GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:58
Tarih:14.01.2017

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün millî bir konuda konuşma yapmak üzere huzurunuzda bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biliyorsunuz, Kıbrıs görüşmeleri Cenevre'de, şu anda bir kesinti var; 18'inde, tekrar garanti ve ittifak anlaşmalarına ilişkin müzakerelerin teknik seviyede götürülmesi ve ilerleme olursa tekrar rayına dönülmesi ve müzakerelerin devam etmesi öngörülüyor.

Değerli kardeşlerim, tam kırk iki yıldır biz Kıbrıs konusuyla uğraşıyoruz, kırk iki yıldır. Kırk iki yılda -Allah bilir- 42 bin tane görüşme oldu Kıbrıs konusuyla ilgili, Cenevre'de oldu, New York'ta oldu, Kıbrıs konusunun görüşülmediği platform kalmadı ve Kıbrıs konusuna ilişkin görüşülmemiş prensip, tez de kalmadı. Kırk iki yıl geçti, kırk iki yılda elimizde kalan tek somut şey oldu, o da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti oldu, onun dışındaki bütün getirilen çözüm önerileri akamete uğradı.

Biliyorsunuz, 2004 yılında, çözüme en yakın olduğumuz dönem diye takdim edildi ve Annan Planı o zaman gündeme geldi ve Annan Planı'nı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yüzde 65'le kabul ederken Rum tarafı yüzde 79'la reddetti. Aslında, Annan Planı... Annan'ın ismini şu anda Kıbrıs Türklerinden ve bizden başka ve Rumlardan başka hatırlayan yok -Genel Sekreter- ancak planın adı kaldı.

Şimdi, plan esasen çok avantajlıydı Rum tarafı için, müthiş avantajları vardı ama ona rağmen reddettiler. Neden? Çünkü, Rum tarafı hiçbir zaman Türk tarafını eşit ortak olarak görmüyor, siyasi eşitliğine inanmıyor, hiçbir zaman Türk tarafıyla ortak bir devlet kurma idealini uygun bulmuyor. Yani, burada işin köküne indiğiniz zaman, Rumlar Türkleri bir azınlık olarak görüyorlar, azınlık olarak gördükleri için de değer vermiyorlar. Annan Planı geldiğinde göstermelik çıkışları oldu ama en sonunda reddettikleri zaman üzülmediler; Kıbrıs'takiler, Rum tarafındakiler sevindiler, çok büyük bir sevinçle bunu reddettiler çünkü orada bir "siyasi eşitlik" kelimesine takmışlardı.

Değerli kardeşlerim, tanıma konusu... Biz KKTC'yi tanıdık ama tanımanın gereğini hiçbir zaman yapmadık. Biz esasen kendimizi kandırdık. Hem devleti tanıyorsunuz hem de o devlete ilişkin kapsamlı çözüm müzakereleri yürütüyorsunuz. Yani, bu diplomatik olarak hiç uygun bir yöntem değil ve insanlar da bunu öyle anladılar. İnsanlar niye tanısın sizi, niye tanısın ülkeler? Çünkü siz, her iki yılda bir, her üç yılda bir tekrar masaya dönüyorsunuz, kapsamlı çözüm müzakereleri yapıyorsunuz. Dolayısıyla, bu tanıma konusunun hiçbir ciddiyeti olmadı ve KKTC'yi Türkiye dışında tanıyan olmadı çünkü tanıma konusunu gündeme getirmedik doğru dürüst.

