| Konu: | TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 11.10.2012 |
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 197 sıra sayılı Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı'nın 26'ncı maddesi üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı, sendikal örgütlenme hakkının kısıtlanmasına yol açacak birçok hüküm içermektedir. 12 Eylülle birlikte sendikacılara konulmuş siyasi yasaklarla ilgili düzenlemeleri, olduğu gibi korumaktadır. Grev hakkı konusunda bir ilerleme sağlanamadığı gibi bazı iş kollarında da gerileme mevzubahistir. Aslına bakarsanız, nereden tutarsanız orada kalan bir tasarıdır ama yine de bir konuda Komisyona teşekkür etmeden geçmek istemiyorum. Tasarının ilk hâlinde olmayan "toplumsal cinsiyet eşitliği" kavramını dâhil etmişlerdir. Üzerinde konuştuğumuz bu maddede "Kuruluşlar, faaliyetlerinde toplumsal cinsiyet eşitliğini gözetir." denilmektedir.
Umuyorum, bu cümle hayata da geçirilir; umuyorum, başka alanlarda olduğu gibi "adı var, kendi yok" durumuna düşmez.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi ülkemizde kadınlar, kalkınmanın olanaklarından yeterli payı alamamakta ve yoksulluktan en fazla etkilenen kesimi oluşturmaktadırlar. Kadınlarımızın iş gücüne katılım oranları, hangi ülke gruplarını kriter alırsanız alın, hep en sonlarda yer almaktadır. Bu konuda tek bir örnek vermekle yetineceğim: Dünya Ekonomik Forumu Küresel Cinsiyet Uçurumu 2011 Yılı Raporu'nda ekonomik katılım ve fırsat eşitliği sıralamasında Türkiye, 135 ülke arasında 132'nci olmuştur. Ekonomik katılım ve fırsat eşitliği sıralamasında durumu Türkiye'den kötü olan üç ülke vardır; bunlar Suudi Arabistan, Yemen ve Katar'dır. Yalnızca bu tek gösterge bile kadınlarımızın hangi koşullarla karşı karşıya olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri, kadın emeği ve istihdamı, kadına karşı ayrımcılığın en yaygın olduğu alanlardan birisini oluşturmaktadır. Kadınlar iş gücüne daha az katılmaktadır. İşsizlikten, özellikle gençler arası işsizlikten kadınlar en fazla etkilenen kesimdir. Herhangi bir kriz olduğunda işten ilk çıkarılanlar kadınlardır ama işe alımda sırada kalırlar.
Çalışma şansı bulan kadınlar, kayıt dışı işlerde güvencesiz olarak çalışmak durumundadırlar. Aynı işi yapan kadınlar ve erkekler arasında ise ücret uçurumu bulunmaktadır. İş yerlerinde kadınlar kariyer duvarlarına çarpmaktadırlar. İşte bütün bunlar cinsiyet ayrımcılığının göstergeleridir.
Değerli milletvekilleri, bunları ortadan kaldırmak için toplumsal cinsiyet eşitliğini temel alan, makro düzeyde bütünlüklü ve zaman sınırlamalı politikalar uygulanması gereği vardır. Uluslararası deneyimler bunun ancak böyle olabileceğine vurgu yapmaktadırlar. Ancak bütün bunlar ortadayken toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleştirilmesi konusunda siyasi irade, kararlı bir davranış sergilemediği gibi, topluma "kadının yeri evidir." mesajı iletilmekte, cinsiyetçi ve erkek egemen bir dil hayatın her alanına hâkim kılınmaktadır. "Kadın evde oturmalı, eş ve çocuklarına bakmalı" yargısı toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama konusunda en büyük engellerimizden biridir. Artık bu konuda şunu da görmek gerektiği kanaatindeyim: İyi niyet, kadınların sorunlarını çözmekte yeterli kalmıyor. Bu iyi niyetin ötesine geçen ciddi ve sürdürülebilir politikalar üretilmesi, kısa, orta ve uzun vadeye yayılan önlemler alınması gereklidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama modern Pakistan'ın kurucusu Muhammed Ali Cinnah'ın bir sözüyle son vermek istiyorum: "Dünyada iki güç vardır: Biri kılıcın gücü, diğeri kalemin gücü. Bu ikisi arasında da büyük bir çekişme ve rekabet vardır. Ancak her ikisinden de güçlü olan, kadınların gücüdür." (CHP sıralarından "Bravo" sesleri ve alkışlar) Muhammed Ali Cinnah doğruyu söylüyor. Kadınlar, kadınlarımız her şeyi değiştirecek güce sahiptirler, yeter ki engel olunmasın, yeter ki gölge edilmesin.
Hepinize sevgiler sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından "Bravo" sesleri ve alkışlar)
BAŞKAN - Evet, teşekkür ediyoruz.