| Konu: | AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 72 |
| Tarih: | 21.02.2017 |
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP'nin grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün partimizin Eş Genel Başkanı Sayın Figen Yüksekdağ'ın Yargıtayca onanmış bir kararı Başbakanlık tezkeresiyle Meclise geldi ve eş genel başkanımızın milletvekilliği düşürüldü. Şimdi, öncelikle belirtmem gerekir ki işlenen süreç hem Anayasa'ya hem İç Tüzük'e hem hukukun evrensel kurallarına hem de iktidar partisinin sürekli altını çizmiş olduğu halk iradesine aykırı olarak gerçekleşmiş oldu. Zira, öncelikle, hangi suçlardan hüküm giyenlerin vekilliğinin düşürüleceğine ilişkin hususlara geçmeden önce bu kararın temelinde yatan maddi vakayı sizlerle paylaşmak isterim.
Değerli arkadaşlar, Sayın Figen Yüksekdağ bir cenaze törenine katıldığından dolayı hakkında örgüt propagandası suçu işlediği iddiasıyla bir hüküm kurulmuş. Aslında kararın içeriğine baktığımız zaman ve o dönemde yapılan savunmalarda Sayın Yüksekdağ salt insani gerekçelerle, ahlaki gerekçelerle ve hepimiz, toplumumuzun sosyokültürel yapısından kaynaklı cenazelere duyduğumuz saygıdan ve cenazeden ziyade cenazenin ait olduğu aileye de olan hürmetten cenazelere katılırız. Sayın Yüksekdağ cenaze törenine katılmış, tek bir pankart taşımamış, tek bir cümle sarf etmemiş, tek bir söz söylememiş, tek bir konuşma yapmamış; suç, cenazede aileyle birlikte bulunmak. Hadi velev ki -bu suç ya da iddia edilen şey- konuşma yapılmış olsun... Kararı incelediğimizde, kararı veren mahkemenin hâkimleri, savcısı şu anda FETÖ terör örgütünden dolayı tutuklu ve kararı veren ağır ceza mahkemesinin 3 hâkimi ihraç edilmiş.
Şimdi, buradan sormak lazım: Terör örgütüne sırtını dayayan, iş birliği yapan kimdir? AKP midir? Eğer iddia edilen, kararı veren heyet FETÖ terör örgütünün üyeleriyse, ihraç edilmişse ve iddianameyi hazırlayan savcı hâlâ cezaevinde tutukluysa siz hangi karara dayanarak Meclise bu hükmü indiriyorsunuz; biraz vicdan, biraz ahlak, biraz hukuka saygı. Geçtik bunu. Araştırma şansım olmadı, bu kararı onaylayan Yargıtay 16. Ceza Dairesinin ilgili hâkimleri şu anda ihraç edildi mi, edilmedi mi, görevlerine devam ediyor mu bilmiyorum.
Şimdi, AKP, kendisine dokunulduğu zaman FETÖ'cü 4 bini aşkın hâkim ve savcıyı terör örgütü üyesi iddiasıyla, terörle iş birliği yapmak iddiasıyla ihraç ediyor ama mesele Halkların Demokratik Partisine gelince, bizatihi kendilerinin terörist ilan ettiği hâkim veya savcıların vermiş olduğu kararlara dört elle sarılıyorlar, o zaman iş birliği içine girmiş olabiliyorlar. Yani, mesele, AKP'nin dışındaki kararları vermişse eğer hâkimler, e, o zaman kanka... On yıllık FETÖ'yle iş birliği gibi iş birliğiniz hâlâ devam ediyor ama ne zaman ki size dokunulursa o zaman bu hâkim ve savcılar terörist olur, cezaevlerine girer.
Değerli arkadaşlar, bunun ötesinde bir de Başbakanlık tezkeresiyle gelen bu karar ve eş genel başkanımızın vekilliğinin düşürülmesi, Anayasa'nın 83 ve 84'üncü maddeleri belirtildikten sonra esasen 76'ncı maddeye atıfta bulunuyor yani 76'ncı maddede milletvekilliği seçilme şartlarına engel olan suçlara atıfla Sayın Yüksekdağ'ın vekilliğinin sona erdirilmesi gerektiği belirtiliyor. Oysa 76'ncı maddeyi incelediğimizde, Sayın Yüksekdağ'ın ceza aldığı 3713 sayılı Yasa'nın 7'ye ikinci fıkrası Anayasa'nın 76'ncı maddesinde sayılan suçlar kapsamına girmiyor.
