GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:72
Tarih:21.02.2017

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak görüşlerimizi açıklamak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Yine bir torba kanun görüşüyoruz. AKP torbalardan bir türlü çıkamamıştır. Bu uygulama sonucu kanunlar için aranan öngörülebilir, anlaşılabilir ve ulaşılabilir olma özellikleri tamamen yok edilmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu teklifte yer alan maddelerin büyük çoğunluğuna destek vermekle birlikte, 7'nci maddesiyle yapılan düzenlemeye tümüyle karşıyız ve teklifin bazı maddelerine yönelik de eleştiri ve önerilerimiz bulunmaktadır. Komisyonda da dile getirilen eleştiri ve önerilerimiz Hükûmet tarafından hiç dikkate alınmamıştır.

Teklifin 7'nci maddesiyle yabancılara konut ve iş yeri satışında katma değer vergisi istisnası getirilmektedir. İş yeri ve konutların satış bedelinin yurt dışından getirilecek döviz olarak ödenmesi şartıyla Türkiye'de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişiler ile kanuni ve iş merkezi Türkiye'de olmayan ve bir iş yeri ya da daimi temsilci vasıtasıyla Türkiye'de kazanç elde etmeyen kurumlara ilk satışının KDV'den istisna edilmesi öngörülmektedir.

Esasen, yabancılara taşınmaz satışında millî güvenliğimiz açısından sınırlamaların yeterli olmadığı da dikkate alındığında konu daha da büyük önem arz etmektedir. İş yeri ve konut satışında Türk vatandaşları KDV öderken yabancı uyruklulara KDV istisnası getirilmesi açıkça haksızlıktır, eşitsizliktir, vergi adaletsizliğidir ve Anayasa'ya aykırıdır. Mehmet iş yeri alırken KDV ödeyecek, Hasan konut alırken KDV ödeyecek ama George iş yeri alırken, Hans konut alırken KDV ödemeyecek. Böyle bir düzenlemenin kabulü mümkün olabilir mi? Türk vatandaşlarına verilmeyen bir hakkın yabancılara verilmesi asla kabul edilemez. Ayrıca, satın alınan taşınmazın hemen satılabilmesinin mümkün olması suistimallere de yol açacaktır. Vergi adaletsizliğini, ayrımcılığı, eşitsizliği ve kötüye kullanılabilmeyi içeren 7'nci madde teklif metninden mutlaka çıkarılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinde vergisini düzenli beyan edip ödeyen mükelleflere gelir veya kurumlar vergisi üzerinden yüzde 5 indirim uygulanarak 1 milyon liraya kadar vergi indirimi yapılması konusu da düzenlenmektedir. Ticari, zirai veya mesleki faaliyette bulunan gelir vergisi mükellefleri ile finans, bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösterenler hariç kurumlar vergisi mükelleflerinden üç yıla dair vergi beyannamelerini süresinde vermiş ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergileri süresinde ödemiş olanlar bu vergi indiriminden yararlanabilecektir. Milliyetçi Hareket Partisi, vergisini düzenli ödeyenlerle ilgili vergi indirimi yapılması konusunu yıllardır dile getirmekte olup... Yapılan düzenleme genel anlamda olumludur. Uygulamanın daha anlamlı hâle gelmesi ve vergiye gönüllü uyum amacının başarıya ulaşması açısından öngörülen vergi indirim oranının artırılması gerekmektedir. En azından vergi indiriminin yüzde 10'a yükseltilmesi amacın hasıl olmasını destekleyecektir.

Vergi alacaklarıyla ilgili sıkça çıkarılan af yasaları vergi sistemine olan güveni sarsmış, af konusunda toplumda sürekli bir beklenti ortamı oluşturmuş ve vergi borcunu düzenli ödeyen mükellefler açısından da büyük haksızlığa neden olmuştur. Bu itibarla, vergi indirimi hem vergi ödeme eğilimini olumlu etkileyecek hem de vergisini düzenli beyan edip ödeyenleri psikolojik olarak rahatlatacaktır ancak vergi indiriminin vergiye uyumlu tüm mükellefleri kapsamaması eşitsizliğe de yol açacaktır.

