GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:58
Tarih:14.01.2017

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL AYDIN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa değişiklik teklifimizin 12'nci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Teklifin 12'nci maddesinde yapılan düzenleme ile Anayasa'mızın 119, 120, 121 ve 122'nci maddeleri üzerinde değişiklik yapılmaktadır. Değişiklik ile mevcut Anayasa'mızın 119'uncu maddesi "Olağanüstü hal yönetimi" başlığını almaktadır. Teklifin 12'nci maddesiyle yapılan değişiklikle mevcut Anayasa'mızın 119, 120, 121 ve 122'nci maddelerinde yer verilen olağanüstü hâl ve sıkıyönetim düzenlemeleri tek madde altında toplanmıştır. Sıkıyönetim düzenlemesi Anayasa'mızdan tamamen çıkarılmıştır. Gerek olağanüstü hâl kararı gerekse olağanüstü hâlin sürmesi Meclisin takdirine bırakılmıştır.

Ayrıca, olağanüstü hâl kararının aynı gün yayımlanma ve yine aynı gün Meclisin onayına sunulma zorunluluğunu getirmiştir. Savaş ve mücbir sebeplerle Meclisin toplanamaması hariç olmak üzere, olağanüstü hâl sırasında çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri üç ay içerisinde Mecliste görüşülür ve karara bağlanır. Aksi hâlde, olağanüstü hâllerde çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri kendiliğinden yürürlükten kalkar.

Sayın milletvekilleri, Anayasa'da yapılan değişiklik ile Meclisin yetkilerinin daraltıldığı söylenmektedir. Özellikle, muhalefet partilerinin sözcüleri tarafından, Meclisin işlevsiz kalacağı ifade edilmektedir. Mevcut sistemde meclisimizin iki ana görevi vardır; birincisi yasama görevi, ikincisi yürütmenin denetlenmesi görevidir. Cumhuriyet tarihi boyunca Mecliste yasalaşan kanunlara baktığımızda bunların yüzde 95'inin hükûmet tasarısı olarak geldiği ve yasalaştığı görülmektedir yani yürütme hazırlamış ve Mecliste görüşülerek yasalaşmıştır. Kanun tekliflerinin de neredeyse tamamı yine yürütme tarafından hazırlanarak, milletvekillerine verilerek imzalanan teklifler olmuştur. Mevcut sistemde aslında Meclisin ana görevi olan yasama yetkisi yürütme tarafından kullanılmaktadır. Böyle bir durumda Meclisin yasama görevinden söz etmek ne kadar doğru olur?

Değerli milletvekilleri, getirilen teklifle Meclisin denetim yetkileri aynen devam etmektedir, sadece sözlü soru ve gensoru kaldırılmaktadır. Bu iki denetim yöntemi de sistemin gereği olarak kaldırılmıştır çünkü bakanlara Meclis dışından atanacağı ve artık Meclise gelmeyecekleri için soru sorma imkânı kalmamıştır. Yine, yeni sistemin gereği olarak, cumhurbaşkanı halkın yüzde 50'sinden fazlasından aldığı oyla yürütme yetkisini direkt halktan aldığı için Meclisten güvenoyu alamayacaktır ve bu nedenle Meclisin hükûmete güvensizlik oyu vermesi de düşünülemez. "Gensoru sistemi kaldırılıyor." diyenler mevcut sistemi anlayamadıklarından böyle bir eleştiride bulunmaktadırlar.

Değerli milletvekilleri, 29 Ekim 1923'te milletimiz cumhuriyeti kurmuş, bu cumhuriyetin de egemenliğini millete vermiştir. 1921 Anayasası'nın 1'inci maddesi "Hakimiyet bilâ kaydü şart milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir." der. Hâkimiyetin kaynağının millette olduğunu ve milletin kendi geleceğini bizzat kendinin belirleyeceğini söylemektedir. Ancak, 1961 Anayasası'nın egemenliği belirleyen 4'üncü maddesi "Egemenlik kayıtsız şartsız Türk milletinindir." dedikten sonra "Millet, egemenliğini, Anayasa'nın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanır." demektedir.

1921 Anayasası'nın kayıtsız şartsız millete verdiği egemenliği 1961 Anayasası Anayasa'daki organlara vermiş ve egemenliğe ortak ihdas etmiştir. Bütün problem bu tarihten sonra başlamıştır. Vesayet odakları bu tarihten sonra egemenliğe ortak olmuşlardır, darbelerle ülkemizin demokratikleşme sistemine müdahale edilmiştir. 1961 ve 1982 Anayasalarıyla sisteme müdahale kalıcı hâle gelmiştir. Halkın iradesinin üstünde vesayet yapıları oluşturulmuştur. Çözüm odaklı olmayan, istendiği zaman kaos çıkarmaya elverişli bir sistem geliştirilmiştir.

