| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 59 |
| Tarih: | 15.01.2017 |
CHP GRUBU ADINA AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önümüze gelen bu Anayasa değişiklik teklifi, buradan birçok kez ifade edildiği üzere, bütün güçleri tek bir elde toplayarak bir tek adam rejimini dayatan antidemokratik bir tekliftir.
Değerli milletvekilleri, bu millet, şimdiye kadar çok acılar yaşadı, yaşamaya devam ediyor. Yanlış yönetimler, hatalı politikalar her dönemde olmuştur. Bunun nedeni, demokrasiyi kurallarıyla, kurumlarıyla tam olarak yerine oturtamamış olmamızdır. Yapılacak bir büyük hatanın gerekçesi, geçmişteki bir kısım hatalar olmamalıdır. Bizim amacımız, doğruları bulmak olmalıdır.
Siz, mevcut sistemin yanlış işleyen taraflarını ön plana çıkararak, hatta sistemi işleyemez hâle getirerek bir bahane üretiyorsunuz. Yani, siz nezle oluyor, kolunuzu kesiyorsunuz; hapşırıyorsunuz, bacağınızı kesiyorsunuz; tedavi etmek yerine kesip atıyorsunuz. Böyle, kör topal gidemezsiniz. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde, bütün bu yetkiler, bir tek kişinin eline verilemez.
Bu Anayasa değişiklik teklifinin niçin rejim değişikliği getirdiğini sizlere izah etmeye çalışacağım; iktidarın, teklifi savunmaya çalışırken kullandığı argümanları irdeleyeceğim. Zira, bu teklifi savunurken yaptıkları, aldatmaca, kandırmaca, yanıltma ve çarpıtma üzerine kurulu. Bu konudaki çarpıtma ve yanıltmaların üzerinden gideceğim.
"Türkiye'de terör varken, bu olaylar olurken böylesi bir gündemle görüşme ve müzakere yapmak doğru değildir." savına karşı "1921 Anayasası Kurtuluş Savaşı sırasında yapıldı. Kurtuluş Savaşı'nda dahi Anayasa yapan bir Meclis var." diyorlar. Değerli arkadaşlarım, Birinci Büyük Millet Meclisi, asli kurucu bir Meclistir. O sırada ümmetçi bir toplum ve devlet yapısı mevcuttur. Dağınık yapısıyla, öyle bir toplumda millî mücadele vermek mümkün değildir. Kurulan Meclisi hukuki ve meşru bir güç hâline getirmek gerekiyordu. İstanbul Hükûmeti ve Saray'ın emperyalist güçlerle teslimiyet içerisinde olması ve düşmanlarla iş birliği yapması neticesinde yeni bir millî anlayışın ortaya konması gerekiyordu. Millî bir Meclisten sonra Millî Mücadele'nin en önemli ayağı olan millî Anayasa ortaya konmuştur. Burada 1921 yılındaki şartları ve özellikleri bilerek konuşmak lazım. Burada ise değerli milletvekilleri, asli kurucu bir iktidar yok, yeniden kurulmakta olan bir devlet yok, işgal altında olan ve bir an önce yapılanması ve örgütlenmesi gereken acil bir süreç de yok. Maksimum uzlaşıyla yapılması gereken Anayasa değişikliği, minimum uzlaşıyla yapılmak isteniyor, aceleyle getirilmek isteniyor.
Değerli arkadaşlarım, "Turgut Özal, iktidardayken başkanlık sistemi istedi; Demirel, Cumhurbaşkanıyken istedi; Erbakan da programında bunu istedi." diyorlar. Değerli arkadaşlarım, Cumhurbaşkanı olan hemen hemen herkes bu başkanlık sistemini istemiştir, bunu da kendi partilerindeki iktidarını kaybetmemek üzere istemiştir ama çok da fazla ısrarcı olmamışlardır. Eğer bu Anayasa değişikliğini görseydi rahmetli Turgut Özal, kalemini sallayarak "Yapmayın çocuklar, böyle başkanlık olur mu?" derdi. Rahmetli Süleyman Demirel, şapkasını alır, meydanlara çıkar "Rejimi kimseye 'gaptırmam'. Yollar yürümekle aşınmaz ama bunlar rejimi aşındırıyor, 'hayır' deyin." derdi. Rahmetli Necmettin Erbakan o sevimli ve güler yüzlü üslubuyla "Biz kadayıfın altını kızartmaya çalışıyorduk, sizler kadayıfı tepsiyle götürüyorsunuz. Sizi gidi sizi..." derdi hepinize. (CHP sıralarından alkışlar) Rahmetli Alparslan Türkeş bu teklifi görseydi "Hayır." demek için yollara çıkardı. Tasarruf etmek için milletvekili sayısının 450'den 300'e düşürülerek tasarruf edilmesini savunan rahmetli Sayın Türkeş, bu Anayasa değişikliğini "Memlekette kaos çıkar, millî birlik ve beraberlik bozulur." diye kabul etmezdi.