Anayasa'nın 76'ncı maddesi suçları tek tek saymış; taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar ve bunların dışında rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma gibi yuvarlak olarak "yüz kızartıcı suçlar" dediğimiz suçlar ve terör eylemlerine katılmak.
Bakın, 2002 yılında Anayasa değişikliğinden önce yani 2002 yılında 4777 sayılı Kanun'la Anayasa değişikliği yapılmadan önceki tarifiyle o zaman "ideolojik ve anarşist eylemler" ibaresi vardı. İdeolojik yani fikir kapsamında, düşünce kapsamındaki suçları çıkarmak için o dönemde kanun değişikliği yapıldı ve "icrai faaliyet, bizzat pratikte bir eylem, bir icrai hareket, bir örgütsel bağ, örgüt adına fiilî bir hareketi icra etme" şeklinde bir değişikliğe uğradı ve "terör eylemlerine katılma" diyor. Oysa örgüt propagandası, hukukçu arkadaşlar da çok iyi bilir, öncelikle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına tabi bir suç tipidir yani Türk Ceza Kanunu'nda tarif edilen örgüt üyeliği ve örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına faaliyet yürütme eylemlerinden ayrı tamamen fikir ve düşünce kapsamında açıklanan ve ayrı bir düzenleme şeklinde düzenlenmiş olan ayrı kategoride bir suçtur. Dolayısıyla AK PARTİ'nin salt Meclis Başkanlığının kendi elinde olmasından hareketle, çoğunluktan hareketle, yargısal hiçbir içtihat, hiçbir yorum olmadan, tamamen siyasi mülahazalarla ve siyasi yorumla, Anayasa'nın 76'ncı maddesindeki "örgütsel eylemlere katılma" şeklinde tarif edilen örgüt üyeliği veya örgüt adına eylem yapma gibi fiilleri bu hükmü de kapsar şekilde yorumlaması, bilinçli bir tarzda Anayasa'yı ihlal, İç Tüzük'ü ihlal ve keyfî bir yorumdur. Ha, bu, anlaşılır bir durumdur. Neden anlaşılır bir durum? Dikkat edin, bugün sadece Sayın Yüksekdağ'ın vekilliği düşürülmedi, diğer Eş Genel Başkanımız Sayın Demirtaş'a yine benzer şekilde ceza verildi. Sayın İdris Baluken'e, yetkili ve esas mahkemesinin oy birliğiyle tahliye kararına rağmen on yedi gün sonra, açık bir şekilde siyasal iktidarın talimatıyla, yetkili olmayan, dosyanın esasına bakmayan, salt cumhuriyet savcısının itirazı üzerine esas mahkemesinin oy birliğiyle almış olduğu kararı kaldırıp yeniden tutuklama kararı veriliyor.
Şimdi, bütün bunları bir arada düşündüğümüzde mesele aslında anlaşılır bir şeydir çünkü "Hayır."lar bu ülkede dalga dalga yükseldikçe, "Hayır." diyen yurttaşlarımız sizin gerçek yüzünüzü gördükçe, AKP'ye geçmişte oy veren yurttaşlarımız AKP'nin bu doyumsuz İktidar hırsını gördükçe telaşa kapılıyorsunuz, şaşkına dönmüşsünüz, sağa sola, herkese saldırıyorsunuz. Bu yetmiyor, mesela bugün Aydın İmam- Hatip Anadolu Lisesinde okuyan 14 yaşından küçük imam-hatip lisesi öğrencisi 2 çocuk, salt Kürtçe müzik dinlediklerinden dolayı sizin atadığınız, tetikçiniz olan okul müdürü tarafından savcılığa şikâyet ediliyor. Savcı, 12-13 yaşında 2 çocuğu adli kontrol şartıyla serbest bırakıyor. Anlaşılır gibi değil. 16 Nisanda kaybedeceğinizi biliyorsunuz, bunu bildiğiniz için çılgınca sağa sola, herkese saldırmaya başlıyorsunuz. Siz ne yaparsanız yapın bu halk size bir ders verecektir diyorum.
Saygılar sunuyorum.