GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:72
Tarih:21.02.2017

MUSTAFA İSEN (Sakarya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü dolayısıyla AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO tarafından 1999 yılından beri Dünya Ana Dil Günü kutlanmaktadır. Ana dil bir insani haktır ve en geniş tanımıyla da bir insanın hiçbir eğitime tabi tutulmaksızın, ailesi, çevresi ve toplumu aracılığıyla öğrendiği dil olarak tanımlanmıştır.

Değerli arkadaşlar, Türkiye bir imparatorluk bakiyesidir. Bu yüzdendir ki bu yapı içinde ve mevcut yapı içinde son derece zengin bir kültürel çeşitlilik mevcuttur. Fakat bazı dönemlerde bu birikim göz ardı edilmiş, hatta ciddi yasaklamalara konu olmuştur. Pek çok mesele gibi Türkiye'nin bu konular için de çözümü AK PARTİ iktidarı zamanında gerçekleşmiştir. Bu konuda yapılan belli başlı faaliyetleri sizinle değerlendirmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bu alanda, ilk olarak, 3'üncü Avrupa Birliği Uyum Paketi'nde, resmî dil olan Türkçenin yanında vatandaşların günlük hayatlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılabilmesi için, farklı dil ve lehçelerle ilgili yasaklayıcı hükümler kaldırılmıştır. Aynı yıl içerisinde farklı dil ve lehçelerin öğrenilebilmesi için özel kurslar açılabilmesine imkân sağlanmıştır. Dil konusundaki bu açılımlar daha sonraki dönemlerde de kullanılmış, başta TRT yayınları olmak üzere farklı lehçelerde yayın yapılmasının önü açılmıştır. Bu kapsamda hazırlanan yönetmelikle farklı dil ve lehçelerde radyo ve televizyon yayını gerçekleştirilebilmektedir.

Son olarak, yasal güvenceye bağlanmış bu konu ve özel radyo ve televizyonlar ile TRT de bu alana ilişkin yeni imkânlar ortaya koymuş; bu çerçevede, TRT'nin bir kanalı, TRT 6, tam zamanlı Kürtçe yayın yapmaya başlamıştır. 2009 yılında ise özel radyo ve televizyonların da kesintisiz biçimde bu dillerde yayın yapabilmesinin önü açılmıştır. Bu değişikliklerle, farklı dil ve lehçelerde yayın yapılması yasal güvenceye kavuşturulmuş, TRT ekranlarından Kürtçe ve Arapça yayınlar yapılmaya başlanmıştır.

Geçmişte mevzuattaki bazı sınırlayıcı hükümler nedeniyle cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin yakınlarıyla konuşmasının önündeki engeller kaldırılmış ve buralarda da kendi ana dillerini kullanmaları mümkün hâle gelmiştir. Ayrıca, bu yasak yüzünden kişilerin iletişim hakları ve özgürlükleri kısıtlanmaktaydı. 2009'da yapılan tüzük değişikliğiyle, hükümlünün kendisinin veya görüşeceğini bildirdiği kişinin Türkçe bilmediğini beyan etmesi hâlinde, telefonla Türkçe dışındaki dillerde de konuşma yapılabilmesinin mümkün hâle getirilmesi sağlanmıştır. Daha sonra çıkarılan yönetmelikle de cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin, ziyaretçileriyle Türkçe dışındaki dillerde de yüz yüze görüşme yapabilmelerinin önündeki engeller kaldırılmıştır. Böylece, son derece gayriinsani olan bu yasaklara AK PARTİ iktidarı döneminde son verilmiştir.

Günümüz demokrasi ve insan hakları anlayışıyla bağdaşmayacak şekilde, vatandaşlarımızın çocuklarına Türkçe olmayan isimleri koymaları yasaktı. Bu da yine iktidarımız döneminde kaldırılmıştır.

Ülke içinde farklı dil ve lehçelerin konuşulması, Türkiye'nin önemli zenginliklerinden birisidir fakat bu zenginlik ancak bu iktidar döneminde aktif hâle getirilmiştir. Söz konusu dillerin günlük hayatta kullanımına ilişkin yasaklar ortadan kalkmış fakat daha sonra akademik ve bilimsel anlamda bu dillerin öğretilmesine yönelik bir eğitim öğretim hizmeti ihtiyacı doğmuştur.

