GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:63
Tarih:20.01.2017

İLHAN CİHANER (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Anayasa teklifinin ayrıntıları ortaya çıktığı andan itibaren kamuoyundaki tartışmalar bize şunu gösterdi: Başkanlığa geçişi, rejim değişikliğini destekleyen milletvekilleri için mesele, teknik anlamda bir bilme, farkına varma ya da bu yolla ikna olma meselesi değil. Yani, pekâlâ, bu değişikliklerin demokrasiyi gerileteceğini ve ülkeyi kaosa sürükleme risklerini barındırdığını herkes biliyor. Aralarında bir dönem AKP'yle birlikte çalışanların da olduğu, değişik siyasi görüşlerden bilim ve siyaset insanları da tehlikeye dikkat çekiyor. Sami Selçuk, Cem Eroğul, Fazıl Sağlam, Levent Köker, Ergun Özbudun, Kemal Gözler, Ertuğrul Yalçınbayır, İbrahim Kaboğlu, Rıza Türmen, Sadi Somuncuoğlu, Namık Kemal Zeybek, Altan Öymen, Hüsamettin Cindoruk gibi isimlerin ortak çağrıları ve kaygıları şu: Bu değişiklik olursa ülke bir felakete sürüklenir. Bu isimlerin çoğunluğunun, artık, kişisel çıkar ve kariyer planlarını bir tarafa bırakmış, samimi olarak ülke iyiliğini isteyen kişiler olduğunu sizler de takdir edersiniz. Zaten bu isimlerin güçlü gerekçeleri bir yana, değişikliği savunanların ve liderlerinin, çok uzak olmayan bir geçmişte söylediklerini hatırlamak bile yeterli.

Bu tartışma bir bilme, ikna olma meselesi olmadığı için, teklifin hukuka aykırılıklarına değil, hiç dikkat çekilmeyen bir başka yönüne değineceğim; değişimin maliyetine. Hangi koşullarda bu değişikliğe götürülmek isteniyor ülkemiz? Ufukta, ekonomik bir krizin güçlü sinyalleri var mı? Var; doların artışı, yabancı sermaye çıkışı, başta turizm olmak üzere kritik sektörlerin verdiği kötü sinyaller, gizli faiz artırımı, işsizlik, yeni hesaplama yöntemlerine rağmen gizlenemeyen küçülme, düşürülen notlar vesaire... Güvenlik sorunumuz var mı? Var. Gerekçelerine ve çözümlerine dair tartışma için zamanımız yok ama daha da artacağı görülüyor bu sorunun. İki gün önce Irak Büyükelçisi, binlerce IŞİD'linin ülkemize girdiğini ya da girmeye çalıştığını söyledi. Toplumsal kutuplaşma var mı? Var. İşte, her terör eylemi sonrası ortaya dökülen nefret söylemi. Devasa bir sığınmacı sorunumuz var, 3 milyondan sonra artık sayamaz olduk. Kürt sorunu ve ilişkili terör, yaşanamaz hâle getirilen yerleşim yerleri gibi sorunlar olanca ağırlığıyla duruyor mu? Duruyor. Ordu, emniyet, istihbarat, bürokrasi; hepsi büyük bir çöküntü yaşamış mı? Yaşamış. Bakın, daha bir buçuk ay önce Hava Kuvvetleri Komutanı "Savaş pilotu açığımızı tamamlayıp ideal kadro yapımıza dönmemiz iki yılımızı alacak." dedi. Kıbrıs, Avrupa Birliği, vize muafiyeti; her bir başlıkta devasa sorunlar. En önemlisi de bu sorunlarla hem sorunların kaynağı hem de çözümün önündeki engel olarak, hatta belki de Meclisteki kavgaların nedeni olarak nasıl ilişkilendiğini bilemediğimiz Fetullahçı yapılanma sorunu.

Peki, siz nasıl mücadele ediyorsunuz? Ekonomiyi düzeltmek için doları terörist ilan ediyorsunuz. Güvenliği düzeltmek için Musa Kart ve Atilla Taş'ı, Suriye ve dış politikayı düzeltmek için Kadri Gürsel ve Hüsnü Mahalli'yi, Fetullahçı yapılanmayı çökertmek için Ahmet Şık'ı, toplumsal kutuplaşmayı çözmek için Barbaros Şansal'ı, Kürt sorununu çözmek için Ahmet Türk'ü ve HDP Eş Başkanlarını tutukluyorsunuz; bir de bunlara CHP'yi bulaştırmaya çalışıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, değişimin, referandum sürecinde bile çok pahalıya mal olacağı çok açık. Gerçekleşse bile -ki halkımızın "hayır" diyeceğini düşünüyorum- yılları alacak bir uyum süreci, zaten çökmüş durumdaki devlet aygıtını ve giderek toplumu parçalayacaktır. Bu değişiklik salt Anayasa meselesi olarak ele alınamaz. Mevzuatın uyumlaştırılması, öğrenme süreci, kadroların değişimi, belirsizlikler, dış tepkiler tam da ateş çemberinden geçen ülkemizi kaosa sürükleyecektir.

Bu değişimin en yıkıcı maliyeti de yargıda gerçekleşecektir. Çok iddialı bir şekilde savunduğunuz 2010 değişikliklerinin yıkıma uğrattığı yargıyı bir de bu değişiklikler vuracak. Tam da Fetullahçı yapılanmayla ilgili yürüyen süreçler varken HSYK'yla ilgili değişikliklerin derhâl yürürlüğe girecek olması bu konudaki deneyimi sıfırlayacaktır.

Sayın milletvekilleri, bazen birkaç adım geri çekilip bakmak gerekir. Genel Kuruldaki oylama sürecine bakın; kendi siyasal çizgilerinde büyük mücadelelerden, kavgalardan çıkmış milletvekilleri kendilerini açık oy kullanmak zorunda hissediyor, pullarını göstermek zorunda kalıyor. Hazin bir manzara değil mi sizce? Kendi davaları bakımından anıt isimler nasıl razı geliyor bu duruma? Bundan daha ağır bir vesayet olabilir mi? Olası bir Fetullahçılık suçlaması bile nasıl razı edebilir bir milletvekilini buna?

2 soruyla bitirmek istiyorum. Ne yaptığınızın farkında mısınız? Neye destek verdiğinizin farkında mısınız?

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Cihaner.