GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:57
Tarih:13.01.2017

CHP GRUBU ADINA TUFAN KÖSE (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Madde üzerinde konuşmama geçmeden evvel yaklaşık beş gündür Anayasa oylamasının gizliliği konusunda burada dakikalarca tartışma yaptık, hatta kavgalar çıktı ama çok basit bir anlamı olan gizlilik konusunda bir türlü sonuca varamadık, anlaşamadık. Bu da bizim ayıbımız olsun.

Şimdi, gizlilik, hem oy kullanırken kimsenin kimseye görünmemesi hem de kullanılan oyu kimsenin görmemesidir. Bunu ben söylemiyorum, bunu anayasa terimleri sözlüğü söylüyor. Peki, Anayasa değişikliği gibi böyle önemli bir konuda niye gizlilik öngörülmüş? Bunun da sebebi birkaç tane ama en önemli sebebi, parti disiplininden uzak, kendi düşüncesine ve hür vicdanına göre, herhangi bir baskı altında kalmaksızın oy kullanabilmesi için.

Değerli arkadaşlarım, milletvekili bu hakkından vazgeçebilir mi? Bu bir kamusal hak mıdır, ödev midir yoksa yükümlülük müdür; yükümlülük müdür yoksa bir imtiyaz mıdır? Şimdi, burada aranılan bir kamu yararı ilkesi var, kamu yararı ilkesi olduğunda milletvekilinin bunu bir hak olarak görerek bu haktan vazgeçebilmesi de mümkün değildir.

Şimdi, ben burada izliyorum beş gündür, kimisi gerçekten sanki kasıtlı yapıyor gibi geliyor, ben espriyle karışık "Kabinlere girelim arkadaşlar." diyorum, hatta "İsterseniz girer gibi yapın." filan diyorum, getiriyor benim gözümün önünde açıyor. 2 anayasa profesörü var burada, Meclisimizde benim bildiğim, Adalet ve Kalkınma Partisinden. Birisi, "Kardeşim, dünyanın hiçbir yerinde gizli oylama yok ki. Ben gizli kullanıyorum, bak, sen beni görüyor musun?" diyor, geçiyor gidiyor, diğeri kabine giriyor falan, hatta iddia ediyor "Sadece bizim Anayasa'mızda gizli oylama var." diyor. Şöyle kısa bir araştırma yaptım, kısa bir araştırmanın da sonucunda şu ortaya çıktı: Gizli oylama var arkadaşlar. Mesela Fransa Anayasası'nın 68'inci maddesinde, Meclisin Cumhurbaşkanını görevden alması yolunda gizli oylama yapılıyor ama dünyanın hiçbir ülkesinde bu gizlilikle ilgili bir anayasa mahkemesi kararı ya da federal mahkeme kararı yok. Niye yok biliyor musunuz? Çünkü oraların tamamında bu gizliliğin ne olduğunu herkes aynı şekilde anlıyor yani bizim gibi farklı farklı anlamıyor; o anlamda yok. Bu ayıp da Türkiye Büyük Millet Meclisine yeter diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, anayasalar toplumsal mutabakat belgeleridir, bu metnin üzerinde bu toplumsal mutabakat ne kadar büyük olursa o anayasa metninin kalıcılığı da o kadar uzun olur, meşruiyeti de o kadar yüksek olur. Bu nedenle böyle bir anayasanın, böyle bir metnin en yüksek mutabakatla çıkarılması gerekir. Yani bir partinin mutfağında hazırlanan bir belgeden ne bu mutabakatı beklemek mümkündür ne de bu meşruiyeti beklemek mümkündür.

Şimdi, Anayasa oylamaları yapılıyor burada. Çok az oylarla, işte 10 oyla, 8 oyla filan geçiyor maddeler. Bir bakıyorsunuz, bir grup "şak şak şak şak" alkışlıyor. Büyük ihtimal, referandumda da bu anayasa ya çok az bir oyla kabul edilecek ya da çok az bir oyla reddedilecek, büyük ihtimal. Yani bir toplumsal mutabakat, bizim aradığımız anlamda meşruiyeti güçlendirecek bir toplumsal mutabakat sağlanamayacak.

Değerli arkadaşlarım, bir göz ağlarken öbürü gülmez. (CHP sıralarından alkışlar) Bakın, sizler gülüyorsunuz. "Bu anayasa tek adam getirecek." diyoruz. Bu anayasa eğer bu hâliyle, bu değişikliklerle çıkacak olursa 80 milyon hep beraber ağlayacağız. 80 milyonu bu anayasa bir felakete sürükleyecek, bunun bilinmesini istiyorum.

