| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 62 |
| Tarih: | 19.01.2017 |
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 9'uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Daha önce de bu madde üzerinde bir konuşma yapmıştım saygıdeğer milletvekilleri. Burada bir Cumhurbaşkanının yargılanabilmesi için üye tam sayısının... 301, 600 yapıyorsunuz, arkasından da beşte 3 çoğunlukla soruşturma açılmasına izin veriliyor. 400 milletvekiliyle de bir Cumhurbaşkanı hakkında Yüce Divana sevk kararı var. Orada yaptığım konuşmada açıkça belirtmiştim sayın milletvekilleri. Bunu yazsaydınız bunun yerine, deseydiniz ki, "Cumhurbaşkanı yargılanamaz." diye yazsaydınız, bundan daha doğru olurdu çünkü bu rakamlarla Cumhurbaşkanını yargılamak mümkün değil. (CHP sıralarından alkışlar)
Önceki yaptığım konuşmada böyle bir şey demiştim ama üç gündür düşünüyorum. Size karşı haksızlık ettiğimi düşündüm, dedim ki bunu geri alıyorum, bununla alakalı "Cumhurbaşkanı yargılanamaz." diye... Şimdi başka bir şey söyleyeceğim size, bunu yapmayalım, bunu çıkartalım çünkü cezaların eşitliği ilkesine bu uymuyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bir, kişisel suçlar var; bir de, görev suçları var. Anayasa'nın 104'üncü maddesinde, görevle alakalı Cumhurbaşkanına ilişkin tanım yapmış. Geçen yıl 3 Ağustos 2016'da Sayın Cumhurbaşkanı Olağanüstü Din Şûrası'nda bir konuşma yapıyor, FETÖ olayından on beş yirmi gün sonra. O gece de demiştim, 15 Temmuz akşamında ilk gelen milletvekillerinden bir tanesiyim diye. Olağanüstü Din Şûrası'nda aynen şöyle söyledi Sayın Cumhurbaşkanı, dedi ki: "Ey milletim, bu yapmış olduğumuz, bu FETÖ olayına karşı gösterdiğimiz özveriden dolayı Rabb'im de beni affetsin, millet de beni affetsin."
Şimdi, ben diyorum ki gene şöyle yapalım görev suçlarıyla alakalı: Görev suçları ne demek? 104'üncü maddede açık bir şekilde ifade edilmiş. 104'üncü madde diyor ki: "Cumhurbaşkanı Millî Güvenlik Kuruluna başkanlık yapar." Değerli arkadaşlarım, 2004 tarihinde Millî Güvenlik Kurulunda FETÖ tehdidini gösterdikleri zaman müdahale etmeyen bu Cumhurbaşkanı, şimdiki Cumhurbaşkanı, eğer bu suçu işlemişse, çıksın milletin önüne -o zaman Başbakandı- eğer böyle bir soruşturma varsa "Rabb'im beni affetsin." desin, işi kurtaralım değerli arkadaşlarım, "Rabb'im beni affetsin." desin.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Kalkış noktan yanlış.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Bir başka olay daha olursa, kişisel suçlardan dolayı da, eğer bir Cumhurbaşkanı taksirli suç işlerse, bir adam öldürme olayına karışırsa -ki olur, olmaz diye bir olay yok- bir yüz kızartıcı suç işlerse de çıksın desin ki: "Beni milletim affetsin." Ne kadar güzel, öyle değil mi değerli arkadaşlarım? Hiç başka işlerle uğraşmaya gerek yok. Bunu ifade etmek istiyorum.
Eğer bütün bu süreci geçmiş olsa bile bir Cumhurbaşkanı, değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesi üyeleri diye bir gerçek var, Yüce Divan görevi yapan Anayasa Mahkemesi üyeleri var. Sol kolunda kendi seçmiş olduğu... 15 üyeden 12 tanesini bizzat kendi seçiyor Sayın Cumhurbaşkanı. 3 tanesini de ne yapıyor? Kendi belirlemiş olduğu Meclisten seçiyor. Hani 12 Eylül 2010'da, Sayın Genel Başkanımız ifade ediyordu, "Yargıtaya 160 tane militan atıyorsunuz." diyordu ya. Şimdi, eğer bu düzenleme geçerse Anayasa Mahkemesine 15 tane militan atayacaksınız. Bunu biliyoruz değerli arkadaşlarım. Ama ben size bir öneride bulunayım. Meclisten gelenler ile sizin bizzat atamış olduklarınız arasında bir ayrım yapalım değerli arkadaşlarım. Bakın, yüksek yargıçların, avukatların, hâkimlerin cübbelerinin önünde düğme yoktur, ilik yoktur. Ben size bir öneride bulunuyorum birbirlerine karışmasınlar diye. Bu 12 tane üyenin 12 tane düğmesi olsun -onu karıştırmayın, bu taraftan geldi diye- diğer o 3 tane olan var ya, öbür taraftan gelen, onların da 3 tane düğmesi olsun. (CHP sıralarından alkışlar) Cumhurbaşkanını gördükleri zaman hemen önlerini iliklesinler. Böyle olmuyor mu değerli arkadaşlarım, böyle olmuyor mu?
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Olmuyor. Hiç alakası yok.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Cumhurbaşkanının yemini var. Ne diyorduk? "Sayın Cumhurbaşkanı tarafsız yemin edecek." Ona ilişkin de bir önerim var: Cumhurbaşkanı tek ayağını havaya kaldırsın. (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Bravo (!) Ben de alkışlıyorum seni(!)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Başka türlü bu yemin olmaz, bu yeminin olması mümkün değil. Siyasi partiye üye olan bir adamın başka türlü bu yemini yapması mümkün değil değerli arkadaşlarım. O nedenle -daha önceki konuşmamda da söylemiştim- FETÖ olaylarında yaşadığımız travmalarda, PKK olayında yaşamış olduğumuz travmalarda, dış politikada yaşadığımız olaylardaki travmalarda olan bir Cumhurbaşkanına bu yetkileri devretmek harakiri yapmakla eş değerdir sayın milletvekilleri. Bir kere daha bu tarihî uyarıyı sizlere yapmak istiyorum.
Bakın, sözlerimi bitirirken şunu söylemek istiyorum, bir öğretim üyesi geçen gün yapmış olduğumuz toplantıda değerlendirmişti, bunu sizlerle paylaşmak istiyorum, dedi ki: "Hatasız kul olmaz; şoför hatası ölüm, başkan hatası zulüm getirir." Başkan hatası zulüm getirir değerli arkadaşlarım. Ve önemli bir düşünür William Carr'ın bir lafını sizlerle paylaşmak istiyorum sözlerimi bitirirken; bakın, değerli milletvekilleri, dikkatle dinleyin, diyor ki: "Alman felaketinin sorumlusu tek başına Hitler değildir. Alman felaketinin sorumlusu, bir Hitler yaratan ve kendi kaderini kendi isteğiyle Hitler'e teslim eden Alman halkıdır." (CHP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlarım, herhâlde bundan tahmin ediyorum ki bir ders çıkaracaksınız.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu anlamda, bu yanlıştan bir an önce dönmenizi temenni ediyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)