| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 57 |
| Tarih: | 13.01.2017 |
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 447 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddedeki temel argüman, temel sorun, Anayasa'nın 105'inci maddesinde düzenlenen Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğuna ilişkin ilke. Burada, mevcut teklifle getirilmek istenen talep şu: Diyoruz ki, burada mevcut milletvekillerinin salt çoğunluğuyla yani -600 yapıyorsunuz, o maddede bir değişiklik yaptınız, milletvekili sayısını 600'e getiriyorsunuz- 301'le Cumhurbaşkanı hakkında soruşturma açılmasını talep ediyorsunuz ve hemen bunun arkasından, mevcut Meclis 5/3 çoğunlukla yani 360 milletvekiliyle soruşturma açılmasına karar veriyor Cumhurbaşkanı hakkında eğer bir suç istinadı varsa. Arkasından da üçte 2 çoğunlukla, 400 milletvekiliyle, Cumhurbaşkanının yargılanmasını talep ediyorsunuz değerli arkadaşlar.
Bunun karşılığı olan, bugün değiştirmek istediğiniz sistemde bakanların ve Başbakanın yargılanmasıyla alakalı, İç Tüzük'ün 103'üncü maddesi ve 107'nci maddesinde Başbakanın ve bakanların nasıl yargılanacağına, soruşturma izinlerinin nasıl verileceğine ilişkin hükümler var. Bunlar da gayret açık bir şekilde belirtilmiş. 550 milletvekilinin olduğu bir Parlamentoda, onda 1 üyenin verebileceği bir şeyle, talep üzerine, hemen arkasından yapılacak soruşturma usullerinin çerçevesinde, salt çoğunlukla bir bakan Yüce Divana gönderilebiliyor değerli arkadaşlarım.
Yine, mevcut Anayasa'da değiştirilmesi talep edilen 105'inci maddenin şu andaki hükmündeyse Cumhurbaşkanı vatana ihanetten dolayı Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının 1/3'ü ve onun arkasından da dörtte 3 çoğunlukla ancak vatana ihanetten yargılanabiliyor.
Değerli arkadaşlarım, muhtemelen eğer bu geçer, halk önüne giderse veya halk önüne gittiği zaman, şu anda televizyonlarda birçok kere bahsettiğiniz gibi, en önemli argümanınız şu. Diyorsunuz ki: "Cumhurbaşkanı daha önce sadece vatana ihanetten yargılanıyordu. Bu şekilde bir düzenlemeyi biz getirdik Parlamentoya." Parlamentodan eğer geçerse halka diyeceksiniz ki: "Cumhurbaşkanı bunun dışındaki suçlardan da yargılanabilir." Böyle bir şeyi ortaya koyabilirsiniz diye tahmin ediyorum. Buna ilişkin temel argümanlarımızı ortaya koyacağız.
Değerli arkadaşlar, bu düzenlemeyi getiriyorken Cumhurbaşkanının kişisel suçları ile görev suçları arasındaki ayrımı yok ediyorsunuz. Yani biraz önce değinmiş olduğum 105'inci maddedeki 301, 360, 400'le alakalı o zırhı, o sayısal rakamları hem görev suçlarında uyguluyorsunuz hem kişisel suçlarda uyguluyorsunuz. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bir Cumhurbaşkanı görevine ilişkin bir suç işleyebilir, 104'üncü maddede Cumhurbaşkanına yüklenmiş görevler var ama bir Cumhurbaşkanı, aynı zamanda, taksirli bir da suç işleyebilir aynı dönemde, gidip bir araçla birine çarpabilir. Bir Cumhurbaşkanı adam öldürme suçunu işleyebilir, bir yüz kızartıcı suç işleyebilir. Bunlarla alakalı soruşturma yöntemlerini gidip bu, 105'inci maddenin bu prosedürünün içerisine koymak mümkün değil değerli arkadaşlarım.
Bakın, bir milletvekilinin 83'üncü maddede milletvekilliği dokunulmazlığına ilişkin bir zırhı var. Orada ne diyor? Diyor ki: "Suçüstü hâlleri hariç, milletvekilinin tutuklanması ve yargılanmasına ilişkin olarak ağır cezalık suçüstü hâlleri hariç; bir de 14'üncü maddeye ilişkin olanlar, o da soruşturmasına milletvekili seçilmeden önce başlamak kaydıyla..." diyor. Ama Cumhurbaşkanına bir zırh getiriyoruz değerli arkadaşlarım.