Şimdi, yapılmak istenilen değişikliklerle yasama, yürütmenin emri altına veriliyor. Halk tarafından seçilen ve her zaman temsil gücü Cumhurbaşkanından fazla olan -Cumhurbaşkanı yüzde 40 oyla da seçilebilir, yüzde 35 oyla da seçilebilir katılım durumuna göre- temsil gücü daha geniş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanı tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeksizin feshedilebilecek. Ya, zaten başkanlık sisteminin özünde böyle bir fesih yetkisi yok. Fesih yetkisi parlamenter demokrasiden kalma bir kurum. Böyle bir düzenleme nasıl olabilir, nasıl böyle bir düzenleme yapılabilir? Örneğin, "diktatör" dediğimiz Suriye'deki Esad Anayasası'nda bile, orada da fesih yetkisi var çünkü demokratik bir başkanlık sistemi yok orada da; orada da başkanlık sistemi var ama orada bile Meclisin feshi Cumhurbaşkanının bir gerekçe göstermesine bağlı olarak mümkün olabiliyor. Yani parlamenter demokrasiye ait bir yetki başkanlık sisteminde de veriliyor. Hâlbuki "Güçler ayrılığı geliyor, arkadaşlar tam demokrasiyi yaşayacağız." diye anlatıyorsunuz bunu anlatırken.

Şimdi, örneğin, Cumhurbaşkanının veto ettiği bir yasa, bunun yeniden, tekrardan yasalaşabilmesi için mutlak çoğunluk gerekiyor. Bu da Meclisin çalışmasını engelleyen bir düzenleme. Böyle bir durumda yahut da bir suç işlediği iddiasıyla hakkında soruşturma açılan bir cumhurbaşkanı soruşturma açılmadan, soruşturma açılması için oylama yapılmadan Meclisi rahatlıkla feshedebiliyor. Neresinde bunun başkanlık sistemi, neresinde güçler ayrılığı?

Yani, işin esasında, zaten şu andaki Cumhurbaşkanımız ta Başbakanken güçler ayrılığını yürütmenin ayağa vurulmuş bir pranga olarak görüyordu. Böyle bir zihniyetten, böyle bir anlayıştan demokratik bir anayasa ya da güçler ayrılığı beklemek mümkün müdür?

Şimdi, bir de "giyotin sistemi" diyorsunuz. Kardeşim, neresi bunun giyotin sistemi? Bir tek adamın iradesi, üstelik de temsil gücü Meclisten daha çok olan bir tek adamın iradesi Meclisi feshedebiliyor. Buna karşılık, Meclis de eğer seçimlerin yenilenmesine karar vermek istiyorsa 3/5 oy oranıyla seçimleri yenileyebiliyor yani 360 tane milletvekili. Bunun adına "giyotin sistemi" değil de herhâlde "tek taraflı satır sistemi" demek çok daha doğru olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, her ikisi de meşruiyetini halktan aldığı hâlde niye böyle bir yetki vermek istiyorsunuz Cumhurbaşkanına, nedir bunun sebebi? Vallahi, biz çok düşündük bunun sebebi ne olabilir, bunun sebebi ne olabilir diye. Bunun sebebi, başkanın elinde Meclisi terbiye edecek, hatta Meclisi tehdit edecek; "Eğer benimle uyumlu çalışmazsanız ben sizi feshedeceğim." diyecek yani işin özünde, Meclisi de cumhurbaşkanının, başkanın gözüne bakarak, baktığında ne dediğini anlayacak şekilde dizayn etmekten kaynaklanıyor, bunun başka bir sebebi yok. Yani, burada bir demokrasiden bahsetmek mümkün değil.

Bakın, Amerika'da anayasayı yapanlar, Kuzey Amerika Konfederasyonunda kuvvetlerin güçlü bir şekilde yoğunlaşmasından korku duymaktaymışlar. Ne zaman? 1791 yılında, çok eski bir tarih. Yani, Anayasa'yı yapanlardan Jefferson'un sözleriyle "Öyle bir hükûmet biçimi bulunmalı ki, egemenlik yetkileri devlet organları arasında hiçbiri diğerini etkili bir biçimde engellemeksizin kendi yasal sınırlarını aşamayacağı şekilde dağılsın ve dengelensin." Yani, adamlar bu olayı iki yüz yirmi yıl evvel düşünmüşler. Var mı bu bizde?