Değerli arkadaşlarım, diyorlar ki: "Anayasa'nın ilk üç maddesini değiştiren bir madde yok. Bu, rejim değişikliği değil, hükûmet sistemi değişikliğidir." Bu bir kandırmaca ve aldatmacadır değerli arkadaşlarım. Özellikle başlangıç hükümlerindeki millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız ve şartsız Türk milletinde olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun bu Anayasa'da gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağını öngörüyor. Bu hüküm açısından getirilen değişiklik, millî egemenliğin millete ait olduğundaki kurala aykırıdır. Burada Anayasa'ya karşı bir hileyi görüyoruz.
Teklifte millî irade yerine, tek bir kişinin iradesi vardır ve devleti şekillendirmektedir. Millî iradenin gerçekleşmesi için sadece seçimle gelmek yeterli değildir. Seçimden diğer seçime kadar millî iradenin yönetimlere yansıması, bu iradeye uygun davranılıp davranılmadığının kontrol edilmesi, milletten alınan yetkinin kötüye kullanılıp kullanılmadığının denetlenmesi, varsa suçluların cezalandırılması gerekir.
Teklifte, milletin yetkili organlar eliyle kullandığı denetleme yetkisi işlevsiz hâle getiriliyor, fonksiyonları yok ediliyor, denetim ve kontrol mekanizmaları fiiliyatta ortadan kaldırılıyor. Değerli arkadaşlarım, teklif bu yönüyle rejim değişikliği getiren bir anayasadır. Zira rejimi tarif eden ilk üç madde ve başlangıç hükümleridir. Burada başlangıç hükümlerini, nedense, iktidar sahipleri, bu teklifi getirenler hiçbir şekilde söylemiyor. Yürütmenin başının emrine hem yasama hem de yargıyı verirseniz Anayasa'da tarif edilen ilkeleri çiğnemiş olursunuz. Başlangıç hükümlerinin dördüncü fıkrasında "Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu..." öngörülüyor. Bu teklif kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırıyor, bir tek kişinin yasama, yürütme ve yargıyı elinde toplamasına yol açıyor, hiçbir demokratik ülkede olmayan hükümler içeriyor. Burhan Kuzu'nun kastettiği, demokratik başkanlık sistemlerinde olan özelliklerdir, bu teklifle de hiçbir alakası yoktur. Bu açıdan da teklif, Anayasa'nın başlangıç hükümlerine aykırıdır, Anayasa'nın ilk 3 maddesindeki devletin niteliklerine nasıl ulaşılacağını belirleyen ve ödevleyen başlangıç hükümlerine aykırıdır, dolaylı olarak da kendi içinde ilk 3 maddeye aykırılık ortaya çıkarıyor. 2'nci maddede de "başlangıçta belirtilen ilkelere dayanan" ibaresi başlangıçtaki hükümlerin de temel şartlardan biri olduğu konusunda tereddüde yer olmayacak şekilde açıklanmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bunun yanında, dolaylı olarak Anayasa'nın ilk 3 maddesine ve başlangıç hükümlerine karşı olan bir teklif olduğu kadar aynı zamanda direkt olarak 6'ncı, 7'nci, 8'inci ve 9'uncu maddelere de aykırı bir teklifle karşı karşıyayız. Bunlar, egemenliğin millete ait olduğuna dair 6'ncı maddeye; yasama yetkisini düzenleyen, bu yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde olduğu ve hiçbir şekilde bu yetkinin devredilmeyeceğini öngören 7'nci maddeye, yürütme yetkisinin Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kuruluna ait olduğuna dair 8'inci maddeye... Buradaki "Bakanlar Kurulu" ifadesi hâlâ vardır ve değiştirilmemiştir, bu itibarla da teklif Anayasa'ya aykırıdır. "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır." ibaresine ilişkin 9'uncu maddeye de bu teklif aykırıdır, zira HSYK'yı düzenleyen maddedeki değişiklikle; tamamen, HSYK'nın oluşumuna bir kişinin hâkimiyetini öngören bir teklifle karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım, bugün Nazım Hikmet'in, büyük vatan şairi Nazım Hikmet'in doğum günü, 115'inci yaşında Nazım Hikmet. Ben sözlerimi Nazım Hikmet'in sözleriyle bitiriyorum, diyorum ki: "Yok edelim insanın insana kulluğunu." Kula kulluk öngören bu teklifi hep beraber çöpe atalım ve demokrasiye ihaneti öngören bu teklifi hep beraber ortadan kaldıralım diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üstündağ.