GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Denizcilik Çalışma Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:77
Tarih:02.03.2017

CHP GRUBU ADINA GAYE USLUER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

"Vatan, onu parsel parsel satanların değil, uğrunda darağacına gidenlerin vatanıdır." Bu söz, 28 Şubatta, iyi ki doğdun ve bize ışık oldun diyerek onurla andığımız Deniz Gezmiş'in sözüdür. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) İki gündür içli içli mağduriyetlerinizi anlattığınız 28 Şubat, aynı zamanda Deniz'in doğum günüydü.

Mağduriyetlerden bahsettiniz değerli milletvekilleri. Ben de diyorum ki: Denizleri hatırlayın. Gencecik, vatanını seven, pırıl pırıl insanları astılar bu ülkede.

Şimdi, sözlerimi, lütfen, hiç sinirlenmeden, sakin sakin dinleyin diyorum. Ben inanıyorum ki dinlediğinizde beni anlayacaksınız ve onaylayacaksınız değerli milletvekili arkadaşlarım. Bir kere, hepimiz öz eleştiri yapmalıyız. 28 Şubat, bu ülkenin yüzleşmesi gereken bir süreçtir; evet. 28 Şubat mimarları hesap vermelidir; buna da evet. Bunu bu salonda inkâr edecek biri ya da birileri olduğunu düşünmüyorum ama gelin, değerli milletvekilleri, sizler de şunu inkâr etmeyin: Adalet ve Kalkınma Partisi, siyaset meydanına çıktığında 3Y formülünü anlattı vatandaşa; yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele edecektiniz. "Şimdi, bugün lanetle andığınız, hâlâ unutamadığınız 28 Şubatçılardan ne farkınız var Allah aşkına?" diyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Bakınız olup bitenlere: Baskıcı politikalardan şikâyet edip "Sistemi değiştireceğim." diyen sizler, sistemi değiştirmediğiniz gibi, daha da güçlendirip kendiniz kullanmaya başladınız. Bugün, o andığınız 28 Şubattan daha demokratik bir ülke değil Türkiye. 28 Şubatçı generallerin yapmayı hayal bile edemediklerini yaptınız ve onaylıyorsunuz.

Bakın, salı günü Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da konuşmalarında söz ettiler. 28 Şubatta görevinden alınanları, 28 Şubatta tutuklananları gözümüzün önüne getirelim, bir de bugüne bakalım: 20 Temmuz darbesinden sonra kimler görevden alındı, kimler tutuklandı? Kıyaslanamayacak kadar büyük rakamlar 20 Temmuz darbesi sonrası. Mağduriyetse, buyurun size 20 Temmuz mağduriyeti. Ne oldu da darbecilerin sayısı bu ülkede arttı? Biz, darbeci mi yetiştirmeye başladık? Ama tüm bunları görmezden gelip mağduriyetlerimizi mi yarıştıracağız "Hangi mağduriyet, hangisi daha güçlü?" diye?

Sonucu tartışmalıyız değerli milletvekili arkadaşlarım. Bugün geldiğimiz noktada sonuçların neler olduğunu açıkça ve çekinmeden tartışmalıyız. Esas olarak istediğimiz, elbette ki, 28 Şubatların bir daha yaşanmayacağı, 15 Temmuzların bir daha yaşanmayacağı, huzurlu, güvenli ve şeffaf bir ülkeyi var edebilmektir. Ancak bu söylediklerimi dinlerken ya da dinlemediğinizde bile bunları inkâr edecek hiç kimsenin de olmadığını düşünüyorum. Ancak, bakın, bir hatırlatma yapacağım. 2012'de Sayın Numan Kurtulmuş, 28 Şubat için ne demiş, sizlere bunu okumak istiyorum. Numan Kurtulmuş, bugün Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin Grup Sözcüsü olan Numan Kurtulmuş şöyle diyor: "Nasıl 12 Eylül olmasaydı, Anavatan Partisi kurulamaz idiyse, 28 Şubat olmasaydı da Adalet ve Kalkınma Partisi olmazdı. O dönemde hatırlıyorum ben, birçok insan, birçok ev kadını televizyonlarda o sahneleri izliyordu. Başörtülü, yeşil gözlü bir kadın ağlıyor, onunla birlikte birçok ev hanımının da samimi olarak ağladığını biliyoruz. Ne oldu da bunlar birden bıçakla kesildi? 28 Şubat, hakikaten, hem kurgusu itibarıyla hem sonuçları itibarıyla fevkalade ciddi hazırlanmış bir süreçti. Türkiye'nin sadece sosyolojisine değil, sadece siyasetine değil, Türkiye'nin hamuruna ciddi bir şekilde müdahale edildi. Daha önemlisi, Türkiye'nin ekonomi politiğine müdahale edilen bir süreç oldu."

Tekrarlıyorum dinlemeseniz de Adalet ve Kalkınma Partili değerli milletvekili arkadaşlarım; bu söylediğim sözleri, bu okuduğum sözleri sizin sözcünüz Sayın Numan Kurtulmuş söylemişti.