Burada Cumhurbaşkanının vatana ihanet suçunun dışındaki suçlarla alakalı yargılanmasına ilişkin bir geniş kapsam değil, aslında bir kalkan koyuyoruz ortaya, Cumhurbaşkanını yargılamanın önüne bir kalkan koyuyoruz. Sadece görev süresiyle mi ilgili? Hayır, değil değerli arkadaşlarım, görev süresine ilişkin değil. Cumhurbaşkanı yaşadığı müddetçe yargılanması mümkün değil, ifade vermesi mümkün değil, cumhuriyet savcısının önüne çıkması mümkün değil. Çünkü bu prosedürü tamamlayarak Cumhurbaşkanının bu şekilde ifade vermesi mümkün değil.
Ben sizin yerinizde olsam, 105'inci maddeyi hiç evirip çevirmeye gerek yok, üç satır yazarım değerli arkadaşlarım. "Cumhurbaşkanı yargılanamaz." deyin, işin içinden çıkın değerli arkadaşlarım, başka bir şey demeye gerek yok. (CHP sıralarından alkışlar) "Cumhurbaşkanı yargılanamaz, sorgulanamaz, savcıya ifade veremez, hâkime ifade veremez, yargı da kimdir." deyin. Lafı evirip çevirmeye gerek yok, işin özü budur. Öncelikle onu ifade etmek istiyorum.
Hadi bütün bu süreçleri geçtik yani bu, 301'i, 360'ı, 400'ü geçtik; Parlamento 360'la kendisini feshedebiliyor ama 360 sayısıyla suç işlemiş olan bir cumhurbaşkanını yargı makamının önüne getiremiyor. Böyle bir garabeti anlamak mümkün değil değerli arkadaşlarım. Eğer bunu yapsanız bile... Yani bir anlamda, kabul edin ki bütün bu sayısal rakamları geçtiniz, soruşturmayla ilişkili usulleri tamamladınız; Cumhurbaşkanı kimin önüne gidiyor? Cumhurbaşkanı kimin önüne gidiyor değerli arkadaşlarım? Cumhurbaşkanı sol kolunda 12 üyesini bizzat kendi atamış olduğu ve Yüce Divan sıfatıyla görev yapacak Anayasa Mahkemesinin önüne gidiyor, 12 üyesini bizzat kendi atıyor. Sağ kolunda da Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı olarak 3 üyesini atamış olduğu bir Anayasa Mahkemesinin önüne gidiyor, orada yargılanıyor. Buna bizim halkımız, Artvinliler ne diyorlar biliyor musunuz? "Körler, sağırlar birbirini ağırlar." değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu kabul edebilmek mümkün değil. Yani hâkimlerini kendin tayin ediyorsun, yargılama makamında bulunanları kendin tayin ediyorsun, sonra çıkıyorsun, bunların önünde yargılanıyorsun, ondan sonra da muhtemelen çıkıp diyeceksiniz ki: "Cumhurbaşkanının yargılanmasına ilişkin süreci artırıyoruz." Bunu kabul etmek mümkün değil değerli arkadaşlarım, öncelikle onu ifade ediyorum. Biraz önce de söylediğim gibi, burada tek bir kelime yazın, iki kelime yazın hatta, "Cumhurbaşkanı yargılanamaz." deyin, çıkın değerli arkadaşlarım.
Bakın, egemenliğin kullanılmasına ilişkin olarak Anayasa'nın 6'ncı maddesi amir hüküm içeriyor, "Egemenlik hiçbir surette bir kişiye, bir sınıfa veya bir zümreye teslim edilemez." deniyor. 7'nci maddede de "Egemenlik, yasama yetkisi Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir ve bu yetki herhangi bir şekilde devredilemez." diye bir amir hükümle karşı karşıyayız. Bunun ne demek istediğini herhâlde anlıyorsunuz. Burada yapılan bir düzenlemeyle Saray'a egemenliği devretmeyi Mustafa Kemal'in milletvekilleri olarak, onların Parlamentosunda şiddetle reddediyoruz ve kabul etmiyoruz, bunu bir kere daha buradan ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Bekir Bozdağ burada olsaydı o daha iyi anlardı ama Bakanlar Kurulu sırasında sayın bakan var. Bakın, 15 Temmuz akşamı bu Parlamentoya gelen ilk milletvekillerinden biriyim; Sayın Bülent Tezcan burada, Sayın Tufan Köse burada. Bunu geçen yaptığımız değerlendirmede söylediğimizde dediler ki: "Meclis Başkanı sizden önce geldi." Adalet ve Kalkınma Partisindeki değerli arkadaşlarım, emin olun, Meclis Başkanından daha önce geldik bu Parlamentoya, 3 CHP milletvekili olarak ilk biz geldik ama şundan emin olun, biz o gece bu Parlamentoya Recep Tayyip Erdoğan'ın bekasını savunmaya gelmedik, bu Parlamentoya Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün milletvekilleri olarak o yüce Meclisi, o "En büyük emanetim." dediği cumhuriyeti, demokrasiyi, özgürlükleri savunmaya geldik. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu bir kere daha ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlarım.
