GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hidrokarbon Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:71
Tarih:16.02.2017

CHP GRUBU ADINA MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 46 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, iktidar, maalesef, OHAL'i ve darbe hukukunu çok sevdi. Biliyorsunuz, Anayasa'mızın 15'inci maddesinde yer alan OHAL düzenlemesi ve yine, Anayasa'mızın 148'inci maddesinde yer alan OHAL kanun hükmünde kararnamelerinin yargı denetiminden muaf tutulacağına ilişkin düzenlemeler 12 Eylül darbe hukukunun yani 12 Eylül Anayasası'nın tipik bir uygulaması. Yani önceki anayasalarımızda yoktu. Siz başlangıçta hep 12 Eylül Anayasası'nı ve darbe hukukunu eleştirdiniz ama bugün geldiğiniz noktada darbe hukukuna, maalesef, sıkı sıkıya sarılmış durumdasınız.

"OHAL devlete uygulanacak, millete değil." dediniz ama, maalesef, bugün millete OHAL'i hukuksuz, keyfî bir şekilde uyguluyorsunuz. Gazeteciler cezaevinde, bilim adamları, akademisyenler ihraç ediliyor ve muhalefet boğulmak isteniyor. Evet, düşünce ve ifade özgürlüğünü, basın özgürlüğünü de bu süreçte yok ettiniz.

Değerli milletvekilleri, Ahmet Şık niçin cezaevinde, niçin tutuklu? Ahmet Şık'ı FETÖ ve diğer tüm terör örgütleriyle ilişkilendirerek tutuklattınız. 15 Temmuz kanlı darbe girişimi eğer başarıya ulaşmış olsaydı darbecilerin ilk yapacağı iş Ahmet Şık'ı tutuklamak olacaktı ve maalesef, Ahmet Şık bugün de tutuklu ve cezaevinde.

Biliyor musunuz, Ahmet Şık cezaevinde mektup dahi yazamıyor. Evet, mektup dahi kaleme alamıyor, sevdiklerine mektup dahi yazamıyor ve dışarıdan kendisine mektup dahi ulaştırılamıyor. Bu, ne olağanüstü hâlle bağdaşır ne insan haklarıyla bağdaşır ne vicdanla, adaletle bağdaşır. Her zaman söylediğimiz gibi, insanları hapsedebilirsiniz ama düşünceleri, fikirleri asla hapsedemezsiniz.

Değerli milletvekilleri, dün, 15 Şubat tarihinde Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği bir rapor, bir memorandum yayınladı ifade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü ve basın özgürlüğüyle ilgili. Yine, maalesef, ağır eleştirilere muhatap olduk. Ve Türkiye Cumhuriyeti devleti dünyada saygınlığını hızla kaybediyor ve bu tabloyu kesinlikle hak etmiyoruz.

Siz "OHAL'i kırk beş gün içinde gereğini yapacağız ve kaldıracağız." dediniz. Yine, Meclise ve millete "Eğer Anayasa değişikliği referanduma giderse OHAL'i mutlaka kaldıracağız." dediniz ama bu sözlerinizi unuttunuz. OHAL sürecinde Anayasa değişikliği yapmak ciddi bir hatadır. Bugün, gelişmiş demokrasilere bakın, Avrupa'da birçok anayasada, OHAL sürecinde anayasa değişikliği yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Siyaset kurumunun temel görevi, vatandaşların ağır sorunlarını çözmektir. Bakalım bugün tabloya: Bugün vatandaşlarımızın bankalara kredi kartı ve tüketici kredisi borcu toplam 424 milyar lira, eski parayla 424 katrilyon. Ve yine vatandaşlarımızın bankalara ödediği -ki bunların birçoğu dar gelirli vatandaşımız- faize bakalım: Geçen yıl vatandaşın ödediği faiz, yalnızca geçen yıl 48 milyar lira, eski parayla 48 trilyon. İktidar güya faiz lobisiyle ciddi mücadele ediyor. 26 milyon icra dosyası derdest vaziyette şu anda. Vatandaşımızın yaşadığı sorunlar bu. Her 4 üniversite öğrencisinden 1'i işsiz. Genç işsizlik oranı son resmî rakamlara göre 3,5 puan arttı ve şu anda yüzde 22,6 civarında. Vatandaşımızın bu kadar temel ağır sorunları varken, barış ve huzurumuz hiçbir dönemde olmadığı kadar bu kadar ciddi tehdit altındayken sizlerin tek derdi var, patronlu hiper başkanlık sistemi. Dünyada hiçbir demokratik sistemde görülmeyen bir teklifle milletin huzuruna, milletin takdirine gidiyoruz.