Bunun için, Türkiye'de konuşulmakta olan, bir bakıma, yaşayan dillerin doğru şekilde öğretilmesi ve öğrenilmesiyle ilgili çalışmalarla üniversitelerde farklı dil ve lehçelerle ilgili akademik araştırmalar yapılabilmesi için enstitüler açılması ve seçmeli ders konulabilmesi mümkün hâle gelmiştir.

Bu kapsamda ilk olarak, hocamızın da biraz önce konuşurken ifade ettiği gibi, Mardin Artuklu Üniversitesi bünyesinde Kürt Dili ve Kültürü Anabilim Dalı, Arap Dili ve Kültürü Anabilim Dalı, Süryani Dili ve Kültürü Anabilim Dalı, Kürt Dili ve Kültürü Yüksek Lisans Programı ve Süryani Dili ve Kültürü Yüksek Lisans Programı'ndan oluşan Türkiye'de Yaşayan Diller Enstitüsü kurulmuştur. Aynı üniversitenin Edebiyat Fakültesi bünyesinde Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü açılmıştır. İlerleyen süreçte Bingöl Üniversitesi bünyesinde Kürt Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı ve tezli/tezsiz yüksek lisans programından oluşan Yaşayan Diller Enstitüsü Edebiyat Fakültesi içinde kurulmuş. Ayrıca, Muş Alparslan Üniversitesinde benzer bir yapılanmaya gidilmiştir. Tunceli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri Bölümünde de Zaza Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Kurmanci Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı ve Arap Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı açılmıştır. Diyarbakır Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü bünyesinde de yine Kürt Dili ve Kültürü Anabilim Dalı kurulmuştur. Bunlara ilave edilen Çerkezce gibi başka dillerdeki yükseköğretim faaliyetlerini bu çerçevede ayrıca saymıyorum.

Seçim çalışmalarında Türkçe dışında farklı dil ve lehçelerde propaganda yapılabilmesinin önü yine bu dönemde açılmıştır. 2010 yılında yapılan değişiklikle siyasi partiler hukukunun alanı genişletilmiş ve ifade ve örgütlenme özgürlüğünün bir gereği olan siyasi propaganda hakkının önündeki yasal engeller kaldırılmıştır.

Geçmişte farklı dil ve lehçelerdeki kültürel faaliyetlere destek verilmesi düşünülemeyecek bir husustu. Bu da AK PARTİ iktidarı zamanında gerçekleştirilmiş ve bu kapsamda Kültür Bakanlığından, başta Mem û Zin olmak üzere, başka çalışmalar yayımlanmış, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü tarafından çeşitli illerde Kürtçe tiyatro oyunları sahnelenmeye başlanmıştır. Devlet televizyonu TRT "TRT Haber" isminde Kürtçe bir haber sitesini yayına sokmuştur. Kürtçe türkülerden oluşan albümler hazırlanmıştır. Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyelerini tanıtmak için hazırlanan katalogda, diğer dillerin yanında, ilk kez, milletvekillerinin Kürtçe dil bilgisine yer verilmesi de yeni bir durumdur. Buna, Türkçe bilmeyen vatandaşlarımızın kamu kurum ve kuruluşlarındaki iş ve işlemlerini takipte yaşadıkları sıkıntıları çözmek açısından, idari birimlerde Kürtçe tercüman istihdamı gibi faaliyetleri de ayrıca eklemek gerekir.

Türkiye'de bugün ana dillerin kullanılması ve geliştirilmesiyle ilgili mevzuat açısından bir sorun bulunmamaktadır. Devlet bu kullanıma izin vermek şöyle dursun, biraz önce ifade ettiğim çerçevede, ciddi şekilde destek vermektedir. Bu destek bundan sonra da aynı şekilde sürmelidir. Fakat, ülkedeki bu demokratik hakların kullanımını talep edenlerin devlete ve ülkeye karşı demokratik yaklaşımlar içinde tavırlar sergilemesi de devletin ve toplumun en temel beklentisidir.

Değerli milletvekilleri, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın bu manada dillerinin korunması da ayrıca önemlidir. Özellikle Yunus Emre Enstitüsü, TİKA ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın bu konudaki ihtiyaçlarını giderecek çalışmalar gerçekleştirmektedir ve geçmişte din görevlileri gibi bugün bu ülkelerde dil görevlileri de görev yapmaktadırlar. Bu çerçevede, oralara yönelik faaliyetler de devam etmektedir.

Bu düşüncelerle, tüm ana dillerin yaşatılması, geliştirilmesi ve böylece ortak insanlık mirasının korunması dileğiyle, Dünya Ana Dili Günü'nü tebrik ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)