GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hidrokarbon Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:71
Tarih:16.02.2017

MHP GRUBU ADINA MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; onaylanmasının uygun bulunduğu kanun tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmama başlarken, geçtiğimiz günlerde Hatay Amanos Dağları'nda PKK terör örgütüne yönelik yapılan operasyonlarda çıkan çatışmalarda şehit olan askerimize Allah'tan rahmet, şehidimizin değerli ailesine, yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ile yüce Türk milletine başsağlığı ve sabır diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ikili sözleşmelere baktığımızda gündemdeki konuların bir kısmının enerji anlaşmaları olduğunu görmekteyiz. Dünyada söz sahibi bir ülke olabilmenin öncelikli şartlarından birisi de hiç şüphesiz ki yeterli enerji kaynaklarına sahip olmak ve bu kaynakları doğru kullanabilmektir. Enerji politikalarını doğru belirleyerek uygulayan ülkeler uluslararası rekabet gücünde öne çıkarken enerjide dışa bağımlı ülkeler gerek ekonomik gerekse siyasi politikalarda dışa bağımlı olmak zorunda kalmaktadırlar.

Ülkemizde son yıllarda AKP hükûmetleri tarafından uygulanan, doğal gaz ve petrol ithalatına dayalı yanlış enerji politikaları sonucunda ne yazık ki enerjide dışa bağımlılık giderek artmış, üretimin tüketimi karşılama oranı düşmüş, yüksek kaçak ve kayıp oranları bir türlü kabul edilebilir sınırlara çekilememiştir, nükleer güç santrallerinin yapımı bir türlü başlatılamamıştır. Ancak son yıllarda ülkemizdeki petrol ve doğal gaz lobilerinin etkinliğinin artmasıyla yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları yeterince değerlendirilememiştir. Bu amaçla ülke kaynaklarının üretime sokulmasına yönelik tedbirler alınamamış, alternatif enerji kaynakları alanında AR-GE çalışmaları, yatırımlar özendirilememiş, termik kaynaklı enerji üretim santralleri yenilenememiş, doğal gaza bağımlılık artmış, hidroelektrik üretimindeki su kaynaklarımız yeterince kullanılamamıştır. Ayrıca, ülkemizde enerji verimliliği de beklenen düzeyde artırılamamıştır. Elektrik enerjisi dağıtım ve kullanımında kayıp ve kaçakların önlenmesi, kullanılan teknolojinin geliştirilmesi ve enerji tasarrufu konusunda tüketici bilinçlendirilmesi maalesef oluşturulamamıştır.

Elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesinin ardından bazı dağıtım bölgelerinde ve illerde kaçak elektrik kullanımları engellenememiş, elektrik fiyatlarında bir ucuzlama sağlanamadığı gibi bazı illerde kullanılan kaçak elektrik bedeli, tüm vatandaşlarımızın sırtına yük olarak dürüst vatandaşlarımıza yüklenmiştir ve bir ceza olarak uygulanmaktadır. Gelecekte enerji ihtiyacı daha da artacak olan ülkemizde enerji üretiminin ve verimliliğinin artırılması, enerji arz güvenliğinin sağlanması ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik yatırımların teşvik edilerek hızlandırılması kaçınılmaz olacaktır. Ülke olarak, uzun vadeli enerji stratejisi çerçevesinde millî enerji politikası oluşturarak aşağıdaki hedeflere ulaşılması gerekmektedir: Enerji ham maddelerinde dışa bağımlılığın azalması, bunun için kömür ve yenilenebilir enerji kaynaklarının azami seviyede değerlendirilmesi, enerji ithalatında kaynak ve kaynak ülke çeşitliliğinin artırılması, etkin bir talep yöntemiyle enerji arzının kesintisiz ve yeterli bir şekilde gerçekleştirilmesi gibi çalışmaların yapılması gerekmektedir. Enerji arz güvenliğini sağlamlaştırmaya yönelik somut adımlar atılması muhakkak gerekiyor. Enerji planlamasında ve yapılacak uluslararası anlaşmalarda kaynak ve ülke çeşitliliğine gidilerek arz güvenliği güçlendirilmelidir. Doğal gaz depolama alanlarının sayısı, depolama ve günlük enjeksiyon kapasiteleri artırılmalı, olağanüstü durumlar ve mevsimsel dalgalanmalara karşı yüksek yedekleme imkânları oluşturulmalıdır. Doğal gazın elektrik üretimindeki payının makul bir orana düşürülmesi için uygun ve acil tedbirler alınmalıdır. Enerji üretimindeki payın artırılması için kapsamlı bir yenilenebilir enerji stratejisi oluşturulmalı, elektrik üretiminde rüzgâr, güneş ve jeotermal kaynakların daha fazla değerlendirilmesi için etkili teşvik ve düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmelidir. Hidroelektrik santral yapımında toplumda oluşan duyarlılığı gözeten yeni bir yaklaşıma gidilmelidir. Havza planlaması çerçevesinde, ekosistemi tahrip etme riski bulunan projelerin projelendirme safhasında takibi yapılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, 2005 yılında Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanunu'nu çıkarmış ve bu noktada yatırımların önünü açmak için oldukça yol almıştır. Özellikle son yıllarda rüzgâr türbininde özel sektör yatırımı artmıştır. Jeotermalde çalışmalar devam etmektedir. Türkiye çevre konusunda yolun henüz başındadır. Kyoto Sözleşmesi'ne yeni üye olan ülkemizin AB'nin taahhüt ettiği kriterlere ulaşması güç görünmektedir. Türkiye'nin bu taahhütleri yerine getirebilmesi için birincisi, mevcut kömür santrallerinin rehabilitasyonunu gerçekleştirerek daha az emisyona sebep olması; ikincisi de, hidrojen, jeotermal, rüzgâr ve güneş zengini olan ülkemizin bu alanlardan daha fazla yararlanabilir şekilde politikasını gerçekleştirmesi gerekmektedir.

