| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 16.02.2017 |
YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.
Bu Mecliste, yaklaşık on beş yıldır belki onlarca kez araştırılması ve bu sorunun çözülmesi için bu Meclise gelen, işçi ölümlerinin nedenlerinin araştırılmasıyla ilgili yeni bir teklifi görüşüyoruz. Keşke bundan önce getirilenler, getirilen önergeler bu Mecliste desteklenseydi ve dünyada sabıkalı bir ülke hâline gelen Türkiye'nin kanayan yarası olan bu iş cinayetlerinin nedenlerini araştırmak ve onların önüne geçmek için burada bir çaba harcasaydık. AKP iktidarı döneminden günümüze kadar iş cinayetlerinde ölen işçi sayısı 18.643 kişi değerli arkadaşlar. Bunlar iş cinayetleri sonucunda hayatlarını kaybettiler. Niye iş cinayeti diyoruz? Çünkü yapılan araştırmalara göre, şayet önlem alınmış olsaydı bu kazaların yaklaşık yüzde 95'i önlenmiş olacaktı, çok küçük tedbirler alınmış olsaydı birçok iş cinayeti önlenmiş olacaktı; ne yazık ki önlenmedi. Dile kolay, 18 binden fazla işçi yani Rize'nin Fındıklı ilçesinin nüfusundan fazla, benim Ordu Mesudiye ilçemin nüfusundan fazla işçi iş cinayetlerine kurban gitti, terörden beter. Bugün 2002'den günümüze kadar baktığımız zaman, terörde kaybettiğimiz bu kadar insan yok ama umursamıyoruz, işte dünyada 3'üncü, Avrupa'da 1'inci konumdayız.
Peki, bu konuyla ilgili bu kadar konuşmamıza rağmen ne yapıyoruz? Yasa çıkarıyoruz. Evet, çıkardığımız yasalarda eksiklikler var mı? Olabilir ama ileri düzenlemelerde çıkardığımız yasalar da var. Peki, bu yasayı çıkarıyoruz ama çıkarılan yasaları uyguluyor muyuz? Ne yazık ki uygulayamıyoruz. 2012 yılında bunun önlenmesi için 6331 sayılı Yasa çıktı, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu. E, peki, bu kanunda ne yazıyordu? Başta kamu binaları olmak üzere, iş güvenliği risk değerlendirmeleri yapılacak ve buna göre önlemler alınacaktı.
Değerli arkadaşlar, 2012 yılında çıkan bu kanun, aradan beş yıl geçmesine rağmen hâlâ uygulanmadı. Neden? Üstelik bunu kamu binalarında yapamıyorsak özel sektörden nasıl bekleyebiliriz? Kamu binalarındaki bu denetimi gerçekleştiremiyorsak, bu yasal düzenlemelerin hayata sağlıklı olarak geçmesini nasıl bekleyebiliriz? Peki, buradaki ihmal kimdedir? Buradaki ihmal, tabii ki bu ülkeyi yönetme iddiasında bulunanlardadır çünkü çıkartılan yasaları denetlemek ve uygulamak da bu yasaları çıkartan iktidarın başlıca görevlerindendir.
Yine, bakın, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nın 8'inci maddesinde önemli bir değişiklik yapıldı, itirazlarımız oldu. Neydi o? O da iş yerlerinde denetim yapacak denetim elemanlarının sertifikasyon işlemleriydi. "A", "B", "C" diye bunları ayırmıştık, iş güvenliğinin risklerine göre "çok tehlikeli", "tehlikeli", "az tehlikeli" sınıflarına ayırmıştık ve bu iş sağlığı ve güvenliği elemanları buna göre eğitilecek, sertifika alacak ve iş yerlerini denetleyecekti. Peki, ne yaptık bunu? 2016'nın sonunda bu bitmiş olacaktı. Türkiye'deki yaklaşık 1 milyon 950 bin işletmenin yaklaşık 450-500 bine yakını tehlikeli ve çok tehlikeli işler sınıfında yer alan işletmeler ve bu sertifikayı alan iş güvenliği uzmanları çıkıp bu iş yerlerini denetleyecekti. Ne oldu? Ocak ayında hemen bir kanun düzenlemesi yaptık ve bunu 2019 yılına erteledik. Görüldüğü üzere, bu kadar acıya rağmen önlemler kâğıt üzerinde kalıyor. Uygulamaya gelince bahane çok ancak işverenin taleplerine gelince bahane yok; üstelik, işçinin parasından işverene destek çok. Elbette üreten işverenler desteklenmeli, buna hiçbir itirazımız yok ama bu, işçinin alın terinden yapılmamalı.
