GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:67
Tarih:08.02.2017

GAYE USLUER (Eskişehir) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün gece yine bir kanun hükmünde kararnameyle sarsıldık. Bu nasıl bir korkudur anlamak güç. 4.464 insan bir gecede göçük altında kaldı, 330'u öğretim üyesi. Birçoğunu da tanıyoruz. Nereden tanıyoruz? Muhalif duruşlarından. Nereden tanıyoruz? Memleket sevdalarından, birikimlerinden, kitaplarından tanıyoruz. Bazı isimleri belki siz tanımıyorsunuz ama dünya tanıyor. Türk Tabipler Birliği eski başkanı sevgili arkadaşım, okuldaşım Profesör Doktor Özdemir Aktan; asistanlık arkadaşım, işkenceye karşı duruşuyla Türkiye'de ilkleri çeken Psikiyatrist Profesör Doktor Cem Kaptanoğlu ve Profesör Doktor İbrahim Kaboğlu. Öyle çok değerli isim var ki Türkiye'nin en kıymetli anayasa hocaları, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin duayen tiyatro hocaları.

Bakın bu ülkede bir yanlışlık var: Diploması olmayan birisi gelmiş en üst mertebeye oturmuş, diplomalılar ise memurluğa layık görülmüyor. Diploması olanlara bu nefret neden acaba diye düşündüğümde, kitap özeti okuyanlar kitap yazanları işten atıyorlar. Fetullah Gülen'i övmek için kitap yazan kişiyi dekan yaptınız, aynı okulda barış bildirgesine imza atan kişileri ihraç ettiniz. Bunun adı, tek kelimeyle "zulüm" başka bir şey değil. Mülkiye, bu ülkenin göz bebeği; Mülkiye, cumhuriyetin temeli. Cumhuriyete düşman olanlar, diktatörlük hevesinde olanlar tarihin her döneminde Mülkiyeye düşman olmuşlardır ve demişlerdir ki: "Önce Mülkiye, sonra Türkiye." Bakın, Mülkiyeye kilit vurdular ama bilin ki Mülkiyeyi Mülkiye yapan öğretim üyeleridir, Mülkiyeyi Mülkiye yapan öğrencileridir; ne o öğretim üyelerinin ne öğrencilerin beynine, diline, kalemine kilit vuramayacaksınız.

Barış imzacısı akademisyen arkadaşlarımızdan Pelin Hoca, Pelin Yalçınoğlu, Anadolu Üniversitesinden, benim şehrimden demiş ki: "Çocuklarının bedenlerini derin dondurucuda saklamak zorunda kalan anaların olduğu bir ülkeye idi itirazımız. Hâlâ da öyle." Ne güzel bir temenni. Ne istediniz bunu dileyen insanlardan? İyilik istemek suç oldu bu ülkede. Ama, merak etmeyin, bu ülkeye iyiliği biz getireceğiz, sizin kötülüklerinizi bizim iyiliklerimiz eninde sonunda alt edecek.

Bu koşullarda, OHAL'le, karabasan kanun hükmünde kararnamelerle referanduma gidiyoruz. "'OHAL'de referanduma gitti.' dedirtmeyiz." diyen sizdiniz. Bu nasıl bir yaman çelişki? Okulların içini boşalttınız. Kim ders verecek okullarda, düşünüyor musunuz sayın milletvekili? Memlekette hoca bırakmadınız, hoca!

Sayın rektörler, FETÖ muhabbetleriniz başladığında kendinizi aklamak için solcu akademisyenleri öne sürüyordunuz. Sayın rektörler, bugünleri unutmayın çünkü kimse yemedi bu hareketlerinizi ve bilin ki sıra size de gelecek. O zaman ne diyeceksiniz Sayın FETÖ'cü rektörler, size soruyorum.

Ve buradan YÖK'e de seslenmek istiyorum. Geçtiğimiz aylarda size dedim ki: Aslında bugün YÖK yok hükmünde. O zaman tepki gösterdiniz bana. Bugün, bakalım, sevgili YÖK, sevgili YÖK Başkanı, YÖK'ün üyeleri, kim dinliyor sizi? Hangi adımı kendi isteğinizle atabiliyorsunuz?

Bu olan bitenden rahatsız olan akademisyene, öğretmene, okutmana ve kendisi için "Ben kendimi yetiştirdim, ülkeye faydalı bir bireyim." diyen herkese sesleniyorum: Bu olup bitene sessiz kalanın eğitiminden de öğretmenliğinden de akademisyenliğinden de şüphe ederim. Kusura bakmayın. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bravo.

