Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 73 |
Tarih: | 22.02.2017 |
BURCU ÇELİK (Muş) - Beş dakikaya sığar zaten.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrardan merhaba.
Haktan ve gerçeklikten uzak bir şekilde burada yaklaşık iki yıldır yasa yapılmaya çalışılıyor. Bugüne kadar en azından eksik, aksak da olsa bir çalışma vardı ve ne yazık ki -sadece hatırlatmak için söylüyorum- şayet geçerse yeni anayasayla birlikte bu Parlamentonun işlevsizliğiyle artık yasa bile yapamayacak hâle geleceğiz.
15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL'le birlikte hukuksuz birçok karara imza atıldı, binlerce insan işinden edildi. Toplumdaki kutuplaşma, rövanşizm gittikçe artmaya devam etti. Toplum bugünlerde "evet"çiler ve "hayır"cılar olmak üzere ikiye ayrıldı. "Evet"çiler -tırnak içerisinde söylüyorum- yasalar ve haklarla korunurken "hayır" diyen ve bu konuda broşür dağıtan gençlerimiz bile gözaltına alındı. Bunlar yetmedi, kimi memurlar tarafından ve hatta iktidar partisi temsilcileri tarafından "hayır" çıkması hâlinde iç savaş çıkacağı değerlendirmeleri, tehditleri savruldu. Bizatihi Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş tarafından "hayır"ın ülkeyi kaosa sürükleyeceğine ilişkin yaptığı açıklama da mevcut.
Öncelikle, eşit olmayan koşullarda referandum sürecine girmiş bulunmaktayız. İnsan hak ve özgürlüklerinin yerle bir edildiği, hukuksuzluğun tavan yaptığı bir süreçte referandum çalışması yapacağız. Bundan birkaç gün önce, seçim bölgem olan Muş'ta sayısız ziyaret gerçekleştirdim. Yaptığım ziyaretlerde toplumda sessiz bir isyan olduğunu gördüm. Neden sessiz isyan, neden toplum sesini çıkarmıyor, neden toplum tüm sessizliğini 16 Nisan gününe kadar korumaya çalışıyor? Çünkü, toplum bizatihi devletin memurları tarafından tehdit ve zorla baskı altında tutulmaya çalışılıyor.
Muş'un merkez köylerinden tarafıma gerçekleştirilen sayısız ziyarette açığa çıkan durum ise çok daha vahimdir. İlin en yüksek mülki amirlerinin AKP il başkanı ve AKP milletvekili gibi çalıştığını öncelikle belirtmek isterim. Memurların yaptığı bu çalışmalarda yüzde 90 ve üstü seçmenimiz olan bölgelerde halkımızın "evet" verilmesi yönünde tehdit edildiği tarafımıza gelen bilgiler arasındadır. Bu memurlar Muş'ta ne mi yapıyor? Hangi kurumda AKP'liler var, kimler AKP'lidir, kimler değildir, hangi kurumda kimler muhaliftir, hangi kurumda kimler ihraç edilecek, hangi kurumda kimler işinden edilecek, hatta ve hatta bu gücü nereden alıyorlar? Hükûmet temsilcisi burada, belki bir açıklama yapar "'Biz bu kadar insan ihraç edilsin.' dedik, nasıl olur da böyle az sayıda ihraç olur?" diye basına demeç bile verebiliyorlar. Yine, bu memurlar yerel basını toplayıp "HDP'lilerin haberini yapmayacaksınız." diyebiliyorlar örneğin. Yine, bu memurlar "HDP'lilerle konuşan, görüşen kamu görevlileri hakkında derhâl işlem başlatılacak." diyebiliyor mesela. Bu noktada, aklımıza, yakın zamanda hukuksuz ve sadece muhalif olduğu için ihraç edilen binlerce memuru getiriyor.
Şimdi, bir örnek vereceğim ve ne, nasıl işliyor gerçekten görmenizi istiyorum. Yine, Muş'ta bir memur hakkında verilen kararı burada paylaşacağım ve şu dakikaya kadar açıkladıklarımla lütfen özellikle iktidar partisi üyelerinin karşılaştırma yapmasını bekleyeceğim; karar şöyle: "HDP Muş Milletvekili Burcu Çelik ve diğer siyasi kimliğe sahip kişilerin de bulunduğu bir basın açıklamasına kamu görevlilerinin katılması devlet memuru vakarına yakışmayan tutum ve davranış olarak değerlendirildiğinden 657 sayılı Kanun'a aykırılık teşkil ediyor." gerekçesiyle bu memura ceza verilebiliyor.
Bu şekilde tarafıma ulaşan sayısız karar olduğunu ve talep edilirse burada hepsini tek tek açıklayabileceğimi de yine Parlamentonun dikkatine sunmak istiyorum değerli arkadaşlar.
Halk ayrıştırıldı, akademisyenler ayrıştırıldı, eğitimciler ayrıştırıldı, memurlar ayrıştırıldı, gazeteciler ayrıştırıldı; toplum bir bütün ayrışmış durumda. Tüm bu uygulamalar, hukuksuzluklar karşısında halkın vicdanında yargılandığınızı ve halkın bir karar verdiğini sizler bizden çok daha iyi biliyorsunuz. Fakat, başta söylediğim bu sessiz isyanın, çok yakın zamanda, evlerden sokaklara, mahallelere; tarlalardan, tarladaki emekçilerden inşaat emekçilerine; kadınlardan gençlere; Kürt'ünden Çerkez'ine, Türk'üne; Süryani'sinden Sünni'sine, Alevi'sine kadar ve burada sayamadığım tüm farklılıkların çığlığı olarak sonuçlanacağına ve yine halkımızın kazanacağına olan umudumla sizleri selamlıyorum.
İyi akşamlar. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.