| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 56 |
| Tarih: | 12.01.2017 |
AK PARTİ GRUBU ADINA BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Evet, tabii, seçim demokrasinin önemli bir unsurudur, her zaman seçime gidilir, o başka, bir bahsi diğer.
Şimdi, burada benim için çok önemli bir süreç, sene 1977-2017, tam kırk yıl. Kırkıncı yıl pastasını kesebiliriz bu işin. Hayırlı uğurlu olsun vatana, millete, devlete inşallah. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, tabii, bu sürecin benim için başka bir faydası, bu konuda yazdığımız kimi kitapların özellikle muhalefet partilerimiz tarafından okunmuş olması. Ancak, tabii, kitabı okumak elbette ki güzel bir şey, ondan çıkaracak sonuç da önemli ama asıl olan bence, kitap okurken cümlenin bir başını, bir sonunu okuyup ortadaki satırı atlamış olmak; bunu çok doğru bulmam, o bizi yanlış sonuçlara götürüyor.
Şimdi, bakın, mesela, olağanüstü hâlle alakalı bir çalışma yaptık. Burada deniyor ki "Olağanüstü hâllerde Anayasa değiştirilemez." demişiz. Şimdi, değerli arkadaşlar, bunu bir akademisyen asla demez. Mesele burada şu -sayfa da burada- diyor ki orada, orada deniyor ki "Efendim, olağanüstü hâli ilan eden hükûmet, kanun hükmünde kararnamelerle Anayasa'yı değiştiremez." Denen bundan ibarettir. Yoksa, "Meclis değiştiremez." diye bir ifade asla yoktur. Evvela, bunu bilelim, böyle bir şey yok çünkü. Düzgün anlayalım, düzgün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şu gördüğünüz Amerikan Anayasası. Şu gördüğünüz -arkada bir şey yok- 7 paragraf, 330 milyonluk ülkeyi yönetiyor iki yüz yıldır. Amerika'nın iki yüz yıllık tarihini bölün 4'e, Amerika'da başkan sayısını bulursunuz; Amerika'nın başkan sayısını çarpın 4'le, Amerikan tarihini bulursunuz. Bu kadar net yönetilen bir ülke.
Şimdi, geldiğimiz zaman bizim duruma, Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyun, buradan özellikle ana muhalefete seslenmek istiyorum: Buraya çıkan diyor ki "Efendim, kuvvetler ayrılığı elden gidiyor." Bakın, senelerden beri söylüyorum, bir daha söylüyorum: Parlamenter rejimde uygulamada kuvvet ayrımı yoktur, altını bin defa çiziyorum, yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Böyle olmuş olsaydı bakın, böyle olsaydı ne olurdu biliyor musunuz? Şuradaki muhalefet iktidar tamamı Meclis olarak buradaki Hükûmetle mücadele ederdi. Öyle mi oluyor? İktidar muhalefet kavgası oluyor burada. Niye? Çünkü, sonuç olarak, burada gördüğünüz Hükûmet buradaki çoğunluğun içinden çıkıyor, "Oğlan bizim, kız bizim." denen laf işte budur yani. Buradaki bakanlarımızı, Başbakanımızı sizlere uyarak bunları efendim gensoruyla düşüreceğiz öyle mi? Aklımızdan zorumuz mu var bizim? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, olmayacak bir işin arkasından gidiyoruz. Hayır bunu niye söylüyorum: Deniyor ki efendim "Denetim kalktı, gensoru vardı." Bugüne kadar 1960'tan bu tarafa 262 adet gensoru verilmiş sırf 2 tanesi kabul görmüş; 260'ı hiçbir hesaba katılmamış. Bu bakımdan parlamenter modelde denetim yetkisi çalışmaz.
Değerli arkadaşlar, tabii, diğer Meclis soruşturması, Meclis araştırması filan bunlar elbette ki kendi çapında bu modelde de var. Gensoru olmaması burada bin defa söylendi çünkü bu modelde, getirilen modelde Cumhurbaşkanını halk direkt seçiyor. Bakın, yanılgı ne? Aslında asıl yanılgı, değerli arkadaşlar, ana muhalefet partimizin kürsüye çıktığı zaman HDP'yle beraber yanılgısı şurada: Kafalarında düşündükleri formül, parlamenter formülle mevcut modeli eleştiriyorlar. Nereden geliyor o? Mesela diyorlar ki: "Partili Cumhurbaşkanı olur mu? Yürütme Cumhurbaşkanına verilir mi?" Değerli arkadaşlar, hepinize söylüyorum: Bundan sonra gördüğünüz oradaki Cumhurbaşkanı bir Başbakan artık, bunun altını çizmemiz lazım. O kişi bir Başbakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) "Ey millet, köprü yapacağım, yol yapacağım, baraj yapacağım." diyecek. Cumhurbaşkanı bunu demez normal şartlarda biliyorsunuz. Dolayısıyla, eleştirimizi böyle yapmamız lazım yani karşınızdaki Cumhurbaşkanı evet, devleti yönetecektir, milleti temsil edecektir ama aynı zamanda bir Başbakandır.