Türkiye, Mayıs 2007'de Enerji Verimliliği Kanunu'nu kabul etmiştir. Bu kanunla, enerji kaynaklarının üretiminden tüketimine kadar verimli kullanılması amaçlanmış, ne yazık ki bu, uygulamaya çok yansımamıştır. Hele elektrik santrallerinin çoğu minimum verimde çalıştırılmakta, aynı şekilde, Rusya'ya doğal gazda yüzde 65 bağımlı olan ülkemiz de alternatif tedarikçiler aramaktadır. Dışa bağımlılıkta Avrupa Birliğiyle aynı kaderi paylaşmamız, enerji arz güvenliği politikalarımızı birbirine yaklaştıran unsurlar olmuştur. Ülkemizde, kayıp kaçak oranının hâlâ çok yüksek olduğu, hükûmetlerin enerji verimliliği ve yenilenebilir kaynaklar için çıkardığı yasaların içeriğinin Avrupa Birliği topluluk müktesebatına kısmen uyum sağlayabildiği ve nükleer enerji konusunda yasal çerçevenin tam olarak yeterli olmadığı gibi noktalar göze çarpmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz da ülkemizdeki çiftçiler ve özellikle de Hatay çiftçisinin, bereketli Amik Ovası'nda geçimini emek ve alın teriyle karşılayanların durumundan bahsetmek istiyorum. Basına yansıdığı kadarıyla, çiftçi borçlarının erteleneceğinden bahsedilmektedir. Kapsamı ne olursa olsun, borç ertelemesine sulama ve elektrik borçlarının da ilave edilmesi gerekmektedir. Tarım kredi kooperatiflerine ve Ziraat Bankasına olan borçların haricinde, muhakkak, Devlet Su İşlerine veyahut da sulama birliklerine olan borçlar ve TEDAŞ'a olan elektrik borçlarının da ertelenmesi elzem olmuştur. Hataylı çiftçiler bu konuda Hükûmetten haber beklemektedir. Bunun için, çiftçinin temel girdileri olan mazot, gübre, tohum ve ilaçların fiyatlarındaki artışı çiftçi karşılayamaz durumdadır. Bugün mazot 4,60 lira, üre yılbaşından önce 900 liradan 1.300 liraya çıkmıştır; 18-46 DAP gübresi 1.100 Türk lirasından 1.600 Türk lirasına, üç 15 dediğimiz toprak gübresi ise 850 Türk lirasından 1.300 Türk lirasına yükselmiştir. Yani, yılbaşından önceki aralık ayındaki fiyatlar ile bugünkü fiyatlar arasında yüzde 30, yüzde 40'lar mertebesinde bir artış olmuştur. Hatay'da genellikle ekilen mısır, pamuk, havuç gibi şeylere baktığımızda; dönüm başı masraflar buğdayda 300-400 lira arasında, pamukta 500-600, kavunda 1.500, mısırda ise 400-500 lira arasında dönüme yapılan masraf. Bu şartlarda çiftçi emeğinin karşılığını alamamaktadır. Tüketen Türkiye'den üreten Türkiye'ye geçmezsek, yeni bir üretim reformu hazırlamazsak istikrar ve ekonomik büyümeyi sağlamak mümkün olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, ayrıca 15 Temmuz sonucu değerlendirildiğinde Türk milletinin istiklaline ve istikbaline kasteden tüm hainlerin temizlenmesi gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak buna desteğimiz tamdır ancak bu kapsamda suçlu ile suçsuzun ayrılması...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Ahrazoğlu, tamamlayınız lütfen.

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.

Suçlu ile suçsuzun birbirine karıştığına yönelik yoğun rahatsızlık ve çağrılara iktidarın kulak vermesi, dikkate alması ve bunlara muhakkak bir çözüm vermesi gerekmektedir. Aslı astarı belli olmayan, somut delillerle belirtilmeyen iftiralar ve gizli tanıklarla mağduriyet yaratılmamalı, toplumda yeni bir küskünlüğe ve Türk düşmanlığına fırsat verilmemelidir.

Mazlumun ahını almadan, mağduriyetlere ve adaletsizliğe meydan vermeden, Anayasa ve yasalara aykırı davranmadan, adaleti geciktirmeden ülkemizin bir an önce bu belayı atlatması bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak da arzumuzdur. Ancak, suçlu var ise neyle suçlandığı da açıkça belirtilmelidir. Özellikle yurtta sulh konseyi üyeleri konusunda kamuoyu açık cevap beklemektedir. Suçlu, suçunu bilmek ve ona göre de savunmak durumundadır diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ahrazoğlu.