| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 76 |
| Tarih: | 01.03.2017 |
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, bu konuşmayı bir siyasetçi olmaktan öte, bir hekim duyarlılığıyla yaptığımı belirtiyor ve sizin de vicdanlarınızla dinlemenizi diliyorum, umuyorum.
Sevgili arkadaşlar, Ankara'da dört gündür çok önemli bir çevre faciası yaşanıyor. Bu, sadece çevre faciası değil, asbesti soluyan insanlar açısından da son derece tehlikeli hastalıkların başlangıcı anlamına geliyor. Asbest son derece güçlü bir zehirdir, akciğer kanseri yapar, mezotelyoma yapar ve "asbestozis" dediğimiz akciğer hastalığını yapar ve bunların hepsi de ölümcüldür.
Şimdi, "Sigara sağlığa zararlı." diyoruz. Evet, çok sigara içerseniz akciğerleriniz hastalanır ancak asbest bambaşka bir şey. Asbesti solursanız eninde sonunda akciğer kanseri olursunuz. Bu nedenle "asbest" duyduğunuz yerde hemen irkilmeniz gerekiyor ama tabii, bakıyorum, kimsenin irkildiği yok, Melih Gökçek gibi.
Değerli arkadaşlar, öncelikle, bu arazi, bu arsa niye bu kadar hızla yıkılıyor, bu gözü dönmüşlük niye diye bakıyoruz. Burada bir bina var, bu bina kültür varlığı olarak kabul edilmiş ve koruma altına alınmış. 2010 yılında kentsel dönüşüm alanı ilan edilmiş belediye tarafından, yetmemiş, 2016'da da emsal artışları yapılmış. 40 bin dönümü belediyeye ait, 10 bin dönümü özelleştirmelerden dolayı bir başka firmaya ait olan 50 dönümlük arazinin firmaya ait kısmına 2,5 emsal, belediyeye ait kısmına da 4 emsal verilmiş, yükseklik sınırı da konmamış. Yani Ankara'nın ortasında Melih Gökçek için 40 dönümlük, 4 emsalli, 300 metre gökdelenler dikebileceği bir alan, çok çok çekici. Buraya kadar anlıyoruz, bildiğimiz Gökçek, her zamanki gibi arsa rantı peşinde. Burada sorun var ama burada duruyoruz. Ancak, bu arsa üzerinde bir başka durum var: Buranın içerisinde 350 ton asbest var. Hava gazı fabrikası yapılırken, eski teknoloji olduğu için yalıtım malzemesi olarak asbest kullanılmış ve o 350 ton asbestin usule uygun olarak sökülmesi gerekiyor.
Öncelikle, biz bu konunun üzerine gittik, bir soru önergesi verdik İçişleri Bakanlığına, Belediyeye sorduk, burayı ne yapacaksınız, ne yapmayı planlıyorsunuz, bu asbesti ne yapacaksınız dedik. Belediye bize dedi ki... Bakınız, Belediyenin yazısını gösteriyorum size, diyor ki: "Bu tarih itibarıyla, eski hava gazı fabrikasının kalıntılarının yıkım işlemleri mahkeme kararıyla durdurulmuş olduğundan, belediyemizce herhangi bir söküm ve yıkım çalışması yapılmamakta olup mahkeme sürecinin sonucu beklenmektedir." Belediyenin yazısı. Oysa Sayın Melih Gökçek bu yazıyı yazdıktan sekiz gün sonra, iş ayyuka çıktıktan sonra kameraların karşısına geçiyor, soruya karşılık olarak -bakın, burada da cevabı var Sayın Gökçek'in- diyor ki: "Mahkeme kararı yok. Çıkmayan bir mahkeme kararından dolayı bir şey durdurulur mu? Böyle bir mantık var mı? Tescil yapılmasıyla ilgili karar da bu bölge için geçerli değil." Yani Melih Gökçek, kendi kendini yalanlayan bir duruma düşmüş durumda.
Şimdi, apar topar, orayı yıkmaması gerekiyorken hukuku çiğneyerek ve kendi yönetmeliklerimizi çiğneyerek -çünkü bizim, asbestin nasıl söküleceğini gösteren yönetmeliğimiz de var, onu da çiğneyerek- greyderle, dozerle, baltayla, balyozla oraya işçiler giriyorlar.
Biz yerinde tespit ettik, gittik, gördük; hiçbir önlem alınmamıştı. Oysa alınması gereken önlemler vardı. Şimdi, belediyeye biz sorduğumuzda, siz burayı nasıl yıkacaksınız diye sorduğumuzda belediye gayet güzel bize cevap verdi. Bakın, oradan okuyorum, diyor ki: "Biz orayı yıkacağımız zaman, uzman kontrolünde, üç gözlü hijyen odası, HEPA filtreli antibasınç makineleri, H tipi HEPA filtreli süpürgeler, kişisel koruyucu donanımlar kullanacağız, tamamını brandayla kapatacağız; yetmeyecek, belli bölgelere karantina uygulayacağız; o da yetmeyecek, hem iş esnasında hem bitirdikten sonra akredite laboratuvarlardan sonuçlar alacağız." Peki, yaptı mı? Bunların hiçbirini yapmadı. Biz oraya gittik, görüntüledik, paylaştık görüntüleri. Bakın, ben burada da sizinle paylaşayım. Üstte gördüğünüz, olması gereken. Bunu yurt dışındaki bir siteden aldık, asbestle ilgili bir siteden aldık; bu, olması gereken. İşte bu da Melih Gökçek'in yaptığı. Arkadaşlar, "Ben kurallara uyuyorum." dediği bu, bunu görmenizi istiyorum.