Ülkemizde vergileri en düzenli ödenen kesim olan çalışanlar, vergi indirimi kapsamına alınmamıştır. Çalışanlar üzerinde adaletsiz ve ağır vergi yükü bulunmaktadır. Çalışanların aylıkları vergi tarifesinden dolayı aydan aya azalmaktadır. Sanki yüksek gelirliymiş gibi asgari ücretlinin bile yıl içinde vergi oranı yükselmektedir. Hükûmet, yeniden değerleme oranında artırılması gereken gelir vergisi tarife dilimlerini yıllardır ya daha düşük artırıp ya da hiç artırmayarak acımasızca daha fazla vergi kesmektedir. Nitekim 2017 yılı için yeniden değerleme oranı yüzde 3,83'ken gelir vergisi tarifesinin ilk dilimi yüzde 3,17 oranında artırılmış, diğer gelir dilimleri hiç artırılmamıştır. Bundan en fazla olumsuz etkilenen kesim de beyan ettiği geliri düşük olan küçük esnaf ve işletmeler ile ücretli çalışanlardır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak düşük gelir sahiplerinden ve çalışanlardan daha az vergi alınması için gelir vergisi tarife dilimlerinin en azından enflasyon oranında yükseltilmesini, asgari ücretten vergi alınmamasını ve çalışanların asgari ücret kadar gelirinin vergi dışı bırakılmasını gerekli görüyoruz.

Değerli milletvekilleri; bu teklifte çiftçilerin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan takipteki borçları ile TEDAŞ'a olan tarımsal sulamaya dair elektrik borçları yeniden yapılandırılmaktadır. Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerince takip hesaplarında izlenen tarımsal kredi borçlarının vadesini takip eden tarihten yapılandırma tarihine kadar yıllık yüzde 11 oranında faiz uygulanmak suretiyle hesaplanması ve çiftçi tarafından yıllık yüzde 5 oranında faizin ödenmesi düzenlenmektedir. Taksitlendirme hâlinde yıllık yüzde 11 faiz uygulanarak beş yılda eşit taksitle ödenmesi öngörülmektedir. Tarım Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından 14 Şubat 2017 günü yapılan açıklamada borcun temerrüde düştüğü tarihten yapılandırılmasına kadar üreticiye yüzde 3 faiz uygulanacağını, geri kalanının Hazine Müsteşarlığı gelir kaybı ödeneğinden karşılanacağını duyurmuştur. Ancak, maddede çiftçinin ödeyeceği faiz yüzde 5 olarak belirlenmiştir. Esasen komisyon görüşmelerinde verilen ilk önergede de yüzde 3 faiz öngörülmüş, daha sonra verilen önergede faiz oranı yüzde 5'e çıkarılmış ve tüm itirazlarımıza rağmen son önerge kabul edilmiştir. Hükûmet çiftçimizi aldatmamalı, Tarım Bakanının sözü çiğnenmemelidir. Bu itibarla, çiftçi tarafından ödenecek faizin oranı mutlaka yüzde 3 olarak değiştirilmelidir. TEDAŞ'a olan tarımsal sulamaya dair elektrik borçlarının faizsiz ve beş yılda eşit taksitlerle yapılandırılması olumlu olmakla birlikte bu borçların tümüyle ödenebilmesi için taksit süresinin on yıl yapılması yönünde talep bulunmaktadır. Ayrıca, çiftçimizin maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla tarımsal sulamada kullanılan elektrik için ayrı ve daha düşük tarife belirlenmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi çiftçilerimizin zor durumda olduğunu, çiftçilerimiz için acilen bir tedbir paketi açıklanması ve bu kapsamda tarımsal kredi ve elektrik borçlarının uygun şartlarda yapılandırılması gerektiğini sürekli dile getirmiştir.

