| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 60 |
| Tarih: | 17.01.2017 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emekli Sandığı Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 27'nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yapılan düzenlemeyle Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 32'nci maddesine bir fıkra eklenmek suretiyle, şirketlerin birleşmesi durumunda, bu şirketlerin üç yıl boyunca kurumlar vergisinden muaf tutulması öngörülmektedir. Bu düzenlemenin, büyük şirketlerin küçük ve orta büyüklükteki işletmeleri âdeta yutması için yeni bir sömürü mekanizması yaratacağı aşikârdır. Ayrıca, bu düzenleme, birçok sektörün büyük şirketler eliyle tekelleştirilmesinin de önünü iyice açacaktır. Bu nedenle, verdiğimiz önergede de belirttiğimiz gibi, bu maddenin tasarı metninden çıkarılmasını talep etmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, şimdi bu torba tasarının geneline baktığımızda, belki birbiriyle alakasız görünen ancak diğer taraftan, aslında büyük bir ekonomik krizin içerisine hızla batmakta olduğumuzun itirafı niteliğinde, yüzeysel ve günü kurtarmak maksatlı, alelacele bir araya getirilmiş düzenlemeler görmekteyiz. Şu çok nettir: Türkiye ekonomisi, son çeyrek asrın en büyük yapısal krizini yaşamaktadır ve AKP iktidarı, bunu geçiştirici, manipüle edici yöntemlerle halktan gizlemek istemektedir.
Değerli milletvekilleri, ekonomik derin bir krizin içerisinde bulunduğumuzu halka açıkça söyleyebilmeliyiz. Kaldı ki söylemesek bile halk bu krizi en çarpıcı biçimlerde yaşamaya devam etmektedir ve bu kriz, şirketlerin, işletmelerin kendi iç sorunlarından kaynaklanan bir kriz değildir; bunu da görebilmekteyiz. Dolayısıyla, işletmelerin kendi iç problemlerinden kaynaklanmayan bu krizlere ekonomi literatüründe "dış kriz" denilmektedir. Şu hâlde bugün Türkiye'de işletmelerin yaşadığı dış kriz, Türkiye'nin iç ve dış politikada yürüdüğü çizginin doğal sonucudur. Bunu da açıkça itiraf edebilmeliyiz.
Ülkenin içerisinde bulunduğu gerek ekonomik ve gerekse siyasi krizin temel sorumlusu ise yönetimi elinde bulunduran AKP iktidarıdır. İktidar partisi bunu kabul etmek durumundadır çünkü yalın gerçek budur.
Değerli milletvekilleri, hepimizin malumu, Türkiye'de Kürt sorunu ve demokratikleşme sorunlarının çözümüne ilişkin sürdürülen barış ve çözüm sürecinin buzdolabına kaldırılmasından bu yana yaklaşık bir buçuk yıl geçti. Bu süreçte, yaşadığımız kaos ve çatışma sürecinin üzerine 15 Temmuz darbe girişimi ve OHAL sürecinin de eklenmesi neticesinde belirsizliklerin çoğaldığı, yurttaşların korku ve kaygı içerisinde yaşadığı ve uluslararası camiada da sürekli olarak güven kaybına uğrayan bir ülke olma yolunda hızlı adımlarla yürüyoruz maalesef.
Bu yoğun çalkantılı süreçler içerisinde, halkın maruz bırakıldığı sefaleti gözlerden kaçırmaya çalışarak ağırlaştırılmış OHAL şartlarında Anayasa değiştirmeye çabalayan bir iktidar anlayışı, Türkiye'ye dair belirsizlikleri daha çok artıran, yeni siyasi ve ekonomik krizlere davetiye çıkaran bir anlayıştır. Bu anlayışa son vermek gerekir. Bunun en mantıklı ilk adımı ise buzdolabına kaldırılan barış ve çözüm sürecinin buzdolabından çıkarılmasıdır.
Değerli milletvekilleri, enflasyon hızla yükselmektedir. Ülkedeki güvensiz ekonomik ortam neticesinde yabancı yatırımcılar büyük oranda ülkeyi terk etmiştir. 2001 krizinden farklı olarak özel sektör ve hane halklarının borçluluğu zirve yapmış durumdadır. Daha önemlisi, tüketici kredisi ve kredi kartı borçlularının sayısı 26 milyon kişiye ulaşmıştır.
Bu maddeyle şirket birleşmelerinin teşvik edilmesinin yol açacağı en açık sonuçlardan birisi de işten çıkarmaların daha da hızlanması, dolayısıyla işsiz ve yoksul nüfusun çok daha fazla artacağı gerçeğidir. İşsizlik oranları, TÜİK'in manipüle ettiği veriler kabul edildiğinde dahi, kritik seviyelere ulaşmıştır. Ülke nüfusunun genç bir ortalamaya sahip olduğu dikkate alındığında, 3 milyonu aşkın ve kontrolsüz bir Suriyeli sığınmacı nüfusu da eklendiğinde krizin boyutları daha da çarpıcı bir nitelik kazanacaktır.
Hükûmete toplumsal ve ekonomik gerçekliklerimizi dikkate alan, çağa uygun ve gerçekçi siyasi hamleler yapma konusunda çağrılarımızı yenileyerek tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)