GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:67
Tarih:08.02.2017

HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Serbest Bölgeler Kanunu'nda değişiklik yapılmasına dair 443 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, genel olarak, serbest bölgeler bir ülkede geçerli ticari, mali ve iktisadi alanlara ilişkin hukuki ve idari düzenlemeler bağlamında, sanayi ve ticari faaliyetler için daha geniş teşviklerin tanındığı ve fiziki olarak ülkenin diğer kısımlarından ayrılan yerlerdir. Tabii, şimdi içerisinde bulunduğumuz son derece istikrarsız bir ülke ortamında AKP Hükûmetinin bu düzenlemeyle yapmak istediği de ülke ekonomisinde yaşanan derin krizi hafifletmek yolunda bir çaba olarak okunabilir ancak belirtmeliyiz ki bu çaba yapısal değil, son derece yüzeysel bir niteliktedir.

Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti iktidara geldiği günden beri neredeyse her iki yılda bir, altını çizerek belirtelim ki, patronlar için teşvik paketleri açıklamaktadır. Diğer taraftan, sıra işçilerin, emekçilerin haklarına geldiğinde ise bu hakları pervasızca törpülemekten geri durmamaktadır. Serbest bölgelerde işverenlerin birlikte hareket etmesi ve sendikalaşan ya da sendikalaşmaya meyilli olan işçiler hakkında kara listeler oluşturularak bu işçilerin aynı bölgedeki farklı işletmelerde iş bulmasını engelleme uygulamaları görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, hatırlayacağınız üzere, Türkiye'de ilk kez 1985'te, Teşekkür ederim, Özal döneminde Serbest Bölgeler Kanunu'yla serbest bölgelerin kurulmasının önü açıldı. O dönemde ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek ve uluslararası ticareti geliştirmek amacıyla serbest bölgelerin kurulması, yer ve sınırları ile faaliyet konularının belirlenmesi, yönetimi, işletilmesi, bölgelerdeki yapı ve tesislerin teşkiliyle ilgili hususları kapsayan bir kanun yapılmıştır. Kanunun amacı ise "İşletmecilerin uluslararası pazara açılmasını ve daha da büyümesini sağlamak, yabancı sermayeyi Türkiye'ye çekmek." biçiminde belirtilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, bugün geldiğimiz noktada ülke ekonomisinin belki de cumhuriyet tarihinin en derin krizini yaşadığı bir süreçten geçmekteyiz. Elbette Hükûmetin bu süreçte, sözüm ona, ekonomiyi rahatlatmak, üreticiyi desteklemek, ticareti geliştirmek adına alelacele ve panikle bu tip düzenlemelere gidiyor oluşu anlaşılır bir durumdur ancak bu düzenlemelerin ekonomik krizin gerçek nedenlerini ortadan kaldıracak bir mahiyette olmadığı aşikârdır.

Değerli milletvekilleri, bakınız, serbest bölgelerde işletmecilere, işverenlere âdeta her türlü kamu nimetinden faydalanmanın önü açılmaktadır. İşçilerin ücretleri daha ceplerine girmeden gelir vergisi kesilirken işverenler serbest bölgelerde gelir vergisi, kurumlar vergisi ve KDV dâhil bütün vergilerden muaf tutulmaktadır. Diğer taraftan, işverenler işçi ücretleri üzerinden gelir vergisi ödemedikleri için işçilik maliyeti de düşüktür. Bunun yanında, işletmeler kamunun ortak malı olan elektrik, su, doğal gaz, haberleşme gibi her türlü altyapı hizmetlerinden de KDV'siz olarak yararlanabileceklerdir. Özetle belirtirsek, işçilerin ceplerinden âdeta gasbedilen artı değer işletmecilere ücretsiz hizmet olarak geri verilmektedir. İşçiler başlarını sokacak bir ev bulmakta dahi zorlanırken, yıkık dökük evlere dahi kira ödemekte zorlanarak barınmaya çalışırken işverenlere, fabrika kuracaklara arsalar noktasında önemli kolaylıklar ve devlet hibeleri sağlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, içinden geçtiğimiz kriz sürecinde esnek ve kuralsız çalışmanın daha da yaygınlaştığı ortadadır. Söz konusu serbest bölgelerde de denetimler diğer bölgelerde faaliyet gösteren iş yerlerine göre daha az yapıldığından ya da hiç yapılmadığından emekçilerin çalışma koşullarında yaşanan her türlü hak ihlali artarak devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi son derece kötü yönetilmektedir ve bu ekonomiyi on dört yıldır AKP Hükûmeti yönetmektedir. Hepimizin malumu, rakamlar ortadadır. 2015 yılında yüzde 6,1 olarak gerçekleşen büyüme hızı 2016 yılında yüzde 2'lere gerilemiştir. Türkiye'nin 2016 yıllık enflasyonu yüzde 5 olan hedeften yüzde 59 sapmayla yüzde 8,53 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye'de özel sektörün kısa ve uzun vadeli dış borcu geçen yıl ekim ayı itibarıyla 224 milyar doları aşmıştır. TL'nin sürekli değer kaybı kontrol edilemez bir hâl almıştır.

