| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 74 |
| Tarih: | 23.02.2017 |
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dokunulmazlıkların kaldırılmasından bu yana bir siyasi darbe planının uygulandığını hep dile getirdik ve bunun çeşitli etapları olduğunu da belirttik. Bundan önceki etap, eş başkanlarımızın ve milletvekillerimizin gözaltına alınması, ardından tutuklanmasıydı. Belli ki şimdi yeni bir etaba geçmeye karar vermiş siyasi iktidar, Cumhurbaşkanı ve Hükûmet; o da, milletvekillerimizin vekilliklerinin düşürülmesi uygulamasıdır. Bu, darbe sürecinde yeni bir dönemeçtir.
Şimdi, geçen gün burada Eş Genel Başkanımız Sayın Yüksekdağ hakkında verilmiş bir mahkûmiyet kararı okundu ve vekilliğinin düştüğü ilan edildi, zaten Meclis Başkanlığının internet sitesinde de bu bilgi yer aldı.
Şimdi, neresinden başlayalım? Bu uygulamanın, bu siyasi darbe planının bugün bu aşamaya gelmiş olmasının çok önemli bir nedeni olduğunu belirterek başlayalım. Referandum sürecinde iki yönlü bir fayda umuyor anlaşılan iktidar bloku; birinci fayda, bizim çalıştırılmamamız dolayısıyla "hayır" oylarını düşürmek. Zannediyorlar ki HDP çalıştırılmazsa, bu şekilde işlevsizleştirilirse "hayır" oyları da düşecektir. Haklılar, eğer biz çalışmazsak "hayır" oylarının düşeceğini biliyoruz ama bu uygulamaların bizi çalışmalarımızdan alıkoyması söz konusu olmayacaktır; onu hatırlatayım.
İkinci umdukları fayda, bizi günah keçisi yaparak milliyetçi duyguları yükseltip milliyetçi oyları "evet"e tahvil etmek yani bütün amaç referandumda "evet" oylarını yükseltmek, "hayır" oylarını düşürmek. Buldukları hedef, saldırmak için uygun buldukları hedef de Halkların Demokratik Partisi. Burada defalarca söylediğim bir sözü tekrar edeceğim, bir intikam operasyonudur aynı zamanda bu, 7 Haziranın intikamı 8 Hazirandan itibaren alınmak isteniyor ve bu amaçla pek çok şey yapıldı. Şimdi de hem aktüel referandumda bu faydaları sağlamak hem de intikam planını daha da derinleştirmek için milletvekillerimizin vekilliklerinin düşürülmesi gündeme getirildi. Ne diyor iktidar partisi sözcüleri? "Efendim, ortada bir yargı kararı var Yüksekdağ hakkında. Bu yargı kararını Meclis Başkanlığı burada okutmak zorundaydı. Dolayısıyla, bizim yaptığımız rutin bir işlemdir."
Sayın milletvekilleri... Gerçi burada fazla milletvekili yok, hele 316 kişilik iktidar grubunun sanırım en fazla 10 vekili burada. O zaman, biz, doğal olarak halkımıza hitap etmeyi tercih ederiz.
Değerli halkımız, "bağımsız" dedikleri yargının ne olduğunu sadece bu kararda gözlerinizin önüne sermek istiyorum. Şu iktidar partisinin tarihin en kanlı, en hain terör örgütü ilan ettiği ve "FETÖ" dediği yapılanma çerçevesinde 3 hâkim de, savcı da açığa alınmış, bunların 2'si tutuklanmıştır. Hangi hâkim ve savcılar? Sayın Yüksekdağ hakkında mahkûmiyet kararı veren mahkeme heyetinin 3 üyesi ve savcısı ihraç edilmiştir. Sizin "FETÖ" dediğiniz, azgın terör örgütü diye nitelediğiniz yapıya üye oldukları için. Peki, madem bunlar böyle bir örgütün üyeleri, madem bu kadar hainler, bunların verdikleri karara dayanarak burada bu düşme sonucunu doğuran işlemi yapmanızın mantığı ne? Sadece sizin işlerinizi aksattığı, size karşı harekete geçtiği zaman mı tehlikeli oluyor FETÖ? Eğer gerçekten teröristse bunlar, en azılı terör örgütü ise bunların mensuplarının hâkim ve savcı olarak verdikleri kararları nasıl içinize sindiriyorsunuz?
