| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 56 |
| Tarih: | 12.01.2017 |
AK PARTİ GRUBU ADINA YUSUF BAŞER (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi, içinden geçtiğimiz dönemin tarihî sorumluluğunu paylaşma duygusuyla selamlıyorum.
Anayasa değişikliğimizin ülkemize ve milletimize hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum.
Öncelikle, hepinizin dikkatini 15 Temmuz hain darbe teşebbüsüne çekmek istiyorum. Bir ülkenin uğrayabileceği en yıkıcı nitelikleri kendisinde toplamış FETÖ terör örgütünün, dış bağlantılarının himayesinde yıkmaya çalıştığı bu devleti, bu millet kurtardı. O gece, bu milletin ardından yürüdüğü bir de lider vardı. O liderin, diğer darbelerdeki şapkasını alıp giden liderlerden farkı neydi arkadaşlar? Milletin oyuyla gelmişti oraya, milletin oyuyla. Milletin adamıydı da onun için millet düştü ardına. Koltuğa yapışan adam değil, koltuğa yakışan adamdı. Bu millet ondan sahip çıktı Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 2007'de yapılan değişiklikle millet Cumhurbaşkanını kendisi seçmeye karar verdi, kendi seçtiği Cumhurbaşkanını yedirmedi. Önce sahip çıktı, şimdi de yetkilerinin neler olması gerektiğine karar verecek. Bundan daha doğal ne olabilir?
Sayın Başbakanımız açıkladı, 367'yi bulsak da halk oyuna sunacağız. Aslında oyladığımız bundan ibaret: Halka soralım mı, sormayalım mı; son sözü millet söylesin mi, söylemesin mi? "Millete sormayalım." diyenler nasıl halka dayandığını söyleyebilirler, nasıl "Demokratız, milletten geliyoruz." derler? Millete soralım arkadaşlar, milletten kimse kaçmasın.
Gün kadar açık bir durum var; Başbakanı da sen seçiyorsun, Cumhurbaşkanını da sen seçiyorsun, iki tane başkan seçiyorsun. Saçmalık değil mi? Bundan her aklıselim rahatsız olur. Anayasa değişikliğinin 104'üncü maddesinde ne diyoruz? "Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere iki başlı, halka iki başkan seçtiren uygulama olmasın. Başbakanlık kalksın, Cumhurbaşkanı yürütmenin tek başına, başı olsun. Bu iki başlılık da bitsin." diyoruz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Keşke seni Başbakan yapsalar.
YUSUF BAŞER (Devamla) - Yapmak istediğimiz şey karmaşayı gidermektir, iki başlılığa son vermektir. Buna hangi mantıklı kişi "Hayır." diyebilir?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanının partili olmasını şiddetle eleştirenler var. Şimdi, bir Cumhurbaşkanı düşünün, partisinin desteğiyle seçime girecek, kampanya yapacak, kazanınca aniden partisine sırtını dönecek, kapılarını kapatacak, "Partimle bağım kalmadı." diyecek. Buna kim inanır Allah aşkına? "Cumhurbaşkanının seçilince partisiyle olan ilişkisi kesilsin." demenin anlamı şudur arkadaşlar: "Biz gerçekleri görmek istemiyoruz, herkes partili değilmiş gibi tiyatro yapsın." Bu ikiyüzlü ve çelişkili duruma siz "yönetim" mi diyorsunuz. Siyasetten ikiyüzlülüğü çıkarıp atmanın, dürüst, açık kimlikli siyaset savunmanın neresi yanlıştır? Bu millet riyasız, samimi, dürüst siyaseti hak edecek kadar asil millettir, biz de onlara bunu söylüyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu oyuna bir son verelim, dürüst olalım. Bizim partimizin adı AK PARTİ, liderimiz Recep Tayyip Erdoğan'dır.
"İdarenin tarafsızlığını bozar." diye eleştirenlere gelince, sormak lazım: Şu anda AK PARTİ Hükûmeti devleti yönetmiyor mu? Evet, AK PARTİ yönetiyor. İdarenin tarafsızlığını sağlayan kanunlar, denetim mekanizmaları ve yargı, yasama organlarının denetimi yine devam etmeyecek mi? Evet, edecek. O zaman ne değişiyor, niye itiraz ediyorsunuz?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önceki sistemde olduğu gibi Cumhurbaşkanlığı vesayet makamı değil artık, milletin demokratik iradesinin tecelligâhı. Halk iradesi orada ortaya çıkıyorsa oraya bir erk tevdi etmesi kadar meşru ve doğal ne olabilir? Halkın seçtiği Cumhurbaşkanını merasim başkanlığında bırakmayı hiç kimse istemez, isteyemez. Böyle bir istek halkın iradesine saygısızlık olur, hakaret olur. Elbette halkın seçtiği kişi güçlü olacaktır, halk iradesinden elbette bir erk çıkacaktır, nasıl yasama erki çıkıyor, aynen öyle. Yürütme de bir erk olarak millet iradesinden çıkacaktır. Herkes bunu içine sindirmek durumunda, demokrasinin gereği de bu demektir.
