| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti Topraklarında Bulunan Rus Defin Yerleri ile Rusya Federasyonu Topraklarında Bulunan Türk Defin Yerleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 69 |
| Tarih: | 14.02.2017 |
CHP GRUBU ADINA ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti Topraklarında Bulunan Rus Defin Yerleri ile Rusya Federasyonu Topraklarında Bulunan Türk Defin Yerleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Rusya'yla ilişkiler konusuna değineceğiz.
Öncelikle, Rusya'yla ilişkiler tarihin her döneminde hassas oldu. Hiçbir zaman, tarihin hiçbir döneminde özellikle Türkler ile Ruslar arasındaki ilişkilerde uzun dönemli bir istikrar veya uzun dönemli bir barış olmamış. Hep savaşlar olmuş, savaşlar; arkasından barış; tekrar savaş ve ilişkiler hep bu senkronizasyonda ilerlemiş.
Şimdi, şu andaki Rusya'da yürütme aşırı derecede güçlü, Putin'in yetkileri aşırı güçlü; dolayısıyla, Rusya'yla ilişkilerde üst düzey makamlarla kurulan ilişkilerin mahiyeti alt taraftaki ilişkiler sistematiğini kökten etkiliyor. Eğer liderler seviyesinde ilişkileriniz iyiyse bu alt tarafa da yansıyor; ekonomiye, turizme, ticarete, her şeye yansıyor. Eğer kötüyse bu da, keza, son derece kötü bir şekilde yansıyor.
Rusya ile bizim ilişkilerimizde, ikili ilişkilerimizde enerji ve turizm konusunda Rusya'ya bağımlılığımız devam ediyor; maalesef bu bağımlılığı kıramadık. Uçak düşürme hadisesinden sonra özellikle ilişkilerin kopması, akabinde Rusya'nın Türkiye'ye uyguladığı müeyyideler ve ondan sonraki sürece baktığımız zaman, Türkiye zarar görüyor. Çok bağımlı olmuşuz Rusya'ya; her iki konuda da, turizmde de, enerjide de. Keza, ihracat konusunda da Rusya'yla ilişkiler iyi gitmediği zaman Türk ekonomisi ciddi manada zarar görüyor. Rusya'nın petrol ve gaz dışında esasen dünyaya sattığı çok fazla bir şey yok ama bizim ihracatımızdaki çeşitlilik ve ilişkilerdeki bir kopuş buna yansıyor.
Bizim öncelikle Rusya'yla ilişkilerimizde sorunlarımız var, aynı zamanda potansiyel iş birliği alanları da var. Sorunlarımıza kısaca baktığımız zaman öncelikle güven sorunu var. Rusya'yla özellikle Sovyetler'in dağılmasından sonra bizim ilişkilerimiz gelişti, hızla gelişti ama güven sorunu tam manada ortadan kaldırılmış değil. Bu, zaman zaman ufak hadiselerle tekrar su yüzüne çıkıyor ve güven bunalımı ilişkilerin genel seyrini etkiliyor.
İkinci konu, bizim en hassas olduğumuz konu: Rusya PKK ve PYD'yi terör örgütü olarak görmüyor ve Rusya'nın bu politikası Türkiye'yle sağlam bir sistematik ilişki geliştirmesini zorlaştırıyor.
Üçüncü konu: Rusya'nın Suriye'de özellikle muhaliflere sunduğu Anayasa taslağına baktığımız zaman farklı bir Suriye dizayn edildiği görülüyor. Bu da esasen Türkiye'nin ulusal çıkarlarına uymuyor.
Dördüncü ayrı düştüğümüz konu: Sözde soykırım konusu. Rusya'nın bu konudaki tutumu farklı. Dumanın kararları var ve Duma sözde soykırımı zaman zaman ısıtıp Türkiye'nin gündemine getirebiliyor. Bununla bağlantılı olarak Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde, özellikle AGİT Minsk Grubu ilişkilerinde Rusya tam adil bir pozisyon takınmıyor, burada daha ziyade Ermenistan tarafında bir konum alıyor.
Beşincisi: Ukrayna'nın toprak bütünlüğü konusunda da keza hassasiyetler var. Bizim bir hassas olduğumuz konu da Kırım'ın ilhakı. Rusya Kırım'ı Ukrayna'dan aldı, ilhak etti ve Kırım'ın statüsüyle ilgili düzenlemelere gitti. Bu da şu anda maalesef Hükûmetin gündemde tutmadığı, uyuttuğu bir konu ama biz uyumadık, gündemimizde de bu var.
Bir başka konu Gürcistan. Gürcistan'ın toprak bütünlüğüne Rusya saygı duymuyor, Osetya ve Abhazya konusunda farklı düşünüyor ve Türkiye'yle bu konularda da sorunlar yaşıyor.
En son Kıbrıs konusu. Kıbrıs konusunda da özellikle kapsamlı çözüm müzakerelerinde Rusya'nın takındığı tavra baktığımız zaman daha ziyade Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin gözüyle Kıbrıs'a baktığını görüyoruz.