Bakın, burada getirilmek istenen değişikliklerin neler olduğunun farkındayız. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin nasıl yok edildiğinin farkındayız değerli arkadaşlarım. Hani birilerinin "Başkanlık" dediği, birilerinin mahcubiyet içerisinde "Cumhurbaşkanlığı" olarak halka empoze etmeye çalıştığı sistemin hedefinin ne olduğunu biliyoruz. Burada bütün güçleri bir kişiye vererek aslında yok edilmek istenen Mustafa Kemal'in laik cumhuriyetidir değerli arkadaşlarım, lafı evirip çevirmeye gerek yoktur. Bunu açıkça ifade etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Hani siz hep söylemlerinizde ileri sürüyorsunuz ya "Hedef 2023." diye. O hedefin ne olduğunu biliyoruz değerli arkadaşlarım. Bakın, burada doğru yemek pişirelim diyoruz. Eğer doğru yemeği pişirir de yurttaşımızın, vatandaşımızın önüne koyarsak vatandaşımız yanlış yapmaz. Burada biraz önce MHP'nin çok değerli temsilcileri konuştular. Ben 12 Eylül 2010'u hatırlıyorum. 12 Eylül 2010 halk oylamasında yine kıyamet; kopartıyorduk, Cumhuriyet Halk Partisi de, o dönem MHP yöneticileri de yanlış olduğunu ileri sürüyordu, diyorduk ki: "Yanlış yapmayın; bu yargıyı Fetullahçı terör örgütüne, bu çeteye teslim etmeyin." diye yalvarıyorduk. Ne yaptınız değerli arkadaşlarım? Hep söylüyorsunuz ki: "Millet doğruyu yapar." Ee millet yanlış yaptı, siz yanlış yemeği götürüp milletin önüne koydunuz. Öyle olmadı mı? (CHP sıralarından alkışlar)
Bir ülke düşünün, 16 bin hâkim-savcısından dörtte 1'ini bir Fetullahçı çeteye teslim eden bir ülke düşünün değerli arkadaşlarım. Eğer 12 Eylül 2010'da bu yanlışlığı yapmasaydınız, Cumhuriyet Halk Partisinin uyarılarını dikkate alsaydınız, bu yanlışlık olmasaydı bugün belki de 250'nin üzerinde şehit vermezdik değerli arkadaşlarım; Balyoz'da, Ergenekon'da yaşanan acıları yaşamazdık; O Zekeriya Öz'ün altına Mercedesleri vermezdik değerli arkadaşlarım; böyle bir tabloyu Türkiye'ye yaşatmazdık.
O nedenle, bugünün koşullarında uyarıyoruz, yanlış yapıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Bu tablonun nereye gideceğini biliyoruz...
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) - Niyet mi okuyorsun?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Milliyetçi Hareket Partisindeki dostlarımıza da seviniyoruz. Aradan üç dört ay geçtikten sonra, Allah göstermesin bu teklif Parlamentodan geçerse bir bölünme projesi olduğunu biliyoruz; ulus devleti, cumhuriyetimizi, üniter devletimizi yok etmek isteyen bir proje olduğunu biliyoruz. Çünkü, bu konuda tereddüt ettiğimiz bir kişiye Parlamentonun yetkilerini teslim ediyorsunuz değerli arkadaşlarım. O nedenle bunu şiddetle reddediyoruz, bunu kabul etmiyoruz, buna karşı direneceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
O nedenle, Atatürk'ün Parlamentosundan diyoruz ki: Halkımız, Cumhuriyet Halk Partisine, Mustafa Kemal Atatürk'ün milletvekillerine baksın. "Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. Unutma, aynı gökyüzü altında bir direniştir yaşamak." diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bayraktutan.