| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 60 |
| Tarih: | 17.01.2017 |
CHP GRUBU ADINA MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; sıra sayısı 446 olan Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nda ek bir madde ihdasıyla ilgili verilen önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AKP döneminde her üç yılda bir "vergi barışı", "varlık barışı" gibi isimlerle çeşitli vergi afları getirildi. Bunların ilki, 2003 yılında, 4811 sayılı Vergi Barış Kanunu; yine 2006 yılında, 5458 Sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun; 2008 yılında, 5736 sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun; yine 2008 yılında, 5811 sayılı Bazı Varlıkların Millî Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun; 2009 yılında, 5917 sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmündeki Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmündeki Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun; 2011 yılında, 6111 sayılı Bazı Alacakların yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun; yine, 2013 yılında, 6486 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; 2014 yılında 6552 sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırmasına Dair Kanun ve en son 2016 yılında 6736 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun'u temmuz-ağustos ayında çıkardık.
Şimdi ise, yine önümüzde bazı alacakların yeniden yapılandırılmasına ilişkin bir teklif var ve yetmiyor bunların hiçbirisi, bir de önergeyle yeni bir madde ihdası yapılıyor.
Tarihlere dikkat ederseniz ilk 2 kanun arasında beş yıl, daha sonraki 2 kanun arasında üçer yıl aralık olduğunu görüyoruz arkadaşlar. En son kanun 2014 yılında çıkarıldı, 2016 yılında yeni bir af kanunuyla karşı karşıyayız. Süre iki yıla inmiş durumda. Önceki kanunla tahsil edilecek olan alacaklar henüz tahsil edilmeden yeni bir kanun gündeme getiriliyor. Hemen hemen tüm bakanlar "Artık bu son." diyerek bu kanunları bu Mecliste savundu ve "Bundan sonra vergi affı, vergi yapılandırılması gibi birtakım yeni kanuni düzenlemeler getirmeyeceğiz." denilmesine rağmen, ne yazık ki her iki yılda, her üç yılda bir vergi afları ve yeniden yapılandırmalarla, sicil aflarıyla karşı karşıya kalıyoruz.
Yapılan aflarla hükûmetler kısa vadede para ihtiyaçlarını karşılarken uzun vadede ise Türkiye'de zaten çok da fazla olmayan vergi ahlakını yerle bir ettiler. Dürüst mükellefi cezalandırıp kazancını tam bildirmeyen, bildirdiği kazancının vergisini zamanında ödemeyen, açıkça vergi kaçıran, kayıt dışı çalışanlar da ödüllendiriliyor bu düzenlemelerle. Çünkü namuslu, düzgün, ahlaklı iş adamlarımız, sanayicilerimiz, reel sektörümüz zamanı geldiğinde vergisini kuruşuna kadar ödüyor; sosyal güvenlik primlerini ödüyor; işçisinin, çalışanının bütün alacaklarını sonuna kadar ödüyor. Ama kimi insanlar ise, kendisini iş adamı olarak adlandıran insanlar ise sosyal güvenlik prim borçları, vergi borçları dahil olmak üzere zamanında ödemiyor, "Nasıl olsa bir vergi affı çıkacak, nasıl olsa bir sosyal güvenlik affı çıkacak, ben o zaman bundan faydalanırım." deyip devlete olan borçlarını zamanında ne yazık ki ödemiyor. Bu, tabii ki, vergisini zamanında ödeyenler için büyük bir olumsuz tablo. Plan ve Bütçede bunu konuşurken dedik ki: "Sayın Bakan, bunları getiriyorsunuz, bunları düzeltiyorsunuz, bu vergi aflarını yapıyorsunuz, sicil aflarını getiriyorsunuz, matrah artırımına gidiyorsunuz ama hiç olmazsa zamanında vergisini vermiş olan vatandaşlara, sanayiciye, iş adamına, reel sektöre de biz bir düzenleme getirelim; onları ödüllendirelim. Ne yapalım? Gelecek yıla ait olan vergileriyle ilgili mahsup edelim, bir prim indirimi yapalım, onlara bir destek verelim; hiç olmazsa, vergisini ödeyen iş adamı ile vergisini ödemeyen iş adamı arasında bir farklılık olsun, zamanında ödeyen reel sektör 'Evet, ben zamanında ödediğim için buradan ben devlet tarafından ödüllendiriliyorum ve kıymetim biliniyor.' desin." Ama ne yazık ki bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda bütün önerilerimize rağmen kabul ettiremedik.
Dolayısıyla, bu bir alışkanlık hâline geldi, vergisini ve sosyal güvenlik primini ödemeyen insanlar çok makbul adam hâline geldi ve bunda bir alışkanlık oldu ve bu nedenle bu 10'uncu yeniden yapılandırma... Arka arkaya gelen aflar yüzünden devlete olan yükümlülüklerini zamanında yerine getirmeyenler için uygulanan gecikme zammı, ceza gibi yaptırımların hiçbir anlamı ve caydırıcılığı da bu nedenle kalmadı. Çünkü artık herkes "Nasılsa bir iki seneye bir af çıkar." diyerek devlete olan vergi, sigorta primi ve benzeri borçlarını ödemek yerine ucuz finansman kaynağı olarak kullanmayı tercih ediyorlar ve etmeye de devam ediyorlar. Arka arkaya çıkarılan aflar bu türden kötü niyetli mükelleflerin de ekmeğine yağ sürmeye devam ediyor. Dünyanın her yerinde vergi mükellefleri başta ekonomik nedenler olmak üzere çeşitli nedenlerle kamuya karşı vergi ve benzeri yükümlülüklerini zaman zaman yerine getirmeyebilirler. Türkiye'de önemli bir kesimin vergi ve sigorta prim borçlarını içinde bulundukları olumsuz ekonomik koşullar yüzünden zamanında ödeyemediklerini de biliyoruz. Zira Türkiye ekonomisi yıllardır aşağı doğru gidiyor; serbest çalışan kime sorsak "Piyasa kötü." diyor. Bugün piyasaya çıkalım, Türkiye'nin sanayi haritasının olduğu bütün illeri dolaşalım arkadaşlar, inanın ki siftah yapmadan dükkânının kepengini açıp kapatan iş yerleri var arkadaşlar, esnafımız var, sanayicimiz var, iş adamımız var; hele hele doların ve euronun bu kadar akıl almaz derecede yükselmesinden sonra gerçekten piyasaların ne kadar kötü olduğunu, bugüne kadar zamanında vergisini veren, sosyal güvenlik primini ödeyen ve çalışanın ücretini zamanında ödeyen insanların bugün çok büyük bir sıkıntı çektiğini görüyoruz arkadaşlar. İşte, yarın öbür gün Dünya Ekonomik Forumu Davos'ta toplanacak. Dünyada genel anlamda ekonominin ne kadar kötüye gittiğini ve bizim ülkemizde de ekonominin ne kadar kötü yönetildiğini açık ve net bir şekilde görüyoruz. Çünkü neden? Son on dört yılda Türkiye ekonomisindeki büyüme oranlarına baktığımızda, her ne kadar AKP hükûmetleri son doksan yılda en büyük büyüme oranlarının AKP'nin on dört yıllık hükûmetleri döneminde gerçekleştiğini söylese bile, aslında, cumhuriyet dönemi dâhil olmak üzere yüzde 5 oranında bir büyüme oranını hep birlikte görebiliyoruz. Oysa, geçtiğimiz yıl, bu yıl ve ondan önceki yılda, Hükûmet, yüzde 5 oranında büyüme oranını söylemesine rağmen, yüzde 3, yüzde 3,5; yüzde 4, hatta geçtiğimiz yıl 2016 yılını yüzde 2,5-3 büyüme oranıyla ancak kapatabilmiştir. Dolayısıyla, Türkiye'de ekonomik olarak işlerin iyi gitmediği açık ve nettir.
Arkadaşlar, son işsizlik rakamları açıklandı. Resmî rakamlara göre 4,5 milyon işsiz var, ama gerçek anlamda işsiz 6-7 milyon, hatta artık iş bulma umudunu tamamen kaybetmiş olan insanlar nedeniyle kayıt altına alınmayanlarla birlikte 10 milyon civarında bir işsize sahibiz. Dolayısıyla, Türkiye'de işsizlik büyük bir sorun ve bunu çözecek olan da ekonomide iyi bir yönetim anlayışıdır.
Şimdi, Türkiye'nin gündemine sık sık vergi aflarının gelmesinin bir başka önemli nedeni ise vergi yükünün yüksekte olmasıdır. Sosyal güvenlik primleriyle birlikte düşündüğümüzde, Türkiye'de yüzde 30'u aşan bir vergi yüküyle karşı karşıyayız. Büyük bir kayıt dışı ekonomimiz olduğunu da dikkate alırsak, sistem içerisindekilerin, yani kayıtlı iş yapanların, kayıtlı çalışanların gerçek vergi yükünün bu oranın çok da üzerinde olduğu sonucuna ulaşılır. Dolayısıyla, vergi yükünü, özellikle çalışanların, yani ekmeğini emeğiyle kazananların, bir diğer deyimle, istihdam üzerindeki yüksek vergi yükünü aşağı çekmemiz gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, genel anlamda kayıt dışı ekonominin çok yüksek olduğu bir süreçten geçiyoruz, ülkemizde de kayıt dışı ekonomi oldukça yüksek. Peki, neden yüksek kayıt dışı? İnsanlar neden kayıt dışına çıkıyorlar? Vergi oranlarının çok yüksek olmasından kaynaklanıyor. Bizim vergi oranlarını tabana yaymamız gerekiyor ve herkesin kazandığı oranda bir vergiyi tahsil etmemiz gerekirken maalesef kayıt altında olanların, yakaladığımızın gırtlağına çöküyoruz. Vergiyi alıyoruz ama diğer taraftan kayıt dışı çalışan ve kayıt dışı üretim yapan iş yerlerinden, fabrikalardan ne yazık ki yeteri kadar vergi alamıyoruz. Bu, vergisini ödeyen ile ödemeyenin arasında büyük bir haksız rekabet meydana getiriyor. Dolayısıyla kayıt dışı üretimi, kayıt dışı istihdamı ve kayıt dışı çalışmayı da mutlaka kayıt altına almamız gerekiyor.
Bu nedenle, bu getirilen önerge aslında bizim de destek verdiğimiz, katkı verdiğimiz bir önergedir ama bunlar spontane olarak yapılmamalı. Biz bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda çok daha ciddi anlamda oturup konuşup tartışmalıydık ve orada bunu bir önergeyle geçirmeliydik ama ne yazık ki yukarıda yapamadığımız için şimdi burada bir önergeyle bunu gerçekleştiriyoruz. Bunun bizim sanayicimiz için, iş adamımız için, reel sektörümüz için faydalı olacağını da düşünüyoruz. Taksitlendirmelerin dört ay olarak geçirilmesini kabul ettik. Dolayısıyla, bu önergeye biz de destek veriyoruz.
Umut ediyoruz ki iş adamımız, sanayicimiz ve üretime katkı veren vatandaşlarımız için hayırlı ve uğurlu olur diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)