GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:62
Tarih:19.01.2017

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP'nin vermiş olduğu grup önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, gündemimizdeki grup önerisi gazeteci Hrant Dink'in on yıl önce bir suikastla öldürülmesine ilişkindir. Öncelikle, Hrant Dink'e yapılan bu saldırıyı kınıyor, ailesine taziyelerimizi iletiyorum.

Sözlerime başlarken önergede yer alan bazı ifadelerin kabul edilebilir olmadığını da ifade etmek istiyorum. Önergede yer alan şu ifadeleri dikkatlere sunuyorum: "Devlet neredeyse tüm birimleriyle Hrant Dink'in öldürüleceğini bilmektedir. Delillerin ortaya çıkış biçimi ve zamanı Hrant Dink cinayetinin ardındaki mutabakatı gözler önüne sermektedir" diyor.

Değerli milletvekilleri, bu ifadeler, Türkiye Cumhuriyeti'ni cinayetle doğrudan ilintili gösteren, devleti cinayet işleyen ve işleten bir mekanizma şeklinde sunan, suçlayıcı ve toptancı ifadelerdir. Bu ifadeler sadece cinayeti işleyen şebekelerin provokasyonuna hizmet eder, amaçları hasıl olur. Çünkü, Hrant Dink cinayeti tam bir provokasyondur. Devlet içinde zaman zaman ortaya çıkan bu ihanet şebekelerinin devletle özdeşleştirilmesi ve yaptıklarının devlete mal edilmesi Türkiye Cumhuriyeti'ni suçlayıcı yanlış bir bakışı teşkil etmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu haksız ve ağır ithamları yanlış bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Ve bugüne kadar yapılan bazı suikastları örneğin, Necip Hablemitoğlu, Rahip Santoro, Malatya'daki bir dizi cinayetlerin...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Zirve, Zirve, Zirve Yayınevi...

ERKAN AKÇAY (Devamla) - ...bütününe yönelik olarak baktığımızda ve ortaya çıkan bazı ipucu ve gerçekler karşısında bu FETÖ yapılanmasının arkasında olduğu da artık bizi bir kanaat sahibi yapmaktadır.

Kökeni, kimliği ve kişiliği ne olursa olsun, bir insanın elinden yaşama hakkını almanın vicdanla ve hiçbir değerle bağdaşır bir tarafının olmadığı tartışmasızdır. Bu yüzden, Ermeni asıllı bir Türk vatandaşının katledilmesini Türk milleti asla tasvip etmemiş ve kabullenmemiştir. Aradan geçen on yılda bu saldırıdaki karanlık noktalar gündemde olmuştur.

Değerli milletvekilleri, Hrant Dink cinayetinin ertesinde Sayın Genel Başkanımız, 2 Şubat 2007 tarihinde bir açıklama yapmıştı ve bu açıklamada cinayetin bir an evvel açıklığa kavuşturulması için şu çok önemli uyarıları yapmıştı:

Devletin bütün yetki ve imkânları elinde olan iktidar, bu ithamın gereğini derhal yapmak -çünkü itham Türkiye Cumhuriyeti'ne ve millete yönelikti- kurumlar içindeki çeteleşme olarak tarif ettiği derin devleti ortaya çıkarmak mecburiyetindedir. Devlet kurumlarına mikrop bulaştıysa, bu kurumlar kirlendiyse, bunun birinci derecede sorumlusu devleti yönetenlerdir. Kasım 2002'den bu yana iktidarda olanlar, varsa devlet içindeki çeteleri ortaya çıkarmak, sorumluları hakkında idari ve adli işlem yapmak durumundadır. Devlet içindeki çeteleşmeleri araştırmaya Emniyet teşkilatı bünyesindeki cemaat ilişkileri ağını ortaya çıkarmakla başlanmalıdır; bu, çok önemli bir ifadedir, 2 Şubat 2007. Tekrarlıyorum: Devlet içindeki çeteleşmeleri araştırmaya, Hrant Dink cinayeti bağlamında, Emniyet teşkilatı bünyesindeki cemaat ilişkileri ağını ortaya çıkarmakla başlanmalıdır.

Cinayetten sadece üç gün sonra bu tespitlerin ne denli önemli, yerinde ve isabetli olduğu on yıl sonra bugün bir kez daha gözler önüne serilmiştir. On yıl önce bu cinayetle ilgili olarak Emniyet içerisindeki FETÖ odaklı yapılanmaya dikkat çekilmiş ve 15 Temmuz sonrasında kamuoyu, Hrant Dink cinayeti ile FETÖ arasındaki bağlantıyı görmeye başlamıştır.

On yıl önce yerinde ve isabetli tespitlerini görmezden gelerek cinayet sonrasında başlatılan milletimiz ve Türkiye Cumhuriyeti karşıtı kampanyanın değirmenine su taşıyanların bugün mutlaka söyleyecek bir çift sözü bulunmalıdır.

