GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:57
Tarih:13.01.2017

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Teklifi'mizin 10'uncu maddesiyle ilgili olarak AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, geçen hafta açılışı yapılan Keçiören metrosu sebebiyle Sayın Ulaştırma Bakanımıza, Sayın Başbakanımıza ve Sayın Cumhurbaşkanımıza, yirmi yıldır Keçiören'de oturan bir vatandaş olarak teşekkürlerimi iletmek istiyorum.

Teklifin görüşmekte olduğumuz 10'uncu maddesiyle 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 106'ncı maddesinde değişikliğe gidilmektedir. Madde Cumhurbaşkanlığı sistemine uygun olarak yeniden düzenlenmiştir. Maddede Cumhurbaşkanlığı yardımcıları, Cumhurbaşkanına vekâlet ve bakanlarla ilgili düzenlemeler vardır. Buna göre, maddede Cumhurbaşkanının birden fazla yardımcı atayabileceği, Cumhurbaşkanlığı makamının boşalması durumunda kırk beş gün içinde yeni seçimin yapılacağı, Cumhurbaşkanına vekâletin nasıl olacağı, Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanların atanma şartları, Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanların TBMM'de ant içmeleri gerektiği, bu göreve atanan TBMM üyelerinin üyeliklerinin sona ereceği düzenlemeleri mevcuttur.

Getirdiğimiz düzenlemeyle yasama ve yürütme organları Cumhurbaşkanlığı sistemine uygun olarak birbirinden ayrıldığından, bu ayrılmanın sonucu olarak 106'ncı madde yeniden düzenlenmiştir. Maddenin son fıkrasında bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısıyla merkez ve taşra teşkilatlarının kurulmasının Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleneceği ifade edilmiştir. Son fıkranın başlangıç ifadesinin ve içeriğinin "bakanlıkların kurulması ve kaldırılması" olması karşısında, maddede yer alan "merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması" ifadesine başka bir anlam yüklemek hukuki bir yorum olmaktan öte kötü niyetli, siyasi bir yorumdur. "Merkez ve taşra teşkilatı" ifadesinin hâlen idari yapı içinde yer alan bakanlıkların bölge müdürlüğüne benzer oluşturulacak bir kısım idari yapıları tanımladığı, ilk okunuşta tartışmaya yer vermeyecek şekilde açıkça anlaşılmaktadır. Kaldı ki Anayasa'da merkezî idare ve taşra teşkilatlarıyla ilgili olarak asıl düzenleme bu maddede değil, Anayasa'nın 126'ncı maddesindedir. Merkezî idarenin ve taşra teşkilatlarının kuruluşunun dayanağı olan Anayasa'nın 126'ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının ilk cümlesinde hiçbir değişiklik yoktur. Merkezî idarenin taşra teşkilat yapısının anayasal dayanağı olan üçüncü fıkrasındaki birinci cümle "Kamu hizmetlerinin görülmesinde verim ve uyum sağlamak amacıyla, birden çok ili içine alan merkezî idare teşkilatı kurulabilir." ifadesi değiştirilmemiştir, aynen korunmuştur. Anayasa'nın 126'ncı maddesindeki bu düzenleme aynen korunduğu hâlde sanki bir değişiklik olmuş gibi yorum yapanlar, Anayasa teklifini okumadan, ağızdan dolma bilgilerle konuşmaktadır veya yukarıda ifade ettiğim üzere açık kötü niyetlidir.

Teklifin görüşmekte olduğumuz 10'uncu maddesiyle getirilen 106'ncı maddesindeki "...cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir." ifadesi 126'ncı maddedeki anayasal yetkinin kim tarafından kullanılacağının belirlenmesinden ibarettir. 126'ncı maddede var olan idari yapının dışında yeni bir idari yapı ve hukuki statü getirilmemektedir. Bu sebeple, bu maddeyi bilerek yanlış yorumlayarak "Federasyon getirilecek." demek, basit tabiriyle hukuki cehalet, siyasi kötü niyettir. Kaldı ki AK PARTİ olarak bizim "Tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet." ilkemiz tartışmasız şekilde ortadadır.

Yine, teklifin hazırlanma aşamasında partimizin birlikte çalıştığı ve Genel Kurul aşamasında da teklife "evet" oyu veren Milliyetçi Hareket Partisinin olur verdiği bir metinden federasyon tartışması çıkarmak abesle iştigaldir.

