Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 60 |
Tarih: | 17.01.2017 |
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
446 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 28'inci maddesine ilişkin grubum adına söz aldım.
Gerçekten de biz, önergeyle, bu değişikliğin, bu eklemenin tasarıdan çıkarılmasını talep ettik çünkü bu düzenlemeyle sermaye çevreleri korunuyor, işçiler göz ardı ediliyor özetle söylemem gerekirse. Bu maddeyle Kurumlar Vergisi Kanunu'na geçici madde eklenerek 2017 yılında gerçekleştirilecek yatırımlar bakımından firmaların kurumlar vergisinden muaf tutulmalarına ilişkin yüzde oranları yükseltiliyor. Aslında yapılmak istenen düzenleme, Türkiye'nin ciddi bir ekonomik kriz içinde olduğunun dışa vurumudur. Siyasi ihtiraslar uğruna izlenen politikalar sonucu bugün dolar 4 lira seviyesindedir. Ortaya çıkan bu vahim durumun telafisi ne yazık ki uzun yıllar alacaktır. Türkiye'yi uçuruma sürükleyen ekonomik krizin tek müsebbibi, iktidarın artan otoriterliği, demokrasiyi ve hukuku hiçe sayan politikalarıdır. Bildiğiniz gibi TÜİK işsizlik rakamlarını açıkladı, ekim ayında işsizlik yüzde 11,8 oldu. Bu, şu anlama geliyor: 2016 ekim ayında işsizlik 500 bin kişi artarak 3,6 milyonu aştı. Çünkü esnaf kepenk kapatıyor, çünkü yabancı yatırımcı ülkeyi terk ediyor.
Bütün araştırmalar da göstermektedir ki Türkiye toplumunun geneli, hukuk sistemine güvenmemektedir, siyaset ortamına güvenmemektedir. Böylesi bir güvensizlik ortamında, yerli ya da yabancı yatırımcılar şirket kurmaktan, yatırım ya da inovasyon yapmaktan da kaçınmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, yüzde oranlarının yükseltildiği kurumlar vergisinin 2016 bilançosu 38 milyar liradır yani yaklaşık 10 milyar dolar. 2017 yılı için bu meblağdan vazgeçilmiş olması, ne yazık ki Türkiye toplumunu çok zor günlerin beklediğinin bir göstergesidir. Karşı karşıya olduğumuz durum bu iken arzu etmesek de ne yazık ki ekonomik kriz içerisinde olduğumuzu belirlemek durumundayız. Türk lirasındaki değersizleşme ivme kazandı. Bu dönemde, beraber yaşadığımız diğer ülke paraları geçtiğimiz hafta dolar karşısında değer kazanırken dahi Türk lirası değer kaybetti. Uluslararası sermaye çevrelerinin "Türkiye, yatırım yapmak açısından riskli bir ülkedir." çağrılarının sonucunu muhtemelen 24 Ocaktaki Merkez Bankası toplantısında göreceğiz. Üretimde yavaşlama, hissedilir oranda artmıştır. Hâl bu iken böylesi zor bir süreçte siyasal iktidar bizleri referandum ya da erken seçim kıskacına çekmektedir.
Değerli milletvekilleri, 20 Temmuzda OHAL'in ilan edilmesinin ardından artan otoriterleşmenin, fiilî durum, hukuki durum geriliminin, milletvekillerinin, gazetecilerin tutuklanması, Suriye'de bulunduğumuz belirsizliklerin mutlaka yansımaları olacaktı. Bugün burada tartıştığımız bu maddeyi de bu çerçevede ele almak, anlamak ve değerlendirmek gerekir.
AKP iktidarı halktan yana politikalar izlemek yerine, sermaye odaklı çabalar içerisindedir. Emekçilerin hakları korunmalı ve genişletilmeli ki toplumsal barışın temel aktörlerinden olan işçi sınıfı geleceğini görebilsin. Oysa hepimiz biliyoruz ki işverenlerin düşük ücretle işçi çalıştırmalarına ses çıkarılmamakta, hatta kayıt dışı desteklenmektedir. Öngörüsüz bir Suriye politikası ve Türkiye'ye sığınan Suriyelilerin bir planlama yapılmadan ekonomik yaşama dâhil edilmeleri tüm toplumsal kesimleri mağdur etmiş, buradan da yine sermaye kesimleri kârlı çıkmıştır.
Değerli milletvekilleri, bu hamburger meselesi çok konuşuldu ama ben de bir cümleyle şunu belirtmek istiyorum: Hamburger fiyatlarını karşılaştırmak bir ekonomi yönetimi değildir. Bu benzetmenin ekonomi bilimiyle alakası bile yoktur. Türkiye'nin en acil ihtiyacı toplumsal barıştır. Bu, aslında gün gibi ortadadır. Demokrasimiz giderek daha da olumsuz bir tablo çizmeye başladı. Toplumdaki insanlar yaşamlarını, geleceklerini belirleme konusunda iyi niyetli olamıyorlar. Altı ay sonra hangi noktada, nasıl bir siyasi atmosfer içinde olacağımızı bugün Türkiye'de kimse öngöremiyor. Toplum sürekli bir gerilim hattı içinde tutularak, öte yandan işçilerin üzerindeki sömürü çarkını da ağırlaştırarak toplumsal refaha kavuşamayız.
Demokrasinin zayıflamış olması karşı karşıya kaldığımız ekonomik krizin en önemli etkenidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - Aksi takdirde, ne türlü ekonomik önlem alınırsa alınsın, bu madde özelinde olduğu gibi sermaye çevreleri de korunsa, yoksulluğu, artan işsizliği yok edemezsiniz. Bu sebeplerle maddenin metinden çıkarılmasını istiyoruz.
Saygılar sunuyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)