| Konu: | MHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 70 |
| Tarih: | 15.02.2017 |
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisi gerçekten çok hayırlı bir öneri getirdi. Bu konu, tartışılması ve bütün partilerce, bence, görüş birliği hâlinde araştırılması gereken bir durum. Biraz önce konuşan iktidar partisi milletvekilinin de bu konuya sıcak bakması, en azından medyanın bu işlevinin değerlendirilebileceği düşüncesini, kanaatini bizde oluşturdu.
Sayın milletvekilleri, aile kurumu Türkiye'de çok önemlidir, öteki ülkelerden daha önemlidir. Örneğin, yine dünyanın gelişmiş ülkelerindeki sigorta şirketlerinden, değme sigorta organizasyonlarından daha güçlüsü Türkiye'de ailede vardır; aile üyelerinden biri sıkışınca, hemen bir başkası ona yardım eder. Çok kutsaldır, çok güçlüdür aile bağlarımız bizim. Ama, bu medya, bu aile bağlarını ticarete dönüştürdü, sahtekârlığa dönüştürdü, vatandaşı aldatmaya dönüştürdü ve çok çirkin bir hâle getirdi sayın milletvekilleri, çok çirkin bir hâle getirdi.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) - Bravo Hocam.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Geçtiğimiz günlerde meslekte 40'ıncı yılını dolduran Emin Çölaşan'a, bu yarışma programlarına katılan bir kişi mektup göndermiş. O mektuptan bir paragraf okuyorum, özellikle iktidar partisinin, Sayın Katırcıoğlu'nun da dinlemesini diliyorum. Aynen şöyle diyor: "2 evlilik programına katıldım. Önce yönetmenler tarafından sorguya çekiliyorsunuz, ağzınız iyi laf yapıyorsa kabul ediliyorsunuz. Size vaat edilen şey 'Yakında şöhret olacaksınız, herkes seni tanıyacak.' diyorlar. 'Tek şart; bizim dediklerimizi aynen yapacaksın, istediğimiz kimselere âşık olacaksın, âşık olmuş gibi görüneceksin ve sana verdiğimiz senaryodaki rolünü aynen oynayacaksın.'"
Sayın milletvekilleri, Türkiye'de en çok izlenen televizyon programları böylesine sahte bir planlamayla hazırlanıyor ve şu anda RTÜK de ne yazık ki bu konuda bir işlem yapmıyor; altını çiziyorum, yandaş medya, havuz medyası "Yapma." dediği için yapmıyor. Geçtiğimiz günlerde bu konuda bir toplantı düzenlendi ve bu konu gündeme geldi ama gereği yapılmadı.
Bizim geleneksel evlenme yöntemlerimiz, görücü usulü, anlaşarak evlilik; şimdi naklen yayınla evlilik, ticari evlilik, parayla evlilik, rol icabı evlilik gibi...
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Telekonferansla, elektrikle evlilik...
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - ...devamını söylemek istemediğim bir tabloyla karşı karşıyayız.
Arkadaşlar, tabii, konu medya olunca ben düşüncelerimi üç ana grupta sizlerle paylaşmak istedim. Birincisi, bu programların gerçekten toplumumuzun geleneklerine ve aile kurumunun saygınlığına uygun olması gerekir. RTÜK, bu konuda görevini yapmamaktadır, hatta teşvik etmektedir. Sayın konuşmacı verilen cezaları söyledi. O cezalar, o kanalların bir günlük kazancının onda 1'dir. O yüzden de "Bu cezalara selam, yayına devam." demektedirler.
Sayın milletvekilleri, medya üzerinden bir başka konu şu: Medyada, son dönemde en çok adı geçenlerin başında terör örgütleri gelmektedir. Olacak şey değil. Bir yandan Cumhurbaşkanı, bir yandan Başbakan, muhalefet partilerini terör örgütlerinin adını ana ana aktarmaktadır. Sizler iktidara geldiğinizde "Terör nasıl çözülür?" diye yurt dışına heyetler gönderdiniz. İngiltere de çok büyük olasılıkla size "Biz, terör örgütünün adının televizyonlarda geçmemesi için kesin kurallar koyduk." demiştir. Çünkü terör örgütlerinin reklamı yapılmaz ama medya aracılığıyla bunu yapmaktasınız.
Sayın milletvekilleri, yine, medya üzerinden bunun kadar önemli bir başka konuyu gündeme getireceğim. Yüksek Seçim Kurulu, seçim takvimi başladığında televizyonları izlemeye alır ve yanlı yayın yapılmışsa ceza verir. Bu ceza kaldırıldı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Özgürleşiyor.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Evet, ona geleceğim.