Çiftçinin bütçesi açık vermekte ve bu açık bankalara borçlanarak kapatılmaktadır. Bu durum sürdürülebilir değildir çünkü böyle sürdürülmesi her geçen yıl daha yüksek miktarda borçlanmak demektir, olan da zaten budur. Çiftçimizin kredi borçları, 43 milyar lirası Ziraat Bankasına, 30 milyar lirası diğer bankalara ve 7,5 milyar lirası tarım kredi kooperatiflerine olmak üzere, 80 milyar lirayı aşmıştır. AKP çiftçimizi on dört yılda tam 152 kat borca sokmuştur. Çiftçimiz borç ekip faiz biçmektedir, ürünlerinden elde ettiği gelir faizle kabaran borçlarını karşılamamaktadır. Çiftçiler kendi mülklerinde bankaların ortakçısı, yancısı durumuna düşmüştür. Bankalar ağa, çiftçiler ise maraba konumuna gelmiştir. Çiftçimizin tarlası, bahçesi, neyi varsa ipoteklidir. Çiftçilerimiz alın teriyle ekmeklerini kazandıkları arazilerini haraç mezat satmak zorunda kalmaktadır.

Çiftçimiz borç ve faiz sarmalından mutlaka kurtarılmalıdır. Tarımsal desteklemeler mutlaka artırılmalıdır. Çiftçi Ziraat Bankasından kredi alamayınca özel bankalara yönelmekte ve kredisine çok daha yüksek faiz ödemektedir. Ziraat Bankası çiftçiyi daha fazla desteklemeli, yüksek faiz ödemekten kurtarmalıdır. Ayrıca, bankaların talep ettiği ücret, komisyon, ipotek, sigorta ve diğer masraflar düşürülmelidir. Çiftçimizin ve üreticimizin sorunlarına duyarsız kalınmamalı, tarımın yapısal sorunlarını çözecek, tarımsal girdi yükünü azaltacak ve tarım sektörünü yeniden ayağa kaldıracak tedbirler acilen alınmalıdır. Tarıma dört elle sarılmış, tarımda sanayileşmiş ve tarım ürünleri ihraç eden ülkelerin gelecekte söz sahibi olacağı unutulmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, teklifte Esnaf Ahilik Sandığı kurulması yönünde çok önemli bir düzenleme yapılmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi, esnaf işsizlik fonu kurulmasını öteden beri gündeme taşımış olup iş yeri kapanan, sigortalılığı sona eren esnaf ve sanatkârlarımıza yeni bir iş kurması için destek olunmasını ve makul bir süre ödenek verilmesini sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak görmektedir.

Ahilik Sandığı, esnafın zor günlerinde büyük yarar sağlayacaktır. Ahilik felsefesi, çalışma hayatında ve sosyal yaşamda dürüstlüğü, güzel ahlakı, bilimi ve eğitimi esas alan öğretileri içermektedir. Ahilik, yardımlaşma, ihtiyaç sahiplerine destek olmak demektir. Ahilik, içinde bulunduğumuz çağın şartlarında unuttuğumuz ama sıkı sıkıya sarılmamız gereken değerleri bize hatırlatan bir esnaf geleneğimizdir. Bu itibarla, adında "ahilik" bulunan sandığın amaç ve faaliyetleri de ahilik felsefesine uygun şekilde yürütülmelidir.

Esnaf Ahilik Sandığı sigortalılığının kapsamına esnaf dışında tacir ve şirket ortakları da girmektedir. Esnaf Ahilik Sandığı adı üzerinde sadece esnafı kapsamalıdır.