Değerli milletvekilleri, bakınız, açlık sınırı resmî rakamlara göre 1.479 TL oldu, asgari ücret ise 1.404 TL'dir yani asgari ücretle çalışan tüm yurttaşlarımız açlık sınırının altında bir yaşam standardına mahkûm edilmiştir. Güncel verilere göre, Türkiye'de her çocuk 9.570 lira borçla doğmaktadır. Yine bir başka vahim veriyi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği açıkladı. Buna göre, 2016 Aralık ayında bir önceki aya göre kurulan şirket sayısında yüzde 12,81 azalış yaşandı. Bununla birlikte daha vahim olanı kapanan şirket sayısında yüzde 61,5 artış oldu. Tabii, yaşanan krizin derinliğiyle ilgili rakamsal verileri daha da uzatmak mümkündür. 80 milyon yurttaş olarak içerisinde bulunduğumuz durumun vahameti ortadadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarıyla yapılmak istenen fırsatçı düzenlemelerden birisi de acele kamulaştırma meselesidir. AKP Hükûmetinin hemen hemen bütün rant içerikli uygulamalarında başvurduğu acele kamulaştırma yetkisi bu tasarıda da önümüze gelmektedir. Tasarıda serbest bölgelerde Bakanlar Kurulu kararıyla işletmeciler lehine yetki kullanımı düzenlenmiştir. Daha önce özellikle HES uygulamalarında sıkça başvurulan bu yetki, başta mülkiyet hakkı olmak üzere temel insan haklarını yok sayan bir boyuta varmış bulunmaktadır. Afet Kanunu, Maden Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu, Doğal Gaz Piyasası Kanunu gibi yasalarla yaygınlık kazanan acele kamulaştırma yetkisi, artık birçok kanunda karşımıza çıkmaktadır. Bildiğiniz gibi acele kamulaştırmanın referansı 1939 yılında savaş koşullarına göre çıkarılan 3634 sayılı Yasa'dır. AKP'nin iktidar olduğu dönemdeyse bu yasaya çok sık başvurularak özellikle yandaş sermaye lehine, kamunun ve doğanın ise aleyhine olacak biçimde suistimaller devam etmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; temel meselelerimizi tali ve yüzeysel düzenlemelerle çözemeyeceğimizi artık anlamak durumundayız. Türkiye'nin kendi kapasitesinin ve iç dinamiklerinin durağan hâle getirilmesinden, kırılgan hâle getirilmesinden AKP Hükûmeti sorumludur. Bunu gizlemeye çalışmak bu gerçeği değiştirmeyecektir.

Değerli milletvekilleri, şu gerçeğin altını çizmeliyiz: Bir ülkenin üçüncü siyasi partisinin eş genel başkanlarının, milletvekillerinin evrensel hukuka ve Anayasa'ya aykırı biçimde dokunulmazlıklarının kaldırıldığı ve sonrasında yine hukuksuzca tutuklandıkları, her an keyfî biçimde gözaltına alındıkları, seçilmiş belediye başkanlarının tutuklandıkları, belediyelere kayyumların atandığı bir ülkede yaşamaktayız.

Keyfî OHAL uygulamaları, insanların KHK'larla sorgusuz sualsiz işten atılmaları, akademisyenlerin üniversitelerden atılmaları, sivil toplum örgütlerinin kapılarının mühürlenmesi, mallarına el konulması, gazetelerin, televizyonların pervasızca kapatılması, gazetecilerin cezaevlerine atılması siyasi krizlerle birlikte ekonomik krizlere de özel davetiye çıkarmak anlamına gelmektedir. İnsanlarımız ve dış dünya, ülkemizin geleceğine dair son derece kaygılıdır. Kimsenin can güvenliği kalmamış durumdadır. Şu an yaşadığımız krizlerin gerçek sebepleri bunlardır.

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, antidemokratik yöntemlerle hazırlanan ve antidemokratik bir ortamda referanduma götürülecek olan ve ülke sorunlarımızı katlayarak artıracak bir Anayasa değişikliği paketini halkın önüne götürmek gibi son derece yanlış ve tehlikeli bir gelişmeyle maalesef karşı karşıyayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; siyasi istikrarın bulunmadığı bir ülke ekonomik yatırımlar bakımından da güvenilir bir ülke olamaz. Çünkü bir yatırımcının yatırım yaparken arayacağı en önemli temel şartlardan birisi de istikrardır. İstikrarı sağlamadan yapılacak yüzeysel yasal düzenlemelerin gerçekçi bir karşılığı olamayacaktır. İstikrar için acilen atmamız gereken en acil adım ise demokratik siyasetin, demokratik toplumsal yaşamın önünü açmaktır diyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Dora.