Yüksek Seçim Kurulu artık bu cezayı vermeyecek, istediğin gibi yayın yapabilirsin. Ne zamana kadar? 16 Nisana kadar. Sayın Turan'ın dikkatle dinlemesini istiyorum. Burada çok çirkin, hakikaten daha öte yorum yapmak istemediğim, bir ikiyüzlülük var. 17 Nisan günü bir televizyon kanalı yanlı yayın yaparsa ceza alabilir, 15 Nisanda yaparsa almaz. Ne olur, elinizi vicdanınıza koyun ya! Ne olur, Türkiye'deki demokrasi açısından, toplumsal uzlaşma açısından ne olur şunu bir düşünün, bir muhakeme edin. Referanduma giderken her şey serbest, hiçbir kısıtlama yok; kimi desteklerseniz sonuna kadar, sabahtan akşama kadar aynı yayını yapabilirsiniz; hiçbir suç yok, hiçbir suçlama yok. Ama, referandum bittikten sonra, iki gün sonra RTÜK size ceza verebilir. Neden? Çünkü RTÜK baktığında "Yanlı yayın yapmışsın." der. Ama, şimdi bu kaldırıldı. Seçim dönemi RTÜK'ten yekti alınıyor, YSK'ya veriliyor. YSK da kararnameyle bu yetkisini kaybediyor. Yüksek Seçim Kurulu Başkanı da dün açıklama yapıyor -sözcükleri seçmek istiyorum ama- utanmadan açıklama yapıyor, diyor ki: "Biz kurallarımızı koyduk, bu kurallar çerçevesinde yayın yapın." Yapmazlarsa diyecek ki: Vallahi, bizim bu konuda bir yetkimiz yok."
Bu konuda ben iktidar partisini bir cevap vermeye, bu ikiyüzlülüğü, bu özgürleşiyor gibi gösterilen kısıtlamayı açıklamaya, açıklık getirmeye davet ediyorum. Nasıl olur böyle bir şey? Siz medyayı, böylesine iktidarın... Hem terör örgütlerinin adını anacaksınız, hem evlilik programlarıyla toplumun kültürünü dejenere edeceksiniz hem de tek yanlı yayın yapılmasının önünü açacaksınız sayın milletvekilleri.
Şimdi burada, bir Anayasa değişikliğine gidiyoruz. Toplumsal uzlaşmayla yapılması gereken bir değişikliğe şu anda bir dayatmayla, daha doğrusu bu anlattığım yöntemlerle gidiyoruz, medyayı istediğiniz gibi kullanarak. Kitle imha silahları vardır; nükleer, biyolojik, kimyasal siyahlar. Bu silahların toplamı kadar toplumu değiştirmekte, toplumun ruhunu yok etmekte etkili bir şekilde medyayı kullanmaktasınız ve medyayı kitle imha silahı hâline getirmiş durumdasınız.
Dünyada Anayasa değişiklikleri sırasında verilebilecek çok örnek vardır. Size Güney Afrika Cumhuriyeti'nden bir örnek vermek istiyorum. Toplumsal uzlaşmanın nasıl sağlandığı, Anayasa'nın nasıl toplumun bütün kesimlerini kucaklayarak yapıldığını gösteren bir örnektir bu.
Güney Afrika Cumhuriyeti lideri Mandela yirmi yedi yıl hapis yattıktan sonra serbest kalıyor. Afrika Ulusal Kongresi'nin -ANC'nin- başında ve seçimi kazanması kesin. Diyorlar ki: "Yeni bir anayasa yapalım." Mandela "Evet." diyor. Mandela "Bu anayasa değişikliğini yapalım, değişiklikten sonra ilk kurulacak hükûmeti yüzde 10 oy oranını geçen partiler ortak kuracak." diyor. Mandela'nın taraftarları "Yapma, iktidar bizim, ne gerek var?" diyorlar. Mandela "Hayır, biz yeni bir anayasa getiriyoruz, toplumsal uzlaşma şart, bu geçiş dönemini birlikte yapmalıyız." diyor. Mandela yüzde 63 oy alıyor -sizin rüyanızda gördüğünüz oyu, "ulaşsak" dediğiniz oyu- 2'nci parti yüzde 24 oy alıyor, 3'üncü parti yüzde 11 oy alıyor, Mandela'yı yirmi yedi yıl hapiste tutan parti, o da iktidarın ortağı oluyor arkadaşlar. Bugün, Güney Afrika Cumhuriyeti o anayasayla birlikte bütün sorunlarını çözdü. Oradaki ayrımcılık şu anda Türkiye'de olduğundan çok daha ağırdı, o "apartayt" dedikleri ayrımcılık. Yani şu kadarını örnek vereyim: Bir köpek öldürmenin cezasının verildiği ama bir siyah öldürmenin cezasız olduğu bir vahşi koşuldu. Oradan çıktı Güney Afrika Cumhuriyeti ama anayasasını yaparken böyle bir toplumsal uzlaşmayı başardığı için de bugün refahın ülkesi, adını da gökkuşağı ülkesi olarak bayrağına ekledi ve bugün böyle bir tablo içinde dünya sahnesindeki yerini aldı. Şimdi, hem ülkesinde hem de bütün BRICS ülkeleri dedikleri Güney Afrika Cumhuriyeti'nin yanı sıra Hindistan'ı yani o coğrafyayı, okyanus coğrafyasını içine alan büyük bir beraberlik kurdu.
Bu getirdiğiniz anayasa, medyayı ne hâle getirdinizse toplumu da o hâle getirecek. Terörün, her türlü terör örgütünün adının geçtiği, evlilik programlarında toplumun bütün yönleriyle dejenere edildiği, insanların kiralanarak evliliğe getirildiği ve öte yandan da halkın haber alma hakkının tamamen yok edildiği, tek taraflı bir yayının önünün açıldığı bir ortamda gidiyoruz. Bunun sonu büyük bir maceradır arkadaşlar, bunun sonu bilinemez bir bataklıktır. Gelin, bu yoldan dönün diyorum.
Bu yaptığınız, medyanın şu anda içinde bulunduğu durum, her şey bir yana, vatandaşın haber alma hakkına tecavüzdür diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)