GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:63
Tarih:20.01.2017

DİDEM ENGİN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kanuni Sultan Süleyman, aynı zamanda süt kardeşi de olan...

AHMET YILDIRIM (Muş) - İnsanın biraz yüzü kızarır ya!

Naci Hoca, siz de inandınız mı onlara?

DİDEM ENGİN (Devamla) - Sayın Başkan, lütfen Mecliste sükûneti sağlayabilir misiniz ve süremi yeniden başlatır mısınız çünkü bu şekilde, bu şartlarda konuşmam mümkün değil.

BAŞKAN - Ben ancak ikaz edebilirim, o karar sayın milletvekillerinin.

Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Buyurun, dinliyoruz sizi.

DİDEM ENGİN (Devamla) - Süremi yeniden başlatabilir misiniz lütfen Sayın Başkan?

BAŞKAN - Siz buyurun, devam edin Sayın Engin.

DİDEM ENGİN (Devamla) - Süremi lütfen başlatır mısınız? İnsicamı...

BAŞKAN - Otuz saniye ekleyeceğim.

DİDEM ENGİN (Devamla) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kanuni Sultan Süleyman, aynı zamanda süt kardeşi de olan Yahya Efendi'ye bir mektup göndererek "Sen ilahî sırlara vâkıfsın, kerem eyle de bizi aydınlat. Bir devlet hangi hâlde çöker? Osmanoğullarının akıbeti nasıl olur, bir gün olur da izmihlale uğrar mı?" diye sorar. Güzel bir hatla yazılmış mektubu okuyan Yahya Efendi "Neme lazım be Sultanım!" diye yanıtlar. Kanuni Sultan Süleyman verilen cevaba mana vermekte zorlanır, kalkar Beşiktaş'taki dergâha gider ve Yahya Efendi'den bu cevabın anlamını sorar. Yahya Efendi'nin cevabı, sanki bugün ülkemizde yaşanan haksızlıkları, yolsuzlukları, zulümleri bilerek ve sanki bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisinde Anayasa değişiklik teklifine yapılan tüm ikazları "neme lazım" diye görmezlikten, duymazlıktan gelerek, umursamazlıktan gelerek oy kullanan vekillerimizin hâli pürmelalini görerek söylenmiş gibi ibret vericidir. Yahya Efendi der ki: "Sultanım, bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık şayi olsa, işitenler de 'neme lazım' deyip uzaklaşsalar, bilenler bunu söylemeyip sussa; fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hâle gelir." Kanuni Sultan Süleyman, kendisini böyle ikaz eden bir âlim memleketine sahip olduğu için Allah'a şükreder. Dikkatinizi çekerim, Yahya Efendi'nin ikazı için Kanuni Sultan Süleyman Allah'a şükrediyor, sizin gibi ağzını açanı zindanlara atmıyor.

Tarihte biraz daha geriye gidelim. Yıl 1215 Magna Carta. Dünyadaki anayasa hareketlerine öncülük etmiş ilk metin. Madde 38: "Gelecekte hiçbir memur inanılır şahitler göstermeden yalnız kendi açıklamalarına dayanarak bir kimseyi mahkeme huzuruna çıkaramayacaktır." Madde 40: "Kimseye hakkı ya da adaleti satmayacağız, men etmeyeceğiz, geciktirmeyeceğiz." Dikkatinizi çekerim yıl 1215. Yıl 2017, binlerce kişinin sosyal medya paylaşımları nedeniyle gözaltına alındığı, aylarca hâkim karşısına çıkmayı beklediği bir ülke hâlindeyiz ve şimdi halkımızın 1808'de Sened-i İttifak'la başlayıp bugüne kadar gelen demokratikleşme mücadelesiyle edindiği tüm kazanımları bir kalemde çöpe atan ve sekiz yüz yıl önceki Magna Carta'nın bile gerisinde hükümler içeren bir Anayasa değişiklik teklifiyle karşı karşıyayız. İktidar milletvekilleri olarak yasama, yürütme ve yargıyı tek bir makamda birleştirecek kuvvetler birliğini hedefleyen, tüm devlet kurumlarındaki yöneticileri tek başına canının istediği gibi, istediği zaman atama ya da görevden alma yetkisini Cumhurbaşkanına devreden, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Bakanlar Kurulunun işlevselliğini yitireceği, şeklen var olacağı, milletvekillerinin sözlü soru sorma imkânının dahi tamamen kaldırılacağı, ne parlamenter sistem ne başkanlık, dünyada eşi benzeri görülmemiş, tutarsızlıklar içeren bu teklifi Meclise getirdiniz. Diktanın ayak seslerine alkış tuttunuz.

Ordumuz ülke dışında ağır kış koşullarında bir savaş yürütürken, ekonomik sorunlarımız her geçen gün daha da derinleşirken, yerli ve yabancı yatırımcılar açısından öngörülemez bir ülke hâline gelirken, terör olayları kontrol edilemez boyutlara ulaşırken sizler yapılan bütün görüş ve önerilere "Neme lazım." diyerek Anayasa'mızı değiştirme gayretkeşliğinde diktaya giden yolun taşlarını döşüyorsunuz. Kibirli ve mezhepçi dış politikanızla İslam dünyası liderliğine soyunduğunuzda "Türkiye'yi Orta Doğu bataklığına sürüklemeyin." diye uyaran Cumhuriyet Halk Partisine "Artık, kendine güvenen bir Türkiye var, oyunu biz kuracağız ve Orta Doğu'nun yeni haritasını biz çizeceğiz. Emevi Camisi'nde namaz kılacağız." diyordunuz. Şimdi ise Suriye politikasının baştan beri büyük yanlışlarla dolu olduğunu söylüyorsunuz. Suriye bir enkaza dönüştükten, yüz binlerce kişi hayatını kaybettikten, milyonlarca aile yerini, yurdunu sefalet içinde terk ettikten sonra gelen acı bir itiraf: "Bade harabül Suriye."