Peki, buradaki işçiler... Neredeyse büyük kısmı maskesiz, tulumsuzdu ama birkaçında öylesine, uyduruk, koruyucu olmayan, standart dışı maskeler vardı.
Peki, bunlar kamuoyuna yansıdığı zaman Melih Gökçek ne yaptı dersiniz? Yine kameraların karşısına geçti, dedi ki: "İşte, bakın, biz böyle yapıyoruz bu işi." Oysa, bizim gerçekte görüntülediğimiz görüntüler buradadır. Bakın, insanların hayatıyla nasıl oynanıyor. Ve kendi basın toplantısında bile olayın göstermelik olduğu apaçık ortada. Önde standarda uygun 3 kişi ama arkasında, yine çıplak teneffüs yapan ve asbestle muhatap olan, asbeste maruz kalan zavallı, gariban insanlar.
Şimdi, şunların açığa kavuşturulması gerekiyor arkadaşlar: Buradaki asbeste kim maruz kalıyor? İşçiler maruz kalıyorlar. Bunlar, beş ila on yıl içerisinde çok büyük bir ihtimalle akciğer kanseriyle yüz yüze gelecekler. Bununla da kalmayacak, etrafa ne kadar yayıldığını bilmiyoruz.
Şimdi, Gökçek'in çapraşık ifadeleri var; bir ifadesinde "Biz orada asbestli bölüme henüz girmedik." diyor, bir ifadesinde de "Merak etmeyin, asbesti tekniğe uygun söküyoruz." diyor. Oysaki, bunların hepsinin yanlış, saptırmaca olduğu ortada.
Bunun ötesinde, buradaki asbest ne yapılıyor belli değil. Onun da yönetmeliğe uygun giderilmesi gerekiyor.
Bunun ötesinde, değerli arkadaşlar, orada düzenli olarak ölçüm alınmış olması gerekiyor. Şimdi, Mimarlar Odası oradan ölçüm aldırdı ve tehlikeli oranda asbest olduğu ortaya konuldu. Siz bunlara inanmayabilirsiniz, biz inanıyoruz ama biz daha çok, gözümüzle gördüğümüze inanıyoruz. Yani, orada gözümüzle gördüğümüz bir vakıa var, 350 ton asbest hiçbir kurala uyulmaksızın sökülüyor. Dolayısıyla, atmosfere yayıldığını kabul etmek zorundayız. Eğer Melih Gökçek, bizi asbest olmadığına dönük ikna etmek istiyorsa oradan akredite laboratuvarlar eliyle alınmış ölçümleri göstermek zorunda, bizi bu konuda tatmin etmek zorunda.
Bakın, işçilerden esirgenen maskeyi kullanmak için, şöyle takıyorsunuz, böyle. Sağ olsun, Melih Gökçek bizi, tüm Ankaralıları eninde sonunda bu maskelere mahkûm etmiş durumda.
Tabii, su içmişken şu da aklıma geldi: Ankara'nın suyu polemiği söz konusu olduğunda Sayın Gökçek kameraların karşısına geçmişti ve "Ben bunu içiyorum, bunda hiçbir şey yok." demişti.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Göstersene, nasıl yapmıştı?
MURAT EMİR (Devamla) - Şöyle almıştı ve içmişti Sayın Gökçek.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hadi, bu sefer de gitsin, solusun onu.
MURAT EMİR (Devamla) - Şimdi de "Merak etmeyin, orada asbest yok." diyor, bizim de inanmamızı istiyor. Eğer öyleyse kendisi gitsin, kendisi yaşlıdır çünkü... Allah ömür versin ama ne zaman öleceğimizi kimse bilmiyor, oğlu Osman'ı da alsın, gitsin orada bir saat beklesin, biz de orada asbest olmadığına ikna olalım.
Değerli arkadaşlar, asbest olan yerde ciddi olmak zorundayız. Bakın, Sağlık Bakanını uyarıyorum buradan. Sağlık Bakanı doktordur. Çalışma Bakanına üç gündür ulaşamıyorum. Buradan sesleniyorum, bu görev sizin göreviniz. Bakanlığınızın dibinde 350 ton asbest balyozla, greyderle sökülmeye çalışılıyor ve nereyi etkilediğini bilemiyoruz, atmosfere yayılıyor, her yere gelmiş olabilir. Ama, asbesti bir geleneksel yaklaşımla "Canım, bize bir şey olmaz." gibi düşünüyorsanız eğer, büyük bir yanılgı içerisindesiniz. Asbestten korkmakta yarar var arkadaşlar. Bir hekim olarak, asbeste maruz kalmış hastaları bol miktarda gördüm. Nerede asbest varsa orada akciğer kanseri emin olun ki vardır.
Yine, Türk Toraks Derneğinden ciddi akademisyenler açıklama yaptılar, bu liflerin kişilerin üstüne geleceğini, bulaşacağını, o yüzden bu kişilerin evlerine gittiğinde çocuklarını dahi kontamine edebileceğini, orada bile bu riski taşıyabileceğini ifade ettiler.
Değerli arkadaşlar, bu anlayışlarla sizleri bir göreve davet ediyorum. Bunu siyasi düşünmeyin, bir vebalin altına giriyorsunuz. Biz bu sorunu on günde çözebiliriz; bir komisyon oluştururuz, laboratuvarları çağırırız. Olması gerekenleri ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz, belediye başkanı da biliyor, olması gerekenler yapılır ve artık bugüne kadarki -en azından bu dört günlük şey- zehirlenme bertaraf edilmeye çalışılır.
Ayrıca şunu da söyleyeyim: Melih Gökçek kasten çevreyi kirletmek suçundan bugün olmasa bile yarın, eninde sonunda TCK 181, 182 kapsamında cezalandırılacaktır, bunu da şimdiden bilmesinde fayda var.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)