2007'de bu cinayetten hemen sonra ellerinde siyah bayraklarla sokaklara dökülenlerin attıkları "İşte devlet, işte soykırım." sloganlarıyla Türkiye Cumhuriyeti'ni bu cinayetin faili gösterme gafletinde bulunanlar acaba bugün özür dileyecekler midir?

Katil yakalandıktan sonra katilin arkasında Türk Bayrağı'yla poz verdirilmesini ve birtakım el işareti yaptırılarak bu fotoğrafların kamuoyuna televizyonlarda servis edildiğini unutmadık. İşte, bu, alçakça bir provokasyondur. 15 Temmuz sonrası katille sarmaş dolaş, onun sırtını pışpışlayan FETÖ'cü polislerin görüntülerini de lütfen hatırlayalım.

Öte yandan, televizyon ekranlarında, gazete sütunlarında mahkemeler kurarak Türk'lüğe hakaret fiilini düzenleyen Ceza Kanunu'nun 301'inci maddesini ve Türkiye'nin millî onuruna, haysiyetine, birliğine ve kardeşliğine yapılan saldırıları da hatırlıyoruz.

Bir tetikçi vesilesiyle milletimizi ve ülkemizi hedef tahtasına oturtmak son derece yanlıştır. Bütün bunlardan önemlisi, bu katliamı siyasi amaçları için kullanmak isteyenler de bu yarıştan vazgeçmelidir.

Hrant Dink cinayetiyle ilgili yargı süreci İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmektedir. Daha önce, 17 Ocak 2012 tarihinde aynı davaya ilişkin verilen kararda tetiği çekenlere ceza verilirken "Örgüt yok." kararı çıkmıştı. Bu kararla ilgili olarak yine Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanımız 19 Ocak 2012 tarihinde yapmış olduğu bir açıklamada şu ifadeleri kullanmıştı: "Milliyetçi Hareket Partisi, adalet kurumunda ve uygulamalarında ciddi tahribat görmekte ve bunu da sürekli olarak gündeme getirmektedir ancak gizli niyetler kapsamında, hukuku yozlaştırarak başkalarının değirmenine su taşıyan fütursuzlukları ve hesaplı yaklaşımları da hiçbir şart altında masum ve kabul edilebilir görmemiş ve bundan sonra da görmeyecektir." Dink davasına, gizli niyetler kapsamında değil, hukuk ve adalet çerçevesinde karar verilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu cinayetle ilgili olarak emniyet birimleri içinde çöreklenen FETÖ elemanlarının olduğu gerçeği de ortaya çıkmışken, her ölüm yıl dönümünde "Hepimiz Ermeni'yiz." diyerek ortaya çıkan grupların meseleyi farklı boyutlara, konuyu farklı mecralara çekmeye çalışması yeni çekişme ve kutuplaşmalara sebebiyet vermekten, devlet düşmanı çetelerin değirmenine su taşımaktan başka bir anlam taşımaz. Kaldı ki, son on yıldır konu her yönüyle istismar edilmiş ve sürekli ülke gündeminde tutulmuştur. Böylesine provokatif bir cinayetten bölücü düşüncelerin değirmenine su taşınmak istendiğini de üzülerek görüyoruz.

Konuşmama son vermeden evvel altını çizmek istediğim bir husus daha vardır. Hrant Dink cinayeti üzerinden Türk milleti içerisinde bir azınlık kimliği ve krizi yaratmak isteyenlere geçit verilmemelidir. Türk vatandaşı olan bütün gayrimüslimler Türk toplumunun eşit hak ve sorumluluklara sahip onurlu birer bireyleridir. Hiçbir vatandaşımıza etnik kökenleri sebebiyle "öteki" gözüyle bakılması mümkün değildir, kabul edilemez. Türk milletini ve milliyetçilik duygularını on yıldır bu katliam üzerinden aşağılayarak azınlık istismarı yapanlara bu gerçekleri hukuk ve siyaset çerçevesinde hatırlatmaya devam edeceğiz. Ve öyle temenni ederiz ki ülkemizde sadece bu tür provokatif değil hiçbir şekilde cinayetlerin işlenmemesini, birliğimize beraberliğimize meydan verecek bu provokasyonlara gelmememizi; bilinçli, şuurlu, birlik ve beraberlik içerisinde, topyekûn, amasız, fakatsız, lakinsiz karşı çıkmamız ve devlet mekanizmasında görev alan, bilhassa güvenlik teşkilatında kadrosu devlette yer alıp özlük hakları orada istihdam edilmiş fakat farklı hain odaklardan emir ve talimat alan kişilerin bulunabilmesi de Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak kadrolaşmada, kadrolamada ehliyete, liyakate ve o istihdam edilen görevlilerin güvenirliğine ne kadar büyük hassasiyet gösterilmesi gerektiği bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Bu duygularla hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)