Devam edelim. Verilen hüküm on aylık bir mahkûmiyet kararı. Neden verilmiş? Propagandadan, terör örgütü propagandası yapmaktan. Şimdi 76'ncı maddeyi uygularsanız -ki Anayasa'nın 76'ncı maddesini uygulamak zorundasınız bu olayda- sadece iki grup suçtan dolayı burada vekilliğin düşmesi sonucunu doğuracak bir işlem yapılabilir. Biri terör eylemlerine katılmak veya terör eylemlerine tahrik ve teşvik, diğeri de bir yıl veya daha fazla mahkûmiyet almış olmak. Bu ikisi de burada yok, bunu size defalarca söyledik. Propaganda ayrı suçtur, terör eylemlerine tahrik ve teşvik ayrı suçtur. Ha, mahkemenin mahkûmiyet verdiği olay nedir? Sayın Yüksekdağ'ın bir tek sözü yok orada, bir konuşması yok; bir anmaya katılmış, orada bulunduğu için de terör propagandası yaptığı kabul edilmiş. Şimdi, elbette bir tutarlılık arıyoruz. İnsanlığın ortak etiğinin çok asgari gerekleri var; tutarlılık, hicap. Mesela, 1998'de Sayın Recep Tayyip Erdoğan halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekten dolayı mahkûm edildi, değil mi? Neydi yaptığı şey? Bir şiir okumaktı. Peki, bu adaletsiz bir durum olarak kabul edildi, bence de adaletsiz bir durumdu. O karar adil bir karar değildi. "Yargı var, o nedenle adildir." diyenlere sizler o zaman nasıl bağırdınız, çağırdınız, karşı çıktınız? Doğru da yaptınız, adil bir karar değildi.
Peki, Sayın Erdoğan'ın siyasete devam edebilmesi için neler yapıldı? Anayasa değiştirildi. O zaman bana göre de doğru bir şey yapıldı. Siyaset yapma hakkının engellenmesi sonucunu doğuran bu tür adaletsiz kararlara karşı demokratik siyaseti savunanların yapması gereken şey, bu konudaki engelleri ortadan kaldırmaktır. Bu Meclis, o dönemde, 2002'de Anayasa'nın çeşitli maddelerini değiştirdi ve Sayın Erdoğan'ın siyaset yapma hakkını tanıdı, Cumhurbaşkanlığına giden yol açıldı.
Bakın, ben burada şu an en net şekilde politikalarına karşı çıktığım hâlde "Keşke yapılmasaydı." demiyorum, doğru yapıldı. Söylediğim, söylemek istediğim tek şey var: Siz, o gün işinize gelen, alkışladığınız, yapılması için elinizden geleni yaptığınız o değişiklikler doğrultusunda davranın bugün. Etik bunu gerektirir, vicdan bunu gerektirir. Eğer buna aykırı davranıyorsanız, yaptığınız şey etik dışıdır her şeyden önce, hukuk dışı olduğu kesindir ama aynı zamanda etik dışıdır. Beklediğimiz şey basit bir tutarlılıktır, beklediğimiz şey birazcık vicdandır ve en çok da hicaptır. Yaptıklarına bakıp da hicap duymamak hâlinde insanın vicdanı da, tutarlılığı da, etiği de çok büyük bir darbe almış olur.
Şimdi, bütün bunların bir amacı var, onu biliyoruz: Partimizi fiilen kapatmak. Ya, eğer illa bizi kapatmak istiyorsanız, çalışmamızı engellemek istiyorsanız, zaten yargı emrinizde, Cumhuriyet Başsavcısına talimat verin, kapatma davası açsın, orada hesaplaşalım. Yok, böyle, hileli yöntemlerle partiyi fiilen kapatma da çok basit bir kurnazlıktır.
Buna rağmen biz çalışmalarımızı son noktaya kadar sürdüreceğiz, o konuda kimsenin şüphesi olmasın. Bu yöntemlerin hepsini boşa çıkaracak inancımız, kararlılığımız ve halk desteğimiz vardır, bundan kimsenin tereddüdü olmasın ama sizden de beklentimiz vicdandır arkadaşlar, tutarlılıktır, etiktir.
Sayın Başkan, size de bir sözüm var; şunun için söylüyorum: Adalet ve hukuk mücadelesinde önemli roller aldığınız bir geçmişiniz var, buna bizzat tanık bir insanım. Acaba, bu tür ağır adaletsizlik uygulamaları bilerek mi sizin oturumu yönettiğiniz birleşimlere denk getiriliyor? Acaba, siz itiraz etmediniz mi? Neden o ağır hukuksuzluk içeren kararı burada okumayı reddetmediniz? Sizin geçmişteki adalet ve hukuk mücadeleniz bunu gerektirirdi, ben böyle beklerdim.
Danışma Kurulu toplanmıyor, partiye bilgi verilmiyor. Çok şaibeli bir karar; şaibesi zaten heyetten belli, kararı veren mahkeme heyetinden belli, Anayasa hükümleri ortada. Ben sizden bunu okumayı reddetmenizi beklerdim.
Saygılarımla efendim. (HDP sıralarından alkışlar)