GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:61
Tarih:18.01.2017

CELAL DOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; âşık atışmasına üç saat ayıran Parlamento, şimdi Anayasa üzerindeki görüşmeyi belirlemek için beş dakika veriyor. Bazı günler geldik, saat ikide başladık, yedi buçukta esas gündeme gelemedik. Bu nedenle İç Tüzük nedeniyle âşık atışmasının ağır olduğu bir Parlamento anlayışını İç Tüzük'te tashih yaparak düzeltmek gerekir, bir.

Söz konusu olan madde üzerindeki düşüncelerimi arz etmeye çalışıyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin beş yılda bir yapılacağını ve o nedenle de aynı zamanda milletvekili seçiminin de aynı tarihte yapılacağını derceden madde üzerindeki düşüncelerimi söyleyeceğim. Genellikle Parlamentonun, daha doğrusu icranın başındaki şahsın Parlamentodan dayanak ve güç alması açısından aynı tarihte yapılması -doktrinde tartışması olmasına rağmen- parti, daha doğrusu parti tahakkümünü Parlamentoya taşıması açısından mahzurlu görülse bile de o parlamenterin, daha doğrusu o liderin, genel başkanın ortaya koyacağı performanstan partinin faydalanma düşüncesinin olması doğal gibi geliyor bana.

Bir başka şey, Cumhurbaşkanı maddesinin yanında "Süresi biten milletvekili yeniden seçilir." diyor. Şunu söylemek gerekir: Ön seçim yapmayan siyasi partiler için söylüyorum. Hanginizin rızası alındı da milletvekili oldunuz? Kime soruldu da "Sizi milletvekili yapmak istiyorum, lütfeder misin?" dendi? Hayır. Bu nedenle bu maddenin konmuş olması sizin milletvekili olmanızı sağlayacak bir garanti değildir.

Bütüne baktığımızda şu manzarayla karşılaşıyoruz: Bu Anayasa'yla parti başkanını seçiyoruz, icra başkanını seçiyoruz, devletin başkanını seçiyoruz, aynı zamanda bu yetkilerle mücehhez bir başkomutan seçiyoruz. Şimdi, Allah için bir faniye bu kadar yük yüklemenin vicdani tarafı var mıdır? Bir. İki: Gerçekten üzülerek söylüyorum. Bir insanın bu kadar yükü taşıma şansı var mıdır? Üç: Bu kadar yetkileri yüklediğiniz bir şahsın, bence bu faninin sizin gibi, daha doğrusu, bu oyları veren arkadaşlarımıza yapacağı tek bir şey vardır -yapacağı hizmetlerin ötesinin ne kadar olduğunu bilmiyorum ama- ahiretiniz için çok güzel bir dua edeceğine de inanıyorum çünkü bu kadar yükü kimsenin taşıma şansı yok, bir.

Bu yetkilerle yargının büyük bir kısmı kontrol altında tutuluyor, yani bu taslak yasalaştığında yargı mekanizmasının büyük bir çoğunluğu devlet başkanının eline geçmiş oluyor. Milletvekili listesini yaptığı içindir ki, Tayyip Bey gibi, özellikle ismini zikrederek söylüyorum, Sayın Cumhurbaşkanı siyasette ilçe başkanlığından, il başkanlığından gelen bir şahıstır, nokta atışlarla milletvekili belirleneceği için de Parlamentoyu eksiksiz kontrol altında tutacaktır.

Peki, konulan bir hükümle, aynı zamanda, geçmişte anayasalarda olmayan, Cumhurbaşkanının suç işlemesi hâlinde sorumluluğu sanki bir yargı denetimine tabi olacakmış gibi bir hava verilmek istenmektedir. Üçte 2'lik bir çoğunluğu, siyasi partiyi kahir ekseriyetle elinde, ağırlıkla elinde tutan bir şahsın bu rakamı bulmasının mümkün olmadığını bildiğimiz için de yargıyı da kendi denetimi altında tutmuş olacaktır. Bu şekilde ortaya çıkan manzarada Sayın Cumhurbaşkanının bakanları atadığını görüyoruz. Yani Sayın Cumhurbaşkanı hem milletvekillerinden hem dışarıdan bakan atayabiliyor. Milletvekilinin Meclisten bakan atanmasıyla, daha doğrusu atanabilmesiyle, milletvekilliği düşse bile umut veren bir anlayış olduğu için herkesin gözü yine bakanlıkta olacak. Dışarıdan atanan bakanların dokunulmazlıkları söz konusu. Bu dokunulmazlıklar kaydıhayat şartıyla söz konusudur. Hem Sayın Cumhurbaşkanının hem bakanların görevlerinden dolayı asla ve kata yargılanmaları söz konusu değil. Diyeceksiniz ki: "Efendim, nasıl bunu söyleyebiliyorsunuz? Yani 600 milletvekilinin olduğu yerde koymuş olduğumuz bu hükme rağmen bunu yargılayamayacaksak bunu niye söylüyorsunuz?" Özü şu: Milletvekili, daha doğrusu bakan görevden düştükten sonra Meclis tarafından üçte 2'lik çoğunluğu sağlamadığı takdirde bu yargılamanın olması söz konusu değil. Hemen örneklerini birlikte yaşadık. Geçmiş dönemde, hatırlarsınız, 17-25 Aralıkla ilgili birtakım tartışmalar oldu. Bu yüce Meclisin oylarıyla -arkadaşlarımızın milletvekilliği bitmesine rağmen, Adalet ve Kalkınma Partisi o milletvekillerini siyasi açıdan cezalandırmasına rağmen,- maalesef yargı önüne çıkartma şansı elde edemedik çünkü mevcut Anayasa'mızda bu hüküm devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CELAL DOĞAN (Devamla) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz bir dakikada toparlayayım.

BAŞKAN - Buyurun, bir dakika ek süre veriyorum.

CELAL DOĞAN (Devamla) - Sayın Cumhurbaşkanımızın ve sayın bakanların ilişkilerini gerçekten bilmiyorum. Bence en yakın bakanlardan birisi Sayın Bozdağ burada. Sayın rahmetli Ecevit telefon etmeden, rıza almadan hiç kimseyi bakan yapmazdı. Hiçbir milletvekilinin de rızasını vermeden Bakanlar Kuruluna girdiğini görmedim ama bizde maalesef siyasi gelenek olarak bunlar çok değişti. Rızasının aranmasından vazgeçtim, arkadaşlarımızın çoğu bakanlıklarını, milletvekilliklerini televizyonlarda ve radyolarda öğrenir hâle geldiler.

Kısacası, özetlersek şunu söylemek belki daha doğru: Bu yüce Meclis 15 Temmuzda çok ciddi bir imtihan verdi, "Gazi" sıfatı elde ettiniz. Ortaya getirilen bu taslakla umarım ki demokrasiyi şehit etme yolunda oy kullanmazsınız.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan.