GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN, IRAK'IN KUZEYİNDEN ÜLKEMİZE YÖNELİK TERÖR TEHDİDİNİN VE SALDIRILARININ BERTARAF EDİLMESİ AMACIYLA, SINIR ÖTESİ HAREKÂT VE MÜDAHALEDE BULUNMAK ÜZERE, IRAK?IN PKK TERÖRİSTLERİNİN YUVALANDIKLARI KUZEY BÖLGESİ İLE MÜCAVİR ALANLARA GÖNDERİLMESİ VE GÖREVLENDİRİLMESİ İÇİN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN 17/10/2007 TARİH VE 903 SAYILI KARARI?YLA HÜKÛMETE VERİLEN VE 08/10/2008, 06/10/2009, 12/10/2010 VE 05/10/2011 TARİHLİ 929, 948, 975 VE 1005 SAYILI KARARLARI İLE BİRER YIL UZATILAN İZİN SÜRESİNİN ANAYASA?NIN 92?NCİ MADDESİ UYARINCA 17/10/2012 TARİHİNDEN İTİBAREN BİR YIL DAHA UZATILMASINA DAİR BAŞBAKANLIK TEZKERESİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:7
Tarih:11.10.2012

AK PARTİ GRUBU ADINA EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sözlerime başlarken yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; PKK'nın Irak'ın kuzeyinden yönelttiği terör tehdidinin engellenmesi ve bu bölgeden ülkemize düzenlediği saldırıların ortadan kaldırılması amacıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin sınır ötesi harekât ve müdahalelerde bulunabilmesi için Hükûmet tarafından yüce Meclisimize gönderilen tezkere hakkında Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.

Hepinizin bildiği üzere, terör örgütü PKK'nın millî birlik ve bütünlüğümüze yönelik menfur eylemleri sürmektedir. Örgütün ülkemizin çeşitli bölgelerinde güvenlik ve kamu görevlilerimizin yanı sıra, kadın, yaşlı ve çocuk demeksizin tüm vatandaşlarımıza karşı gerçekleştirdiği saldırılarda artış olduğu görülmektedir. Bu hain saldırıların, ülkemizde kapsamlı siyasi reformların hayata geçirildiği bir döneme rast gelmesi, terör örgütünün gerçek yüzünü ve niyetini göstermektedir. Öncelikle örgütün hain saldırıları sonucunda mukaddes vatan toprağını korumak için hayatlarını kaybeden şehitlerimize ve vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum. Teröre kurban verdiğimiz tüm şehitlerimizin kederli ailelerine ve milletimize sabır ve başsağlığı dileklerimi yineliyorum. Yine bu vesileyle ülkemizin huzur ve güveni için cesaret ve özveriyle görevlerini sürdüren tüm güvenlik güçlerimize minnettarlığımızı ifade etmek istiyorum.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Diyarbakır Emniyet Müdürüne de minnet duyuyor musun?

EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Sayın milletvekilleri, terörizmin felsefesine baktığımızda asıl amacın terör uygulayanlar dışındaki bütün önerilerin reddedilerek, toplumsal bir öfke ve korku yoluyla yeni bir toplum inşası olduğunu görürüz. Başka bir ifadeyle terör için öldürme, taktiksel, stratejik ve bilinçli bir tercih ürünüdür. Türkiye'nin AB'ye bütün heyecanıyla sahip çıktığı dönem, kuşkusuz 2004'le başladı. Tüm kamuoyu araştırmaları bu sürece en fazla ümit bağlayan ve sevinenlerin Kürt vatandaşlarımız olduğunu defaatle teyit etti.

Türkiye'nin temel hak ve özgürlükler alanında başlayıp birçok farklı alana yayılacak kazanımların en fazla Kürtleri heyecanlandırması son derece doğaldır. Peki, böyle bir ortamda örgütün içerisinde görüş ayrılıklarına da yol açan "yeniden silahlara sarılalım" aklı, kimin olabilir? PKK terör örgütü, Türkiye'nin gelişmesini, kalkınmasını, güçlenmesini istemeyen iç ve dış mihrakların ülkemize karşı kullandığı bir cinayet şebekesidir. Otuz yıldır karşı karşıya kaldığımız terör belasının bazı dönemlerde şiddetini artırdığını görmekteyiz. Ülkenin geliştiği, kalkındığı ve güçlendiği dönemlerde terörün artmasının bir tesadüf olmadığı bilinmektedir. Şu hâlde terör, güçlü ekonomiyi, güçlü toplumu, ileri demokrasiyi hedef almaktadır.

Bölgesel ve küresel ölçekte etkisi artan Türkiye terörün hedefidir. Dolayısıyla terör örgütü hiçbir şekilde Kürt kardeşlerimizin haklarını savunmamaktadır; eğer savunsaydı ret, inkâr ve asimilasyon politikalarına son veren Hükûmetimizi hedef alır mıydı? Farklılıklarımızı zenginlik olarak kabul eden Hükûmetimizi hedef alır mıydı? 46 kez uzatılan OHAL uygulamasını kaldıran Hükûmetimizi hedef alır mıydı? Bölgedeki faili meçhul cinayetleri sona erdiren Hükûmetimizi hedef alır mıydı? "Bilinmeyen dil" ayıbını ortadan kaldıran Hükûmetimizi hedef alır mıydı? Yirmi dört saat Kürtçe yayın yapan hem resmî hem de özel TV kanalını hayata geçiren Hükûmetimizi hedef alır mıydı? Kürtçeyi seçmeli ders olarak müfredata sokan Hükûmetimizi hedef alır mıydı? Üniversitelerde Kürtçe enstitüler ve bölümler açan Hükûmetimizi hedef alır mıydı? Kürt dili ve edebiyatının önemli eserlerini yayımlayan Hükûmetimizi hedef alır mıydı? Bölgeye havaalanları, yollar, hastaneler, okullar, üniversiteler, köprüler, barajlar yapan Hükûmetimizi hedef alır mıydı? Kalkınmada en büyük teşviki bölgeye veren Hükûmetimizi hedef alır mıydı? Terör örgütü, eğer Kürtlerin hakkını savunsaydı, kundaktaki bebekleri, sokaktaki anneleri, okuldaki çocukları öldürür müydü? Kürtlere hizmet götüren iş adamlarını tehdit eder, iş makinelerini yakar mıydı? Kürtlere hizmet eden öğretmenleri, doktorları, hemşireleri öldürür müydü?

Ardında birtakım mihrakların bulunduğu PKK, istenildiği zaman ülkemize karşı kullanılan bir maşadır. Zenginleşen, güçlenen, büyüyen, demokratikleşen, kültürel haklar ve özgürlükleri önceleyen Türkiye'nin, siyasi ve ekonomik istikrarı tesis ettiği böyle bir dönemde terörün hedefi olması manidardır.

Son on yılda izlediği doğru politikalarla tarihin doğru tarafında yer alan Türkiye'nin, Arap devrimleriyle birlikte önünün bölgede olabildiğince açılması, birilerini ciddi şekilde rahatsız etmiştir. Bu rahatsızlık, terör belasına sarılarak giderilmeye çalışılmış, âdeta Türkiye'ye aba altından sopa gösterilmiştir. Ancak bu mihraklar, Türkiye'nin değiştiğini, güçlendiğini, yönetimdeki asker-sivil ikilemini giderdiğini, bu nedenle devlet kurumları arasında hiçbir zaman olmadığı kadar bir koordinasyonla terörle etkin mücadele yapıldığını atlamışlardır. Bu etkin mücadele sonucu köşeye sıkışan örgüt, geçtiğimiz aylarda ne pahasına olursa olsun bayrak dikme sevdasına kendini kaptırmış ancak güvenlik güçlerimizle girdiği mücadelede, geride yüzlerce ölü bırakmak zorunda kalarak hüsrana uğramış ve gerekli dersi almıştır.

Sahada çaresiz kalan terör örgütü eylem yapamaz hâle gelmiş, şimdilerde caddeleri, dershaneleri ve okulları hedefine almıştır. Böylece örgüt, sivillere yapmış olduğu son saldırılarla Kürt kardeşlerimizin düşmanı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Doğrusu, Kürt kardeşlerimizin despotizme, baskıya ve zulme karşı bölgede esen bahar rüzgârlarından etkilenerek, kendilerine her türlü baskı, şantaj ve tehdit uygulayan, canına, malına ve özgürlüğüne kasteden bu menfur terör örgütüne ve onun mensuplarına karşı bir Kürt baharı başlatmasının zamanı gelmiştir.

Hükûmetimiz terörle mücadelede demokrasi ve güvenlik dengesini titizlikle gözetmektedir. Bir yandan özgürlükler güvence altına alınırken diğer yandan terörle mücadele etkin bir şekilde sürdürülmektedir. Terörle çok boyutlu mücadele yürüten AK PARTİ İktidarı, sorunu nihai çözüme ulaştırabilmek için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bütün meşru imkân, yöntem ve yolları kullanarak kapsamlı bir strateji uygulamaya devam edecektir.

Hükûmetimize karşı hazırlanan darbe planlarından, ekonomik kriz senaryolarından sonuç alamayanların ellerinde kalan son koz terördür. Hükûmetimiz, varlığını hedef alan terör belasından ülkemizi ebediyen kurtaracak kudret, azim ve kararlılığa sahiptir.

Terör örgütünün Irak'ın kuzeyindeki mevcudiyeti, köklü bir geçmişe ve ortak bağlara sahip olduğumuz bu komşu ülkeyle ikili ilişkilerimize zarar veren yegâne sorundur. Irak'ın kuzeyindeki PKK kamplarında teröristlere eğitim verilmekte, bu bölge, örgütün ülkemize yönelik saldırıları için âdeta bir üs olarak kullanılmakta, ayrıca örgüt, bölgeden lojistik destek sağlamaktadır. Terör örgütünün Kuzey Irak'taki varlığına son verilmesi öncelikli hedeflerimizdendir. Bu hedefe ulaşılması yalnızca ülkemizin güvenliği açısından değil, bölgenin huzur ve istikrarı açısından da zorunludur.

Değerli milletvekilleri, PKK terör örgütüne yönelik olarak diplomatik ve siyasi kulvarda yürütülen mücadelenin yanı sıra örgütün Kuzey Irak'ta melce bulmasına son vermek amacıyla silahlı kuvvetlerimiz sınır ötesi askerî harekâtlar düzenlemektedir.

Yüce Meclisimizin 17 Ekim 2007 tarihinde Hükûmetimize verdiği ve bugüne kadar birer yıl süreyle uzatılan yetki kapsamında icra edilen sınır ötesi harekâtlar, PKK'nın tehdit ve  saldırılarını bertaraf etmek, örgütün hareket serbestisini ve lojistik teminini engellemek ve bu suretle Irak'ın kuzeyini terör örgütünden temizlemeyi amaçlamaktadır. Nitekim, söz konusu harekâtlar, örgütün harekât ve lojistik kapasitesini yıllar içerisinde ciddi ölçüde hasara uğratmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası hukuk uyarınca, her ülkenin, kendi topraklarını terörist unsurlardan arındırması yükümlülüğü bulunmaktadır. Dolayısıyla, tercihe şayan olan,  PKK'nın Irak'ın kuzeyinden ülkemize yönelttiği tehdit ve saldırıların durdurulmasına ilişkin önlemlerin doğrudan Irak makamlarınca alınmasıdır ancak bu önlemler alınmadığı takdirde, ülkemizin, söz konusu terör tehlikesine karşı gerekli gördüğü tedbirlere başvurma hakkının saklı olduğu da herkes tarafından bilinmeli ve kabul edilmelidir.

Bugüne kadar yüce Meclisimiz tarafından birer yıllık sürelerle uzatılan tezkere, Türkiye'nin, söz konusu tedbirleri resen almayı sürdürebilmesi bakımından önem taşımaktadır. Bu noktada vurgulamak istediğim husus, yüce Meclisimize sunulan Hükûmet tezkeresinin tek amacı terör örgütünün Kuzey Irak'taki varlığını yok etmektir. Bizim Irak'a ve topraklarına karşı hiçbir gizli ajandamız olmamıştır. Geçmiş yıllarda terör belasından zarar gören Irak'ın, bizim iyi niyetimizden şüphe duymaması gerekir.

Esasen Türkiye, bu konuda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin ilgili kararları ve uluslararası hukuktan doğan hakları çerçevesinde hareket etmektedir. Dolayısıyla, mücadelemiz siyasi ve hukuki açıdan meşrudur. Esasen, silahlı kuvvetlerimizin söz konusu sınır ötesi harekâtlarında Iraklı sivillere hiçbir şekilde zarar verilmemesine azami özen gösterdiği de herkes tarafından iyi bilinmektedir.

Öte yandan ülkemiz, Irak'ın bağımsızlığını, egemenliğini, siyasi birliğini ve toprak bütünlüğü kuvvetle desteklemekte, güvenlik ve istikrarını gözetmekte, Irak'ı oluşturan etnik, dinî tüm unsurları kucaklayan bir politika benimsemektedir.

Değerli milletvekilleri, toprak bütünlüğünü ve çoğulcu yapısını koruyan, iç huzurunu tesis etmiş, komşularıyla barışık, demokratik ve müreffeh bir Irak, tüm bölgemiz için istikrar ve refah kaynağı olacaktır. Irak'a yönelik politikamızın temel vizyonu da esasen budur. Tüm bölgemizin menfaatine hizmet edecek bu hedefe ulaşmak için gayret göstermekteyiz.

Bu itibarla, Irak'ın güvenlik ve istikrarını olumsuz yönde etkileme istidadı bulunan gelişmelere karşı Iraklı kardeşlerimize zaman zaman dostane uyarılarda bulunmayı borç biliyoruz. Tarafımızdan yapılan açıklamaların, sarf edilen gayretlerin Irak'ta barış ve istikrarın muhafazasına önem atfeden dost bir ülkenin yapıcı tavsiyeleri olarak algılanması gerekmektedir. Kaldı ki terör örgütünün Irak'ın kuzeyindeki mevcudiyetinin yok edilmesi, Irak'la ikili ilişkilerimizdeki önemli bir pürüzü de ortadan kaldıracak ve son yıllarda giderek gelişip, çeşitlenen ikili ilişkilerimize ek bir ivme kazandıracaktır.

Irak makamları önümüzdeki dönemde kendi toprakları üzerindeki terörist unsurlarla etkin şekilde mücadele etmeyi başardıkları ve Irak'ın kuzeyini ülkemizin birlik ve beraberliğini hedef alan terör örgütünden arındırabildikleri takdirde, ülkemizin de sınır ötesi operasyonlarda bulunmasına hâliyle ihtiyaç kalmayacaktır. Bu hedefe ulaşmak için çaba sarf etmeyi sürdürmekte kararlıyız.

Değerli milletvekilleri, unutulmamalıdır ki terörle mücadele iktidar, muhalefet, siyaset, medya ve bütün kurum ve kuruluşların ortak sorumluluğuyla yürütülmesi gereken bir süreçtir. Bu mülahazalarla, Irak'ın kuzeyinden ülkemize yönelik terör tehdidine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli tedbirleri almak üzere, hududu, şümulü, miktarı ve zamanı ülkemizce belirlenecek şekilde sınır ötesi müdahalede bulunmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının PKK teröristlerinin yuvalandıkları Kuzey Irak ile mücavir alanlarda görevlendirilmesi için Hükûmetimize verilen izin süresinin, 17 Ekim 2012 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılması hususunda yüce Meclisimizin değerli üyelerinin, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da desteklerini esirgemeyeceklerini umuyorum.

