GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:60
Tarih:17.01.2017

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben aslında 37'nci madde üzerine değil de güncel tartışmalar üzerine görüşlerimi ifade etmek istiyorum çünkü bu konu bugün gece boyunca çok fazla konuşuldu, kanundaki maddeler.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisinin bir kuruluş felsefesi vardı, bir kuruluş anlayışı vardı. 2002 yılında sizi iktidara getiren, yüzde 34 oy almanıza neden olan bir anlayış vardı, bu da sizin parti programınızda somutlaşmış olan bir anlayıştı. Takdir edersiniz ki parti programları, siyasi partilerin ortak fikrinin tartışıldıktan sonra yazıldığı ve o partiyi kuranların, daha sonra üye olanların üzerine mutabık kaldığı programlardır. Dolayısıyla, parti programları her bir siyasi parti için önemlidir ama siz uzun zamandan beri ne kuruluş programınızdan ne kuruluş felsefenizden, hatta kuruluşta dile getirmiş olduğunuz sloganlardan da bahsetmiyorsunuz, hatta bazı kurucularınızdan da kurtulmuş durumdasınız. Örneğin, bugün bazı kurucularınızın da içinde yer aldığı birçok eski milletvekili sizin şu anda Anayasa değişikliği konusunda yapmış olduğunuz hatalarla ilgili ya da devlet yönetiminde yapmış olduğunuz hatalarla ilgili bir bildiri yayımladılar, hepinize tavsiye ederim, bir ara bakın çünkü önemli tespitler var orada. Sizin aranızdan çıkmış arkadaşların olmuş olmasının da ekstra bir ehemmiyeti var diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün iktidara geldiğinizden daha fazla yoksulluk var Türkiye'de, daha fazla yoksul var. Bir zamanlar bırakın yoksulluğu, açlık sınırının 1.405 lira olduğu bir ülkede şu anda asgari ücret net 1.404 liraya tekabül ediyor. Yasaklardan yani sizin başlangıçtaki sloganlarınızdan birisi olan "Yasaklardan kurtulacağız." bölümünden hiç bahsetmeye bile gerek duymuyorum. Birçok yasayı buradan jet hızıyla geçirmeye çalışıyorsunuz. Soruyoruz "Nedir aceleniz?" diye, sizden aldığımız somut bir cevap yok. Kimse duymasın diye Meclis Televizyonu yayın yapmıyor. Sayenizde bazı arkadaşlarımız canlı yayın konusunda teknik uzmana dönüştüler. Bizim arkadaşlarımız kendi yayınlarını yapıyor. Bununla ilgili de doyurucu ve somut bir cevap alamıyoruz.

Sizin o başlangıçtaki kuruluş felsefenizi ifade eden programdan bazı alıntılar yapacağım. Şu anda bulunduğumuz durumla çok alakalı. Eminim sizler de okumuşsunuzdur kendi programınızı. Örneğin, arkadaşlar, programınızda "Partimiz toplumsal düzenin teminatı olan adalet sistemine azami ölçüde güvenin tesisini sağlayacaktır." deniyor. Adalet mekanizmasına güven şu anda yüzde 2,5. Araştırmalar bunu gösteriyor. "Cumhuriyetin temel nitelikleri korunarak devlet yönetiminin esas hükümlerine yer verilecektir." deniyor. Bu kürsüden, Bursa Milletvekili, Anayasa Komisyonu üyesi İsmail Aydın ilk 4 maddenin değiştirilebileceğini ifade etti. Sayın Başbakan çıktı, bununla ilgili bir açıklama yaptı ama yapmış olduğu açıklama "Ya İsmail, bu kadar kritik bir zamanda böyle bir açıklama yapılır mı?" türünde bir açıklamaydı. (CHP sıralarından alkışlar) Anladığım kadarıyla, Anayasa sürecindeki ortağınızın da sıkıştırmasıyla geldi bu açıklama. Ama mesela, şu andaki Meclis Başkanı -kendisine de acil şifalar diliyorum- Sayın Binali Yıldırım, Sayın Davutoğlu ve daha önceki başbakan zamanlarında defalarca laikliğin Anayasa'dan çıkarılmasını gündeme getirdi. Sıradan birisi değildir, partinizin önemli isimlerinden bir tanesidir. Ne Sayın Binali Yıldırım ne Sayın Davutoğlu, hiçbiri bu konuyla ilgili bir cevap verme ihtiyacını duymadı çünkü kritik bir zamanda değildi, bir oylama zamanında değildi. Diyorsunuz ki arkadaşlar programınızda: "Yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ilişkiler açık, net ve anlaşılabilir bir biçimde belirtilecektir." Şimdi, bu konuda hakkınızı yemeyelim. Gerçekten yasama ile yürütme arasındaki ilişkiyi çok net açıklamışsınız, hepsini toplamışsınız, toptan başkan seçilecek kişiye bağlamışsınız. "Kuvvetler ayrımı ilkesi hassasiyetle uygulanacaktır." diyorsunuz. Kuvvetler ayrımı ilkesi net bir biçimde kuvvetler birliğine dönüşmüş. "Yasama, yürütme ve yargı güçleri arasında denge ve denetim sağlanacaktır." demişsiniz. Denge de yok, denetim de yok; dengesiz ve denetimsiz bir değişiklik ortaya çıkmış. "Parlamentonun yasa çıkarmada, denetimde etkin, bağımsız ve verimli olması için gerekli düzenlemeler yapılacaktır." demişsiniz. Parlamento baypas edilmiş, 550 milletvekili çıkmış 600'e. Yani o milletvekillerinin hiçbir etkisi yok. Emin olun, bu değişiklik geçerse, bir sonraki dönem seçilecek olan 600 tane milletvekili herhâlde telefon etse Çankaya nüfus müdürü o kişinin telefonuna çıkma ihtiyacı duymaz çünkü yürütmeyle ilgili elinde hiçbir şey yok, tamamı bakanlıklarda olacak ki sayın bakan da zaten buradan seçilmiş olmayacak. Dolayısıyla, ortada Türkiye'nin içinde bulunduğu duruma uymayan, yönetilemez bir yapı ortaya çıkacak.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)