına uygun düşmediğini belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, kesinlikle, haklı bulmamakla birlikte Almanya'nın bu tutumunun altında bazı sebepler var. Bunlardan bir tanesi, içeride giderek artan otoriterleşme eğilim ve girişimleri; bir diğeri de yanlış dış politika ve bunun sonucunda Türkiye açısından oluşan yalnızlaşma ve itibarsızlaşma. Örneğin, bugün Suriye'de geldiğimiz nokta ortada. Biz baştan beri, Suriye'de olaylar başladığından ve Türkiye'deki Hükûmet bize göre yanlış bir politika izlemeye başladığından itibaren hep şunu söyledik, hep Türkiye'nin ulusal güvenliğinin altını çizdik, önemine dikkat çektik, dedik ki: Yapmayın, bu yanlış, Türkiye'nin ulusal güvenliğine zarar verir, Suriye'nin kuzeyinde Taliban benzeri bir bölge oluşur. Oradan kaynaklanan terör, Türkiye'ye çok zarar verir, ulusal güvenliğimiz riske girer dedik, ne yazık ki haklı çıktık.
Bu bağlamda, gelinen nokta itibarıyla, Fırat Kalkanı operasyonu başladı, harekâtı başladı. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu harekâtı da desteklediğimizi, önceki yanlışlara rağmen, o durumun ortaya çıkmasına belli oranda, önemli oranda sebep olunmasına rağmen -Hükûmet açısından söylüyorum- Fırat Kalkanı Harekâtı doğruydu. İki hedefi vardı: Bir tanesi, IŞİD'i ve diğer terörist unsurları sınırlarımızdan uzaklaştırmak, diğeri de zaman zaman "PYD koridoru" diye tanımlanan o koridorun Afrin'le, Afrin bölgesiyle buluşmasını engellemek. Ben aslında farklı bir isim veriyorum o koridora "emperyalizm koridoru" diyorum. Bundan yüzyıl önce Lloyd George, bu koridordan bahsetmiş değerli milletvekilleri, bu koridorun mutlaka Akdeniz'le buluşması gerektiğinden bahsetmiş. Söylemeye bile dilim varmıyor, asla bu hayalin gerçekleşmesi mümkün değil ama Afrin'den sonra bu koridorun devamında Hatay var. Türkiye'nin hiçbir karış toprağına kimse el uzatamayacağı gibi Hatay'a da asla el uzatamayacaklar ama bu tehdit, Türkiye'de, özellikle Hatay'da ciddi sorunlar yaratacak.
Değerli milletvekilleri, bugünlerde gündemimizde yine, Suriye'yle bağlantılı Rakka operasyonu konusu var. Biraz önce söyledim, bugün geldiğimiz nokta itibarıyla Fırat Kalkanı operasyonu doğrudur ancak buradan bir adım ileriye gitmek intihardır, cinayettir. Biz, Türkiye'nin ulusal güvenliği ve çıkarları açısından hiç gerekli olmadığına inandığımız Rakka olayıyla çocuklarımızı şehit vermek istemiyoruz. O nedenle, buradan Hükûmete sesleniyorum: Lütfen bu yanlışı yapmayın, çocuklarımıza bunu yapmayın, Türkiye'ye bu kötülüğü yapmayın.
Çok acıdır ki bu Rakka operasyonuyla ilgili bir hususu belirtmeden geçemiyorum: Çok acıdır, son günlerde Rakka'ya operasyon yapma niyetini Hükûmet, çeşitli ağızlardan belli ediyor, ortaya koyuyor. Ama şöyle bir tartışma var. Amerika Birleşik Devletleri'nden kaynaklanan; işte ulusal basında, yabancı basında bu konuyla ilgili yorumları dinliyoruz. Örneğin, son kulis bilgilerine göre -bugün bir köşe yazarı da yazmış, önemli, Hükûmete yakın bir köşe yazarı- Genelkurmay Başkanının, Bakanlar Kuruluna Rakka'yla ilgili sunum yaptığı ve bu sunumda Amerikan Genelkurmay Başkanına Türkiye'deki ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) kamplarını gezdirdiği ve büyük oranda ikna ettiğine inandığını belirttiği aktarılıyor. Yani yine söylemeye dilim varmıyor ama bir terör örgütü olarak nitelediğimiz, haklı olarak bir terör örgütü olarak hem bizim hem Hükûmetin, iktidarın nitelediği PYD'yi mi Amerika, Rakka operasyonunda kullanacak yoksa Türkiye'yi mi kullanacak, tartışılan bu. Bu, asla Türkiye Cumhuriyeti'ne yakışan bir durum değildir. Türkiye Cumhuriyeti'ni bir terör örgütüyle bu anlamda aynı kefeye koyacak, koyduracak politikalar üretmek de yine Hükûmete yakışmamaktadır, bunu da belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, gerçi bu Enosis olayıyla, büyük oranda şimdilik tehlike geçti, Kıbrıs meselesini söylüyorum. Kasım ayında Sayın Genel Başkan Yardımcımız Sayın Öztürk Yılmaz'la birlikte Kıbrıs'taydık; çok önemli temaslarda bulunduk, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bütün yetkililerle görüştük, siyasi parti liderleriyle görüştük, tamamıyla. Kıbrıs'ta kötü bir noktaya gidiyordu olay. Rum kesiminin Enosis'le ilgili girişimi, şimdilik kesintiye uğrattı müzakereleri ama Kıbrıs'ta her zaman verilen tavizler, bir sonraki müzakerelerin başlamasıyla birlikte kaldığı noktadan devam ediyor. Onun için Hükûmeti Kıbrıs konusunda Parlamentoyu bilgilendirmeye, daha şeffaf bir politika izlemeye ve asla ve asla yanlış yapmamaya davet ediyorum.
Sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)