Kendi ellerinizle besleyip büyüttüğünüz FETÖ'nün de, Suriye yanlışlarınızın sosyal yapımızda yaratmış olduğu travmanın da, ülkemize ekonomik maliyetinin bedelini de halkımız elbet ilk sandıkta size ödetecektir. Sanmayınız ki hafızayı beşer nisyan ile maluldür.

Bugün ise, daha vahim bir girişimde bulunarak demokrasimizi rafa kaldıracak bir Anayasa değişiklik teklifiyle affedilmez bir hata daha yapıyorsunuz. Bu teklifi hangi argümanlarla süslerseniz süsleyin, millî duyguları ne şekilde istismar etmeye çalışırsanız çalışın bu yolun diktaya çıktığı gerçeğini değiştiremeyeceksiniz. Güneşi asla balçıkla sıvayamazsınız. Hazırladığınız teklif yetmezmiş gibi önceki gün ise Anayasa'nın ilk dört maddesini tartışmaya açtınız. İstediğiniz kadar "Parti görüşümüz değildir." deyin cin bir kez şişeden çıkmıştır. Türkçemizde güzel bir deyim vardır "Dervişin fikri neyse zikri de odur." derler. Bugüne kadar hep millet iradesinden, ileri demokrasiden bahseden AKP, şimdi demokratik kazanımlarımızın geri alınması mücadelesiyle ve ilk dört maddenin değişmesi niyetiyle suçüstü yakalanmanın telaşı içindedir. Demek ki dervişin fikri ne ileri demokrasi ne de halkın iradesiymiş. AKP, bu defolu Anayasa değişikliği teklifiyle üzerine yapışan kapkara lekeyi asla silemeyecektir. Teklif, bu Meclisten geçsin ya da geçmesin, demokrasi tarihimize bir ibret vesikası olarak zaten geçmiştir. Kapalı kapılar ardında dar bir kadro tarafından hazırlanan metni görmeden imzalayan milletvekilleriyle, eleştiri ve önerilerin görmezden gelinmesiyle, konuşmaların televizyondan canlı yayınlanması talebimizin gerekçesiz reddedilmesiyle, sivil toplum kuruluşlarına, anayasa hukukçularına, akademisyenlere söz hakkı verilmemesiyle, kifayetimüzakere önergeleriyle, gizli oylamada açık "evet" oyu kullanılmasıyla bu teklif artık AKP ruhunun silinemez alametifarikası olmuştur.

Kapalı kapılar ardında hangi pazarlıkların yapıldığı elbet bir gün ortaya çıkacaktır. Aylardır devam eden olağanüstü hâl sürecinden istifade ederek ve tüm devlet imkânlarını kullanarak propaganda yapmayı, teklifin içeriği konusunda sağlıklı bilgi alma olanaklarını kısıtlayarak halkımızı yönlendirmeyi amaçlıyorsanız yanıldığınızı referandum sonucunda göreceksiniz.

Meclis Başkanlığına bugün Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak sunduğumuz araştırma önergesi, esnaflarımızın ve sanatkârlarımızın sorunlarına tüm partilerin bir araya gelerek çözüm bulması için hazırladığım kapsamlı bir önerge. Hatalı ekonomik politikalarınız nedeniyle içinde bulunduğumuz ağır ekonomik koşullardan en fazla etkilenen kesimlerdir esnaflarımız ve sanatkârlarımız ama sizler bu önergemize de biraz sonra ret oyu vererek tıpkı diğer önergelerdeki tavrınız gibi bu konuların Mecliste araştırılmasını istemeyeceksiniz.

Kadınlarımız, gençlerimiz, emeklilerimiz, esnaflarımız, işçilerimiz, emekçilerimiz, çiftçilerimiz, engellilerimiz için, kısacası toplumumuzun her kesiminin sorunlarının çözümü adına Meclise sunduğumuz her önergeyi otomatik bir refleksle reddettiğinizi halkımız görmüyor sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz; görüyorlar ve elbet sandıkta hesabını soracaklar.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk "Cumhuriyet fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister." demişti. İşte, bizler o nesilleriz; aklıyla, vicdanıyla, ülkemizin kaderini kontrolsüz ve denetimsiz olarak tek bir kişiye emanet etmek için hazırladığınız bu teklife elbet "hayır" diyeceğiz. Tüm baskılarınıza rağmen, bu topraklarda şehit olanlara manevi borçlarımızı ve gelecek nesillerimize bırakacağımız mirası hatırlayarak oy kullanacağız ve cumhuriyetimize sahip çıkacağız. Halkımızın karşısına hangi sandığı çıkartırsanız çıkartın, ister referandum ister erken seçim, bu sandık demokrasi ırmağında akıntıya karşı kürek çeken AKP'nin çöküş sandığı olacaktır.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.