Eskiden Osmanlı sarayında devşirmeler olurdu -sözüm Meclisten dışarı- bugün de kaçak sarayda devşirmeler mevcut. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Numan Kurtulmuş'un söylediklerine tamamıyla katılıyoruz, eksiği var, fazlası yok.

Sizin mağduriyetleriniz, dediğim gibi, bitmez ama ben istiyorum ki artık biraz da sizin mağdur ettiklerinizi konuşalım. Bakınız, 20 Temmuz sonrasında Harp Okulu öğrencileri tutuklandılar. Bu çocuklar yoksul ailelerin çocukları, bu çocukların aileleri, bütün ümitlerini subay olacak bu çocukların geleceğine bağlamışlar, hâlâ mahkemeye çıkarılmadılar. Bu çocukların aileleri çocuklarını görmekte güçlük çektikleri gibi, bu çocukların aileleri perişan ve siz ki mağduriyetten bahseden, siz ki bu Meclis kürsüsünde âdeta gözü yaşlı, mağduriyetlerini anlatanlar, bu çocuklar sizin canınızı acıtmıyor mu? Bu çocukların aileleri sizin ilginizi hiç çekmiyor mu? Buradan sormak istiyorum.

Millî Eğitim Bakanı Müsteşarı, zaman zaman açıklama yapacağında diyor ki: "İlgili arkadaşlar rahat olsunlar, bir mağduriyet yaşamayacaklar." Aslında kendini zorunlu hissediyor bunları söylemek için çünkü öğretmenlerin tamamı diken üstünde, "Sosyal medyada paylaştığım bir konuyla ilgili görevden alınabilir miyim, ihraç edilebilir miyim, tutuklanabilir miyim?" Gerçekten, 20 Temmuz sonrasında eğitim alanına vurulan darbe belki de darbelerin en büyüğü oldu. Öğretmenler huzursuz, yöneticiler huzurlu; okul müdürleri yukarıdan verilen emirleri yerine getirmekle meşguller, öğretmenler kimsesiz. Bu kadar kutsal bir meslek, bu kadar kısa bir sürede ancak bu kadar ayaklar altına alınabilirdi.

Sayın Bakanım, en son mülakat mağduriyetini siz buradayken de paylaşmak istiyorum. 100 öğretmen adayı aynı puanı aldılar ama içlerinden bazıları atandı. KPSS sonuçları var, sözlü mülakat sonuçları var ama sanırım bizlerin bilmediği, bizlere açıklanmayan başka kriterler de var, atamalar bu kriterlere göre yapıldı.

İhraç edilen akademisyenlerin çığlığını yedi cihan duydu, siz kulaklarınızı tıkadınız. Akademiye emek veren insanlar, ömürlerini akademi için geçiren insanlar ihraç edildiler, tutuklandılar. İhraç edilenler nasıl döneceklerini bilemezken, tutuklu olanlar hâlâ yargıç önüne çıkarılacakları günü bekliyorlar. Mağdur kim? Mağdur, hâlâ 28 Şubat günlerini yaşayan, bu kürsüden hâlâ 28 Şubat mağduriyetini ifade eden mi; yoksa, mağdur, bugün ihraç ettiğiniz öğretmen; mağdur, ihraç ettiğiniz hukukçu; mağdur, ihraç ettiğiniz akademisyen mi? Elinizi vicdanınıza koyun, gerçek mağdurun artık sizler olmadığını, bugün mağdur değil, mağdur eden pozisyonunda olduğunuzu unutmayın. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) - Zalim, zalim!

GAYE USLUER (Devamla) - Bakınız, eğitimi yamalı bohçaya çevirdiniz. Bugün "eğitim" deyince aklımıza bilim, teknoloji, sanat gelmiyor; "eğitim" deyince aklımıza aidat paraları geliyor, servis parası geliyor, atanamayan öğretmenler geliyor ve çalınan sınav soruları geliyor. Bu mağduriyetleri sizler yarattınız. Ve şimdi diyorum ki ben buradan: Mağduriyetleri biz gidereceğiz. Ve sözlerimi bitirirken diyorum ki: "Vatan için uykular kaçıyorsa eğer devrim başlamış demektir." (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GAYE USLUER (Devamla) - Başkanım, bitirebilir miyim sözlerimi?

BAŞKAN - Sayın Usluer, diğer sayın milletvekillerinin haklarından alacaksınız, televizyon açıkken herkes konuşmak istiyor. Lütfen tamamlayın.

GAYE USLUER (Devamla) - Tamam, peki.

BAŞKAN - Buyurun.

GAYE USLUER (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sözlerime Deniz'in sözleriyle başlamıştım, yine Deniz'in sözleriyle bitirmek istedim. Gerçekten bu sözler, hepimizin hatırlaması gereken ve hatırladığımızda da güç almamız gereken sözler. Hep söyledim, bir kez daha söylüyorum: Bahar yakındır, 17 Nisanda baharı hep birlikte yaşayacağız, 17 Nisanda baharı hep birlikte gülerek karşılayacağız. Ve soruyorum ki sizlere: Hanginizin uykusu kaçmıyor bugünlerde vatan için?

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Usluer.