Bildiğiniz üzere, 106'ncı maddede cumhurbaşkanlığına vekâlete ilişkin düzenlemeler de yer almaktadır. Cumhurbaşkanlığı makamında herhangi bir sebeple boşalma, cumhurbaşkanlığının hastalık veya yurt dışına çıkma gibi sebeplerle boşalması hâlinde, cumhurbaşkanlığına cumhurbaşkanı yardımcısının vekâlet edeceği düzenlenmiştir. Vekâlete ilişkin işlemlerde kimlerin nasıl vekâlet görevini yürüteceğinin ikincil mevzuatının Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle belirleneceği tartışmasızdır. Bu noktada, Cumhurbaşkanlığı makamının herhangi bir sebeple boşalması hâlinde, vekâlet etme sürecine ilişkin tartışmalar yapılmakta ise de vekâlet eden makam olan Cumhurbaşkanı yardımcısının siyasi ve hukuki meşruiyetini asıl makam sahibinden aldığı düşünüldüğünde, asıl olarak bu görevi yürüten Cumhurbaşkanının yerine kimin vekâlet edeceğinin belirlenmiş olması sebebiyle meşruiyet sorunu ortadan kalkmaktadır.

Yine, makamın boşalması hâlinde kırk beş gün gibi kısa bir sürede seçim öngörüldüğünden, vekâlet müessesesine devamlılık kazandırılması gibi bir suistimal önlenmek istenmiş, boşalma hâlinde derhâl seçime gidilerek yetkinin asıl sahibi olan 79 milyon insanımızın kendini yönetecek Cumhurbaşkanını yeniden ve bir an önce belirlemesi esas alınmıştır. Bu sebeple de vekâlete ilişkin düzenlemeler kanaatimce kendi içerisinde tutarlıdır.

Değerli milletvekilleri, Anayasa değişiklik teklifinde Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu da düzenlenmiştir. Bu madde, biliyorsunuz, biraz önce görüşüldü ve kabul edildi. Burada kısaca bir hususa değinmek istiyorum. Teklifle Cumhurbaşkanına cezai sorumluluk öngörmüş olmamız dahi, Cumhurbaşkanlığı sistemi olarak tanımladığımız yönetim sistemi teklifimizin samimiyetini ortaya koymaktadır. Mevcut Anayasa'da, yönetim sisteminde değişiklik yapıp Cumhurbaşkanının sorumsuzluğunu düzenleyen 105'inci maddede hiçbir değişiklik yapmasaydık yapmak istediğimiz yönetim sistemi değişikliğinin samimiyeti sorgulanabilirdi. Ancak getirdiğimiz 105'inci madde değişikliğiyle Cumhurbaşkanlığına da sorumluluk vererek yapmak istediğimiz değişikliğin samimiyetini ortaya koymuş bulunmaktayız.

Değerli milletvekilleri, teklifin Komisyon görüşmelerinin yapıldığı günlerde ağır şekilde yaşadığımız ve derinden üzüldüğümüz terör olaylarının amacı, yapmak istediğimiz Anayasa değişikliği teklifini engellemektir, bu yönde kamuoyu oluşturmaktır. Burada geçmişten bir örnek vermek istiyorum: 2007 yılında yapılan referandumda -ki bu, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine olanak veren referandumdur- pazar sabahı oy kullanmak için kalktığımızda Dağlıca baskınıyla mesaj verilmek istendiğini unutmayalım. Aynı senaryo yeniden oynanıyor; terör ile Anayasa değişikliği arasında bağlantı kurulup Anayasa değişikliği engellenmek isteniyor. Ben, insanımızın bu oyunun farkında olduğunu biliyorum; daha önce de farkındaydı, inşallah bu süreçte de farkında olacaktır. İnsanımızın Anayasa değişikliğine olumlu baktığına inanıyorum. Bugüne kadar yaşadığımız siyasi tecrübe, devlet yönetimiyle ilgili kendine müracaat edildiğinde insanımızın hep olumlu yönde yani "evet" oyu verdiğidir, inşallah bu sefer de öyle olacaktır çünkü bizim insanımız inancı gereği de her zaman ileriye ümitli olarak bakar. İnşallah, ben, bu sefer de öyle olacağına inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu değişikliğin amacı siyasi istikrar ve ekonomik kalkınmadır. Yukarıda izah ettiğim üzere cumhurbaşkanına yeni bir yetki verilmemekte hatta sorumluluk verilmektedir. Ayrıca, Anayasa teklifimizde insanımızın gündelik hayatını olumsuz etkileyecek, yaşam tarzını değiştirecek hiçbir düzenleme de yoktur.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ olarak bizler hep şunu söyledik: Anayasa değişiklik teklifimiz Meclisten 330 oyla da geçse, 550 oyla da geçse insanımızın onayını alacağız, referanduma gideceğiz; insanımız ne derse o başımızın tacı olacaktır. Biz insanımıza inanmasak, güvenmesek bu sözü söylemeyiz. Bu referandumda da yine 79 milyon insanımıza güveniyoruz, Anayasa paketimize de güveniyoruz ve Anayasa paketimizi 79 milyon insanımıza emanet ediyoruz. Onların ülkenin geleceği için en iyi kararı vereceğini ve her zaman yaptıkları gibi yenilik ve daha iyiye açık olan insanlar olarak "evet" oyu vereceklerine inanıyorum.

Anayasa değişikliğiyle getirmek istediğimiz düzenlemelerin memleketimize, milletimize hayırlar getirmesini diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.