Bakın, işsizlik verileri açıklandı. Yüzde 12'yi geçen işsizlik rakamlarıyla bugün sabahleyin evinden çıkıp "Ben işe gidiyorum." demenin lüks hâline geldiği bir dönemi yaşıyoruz ama İşsizlik Sigortası Fonu'ndan bu işsizler yeterince faydalanamıyor. Peki, kimler faydalanıyor? İşte, işverenler. Gene bir olağanüstü hâlin getirdiği KHK'yla bir gecede 13 milyar TL İşsizlik Fonu'ndan işverenlere aktarıldı. Peki, değerli arkadaşlar, olağanüstü hâlin İşsizlik Fonu'yla ne alakası var? Yani, gelin, bunu İşsizlik Fonu'ndan yararlanamayan işçilere siz anlatın. Şimdiye kadar 103 milyar lira para toplandı İşsizlik Fonu'nda, ama 2002'den günümüze kadar... Ben rahmetle anıyorum bir kez daha rahmetli Bülent Ecevit'i, 3'üncü Genel Başkanımızı ve Türkiye işçi sınıfına yaptığı en büyük hizmetlerden bir tanesi de İşsizlik Fonu'nu çıkartmasıydı ve onun getirdiği şey bu toplanan paraların sadece işsizlere ödenmesiyle ilgili bir düzenlemeydi ama 2002'de AKP iktidarının getirdiği düzenlemelerle ne yazık ki o İşsizlik Fonu'ndan birçok miktar, işçiye ödenen paradan daha fazla para başka amaçlar için kullanıldı. En sonunda, gene, 13 milyar TL işverenlere kullanılmak üzere İşsizlik Fonu'ndan o tarafa aktarıldı yani 9 Şubatta çıkmıştı bu kanun hükmünde kararnameyle.
Şimdi, işsizliğin bu kadar yoğun olduğu günümüzde, işçinin parası, tüm işsizlere günün şartlarına göre ödenmesi gerekmiyor mu? Yani, siz işverenler istedi diye dün Plan ve Bütçe Komisyonunda yüzde 5 vergi indirimi yaptınız. Değerli milletvekilleri, orada işçi temsilcileri de vardı; o işçi temsilcileri de o yüzde 5 vergi indiriminin işçi bordrolarından, işçilerden de kesilmesini talep ettiler ama Maliye Bakanı Naci Ağbal dedi ki: "Bütçe kısıtlaması var, bunu yapamayız." Yani, burada işverene gelince her şey normal, işverene "Buyurun." ama işçi istediği zaman işçiyi görmezden geliyorsunuz.
Ben şuradan soruyorum: Allah aşkına, bana AKP'nin yetkilileri çıksın şurada söylesin, desin ki: "Ya, haksızlık ediyorsunuz, biz işçi ve memur için 2002'den günümüze kadar şu yasal düzenlemeleri yaptık, onlar da faydalandı." diye. Bir tane burada örnek veremezsiniz. Hem taşeronlaşma hem İşsizlik Sigortası Fonu hem de bireysel emeklilik sistemiyle ilgili işsizin cebindeki 3 kuruşa göz diken bir anlayış artarak sürüyor.
Bakın, dün gene, Sayın Çalışma Bakanı bir radyo programında uzun yıllardır gündemden gitmeyen taşeronla ilgili dedi ki: "Bir yıl daha sabredin, bu yıl içinde taşeron sistemimizi çözeceğiz."
Bakın, ben, çok değil bu ocak ayında, bu Mecliste bir konuşma yapmıştım taşeronla ilgili, tutanaklardan okuyacağım izninizle, diyorum ki: "Sayın Başkan, 3 Mart 2014, dönemin Çalışma Bakanı Sayın Faruk Çelik 'Taşerona kadro kanun taslağı Başbakanlıkta.' diyor. Tarih 6/10/2015, 1 Kasım seçimleri öncesi Sayın Faruk Çelik taşeronla ilgili, '1 Kasımda iktidar olursak problem biter.' diyor. Tarih 12 Kasım 2015, Sayın Faruk Çelik 'Taşerona kadro altı ay içinde netlik kazanacak.' diyor. Tarih 30 Ocak 2016 Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal 'Taşeronla ilgili düzenlemeyi 21 Marttan önce Meclise sevk etmiş oluruz.' diyor." Dün de Çalışma Bakanı "Bu yıl içinde taşerona kadro vereceğiz." diyor. Ne zaman açıklama yapıyor? 16 Nisan referandumu öncesinde, yine, taşeron kadrosunu oya tahvil etmek için yapıyor. Bu, ahlaki değildir. Yani, siz on dört senedir iktidardasınız, iktidara geldiğiniz zaman 35-40 bin olan taşeron sayısı bugün milyonu aşmış durumda ve her seçim öncesinde söz veriyorsunuz ve sözünüzde durmuyorsunuz. Bunu ben, bizi dinleyen işçi kardeşlerimizin takdirlerine bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri, bizi dinleyen değerli vatandaşlarımız; şimdi, 1 Ocaktan itibaren zorunlu bireysel emeklilik sistemi yürürlüğe girdi. Yani, 45 yaşın altında olan işçi ve memur, 1 Ocaktan itibaren zorunlu olarak bireysel emeklilik sisteminde fona para ödeyecek. Bunun uygulanmasıyla ilgili yönetmelik çıkacaktı, aralık ayında yönetmelik çıktı. Bu yönetmelikle istisna getirildi. Kimlere biliyor musunuz değerli milletvekilleri, değerli yurttaşlarımız? İşte, bu Mecliste olan, 45 yaşın altındaki milletvekillerine yönetmelikle istisna getirildi, zorunlu bireysel emeklilik fonu için 45 yaşın altındaki milletvekillerinden kesilmeyecek. Bu, hem yasaya uygun değil hem de ahlaki değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAKUP AKKAYA (Devamla) - Başta söylediğim gibi, 2002'den günümüze kadar AKP iktidarının işçiye, emekçiye vermiş olduğu bir şey yok. (CHP sıralarından alkışlar)
HDP'nin vermiş olduğu araştırma önergesini Cumhuriyet Halk Partisi olarak desteklediğimizi buradan bir kez daha ifade ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akkaya.