| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 58 |
| Tarih: | 14.01.2017 |
CHP GRUBU ADINA BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, sevgili kardeşim, değerli hemşehrim Saffet'in eşinin iyilik haberlerini beklediğimizi ve dualarımızın onunla olduğunu paylaşarak sözlerimi başlatmak istiyorum.
Tabii, dilerdim ki bugün burada, gruplar adına ilk ve son söz sahibi ben olmayayım. Dilerdim ki bütçe hakkı gibi parlamentoların temel kanunu olan, parlamentoların namusu olan bir kanunu, hep beraber, üzerinde yapılan değişiklikte beraberce konuşalım ama bugün olmuyorsa şart değildi, bugün olmuyorsa iki gün sonra olabilirdi ama keşke hep beraber düşünceleri paylaşma imkânına sahip olabilseydik.
Değerli arkadaşlar, görüştüğümüz Anayasa değişikliğinin bütçe hakkıyla ilgili olan maddesi, bir sonraki maddede torba hâlinde yürürlükten kaldıracağınız maddelerin içerisinden kurgulamaya çalıştığınız yeni yönetim modelinin bütçe kısmını tanımlıyor. "Bütçe hakkı nedir?" diye baktığınızda, tarihsel bir gelişimi var. Bütçe hakları, devletin geleceğini ve o gelecek belli bir süredeki gelir-giderlerinin oluşmasını ve oluşan bu bütçeden de yasama organının, halk adına; tekrarlıyorum, halk adına, yasama organının, kamu gelirlerini toplayıp yine halk adına bu gelirleri harcamasıdır. Bütçe hakkı, ta Magna Carta'dan beri var olan yani ilk 1215 yılında ortaya çıkan, daha sonra Haklar Dilekçesi, Haklar Yasası, Amerika'nın bağımsızlığı (1783) ve Fransız İhtilali'yle beraber baktığınızda, bütçe hakkının halkın temsilcileri tarafından kullanımının vurgulandığı bir yasal düzenlemedir.
Osmanlı'da da bu çok erken zaman içerisinde kendini göstermeye başlamıştır. Baktığımız zaman, Osmanlı'nın Meclis-i Vala-yı Ahkâm-ı Adliye adlı oluşturulan meclisi yani Tanzimat'tan sonra padişahın bütçesel yükümlülüklerle ilgili karar almadaki yetkilerini kısıtlamıştır ve Birinci Meşrutiyet'in ilanıyla beraber, 1876'da Kanun-i Esasi'yle bütçe hakkı, ilk kez, halk temsilcilerinin de katıldığı meclis olan Meclis-i Umumiyle halkın temsiline verilmiştir. Şimdi, daha sonraki süreçte, cumhuriyetin ilanıyla beraber 1924 Anayasası, daha sonraki anayasalarda bütçe hakkı ve kullanımı tarihsel olarak geliştirilmiş ve içindeki tanımlar daha netleştirilmiştir.
Peki, biz bugün ne yapıyoruz? 162, 163, 164 ve başta tabii 161'i birlikte ortadan kaldırıp bir yeni 161'i yaratmış oluyoruz. Peki, bu görüştüğümüz 15'inci madde içerisindeki tanımlanan bütçe hakkı içinde geçmişle karşılaştırdığımızda önemli değişikliklerin yapıldığının farkında mısınız? Yani ben yapılan bu Anayasa değişikliğinin geneliyle ilgili farkındalığınızdan çok şüpheliyim. Bu ülkede cumhuriyet, hukuk devleti, demokrasi ve demokratik haklarla ilgili bir irade devri söz konusuyken boş kâğıda imzayla bu irade cirantasını da sizler yaptınız.
Şimdi, bizim bir sözümüz vardır Anadolu'da, halkım çok güzel söyler; sel değirmeni götürmüş, ben ise sizinle, onun şakşağını arayan bir söylem içerisinde bazı gerçekleri paylaşmaya çalışıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Tabii, şu da var: Ben bunu konuşma ihtiyacını neden duyuyorum? Çünkü söylemesem içimde ağır yük, söylesem kim anlayacak.
Değerli arkadaşlar, bu madde içerisinde, yapılan değişiklik teklifiyle beraber, tanımlanan bir Cumhurbaşkanının kanun teklifi verme yetkisi var. Yahu, 88'inci maddede "Kanun teklifini milletvekili verir." diyoruz, geliyoruz Cumhurbaşkanının görevlerini tanımlıyoruz, arkasından "Kanun teklifini Cumhurbaşkanı verir." diyoruz; bu ne birbiriyle uyumdur, bu ne birbiriyle alakadır?
Arkasından, bu teklifin görüşmeleriyle ilgili olan süreçte, bundan önce Anayasa Mahkemesine verip de Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarına dayanak teşkil eden konularda madde içeriğinden çıkardığımız bir konu var, bilmem farkında mısınız? Orada da diyor ki: "Bakanlar Kurulu tarafından kanun hükmünde kararnameyle bütçede değişiklik yapma yetkisi olmaz." Tamam, Bakanlar Kurulunu kaldırdık ama bütçede değişiklik yapma yetkisini de kaldırıyoruz. O zaman ne? Bütçenin büyüklüğünü değiştiremeyiz madde içinde ama içerisindeki oradan oraya aktarma konusunda kanun hükmünde kararnameyle her şey yapılabilir.