Biz bunun örneklerini çokça yaşadık. Çok değil, sadece on yıl önce 2007 yılında bu vesayet sisteminin bir dayatması gerçekleşmiştir. Vesayet odakları tarafından 367 garabeti ortaya atılmış, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Cumhurbaşkanını seçmesi imkânsız hâle getirilmiş ve 1980 öncesi bu ülkeye yaşatılan günler tekrar canlandırılmaya çalışılmıştır. Yaratılmak istenen kaos, yine halkımızın gösterdiği irade sayesinde çözülmüştür. Vesayet odaklarının o günkü zorlaması, aslında bugün bu teklifi görüşmemize neden olmuştur. Bu milletin başına örmek istedikleri çorap dönüp kendi başlarına geçmiştir.

1982 Anayasası'yla Cumhurbaşkanına birçok yetki verilerek yürütme âdeta iki başlı hâle getirilmiştir. Her türlü yetkiyle donatılan ve Anayasa gereği sorumsuz bir Cumhurbaşkanlığı pratiğiyle karşı karşıya kalınmıştır.

Değerli milletvekilleri, sistemimizin esası Cumhurbaşkanlığı sistemidir. Gerek Mustafa Kemal Atatürk gerekse İsmet İnönü dönemlerinde güçlü Cumhurbaşkanı, yürütmenin başı olarak temerküz etmiştir. Ancak, 1961 Anayasası'yla vesayet sistemi kurulmuş, sistemin kendisini doğal şartlarda yenilemesine müsaade edilmemiştir. 1982'de yetkili ancak sorumsuz bir cumhurbaşkanı ihdas edilince sistem işlemez hâle gelmiştir. Siyasi tarihimiz onlarca hükûmet kriziyle doludur. Bu krizlerin tamamı, darbe anayasalarının öngördüğü vesayet yapılarından kaynaklanmaktadır. Ayrıca, sistemin getirdiği ikili yapı da sürekli kriz üretmiştir. Siyasi tarihimiz, cumhurbaşkanı ve hükûmetler arasında yaşanan kriz örnekleriyle doludur. Getirilen bu değişiklikle yürütmedeki iki başlılık ortadan kaldırılmaktadır. Halkın oylarıyla seçilen cumhurbaşkanı, seçildiği dönemin sevap ve günahlarını tamamen üstlenmektedir.

Yine, yeni sistemde cumhurbaşkanı iki turda yüzde 50'den fazla oyla seçileceğinden siyasi tarihimizde onlarca örneğini gördüğümüz, hükûmet kuramama veya koalisyonlar dönemi tamamen kapanmıştır.

Sayın milletvekilleri, muhalefet partisi sözcüleri sık sık fiilî durumdan söz etmektedirler. Mevcut fiilî durum, geniş yetkilere sahip Cumhurbaşkanının bu yetkilerini kullanmasıdır. Daha önceki cumhurbaşkanlarının bu yetkileri kullanmamaları onların kendi tercihleridir. Halkın oylarıyla seçilen Cumhurbaşkanımız Anayasa'dan kaynaklanan bu yetkileri kullanarak milletimize hizmet etmektedir.

Sayın milletvekilleri, bazı milletvekillerinin konuşmalarında, yüce Meclisin Anayasa değişikliği yapamayacağı şeklinde talihsiz beyanları olmuştur. Anayasalar kutsal metinler değillerdir, toplumun ihtiyaçlarına göre kendilerini yenileyebilmelidirler. Aksi hâlde, toplumun gerisinde kalarak toplumun ihtiyaçlarına cevap veremez noktaya gelirler. Tali kurucu Meclis, asli kurucu Meclis ayrımını da kabul etmek mümkün değildir. Ben de 1982 Anayasası'nın ilk 4 maddesinin mutlaka Anayasa'mızda olmasının taraftarıyım ancak bir hukukçu olarak Anayasa'nın değiştirilemez maddesini kabul etmek mümkün değildir. Gerekli nisapla Anayasa'nın tüm maddeleri değiştirilebilir, hatta Meclis yeni bir anayasa yapabilir; aksini düşünmek aziz milletimizin vekâletini küçümsemek anlamına gelir.

ERHAN USTA (Samsun) - 2012'ye dönmeyin, 2012'ye.

İSMAİL AYDIN (Devamla) - Millî egemenliği küçümsemek yüce Meclis çatısı altında hiçbir milletvekilinin arzu edeceği bir durum değildir; tersi bir durum silahı, darbeyi, vesayetçiyi kutsamak anlamına gelir. Bir düşünün, yüzde 95'in üzerinde temsil kabiliyetine sahip Meclis anayasa yapamayacak ama 15 Temmuzdaki darbeciler eğer başarılı olsalardı bu ülkeye yeni bir anayasa yapacaklardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan...

İSMAİL AYDIN (Devamla) - Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.

Bu nedenle yeni getirdiğimiz teklifin hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)