Değerli milletvekilleri, benden önce yapılan bazı konuşmalarda bizim izlediğimiz dış politikayla ilgili bazı eleştiriler yapıldı. Şimdi, malumunuz, biz Türk dış politikasında son derece şahsiyetli, onurlu, haysiyetli bir politika izliyoruz. Kimseden talimat almayan, dik duran, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde "Ret oyu verin." diye yapılan bütün baskılara rağmen dik durarak, "Dün attığımız imzayı bugün inkar etmeyiz." diyerek onurla mücadele eden, bir politika yürüten bir Hükûmetiz. Biz Arap Baharı başladığı zaman, Arap devrimleri başladığı zaman ilkeli bir duruş sergiledik. Bu duruş nedir? "Biz zalimlerin yanında, diktatörlerin yanında, despotların yanında yer almayacağız." dedik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) "Biz mazlum halkların yanında yer alacağız, onların meşru taleplerinin karşılanması için mücadelelerini destekleyeceğiz." dedik. Bu çizgimizden şaşmadık. Tunus'ta, Mısır'da, Libya'da, Yemen'de şaşmadığımız gibi, Suriye olayı da ortaya çıktığı zaman aynı tavrımızı sürdürdük.

Bize yapılan eleştiri şu: Dün dost olduğunuz, kol kola gezdiğiniz insanlarla bugün nasıl düşman oldunuz? Sizlere soruyorum, yüce Meclise soruyorum, vatandaşlarımıza, bizi dinleyen vatandaşlarımıza sesleniyorum: Allah aşkına, biz Beşar Esed'le kol kola olduğumuzda Beşar Esed toplarını halkına karşı mı çevirmişti? Uçaklarıyla şehirlerini, halkını mı bombalıyordu? Dolayısıyla, bizim safımız doğrudur, biz tarihin doğru tarafında yer aldık,  bundan dolayı da hiç kimseye hesap vermek zorunda değiliz ve biz bu almış olduğumuz, takınmış olduğumuz tavırla da onur duyuyoruz.

Bakın, demokratikleşen Arap ülkelerindeki itibarımız son derece yüksektir, Türkiye'nin önü o bölgelerde açılmıştır. Bundan sonra Suriye de aynısı olacaktır ama maalesef, cumhuriyeti kurduğunu iddia eden bir parti, böyle bir millî meselede -maalesef- yanlış tarafta saf tutmuştur ve şimdi, son günlerde günah çıkarırcasına bir değerli milletvekili, Grup Başkan Vekili bu kürsüden dedi ki: "Esed'in canı cehenneme!" Ama neden sonra? On sekiz ay geçti, 30 binin üzerinde insan öldürüldükten sonra.  Bizde bir atasözü vardır: "Bade harâbil Basra" diye. Gelin bu sözü Suriye'ye uyarlayalım, bade harâbil Halep, bade harâbil Şam, bade harâbil  İdlip, bütün bade harâbil Suriye toptan yok edildikten sonra, maalesef mızrak çuvala sığmadıktan sonra bu kürsüden, efendim  "Esed'in canı cehenneme!" dendi. Biraz önce konuşan Sayın Milletvekili de "Biz Esed'i desteklemiyoruz, Esed'in yanında yer almadık." dedi.

Arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi olarak heyet gönderen parti siz değil miydiniz ve bu heyet ne zaman gitmişti? Tarih çok enteresan, Türkiye Cumhuriyeti diplomatik ilişkileri kopardıktan sonra -ağustos ayında oluyor- 5 Eylülde CHP Sayın Loğoğlu'nun Başkanlığında bir heyet gönderiyor. Buyurun, resim: Esed'le hemen yan yanasınız, kol kolasınız, poz veriyorsunuz. (CHP sıralarından gürültüler) Esed'in yanında durmadınız da nerede durdunuz? İşte, fotoğraf karesi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) - Tatil fotoğraflarını da göster!

EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Şimdi, sayın milletvekilleri, bizim izlediğimiz politikaya biz güveniyoruz. Bizim abdestimizden hiç şüphemiz yok, namazımızı da tartışmayız. Ancak, siz yanlış politikalar izlediniz ve bunun acısını bugün artık çekiyorsunuz, onun için şimdi yavaş yavaş farklı ifadelerle -sataşmaya mahal vermemek için başka bir kelime kullanmak istemiyorum- tavır değiştiriyorsunuz.

Bakın, Sayın Milletvekili biraz önce burada "Nankör." dedi Dışişleri Bakanımıza. Grup Başkan Vekili çıktı "Hakaret değildir." dedi. E, tabii, Sayın Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı öyle ifadeler kullanıyor ki, benim bu kürsüden o ifadeleri tekrar okumaya terbiyem müsaade etmiyor. Burada öyle bir ifade var ki, o ifadeyi okumaya benim terbiyem müsaade etmiyor ama Sayın Dışişleri Bakanımız hakkında şu ifadeyi kullandı son olarak: "İleri derecede geri zekâlı." diyor. Allah aşkına, bu seviyeye bir bakar mısınız? Siyasetin seviyesini düşürdüğünüz mertebeye bir bakabilir misiniz?

Siyasetçi topluma önder olmalı; konuşmasıyla, duruşuyla, oturmasıyla kalkmasıyla önder olması lazım. Bir Genel Başkan bu ifadeyi kullanırsa, tabii ki milletvekillerinin de buna benzer ifadeler kullanmasını ben gayet doğal karşılıyorum.

"Efendim, AK PARTİ iktidardan uzaklaştırılmalı." dedi Sayın Milletvekilimiz. Olabilir, demokrasilerde iktidardan uzaklaşırız ama onun yeri sandıktır. Geçmişte birilerine çok bel bağladınız, bazı iktidarları uzaklaştırdınız ama artık devir değişmiştir arkadaşlar.

"Türkiye seninle gurur duyuyor." ifadesini oradaki gençler Sayın Başbakanımıza kullanmıştır ama maalesef yine burada tekrar edildi.

HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) - Şehir efsanesi o, şehir!

EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Fakat Sosyalist Enternasyonalde çıkan bildirideki şu ifadeleri okumak istiyorum, bizim aylardır dile getirdiğimiz ifadeler: "Suriye konusunda Sosyalist Enternasyonal günlük olarak gerçekleştirilen katliamları derin bir endişeyle izlemekte, öte yandan Esad rejimi değişimin kaçınılmaz olduğunu kabul etmemektedir. Demokrasi ve insan hakları mücadelesinde Suriye halkının yanında sağlam bir şekilde durmaya devam ediyor ve rejimin zalim eylemlerini kınıyoruz. Tüm taraflara düşmanlıklara son verme ve görüşmelere ön koşulsuz başlama çağrısında bulunuyoruz. Bölge genelinde daha çok insanın acı çekmesine neden olabilecek ve istikrarsızlığı artırabilecek dış kaynaklı bir askerî müdahaleyi desteklemiyoruz. Suriyelilerin yön vereceği bir demokrasiye geçiş sürecini güçlü bir biçimde destekliyoruz." Allah aşkına, biz zaten aylardır bunları söylüyoruz.

Bir de Sayın Oktay Vural'ın ifadesi oldu, efendim, ülkenin bölünmesinden falan bahsetti. Biz bu yola çıkarken, tek millet, tek devlet, bir bayrak dedik.

ERKAN AKÇAY (Manisa) -  Adı ne bu milletin, bu devletin, bu bayrağın? Adını söyle, adını!

EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Biz bu ülkenin her metrekaresinde varız ama bu ülkenin bazı metrekarelerinde Sivas'ın ötesinde olmayanlar onu kendilerine sorsunlar.

Ben tezkerenin hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)