Şimdi, Burhan Kuzu Hoca diyor ki: "Kardeşim, Amerika'nın cumhurbaşkanlarının sayısını 4'le çarpın, Amerika'nın tarihini bulun; Amerika'nın tarihini 4'e bölün, cumhurbaşkanı sayısını bulun." diyor. Şimdi, öyle bir düzenleme yapmışsınız ki, Cumhurbaşkanının ikinci döneminin sonunda eğer Mecliste de çoğunluğa gücü yetiyorsa -ki yetecek aynı anda seçim yapıldığı için, bu size özgü de değil; aynı çoğunluk, Cumhurbaşkanlığının çoğunluğu Mecliste de olacak- diyelim ki dört yıl, on bir ay, on beş gün sonra 360 kişiyle Meclisi feshettirecek. E şimdi ne oldu? Nasıl bulacağız biz Türkiye'deki devletin süresini ve Cumhurbaşkanının sayısını? Bulmak mümkün müdür?

Yine bir milletvekili diyor ki: "Kardeşim, öyle 8 kere gidip 9 kere gelen bir Cumhurbaşkanı istemiyoruz. Biz liderimizin süresini belirledik, sınırladık liderimizin süresini." Bakın, şimdi, Cumhurbaşkanı 2002'den beri, 2003'ten beri Başbakanlık yapıyor, 2019'da bir Cumhurbaşkanlığı seçimi daha olduğunu düşünelim, yine seçildiğini düşünelim, 2024'te bir daha seçilsin ve 2024'te seçildiğinde, son dakikalarında, çoğunluğa da dayanarak -çoğunluğu varsayalım, teorik olarak anlatıyorum- seçimlerin yenilenmesi kararı versin. Ne oluyor biliyor musunuz? Tam 2034 yılına kadar Cumhurbaşkanı olarak kalma ihtimali var teorik olarak.

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) - İnşallah.

TUFAN KÖSE (Devamla) - Bakın, "İnşallah." diyor.

Dün burada konuşan diyor ki: "Biz liderimizin süresini sınırladık." Şaş kaza, Allah'tan, sınırlamasanız ne olacaktı? 2034 değil de 2054'e kadar mı Cumhurbaşkanlığı yapacaktı? (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, Allah uzun ömür versin, yapsın da, gözümüz yok ama böyle yetkilerle ben kendim de olmak istemem, babamın da Cumhurbaşkanı olmasını istemem, Sayın Genel Başkanımın da bu yetkilerle Cumhurbaşkanı olmasını istemem. (CHP sıralarından alkışlar) Bu yetkiler bir faniye verilebilecek yetkiler değil değerli arkadaşlarım, gerçekten değil. Bakın, 80 milyon insan ağlayacağız. 80 milyon insanın bekasını, geleceğini -hakikaten yürekten söylüyorum, samimiyetimle söylüyorum- tehlikeye sokuyorsunuz, bunu bilin. Yani, ne mevki ne makam ne milletvekilliği, hiçbir şey bunun gerekçesi olamaz diye düşünüyorum.

Şimdi, son söz olarak, parlamenter demokrasinin yetkileri az olduğu için biz bugün yaşadığımız sorunları yaşamıyoruz değerli arkadaşlarım. Biz, işin esasında, hiçbir muhalefet odağına danışmayan, hatta kendi partisi içerisindeki muhalefet odaklarına bile danışmadan, on dört yıldır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Köse.

TUFAN KÖSE (Devamla) - ...tek başına yetki kullanan bir iktidarın aşırı yetkisinden dolayı bugünkü sıkıntıları yaşıyoruz. Bugün hakikaten, işin doğrusu, bizim Anayasa konuşacak ne zamanımız var ne vaktimiz var. Biz bugün terörü konuşmalıyız, biz bugün ekonomiyi konuşmalıyız, biz bugün dünyada en geri noktalara gitmiş olan eğitimi konuşmalıyız.

Son söz, 80 milyonu ağlatmayalım. Gelin, yol yakınken bu Anayasa teklifini hemen bugünden tezi yok, bu dakikadan tezi yok geri çekelim. Parlamenter demokrasinin işlemeyen yönleri varsa onların da tedavisine bakalım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Köse.