Şimdi, bunlar sorunlar ama önemli de bir potansiyel var. Rusya ile bizim ilişki sistematiğimize baktığımız zaman, tarihte de böyleydi, Rusya Astragan Savaşı'nı alıp Orta Asya'ya yayılmaya başladığında da benzer sorunlar vardı. Hiçbir zaman gül bahçesi değil bu alan. Dolayısıyla burada "Bütün sorunları çözeceğiz." demek hayalcilik olur. Biz sorunları çözmeye gayret edeceğiz ama ilişkilerimizi de geliştirmek zorundayız, realist bir tutum takınmak zorundayız.
Rusya'nın özellikle Ukrayna'yla Karadeniz'e daha fazla hâkim olması, Gürcistan'la Kafkasya'ya daha fazla hâkim olması, Astragan'la daha evvelinden Hazar'a hâkim olması, şimdi Suriye'yle Akdeniz'e hâkim olması hep bir stratejidir. Rusya oyunu akıllı oynamıştır tarihin her döneminde. Şimdi, bizim böyle küresel bir güçle ilişki sistematiği geliştirirken hassas olmak ve dikkatli olmak zorunluluğumuz vardır. Zira, siz Suriye konusunda Amerika'dan sıkılırsınız "Rusya'yla hareket edeceğiz." dersiniz, daha ilk toplantıda muhaliflere Suriye'de kültürel otonomiler içeren, bölgeleri içeren haritayı ortaya koyar, Rusya böyle bir Rusya'dır. Kendi ulusal çıkarlarını her şeyin üstünde gören, kendi bölgesel, küresel çıkarlarını her şeyin üstünde gören bir Rusya var.
Rusya'yla özellikle enerji bağımlılığımız ve turizm konusundaki bağımlılığımız bizim ilişkilerimizi bu yıl da etkileyecek. Bakınız, turizm yılı bu sene de sönük geçecek çünkü geçen yıl büyük bir düşüş vardı. 10 milyar dolarlık kayıp var. Bu sene Hükûmetin bunu telafi edecek herhangi bir şeyi olmadı maalesef. Turizm yılı neredeyse açıldı açılacak, doğru dürüst bir çalışma yok. Şimdi, Türkiye'nin bu konuda eli çok fazla zayıf olduğu zaman, turizm konusunda çok bağımlı olduğu zaman, enerji konusunda çok bağımlı olduğu zaman Suriye'de de bağımsız bir politika yapamıyor, Kafkasya'da bağımsız bir politika yapamıyor. Biz bu dış siyaseti planlarken, bunu anlamaya çalışırken olayın bütün boyutlarını anlamımız gerekir. Rusya bizim dostumuz, evet, küresel bir ortağımız; Rusya pek çok alanda iş birliği yaptığımız komşumuz. Bunların hepsi doğru. İlişkilerimizi geliştirmemiz gerektiği de doğru ama gerçekleri de bilmemiz gerekir. Her şeyden önce bizim ülkemizi güçlendirmemiz lazım, kendi yurdumuzu güçlendirmemiz lazım, elimizi güçlendirmemiz lazım. Küresel aktörle bölgesel konularda, uluslararası ilişkilerde bir iş birliğine gittiğimiz zaman bizim iyi hesap etmemiz gerekir.
Suriye konusu Cenevre'ye geldiği zaman keza öyle, Rusya'yla ne kadar örtüştüğümüz veya ne kadar ayrıştığımız daha açık ortaya çıkacaktır. Bu süreç, 2017 yılı Rusya'yla ilişkilerde güllük gülistanlık olmayacak çünkü Suriye konusu var, ikili ilişkilerde hâlâ normalleşme tam olmuş değil, Rusya'nın çekinceleri var. İlişkilerin hızı ve alanı Türkiye'ye değil, daha ziyade Rusya'ya bağlı. Böyle bir dönemde 2017 yılına girmiş bulunmaktayız ve Rusya'yla ilişkilerde çok fazla telafi edilmesi gereken husus var.
Şimdi bir konuyu daha belirtmek isterim. Rus halkı özellikle Sovyetler'in parçalanmasından sonra Yeltsin döneminde hiç alışık olmadığı bir liderliğe şahit oldu ve Putin'le daha fazla güçlendiler, daha fazla sahiplendiler. Rusya'yı tahlil ederken Rusya'daki liderliğin küresel ihtiraslarını, küresel yaklaşımlarını ve Rus halkıyla olan bağını iyi hesaplamak gerekir. Özellikle uçak düşürme hadisesinden sonra Rus kamuoyunun Putin'in etrafında toplanması, Rus kamuoyunun bir anda esasen daha yaptırımla ilgili Cumhurbaşkanlığı kararnameleri yayınlanmadan, sanki bunu görev edinip Türkiye'ye karşı şirketlerin yaptırım uygulaması, devlet kurumlarının yaptırım uygulaması Rusya'yı anlamak için iyi bir örnektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum.
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) - Çünkü Rusya'da bir sistem var, o sistem anlaşılmadan Rusya'yla sağlıklı bir ilişki götürebilme ihtimali zayıftır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.