| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 75 |
| Tarih: | 28.02.2017 |
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Aziz Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri; HDP grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisi ve siz saygıdeğer milletvekillerini saygılarımla selamlıyorum.
Evet, HDP'nin grup önerisini incelediğimizde, özetle, Sayın Figen Yüksekdağ'ın milletvekilliğinin düşürülmesi sürecinde yaşanan hususlarda hukuka, Anayasa'ya birtakım aykırılıklar olduğu iddiasından hareketle bu hukuksuzlukların araştırılması talep edilmektedir.
Gerçekten, grup önerisini ve gerekçesini incelediğimizde ve sürece ilişkin durumu da değerlendirdiğimizde, esasen gerçeğin böyle olmadığını görüyoruz. Bir defa, Anayasa'mızın 2'nci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir hukuk devleti olduğu açıkça ifade edilmekte. Keza, Anayasa'mızın "Yargı yetkisi" başlıklı 9'uncu maddesinde, yargı yetkisinin Türk milleti adına bağımsız mahkemeler tarafından kullanılacağı gene açıkça hüküm altına alınmakta. Yine, Anayasa'mızın 11'inci maddesi, Anayasa'nın bağlayıcılığını ve üstünlüğünü açıkça ortaya koymakta. Anayasa'mızın 138'inci maddesinde "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır." denilmek suretiyle mahkeme kararlarının her durumda ve herkes bakımından bağlayıcı olduğu, yasamayı, yürütmeyi ve o anlamda idareyi de bağladığı açıkça ifade edilmekte. Anayasa'mızın 83'üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı düzenlenmekte ayrıntılı bir madde olarak ve hemen peşi sıra, 84'üncü maddede, "Milletvekilliğinin düşmesi" başlıklı bu maddenin ikinci fıkrasında "Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme halinde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle olur." şeklinde, mevcut duruma da işaret eden yasal düzenleme açıkça ifade edilmektedir.
Somut olaya baktığımızda, Sayın Yüksekdağ hakkında Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi, 27 Kasım 2013 tarihli kararıyla, örgüt propagandası suçundan mahkûmiyet kararı vermiştir; Yargıtay 16. Ceza Dairesi ise 22 Eylül 2016'da, söz konusu kararın hukuka ve yasalara uygun olduğunu ifade etmek suretiyle onama kararı vermiştir.
İşte bu gelişen sürecin sonunda, esasen bir anayasal zorunluluk olarak, söz konusu kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü, grup önerisinde belirtilen tarihte Genel Kurulda okunmuş, böylelikle de adı geçen milletvekilinin milletvekilliğinin düşürülmesi, Anayasa'mızın 84'üncü maddesi uyarınca sonuca bağlanmıştır.
Grup önerisine ve özellikle gerekçesine baktığımızda, âdeta gerekçeli bir temyiz dilekçesi gibi, söz konusu kararın hukuka aykırı olduğu yönünde birtakım iddialar var. Biz bunların hepsini burada teker teker değerlendirecek durumda değiliz, onlar ilgili mahkemelerde değerlendirilip tartılan meseleler. Fakat, burada özellikle önem arz etmesi itibarıyla şu boyutunu izah etmekte, ifade etmekte fayda görüyorum: Anayasa'mızın 83'üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre "Seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla, Anayasa'nın 14'üncü maddesindeki durumlar dokunulmazlık hükmü dışındadır." hükmü yer almakta, Anayasa'nın 14'üncü maddesinde ise temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamayacağı açıkça ifade edilmektedir. Burada da karşımızda olan durum tam olarak budur sayın milletvekilleri.
Gerçekten seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla ve Anayasa'mızın 83'üncü maddesinin ilgili fıkrası uyarınca, 84'üncü maddenin amir hükmü gereğince, söz konusu milletvekilinin milletvekilliği düşürülmüştür. Bu anlamda, bu çerçevede, burada hukuka, Anayasa'ya, ilgili yasalara herhangi bir aykırılık söz konusu değildir.
Önceki birtakım uygulamalardan hareketle onların teamül olduğu ve bu çerçevede bunlara da aykırı yönde işlem tesis edildiğini de biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak kabul etmiyoruz. Esasen doğru olan uygulama, bu uygulamadır ve özellikle ülkemizin içinde bulunduğu şartlar da gözetildiğinde, terör propagandası başta olmak üzere, hangi suç işlenirse işlensin bu suç neticesinde ortaya çıkan kesinleşmiş mahkûmiyet üzerine, bu mahkûmiyete tabi olan ilgili milletvekilinin milletvekilliği düşürülmelidir. "Önceki uygulamalarda kimisi bakımından böyle olmamıştı vesair..." diye bir savunma getirilmesini, işin açıkçası doğru bulmuyoruz.