Peki, Plan ve Bütçe Komisyonu Anayasa'yla kurulmuş olan bir komisyondur. Plan ve Bütçe Komisyonu, ortadan kaldıran bu değişiklikten sonra nasıl kurulacak; İç Tüzük'le mi kurulacak, yoksa kararnameyle mi kurulacak? Onu da geçtik, bütçe onaylanmazsa, bütçe geçmezse ne olacak? Denmiş ki: "Geçici bütçe, olmadı, bir önceki bütçe yeniden değerleme oranında artırılır, uygulanır." Değerli arkadaşlar, bu, bütçe kanunu basit bir kanun değildir. Bütçe onaylanmazsa, o kurulan hükûmet güvenoyu almamış demektir. Ve bunun neticesinde olacak nihai karar nedir, belli değildir.
Diğer taraftan, bizim bütçelerimizin içerisinde millî bütçe tahmini programı vardır, o da kaldırılmış. O da bir geleneksel bütçe tanımının içerisindeki çağdaş gelişmelere uygun, bilime dayalı tahminlerle birleştirilen bir rapordur, bu da kaldırılmış.
Yapılmaya çalışılan, bizim Anayasa'mızın en önemli maddelerinden biri olan, 7'nci maddesinde var olan yasama yetkisinin devridir. Maalesef, yapılmış olan bu değişiklikle en temel kanunlardan biri olan bütçe hakkını ortaya koyan bütçe kanunuyla ilgili de bir yasama yetkisinin devrini açık olarak görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, değerli parlamenterler; bakın, biraz önce söyledim: Hani "Neler anlatılıyor, dünyada ne oluyor ve yaptığımız yasal düzenlemenin dayanaklarıyla karşımıza çıkan sonuçlar nedir?"i sorgulayacak belli çalışmalar var, bilimsel çalışmalar var. Ben size onların örneğini vereceğim. Bakın, dünyada, Birleşmiş Milletler çatısı altındaki ülkelerle ilgili çeşitli parametrelerde endeks çalışmaları yapılmış. Ha, bunu biz söyleyip de yapmıyorlar; bunu yandaş, yakın olanlar yapmıyor, bunu uluslararası geçerliliği, kredibilitesi olan kuruluşlar yapıyor. Hepsini toparlıyorlar ve karşımıza bir sonuç çıkıyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, sizinle onları paylaşacağım yani size bir şeyler anlatmaya çalışacağım. Hani diyorum ya, anlatmasam bana dert ama anlatsam da siz dinlemiyorsunuz, belki burada dinlersiniz.
Bakın, Siyasi Hak ve Özgürlükler Endeksi var, 200 ülke içinde yapılmış. En yüksek derecede 20 ülkenin 18'i parlamenter. Demokrasi sıralaması var. Yine, 113 ülkenin içinde ilk 20 ülkenin 17'si parlamenter sistemle yönetiliyor. Diğer taraftan, İyi Ülke Endeksi var. Orada da 20 ülkenin 18'i parlamenter rejimli. Yoksulluk ve Yolsuzluk Algı Endekslerine bakılmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Başkanım, çok önemli, toparlayacağım, bir dakika...
BAŞKAN - Tamam, bir dakika veriyorum.
Tamamlayın lütfen.
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Yolsuzluk Algı Endeksi'nde, yine, baktığımızda, en üst seviyede olan yani en temiz olan 20 ülkenin 18'i parlamenter rejimle idare ediliyor. Ekonomik Özgürlük Endeksi, İnsani Gelişme Endeksi, Basın Özgürlüğü Endeksi, buradaki sağlık çalışanlarının sayısı, Küresel Barış Endeksi; bunları tek tek okumuyorum çünkü 20'nin içinde ya 17 ya da 18'i parlamenter rejimle idare ediliyor. Hukukun Üstünlüğü Endeksi... Ve bu arada, Türkiye'nin rakamlarını da söylemiyorum, vakit olduğunda onları da beraberce tartışacağız. Yürütmenin Sınırlanması Endeksi... Bu çok önemli. Bu neden önemli biliyor musunuz? O çift başlılıktan tek başlılığa geçme dayanaklarınız var ya, hepsini çürüten endeks bu endeks. Orada da, yine, 14-15'inin parlamenter rejim olduğunu görüyoruz. Ve yine, Kırılgan Ülkeler Endeksi... Ekonomik, sosyal, kültürel pek çok başlığı içine alıp not veren bir endeks. Bakın, bunları -yine söylüyorum- ben yapmıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Bunları yandaş bilinen kimse yapmıyor; bunları uluslararası kuruluşlar yapıyor ve şunu görüyoruz: Bizim gibi parlamenter rejimle idare edilen hiçbir ülke yönetim modelini değiştirmeye çalışmıyor. O zaman bunun içinde istikrarsızlık, bunun içinde çift başlılık yok.
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Bunun içinde laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'yle hesaplaşma ve rövanş alma ihtiyacı ve isteği var. O yüzden, dayanakları olmadan, çift başlılıkta çözüm dediğiniz Cumhurbaşkanının seçimle çıkması değil -ona bağlı oluşan çift başlılık değil, kusura bakmayın- yürütmeye hâkim olma noktasındaki eksik kalışın getirdiği bir hırsla gelen bir değişim ihtiyacı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; o yüzden diyorum ki bu yaptığımız anayasal değişiklikleri ve bunlar içerisinde ortaya çıkan sonuçları yarınlarımız, çocuklarımız ve geleceğimiz için yaptığımızı unutmayalım. Emin olun ki bugün, siz adaletten hızlı koşabilirsiniz ama zamandan asla hızlı koşamazsanız. Zaman, sizi haksız çıkaracak ve yapılan bu yanlıştan dönülmezse size verdiği her şeyi bir gün geri alacak.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)