Esnaf Ahilik Sandığının bir önceki yıl prim gelirlerinin yüzde 15'inin Türkiye İş Kurumu bütçesine aktarılacak olması son derece yanlıştır. Bu sandık kurum için değil, esnaf için kurulmaktadır. Kurumun asli göreviyle ilgili harcamalar kurum bütçesinden karşılanmalıdır. Ayrıca, iş yeri kapanan esnafın istihdamı için iş bulmaktan ziyade yeni iş kurabilmesi, işletme sermayesi imkânı verilmesi gibi uygulamalarla esnaflığını sürdürebilmesi esas alınmalıdır.

Esnafın prim yükü çok yüksektir. Esnaf yüzde 34,5 oranındaki SGK primini ödeyemezken bu düzenleme sonucu yüzde 2 oranında ilave prim ödemekle karşı karşıya kalacaktır. SGK'nın esnaftan tahsil edebildiği primlerin tahsilat oranı yüzde 50 düzeyindedir. Esnaf prim borçlarını ödeyememektedir. Zaten primlerini ödeyemeyen esnaf sağlık hizmeti alamaz hâle düştüğü için Bakanlar Kurulu kararlarıyla kamu sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanmaları sağlanmıştır.

Esnafın prim oranı mutlaka düşürülmeli, işverene sağlanan asgari ücret desteği esnafa da verilmelidir. Ayrıca, gelir vergisindeki asgari geçim indirimi esnaf için de uygulamaya konulmalıdır.

Esnafımızın, sosyal güvenlik sistemindeki eşitsizliklerin giderilmesi konusunda da haklı talepleri vardır. BAĞ-KUR'ludan emekli olması için 9.000 iş günü istenmekte, ancak aynı kurumun çatısı altında SSK'lılar 7.200 iş günüyle emekli olabilmektedir. Bu, büyük haksızlıktır. Üstelik en düşük emekli maaşı BAĞ-KUR'luya bağlanmaktadır. AKP emekliler arasındaki maaş adaletsizliğini gidereceğini vadetmesine karşın yerine getirmemiştir. İntibak düzenlemesi olarak takdim edilen kanunla sadece 2000 öncesi SSK emeklileri için kısmi bir iyileştirme yapılmış, diğerleri görmezden gelinmiştir. BAĞ-KUR emeklilerinin mağduriyeti hiç dikkate alınmamıştır. Yine, altmış gün prim borcu bulunan esnaf sağlık hizmetinden yararlanamamakta ama aynı durumdaki SSK'lılar faydalanabilmektedir. Bu durum da haksızlık oluşturmaktadır. BAĞ-KUR'lulara yapılan haksızlıklar giderilmeli, prim gün sayısında ve emekli aylıklarında eşitlik sağlanmalıdır.

Bir başka sorun da geçmiş çalışmaların emeklilik hizmetine saydırılamamasıdır. Bu konuda mağdur olan pek çok esnaf ve çiftçi bulunmaktadır. Geçmişte BAĞ-KUR'a kayıt yaptırmamış olanların vergi mükellefleri açısından vergi kayıt tarihi, diğerleri açısından ise sicile kayıt tarihleri esas alınarak geçmiş hizmetlerine borçlanma imkânı verilmelidir. Türkiye çıraklık ve mesleki eğitime daha fazla önem vermelidir. Bugün işsizlik yüksek oranlarda seyrederken reel sektör kalifiye eleman sıkıntısı çekmektedir. Bu, mesleksizlik sorunudur ve mesleki eğitimin kalitesinin artırılması ve yaygınlaştırılmasıyla çözülebilecektir. Bu kapsamda, çıraklık ve staj süreleri emeklilik hizmetine sayılmalıdır. Uygulamada bir sigortalılık olmaksızın geçen bazı süreler bile borçlanılabilmekteyken fiilî bir çalışmaya ve sigortalılığa dayanan çıraklık ve staj sürelerinin hizmetten sayılmaması haksızlığa, eşitsizliğe ve dolayısıyla mağduriyete neden olmaktadır. Yaşanan mağduriyetin giderilmesinin yanında mesleki eğitimin özendirilmesine de katkıda bulunmak amacıyla çıraklık ve staj süreleri hizmetten sayılmalı, geçmiş hizmetler için borçlanma hakkı verilmeli ve bu süreler sigortalılık başlangıç tarihi olarak esas alınmalıdır.