Burada bir siyasi değerlendirme de yapmakta fayda görüyorum. Bu çerçevede konunun hukuki açıklaması ve izahı bu yöndedir ve bundan dolayı da söz konusu milletvekilliğinin düşmesi, düşürülmesi doğrudur ve bundan sonra da uygulamanın bu şekilde yapılması gerekmektedir. Bu, Anayasa'nın amir hükmünün gereğidir.
Gerçekten, siyasi açıdan bakıldığında da ne yazık ki ülkemizde 2009'la 2015 arasında yürütülmüş olan yanlış politikalardan dolayı, terörün, teröristlerin âdeta azdırılarak, devlete meydan okuyarak, anayasal düzeni hiçe sayarak, kanunları tanımazlıktan gelerek, bulunulan her platformda, her meydanda hukuka aykırı bir şekilde ve ifade özgürlüğü zırhına bürünmek niyetiyle şimdiye kadar pek çok yanlış uygulamayla karşı karşıya kaldık. Bunların yoğunluğunun çok fazla olmasından dolayı da bu kapsamda biriken dokunulmazlık dosyalarının doğrudan doğruya ilgili merciye yani yargıya gönderilmesi yönünde, bu Meclis, Anayasa'yı, referanduma ihtiyaç duyurmayacak şekilde değiştirdi.
Evet, tabii ki buradaki uygulama, dokunulmazlıkların kaldırılması sonucu olan bir uygulama değildir. Bilakis, ilgili madde hükmü uyarınca, Anayasa'mızın 14'üncü maddesi çerçevesindeki temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamayacağı yönündeki amir hükümle bu uygulama tesis edilmiştir ama bunun siyasi arka planına bakıldığında, ne yazık ki uzun yıllar boyunca yapılan yanlışlardan sonra, Milliyetçi Hareket Partisinin haklı uyarıları ve Milliyetçi Hareket Partisinin bu haklı uyarılarının neticesinde, uygulamadaki değişikliğin neticesinde bu durumların ortaya çıktığını görüyoruz ama işin doğrusu budur.
Hiçbirimizin milletvekili olarak Anayasa'da, ilgili mevzuatta, bu anlamda da genel çerçevesiyle hukukta tanımlananların aksine, bunlara rağmen milletvekilliğini sürdürmek gibi bir hakkımız ve imkânımız yoktur.
İfade özgürlüğünün arkasına sığınılmak suretiyle, terör propagandasını hiç kimse yapamaz, bu anlamda milletvekilleri hiç hiç yapamaz. Milletvekili olup da grup yöneticisi, eş genel başkanı vesair pozisyonunda bulunanların çok daha sorumlu hareket etmeleri gerekir ve bu anlamda yargılama hukuka uygun bir şekilde gerçekleştirilip Yargıtay tarafından da onandıktan sonra bu kararların bu sürecin doğal bir sonucu olarak Anayasa'nın amir hükmünün uygulanmasını, bu anlamda bir Anayasa'ya, hukuka aykırılık olduğu iddiasından hareketle bunun araştırılması gerektiğini ileri sürmek, bu yönde komisyon kurulmasını talep etmek de bu çerçevede hukukla ve siyasi yaklaşımla da bize göre bağdaşmamaktadır.
Biz bütün bu düşüncelerle, yeniden toparlarsak, uygulamanın tamamen Anayasa'ya uygun olduğunu, Anayasa'ya uygun olan bu uygulama neticesinde milletvekilliğinin düşürülmüş olmasının da hem hukuki açıdan hem de siyasi açıdan isabetli olduğunu, bundan sonra da şimdiye kadar yapılan yanlışların tekrar edilmeyerek Anayasa'ya uygun bir şekilde bu mahiyette kiminle ilgili mahkûmiyet kararı verilirse ve bu mahkûmiyet kararı Yargıtay tarafından onanarak kesinleşirse onlar bakımından da uygulanması gerektiğini düşünüyoruz.
Bütün bu duygu ve düşüncelerle söz konusu grup önerisinin aleyhinde oy kullanacağımızı beyan ediyoruz ve Gazi Meclisi ve siz saygıdeğer milletvekillerini bir kere daha saygılarımızla selamlıyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Parsak.