Şimdi, bakıyorsunuz Cenevre'deki görüşmelere, burada bir karartma var. Millî bir konu, esasen, gönül isterdi ki Sayın Hükûmet gelsin burada ne olup bittiğini açıklasın; Cenevre görüşmelerini biz Rum kesiminin yayınlamış olduğu gazetelerden öğrenmeyelim, sizden öğrenelim, ne olup bittiğini öğrenelim. "Efendim, buradan bir şey çıkmaz. Dolayısıyla, biz görüşüyoruz. Nasıl olsa bir şey çıkmaz, merak etmeyin." Siz kimi kandırıyorsunuz? Böyle bir diplomatik usul olabilir mi? Siz, daha iki gün önce KKTC'nin teslim edeceği, çözüm durumunda teslim edeceği toprağa ilişkin haritayı Birleşmiş Milletlere teslim etmediniz mi? Yani, bir çözüm olması hâlinde vereceğiniz toprağa ilişkin haritayı, bizim bu kürsüden "Sakın bunu vermeyin, sakın diğer konularda ilerleme sağlamadan toprak konusuna ilişkin haritayı teslim etmeyin." dememize rağmen, teslim ettiniz. Kasaya teslim edilmiş. Ya, hiç kasaya teslim edilir mi hiçbir şey Kıbrıs konusunda? Harita benim elimde, burada, harita burada. Neyi teslim ediyorsunuz siz? Karşınızdaki Rum, arkasında Avrupa Birliği var, dünya var; sizin elinizde de bir tek KKTC var. Bizim bu hataya düşmememiz gerekiyordu. Şu anda bu işin içinden nasıl kurtulacağız, onu göreceğiz.

HAMZA DAĞ (İzmir) - KKTC'nin arkasında Türkiye var, yeter tek başına Avrupa Birliğine.

ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) - Türkiye sağlam durursa evet, Türkiye var ama sağlam durursa. Yoksa, orada taviz üzerine taviz verirse hiçbir şey olmaz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hep beraber sağlam duracağız, hep beraber.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz?

ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) - Değerli kardeşlerim, şunu söyleyeyim, neler veriliyor, sağlam mı duruluyor, durulmuyor mu: Bir kere, biz çözüm durumunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırıyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti şu anda Ada topraklarının yüzde 37'sini elinde tutuyor. Çözüm olması hâlinde, sizin verdiğiniz haritaya göre söylüyorum, yüzde 29,2; Rum'un verdiği yüzde 28,2. Eğer bunun ortasını alırsanız, KKTC'nin şu andaki topraklarının yüzde 25'ini veriyorsunuz, taviz veriyorsunuz, KKTC'nin topraklarının yüzde 25'ini Rum tarafına veriyorsunuz.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (Trabzon) - Ne vermesinden bahsediyorsun?

ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) - Onu gidip başkasına söyleyeceksiniz verip vermediğinizi.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (Trabzon) - Biz aldık orayı kardeşim.

ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) - Vermeyeceksiniz o zaman. Aldığınız şeye sahip çıkacaksınız.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (Trabzon) - Erbakan Hoca'ya rahmet oku sen, Erbakan Hoca'ya.

ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) - Siz sahip çıkarsanız verilmeyecek.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (Trabzon) - Biz sahip çıkacağız sonuna kadar.

ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) - Sayın Başkan, sözümü kesmesinler yoksa ben de kesmesini çok iyi bilirim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, ikili diyaloğa girmeyin.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (Trabzon) - CHP'ye rağmen biz aldık orayı, hiç merak etmeyin.

BAŞKAN - Sayın Çamlı, lütfen...

ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) - Şunu söyleyeyim: KKTC fiilen ortadan kaldırılıyor, şu andaki topraklarının dörtte 1'i elinden çıkıyor. Verdiği topraklara 100 bine yakın Rum yerleştiriliyor. Vermemiş olduğu topraklara ise, elinde kalan topraklara ise 50-60 bin Rum'un gelmesi söz konusu. Aşağıda dört dörtlük homojen bir Rum devleti çıkıyor, kurucu devlet; yukarıda ise sulandırılmış, iki kesimi sulandırılmış, iki toplumu sulandırılmış bir Kıbrıs Türk kurucu devleti çıkıyor.

Garantiler konusu da keza sulandırılıyor. Yapılan açıklamaya bakınız, yeni düzenlemeden bahsediliyor. Garantiler konusu da yeniden yapılandırılacak. Efendim, diyorlar ki 4 özgürlük olsun, Türkler çözüm durumunda Ada'ya gidip gelebilsinler, o 4 özgürlükten yararlansınlar. Ya, iyi de siz her şeyi verdikten sonra 4 özgürlük mü yani Kıbrıs'ın bütün önemi?

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Hâlâ vermekten bahsediyor.

ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) - Bunun ne alakası var: Kıbrıs demek, Akdeniz'in en stratejik noktası demek. Kıbrıs demek, gaz demek, petrol demek. Kıbrıs demek, Orta Doğu demek. Kıbrıs demek, Avrupa Birliğine giden yol demek. Kuzey Afrika demek Kıbrıs. Kıbrıs'ın bütün önemi 4 tane özgürlükten buradan gidecek Türkleri yararlandırmak mı olmalı?

Bir başka konu, maalesef, ucu açık bir süreç devam ediyor, ucu açık. Soruyorsunuz, ben mesela sormuştum, şu anda hâlâ yaşayan eski bir Cumhurbaşkanımıza sormuştum: Şimdi Annan Planı'na "Hayır." dediler, şu anda da çözüm için uğraşıyorsunuz, şu anda da "Hayır." deseler ne yapacaksınız? Bir B planınız var mı? Bu ucu açık giden süreç Kıbrıs Türklerini marjinalleştiriyor, yok ediyor o Ada'da, hiçbir şey yapılmıyor dedim. Bana söylediği şu: "Bu çözüm de bittiği anda, ertesi gün yine yeni bir çözüm süreci başlar." Böyle bir mantık olabilir mi? Böyle, ucu açık bir mantık olabilir mi? Bir adadaki halkın kaderi ucu açık sürece teslim edilebilir mi? Bir başkası diyor ki: "Biz yorulduk, olsun, çözüm olsun; ne olursa olsun. Artık Türkiye'den de sıkıldık, sizden de sıkıldık, çözüm olsun, yorulduk." diyor. Ya, sen yoruldun diye, böyle ulvi bir davada, böyle kutlu bir davada böyle bir şeyden vazgeçilebilir mi? Sen yorulduysan çekileceksin, davanın kutsiyetine gölge düşürmeyeceksin, sen çekileceksin. Çünkü, böyle davalarda yorulma olmaz. Bu davalarda durma olmaz. Ayrıca, yorulduysan bir tavsiyem var: Dipkarpaz'ın Toroslar'a bakan sahiline ineceksin gün ışığında ve oradan Anadolu'ya bakacaksın; oradan, milyonlarca Mehmetçik'in KKTC'nin Kıbrıs Türklerine ait olduğunu gösteren -timsah- tabloyu göreceksin ve o zaman sen yorgunluğunu atacaksın, o zaman kendine geleceksin. Yorulmak ne demek? KKTC'yi hiçbir zaman teslim etmemek gerekiyor.

Bakınız, bir başka konu söyleyeceğim. Taviz... "İlla bir şey vermek zorundayız..." Niye veriyorsunuz? Niye veriyorsunuz taviz? Biz taviz niye vermek zorundayız..." Bu mantık nedir? Niye biz illa bir şey vermek zorundayız? Toprakta vermek zorundayız, mülkiyette vermek zorundayız, garantilerde vermek zorundayız, siyasi eşitlikte vermek zorundayız, her konuda vermek zorundayız. Niye?

HAMZA DAĞ (İzmir) - Müzakereyle...

ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) - Müzakere böyle olmaz, müzakere böyle olmaz. Müzakereyi Rum yaptı 2004 yılında ve masadan çekildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) - Özür diliyorum, bir dakika...

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Yılmaz, bir dakika açıyorum.

Buyurun.

ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) - Şimdi, siz bunun yolunu açıyorsunuz. Bir şey söyleyeceğim: Bu konuyu sürekli gündemde tutarak Kıbrıs'ın yeni nesiller tarafından da sorunlu bir konu olduğu imasını yaratıyorsunuz. Ruslar Ukrayna'yı daha üç beş yıl önce aldılar, Ukrayna'nın doğusunu. Ruslar Kırım'ı ilhak ettiler, Ruslar Abhazya'yı, Osetya'yı aldılar. Siz hiç görüyor musunuz Ruslar ile Ukraynalılar arasında bir konferansın olduğunu, görüyor musunuz? Küçük devletler masaya oturtulur, büyük devletler masaya oturmaz. Bu konu sizi üzer, bu konu Türk toplumunu üzer, bu konu KKTC'yi üzer, herkesi üzer. Lütfen, bu konuda sağlam duralım, bu konunun ucu açık olmasın, ne yapılacaksa yapılsın, bir B planı derhâl devreye sokulsun ve onun üzerinde çalışılsın.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)