Cumhurbaşkanına bu düzenlemeyle çok fazla yetki verildiği dile getiriliyor. Mesela hangi yetki? Üst kademe bürokrasiyi atama yetkisi veriliyormuş, bu yanlışmış. Öncelikle soralım: Bugün üst kademe bürokrasisini yine yürütme organı atamıyor mu? Evet, atıyor. Değişen bir şey yok, yine yürütme atayacak. Hepimiz görüyorduk ki mevcut sistemde hükûmet ile Cumhurbaşkanı arasında kriz olmaması istisna oluyordu. AK PARTİ olarak krizden keyif alan, işler yavaşlayınca milletin huzursuz olmasından mutlu olanlardan değiliz. İşte, o takozu Türkiye'nin tekerleğinin önünden bu nedenle kaldırıyoruz.
İkinci olarak, Cumhurbaşkanı üst kademe bürokrasisiyle kendisi çalışacak. Kendi çalışacağı adamları seçmeyecek de ne yapacak?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Ya, Başbakana hakaret etme.
YUSUF BAŞER (Devamla) - Elbette herkes kimle çalışacaksa seçmeli. Sonra da başarısızlıklarına bahane üretmemeli.
Cumhurbaşkanı, Yüce Divan görevi de gören Anayasa Mahkemesi üyelerini seçecek diye feveran ediyorlar. Arkadaşlar, parmak hesabını bilenlerin bileceği bir şey vardır. On iki yıllığına seçilmiş Anayasa Mahkemesi üyeleri var karşımızda; beş yıllığına seçilmiş bir cumhurbaşkanının döneminde bunlardan kaçının süresi dolar da atama imkânı olabilir? Süresi dolanlardan da kaçının ataması Cumhurbaşkanının kendi seçeceği kontenjanından olur, iki mi olur, üç mü olur? Bu mu tehlike, bu mu kendini yargılayacakları seçmek? Yok, eğer diyorsanız ki: "Recep Tayyip Erdoğan'a inşallah, Allah uzun ömürler versin, çok uzun yıllar daha memleketin başında durur, millet ondan vazgeçmez, biz de daha iyisini asla bulamayız halka sunacak, o nedenle hep o başta kalır ve atamaları da o yapar." O zaman iş başka. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Böyle düşünüyorsanız o zaman kapatın partinizi gidin kardeşim. Siyaseti de bırakın, ülkeye özgüvenli bir muhalefet gelsin, milletin kürsüsünü de işgal etmesin, milletin önünü tıkamasın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Aksine, önünü açmakta yarışsın, takdir toplasın, seçimi de kazansın.
Ama korkmayın, Anayasa'nın 104'üncü maddesinde sizi bundan da kurtarıyor AK PARTİ. Bir cumhurbaşkanı en fazla 2 defa seçilecek; buna da sınır getirdik ki bu ülkeye artık ne Millî Şefler gelsin, ne ebedî başkanlar olsun ne de 6 defa gidip 7 defa gelen kurtarıcı babalara kalsın bu ülke. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Halkımız bunu görmeli, muhalefete rağmen, liderinin süresini sınırlamayı AK PARTİ olarak biz istiyoruz. Bunun neresine itiraz edebilir makul bir insan? Bakın ne diyor 104'üncü madde. Diktatörlerde olmayan yetkiler veriliyormuş. Siz hiç yargılanan diktatör gördünüz mü? Yüce Divan yolu kademeli olarak bir... Cumhurbaşkanlığı, çağdaştır, demokrattır ve evrenseldir. Yüce Meclisin elinde olan bir irade, yasamanın denetim gücünü de ortaya koymaktadır. Siz, hiç Meclise bütçe sunan, onay isteyen bir diktatör gördünüz mü? Layüsel değil, seçilmişliğin sorumluluğuyla yüce Meclisin karşısına çıkıp demokratik kültürün gereği olarak hesap verecek bir cumhurbaşkanı ne zaman diktatör oluyor? Neden sizi rahatsız ediyor arkadaşlar?
Öngörülen sistemde, Meclisi feshetme yetkisi aslında kendisini de feshetme anlamına geliyor. Siz, kendisini koltuktan indiren diktatör gördünüz mü? Bunun adı demokratik liderliktir, bunun adı halkın liderliğidir, bunun adı milletin cumhurbaşkanlığıdır. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Sistemin önünün açılması için hazırlanan Anayasa değişikliğiyle parlamenter sistemde olduğu gibi cumhurbaşkanlığı sisteminde de söz de, karar da milletindir. Bu Anayasa değişikliğinin 21'inci yüzyılın güçlü ve lider ülkesi Türkiye'nin inşasını başlatacağına inanıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle şahsım ve partim adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)