GAYE USLUER (Devamla) - Yollarınızı anlatıp duruyorsunuz ya, hani sürekli göçen, hep bir tadilat hâlinde olan o yollarınızı anlata anlata bizi de çıkmaz yollara sürüklediniz; mutsuz, karamsar bir ülke olduk. Siz gülüyorsunuz ama ülkede sizden başka gülen hiç kimse yok değerli milletvekilleri.

Bu ihraç ettiğiniz akademisyen arkadaşlarımızın çoğu da size "Bunu yapmayın. Ülkeyi karanlığa sürüklemeyin." dediler. Bu yüzden ihraç ettiniz onları, bunları söyledikleri için. Onlar bugün ne diyor sizin zorbalığınıza? Gülen yüzlü milletvekili arkadaşlarım, size söylüyorum: Onlar size "Ferman padişahınsa akademiler bizim." diyorlar. Başka ne diyorlar? "Acımadı ki." diyorlar, "Yazmaya, inadına yazmaya devam edeceğiz." diyorlar ve sizden korkmuyorlar efendiler, sizden korkmuyorlar. Bu yaptığınız, bu yaptıklarınız hem yapacaklarınızın teminatı hem de aslında sizin korktuğunuzun resmidir. (CHP sıralarından alkışlar)

Cumhurbaşkanı kararnameleriyle neler yapılabileceğini gördük. Bütün bu yaşananlar aslında yarın yaşayacaklarımızın, yarın yaşatmak istediklerinizin bir kanıtı. Gece uykudan uyanıp bir anda imzalanan kararnamelerle ülkemiz, bir anda bir başka Türkiye'ye uyanabilir değerli milletvekilleri.

Bugün Anadolu Üniversitesinde ihraç edilen akademisyen arkadaşlarımızın kampüse alınmadığı haberini aldık. Demişler ki kırk yıldır o üniversitede çalışan akademisyenlere: "Ancak yanınızda ihraç edilmeyen bir hoca size eşlik ederse üniversiteye girebilirsiniz."

Değerli arkadaşlar, bunlar öğretim üyesi, öğretim üyesi -bu ülkede öğretim üyesi kolayca yetişmiyor- terörist değil. Siz ki bunu IŞİD militanlarına bile yapmadınız, kapıları sonuna kadar açtınız.

Resmen Orta Çağ'ı yaşıyoruz, zulüm günleri, karartma geceleri ama biz çok iyi biliyoruz ki kışın sonu bahardır. Hayırlısıyla baharı umutla, sevinçle, davulla, zurnayla hayırlayacağız hep birlikte değerli milletvekilleri.

Ve bu ülkenin onurlu akademisyenleri, sizler bizim geleceğimizin teminatısınız. Hepinize buradan bin selam olsun.

Cevat Geray Hocayı bilir misiniz? Hoca, Siyasal Bilgilerden bir akademisyen arkadaşımıza, Kamuran Akın'a ne demiş? "Şereftir oğlum, üzülme; geçmiş değil, gelecek olsun." demiş Geray Hoca. Ben de buradan, dün acımadan ihraç ettiğiniz, bugün bu kürsüden acımadan "Suçsuzlarsa ispat etsin." diyebildiğiniz akademisyen arkadaşlarıma "Geçmiş olsun." demiyorum, "Gelecek olsun." diyorum o akademisyen arkadaşlarıma. (CHP sıralarından alkışlar) Gelecek olsun ki onlar yeniden gelecek ve yeniden inadına, inadına yeşertecekler bu ülkeyi.

Ülkenin en önemli anayasa hocalarını işten atanlar ya darbe anayasasını ya da dikta anayasasını yazabilirler; gerçek bir anayasayı değil, gerçek bir toplumsal uzlaşma sözleşmesini değil. Bunu bilmeyenler de ancak oturduğu yerden gülümseyebilirler beceremedikleri için.

Binlerce insanı sağlığına kavuşturan doktorları ihraç edenler, hasta sayılarının artması ile beş yıldızlı otel niyetine yaptıkları hastanelerle belki övünebilirler. Unutmayın ki o doktorlar tıbbın el verdiği kadar hastalığa çare bulabilirler. Ancak, sizin hastalığınız, iktidarın hastalığı artık tedavi edilemez durumda. Herkesi terörist ilan eden, "İnsan ölmesin." diyen akademisyenlerin ekmeğiyle oynayan iktidarınız hastadır, yatalaktır şu anda. Bu hastalığı ancak ve ancak, göreceksiniz, 55 milyon tablet -iyi duyun- sizlere de 55 milyon tablet "hayır" vererek çözeceğiz.

Ve sözlerimi bitiriyorum Sayın Başkan müsaade ederseniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Açıyorum, tamamlayın lütfen.

GAYE USLUER (Devamla) - Sözlerimi bitirirken diyorum ki, Nesimî'nin dediği gibi, zalimin talim ettiği yola minnet etmeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Usluer.