Değerli milletvekilleri, bu teklifle yapılan önemli düzenlemelerden biri de genel sağlık sigortası sisteminin sadeleştirilmesi ve etkinliğinin artırılması amacıyla sistemde değişikliğe gidilmesidir. Mevcut durumda sosyal güvencesi olmayanlar için gelir testine göre 3 kategoride uygulanan genel sağlık sigortasının tek kategoriye indirilmesi, prim oranının yüzde 3'e düşürülmesi ve buna göre belirlenecek prim borçlarının yeniden yapılandırılması düzenlenmektedir. Komisyonda verilen bilgilere göre, bu madde 7 milyon 200 bin kişiyi kapsamakta olup 6,7 milyar liralık alacaktan vazgeçilmektedir. Mevcut uygulama özellikle milyonlarca işsiz gencimizi ve ailelerini mağdur etmiştir. Ülkemizde, son resmî verilere göre, ne eğitimde ne de istihdamda olan yani çalışmayan ve eğitim görmeyen 15-24 yaş grubu gençlerimizin oranı yüzde 23,9'dur. Bu oran 20-24 yaş grubunda yüzde 32,7; 25-29 yaş grubundaysa yüzde 35,8'dir. Bu durumda olan 15-29 yaş grubu 5 milyon 48 bin atıl gencimiz ne yapıyor, acaba Hükûmet buna hiç kafa yoruyor mu? Türk gençliğinin işsizliği AKP zihniyetinin umurunda bile değildir. İşsizlik oranının yüksek olduğu ülkemizde gençler iş bulamamanın sıkıntısını yaşarken bir de genel sağlık sigortası primi borcuyla karşı karşıya kalmıştır. Milyonlarca gencimize yüklü miktarda prim borcu çıkarılmıştır. Yapılan bu düzenlemeyle, mevcut uygulamada gelir testiyle belirlenen aile içi kişi başına gelire göre aylık 71, 213 ve 427 lira olan 3 farklı prim uygulamasına son verilip prim tutarının 53 liraya indirilmesi birikmiş yüklü prim borçlarında önemli oranda azalma sağlayacaktır ancak prim yükü hafifletilmiş de olsa işsiz gençlerimiz aylık 53 lira düzeyinde prim ödemekle yine karşı karşıyadır. Bir işi ve geliri olmayan gençlerimiz bu primi babalarından utana sıkıla aldıkları harçlıklarla mı ödeyecekler? Bulunduğu yaş itibarıyla bir sağlık hizmeti alması çok nadir olan gençlere "Genel sağlık sigortası primi ödeyeceksin." diye dayatmanın ne anlamı var? Milliyetçi Hareket Partisi, gençlerimizin bir iş buluncaya kadar ailelerinin sağlık sigortasından yararlandırılması ve gençlere çıkarılmış borçların tümüyle silinmesi görüşündedir.

Genel sağlık sigortasından mağdur olan bir diğer kesim emeklilikte yaşa takılanlardır. Çalışma Bakanı Sayın Müezzinoğlu "Yaşa takılan ve emekliliği bekleyenler de 53 lira ödeyerek bu sağlık hizmetini alabilecek." diyor. Sayın Bakan sanki lütufta bulunmuş. Yirmi-yirmi beş yıl tüm primlerini ödemiş vatandaşlarımıza emeklilik yaşının dolmasını beklediği dönemde genel sağlık sigortası primi ödetmek haksızlıktır. Emeklilikte yaşa takılanları yaşı nedeniyle kimse işe almıyor, maddi sorunlarından dolayı çocuklarını okutamıyor, ailesinin geçimini sağlayamıyor. Çalışma Bakanına soruyorum: Bu insanlar nasıl geçinirler hiç düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyor, kanun teklifinin hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)