1 Kasımdan önce millete döndünüz "Bize tek başına iktidarı yeniden verin." dediniz, istikrarı hep tek başına iktidar olarak millete söylediniz ve millet de size güvendi, tek başına iktidarı verdi. Ne oldu 1 Kasımdan sonra? Terör, şiddet, kaos hızla daha da arttı; ekonomi daha da hızlı çökmeye başladı. Demek ki tek başına iktidar, sorunları çözmeye tek başına maalesef yetmiyormuş. Ondan sonraki süreçte bir siyasi partinin mutfağında, daha doğrusu Saray'ın mutfağında bir Anayasa değişikliği teklifi hazırladınız ve "Millete gidiyoruz." dediniz, "Millet karar verecek." dediniz, "Millet 'evet' ya da 'hayır' diyecek, korkmayın." dediniz, ondan sonra da "hayır" diyenleri terörle ilişkilendirmeye başladınız, milleti tehdit ettiniz. Bunları Türkiye hak etmiyor değerli milletvekilleri. Bizim barışa, kardeşliğe, adalete, huzura ihtiyacımız var ve bunu siz sağlayamadınız ama milletimiz, eminim, 16 Nisanda sağlayacak.

2010 referandumunda da millet size güvendi, "evet" dedi ama siz milletten aldığınız o güveni, yetkiyi kötüye kullanarak ülkeyi bir felakete sürüklediniz; devletin bütün kurumlarını, yargıyı bir cemaate yani çeteye teslim ettiniz ve 15 Temmuz darbe girişimini hazırladınız. Evet, 15 Temmuz darbe girişiminin sorumlusu, maalesef, geçmişteki iktidar-FETÖ ilişkisidir, bu çok açık. Anayasa'da güvence altına alınan din ve vicdan özgürlüğünü istismar ettiniz, kutsal din duygularını devlet ve politika işlerine karıştırdınız. Yine, Anayasa'da güvence altına alınan liyakati yani kamu görevlilerindeki niteliği yok saydınız, devleti liyakatsiz ellere teslim ettiniz; aynı hataları da maalesef yapmaya devam ediyorsunuz.

Bakın, diyorsunuz ki: "Başkanlık bizi daha iyi yerlere götürecek." Şimdi size bazı veriler sunmak istiyorum. Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Endeksi'ne göre ülkelere bir bakalım. İlk 10 ülkeyi sayacağım sizlere. Norveç, parlamenter sistem, kişi başına düşen millî gelir 74 bin dolar; 2'nci sırada Avustralya, parlamenter sistem, kişi başına düşen millî gelir 58 bin dolar; 3'üncü sırada İsviçre, parlamenter sistem, 80 bin dolar; Danimarka, parlamenter sistem, 51 bin dolar; Hollanda, Almanya, İrlanda, ABD, Kanada ve Yeni Zelanda; ilk 10 ülke. Bakın, dünyanın en gelişmiş 10 ülkesinden 9'u parlamenter sistemle yönetiliyor, başkanlık sistemiyle yönetilen de ABD ki o da eyalet sistemi ve kendi kuruluş felsefesi var.

Peki, son 10 ülkeye bakalım: Dünyada en az gelişmiş 10 ülke Mali, Mozambik, Gine, Burkina Faso, Burundi, Çad ve bunların bir tanesi bile parlamenter sistemle yönetilmiyor. Dünyanın en az gelişmiş 10 ülkesinin 6'sı başkanlıkla 4'ü de yarı başkanlıkla yönetiliyor.

Değerli milletvekilleri, dünyada parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçen bir tek demokratik ülke dahi yok. Geçenleri ben size sayayım, onlar zaten otoriter sistemle yönetiliyorlar. Dünyada parlamenter sistemden başkanlığa geçiş yapmış ülkeler: Burundi, Gana, Afganistan, Malavi, Nijerya, Sierra Leone, Sudan, Zimbabve. Evet, siz Türkiye'yi işte bunlara eklemek istiyorsunuz maalesef. 8 ülke var dünyada parlamenter sistemden başkanlığa geçmiş ve hepsi de çöküşe gitmiş ülkeler; 7'si Afrika ülkesi, 1'i de Afganistan. Türkiye'yi bu ülkeler arasına sokmanıza millet asla ve asla izin vermeyecek, biz milletimize güveniyoruz.

Bakın, bütün veriler, dünyadaki bütün demokratik gelişmeler, bizim siyasi tarihimiz de aslında parlamenter sistemi geliştirerek, güçlendirerek yürümemiz gerektiğini bize söylüyor ama siz bunu dayattınız ve milletimize gidiyoruz. 15 Temmuz kanlı darbesinden sonra 20 Temmuzda OHAL ilan edilerek yine demokrasiye ağır bir darbe vuruldu ve Saray'ın, Beştepe'deki Külliye'nin mutfağında bir Anayasa değişikliği hazırlandı. Evet, acaba bu da bir darbe anayasası mı?

Millet, egemenliğinin, istiklalinin Saray'a devredilmesine asla müsaade etmeyecektir; milletin istiklalini, egemenliğini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır diyorum.

Bütün Türkiye'ye hayırlı, güzel, iyi günler diliyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Erkek.