Şimdi, bu modelin iki tane faydası var -çok teferruata girmeyelim- bunlardan birisi koalisyon belasından Türkiye'yi ömür billah ilelebet kurtarmak, ikincisi de iki başlılığa paydos. Bu ikisi ülke için yeter de artar da benim için. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu modeli desteklemek bakımından bu iki unsur benim için yeterli arkadaşlar. Çünkü her ikisinden de bu memleket çok çekti. Bakın şu anda 65 no.lu Hükûmet var bizim başımızda. Çarpın bu 65'i 4'le, 260. Normal şartlarda, 1993 yılında kurduğumuz 65 no.lu hükûmeti, esasen, cumhuriyetimizin 260'ncı yılında kurmamız lazım. Bugün 14-15 no.lu hükûmet olması gerekiyordu değerli arkadaşlar. Türkiye, bu kadar kötü yönetilmiş seneler öncesinde ve Türkiye bu modelle kim vurduya gidiyor. Neden kim vurduya gidiyor? Dörtlü, beşli koalisyonlar; oturuyorsunuz, peşin satıcı gibi adamın elinde 10 tane milletvekili var, bir kasıntı yapıyor, "10 tane bakanlık isterim." diyor. "Sen bilirsin kardeşim." diyor. Kırk gün sürüyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Güneş Motel, Güneş.
BURHAN KUZU (Devamla) - Efendim, bakanlıklar bölüştü. Bakanlık yetmiyor. Yetmeyince ne yapacak? Yağmurdan sorumlu, kardan sorumlu, doludan sorumlu Meteoroloji Bakanlığı kurdu bu memleket. Ayrı bir araba, ayrı bir sekreter, ayrı bir kırtasiye filan. 40 tane bakan vardı biz geldiğimizde. 25 bakan. Bu da çok. 300 milyonluk Amerika 12 bakanla yönetiliyor değerli arkadaşlar. Dolayısıyla evvela buradaki israfı görmemiz lazım. O zaman seçime gittiğimizde ne oluyor? Seçime gidiyoruz, ortaklar burada, başbakan burada, bölüşmeler de AŞ'a göre olmuş, AŞ'a. TEDAŞ, BOTAŞ, EÜAŞ, nerede AŞ var, oralara göre bölüşülmüş, hortumlanıyor. 23 milyar dolar geldiğimiz zaman banka zararı vardı bu memlekette. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla evvela bunu görmemiz lazım.
Peki, çözüm ne olmuş? Efendim, çözüm, koalisyonda çözüm, önlemenin yolları daha doğrusu barajlar. Yüzde 10'luk baraj hiçbir yerinde yok dünyanın.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Hocam, Güneş Motele bir şey demeyecek miyiz?
BURHAN KUZU (Devamla) - Yüzde 10'luk barajın -diyelim- yüzde 5'e çekildiğini düşünün, bu modelde 12-13 parti girer. Dolayısıyla, başkanlık modeline geçtiğimiz zaman bu barajı da yüzde 5'e çekebiliriz. Bunda hiçbir mahzur da görmüyoruz. Bu bakımdan bu baraj meselesini de böylece bu model çözmüş oluyor.
Rahmetli Ecevit, özellikle bu kuzey ülkeleri için, İsveç, Norveç, Danimarka bakımından koalisyonu hep överdi oralarda var diye. Doğrudur. 4 milyon nüfus, 10 milyon nüfus, Konya kadar toprak, Esat yok, fesat yok, IŞİD yok, PKK yok, efendim öyle bir bölge.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - İkinci Dünya Savaşı'ndan beri Almanya koalisyonlarla yönetiliyor, Avrupa'nın süper gücü.
BURHAN KUZU (Devamla) - Dolayısıyla buraları biz örnek alamayız. Bu bulunduğumuz bölgede, değerli arkadaşlar, 25 peygamber bu bölgeye gelmiş, 124 bin peygamber de bu bölgeye gelmiş, kıyamet de buradan kopacak. Benden söylemesi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, yani burada gözünü yumduğun an çayın gider, bardakta suyun gider. Bakarsın, bulamazsın bir daha. Böyle bir bölge burası. O bakımdan, buralarda, efendim, ya işte dörtlü koalisyon, beşli koalisyon gibi bu tip şeylere gidemeyiz. Nitekim bundan bıkan Fransa yarı başkanlığa geçerek kendi çözümünü buldu. Yetmiş yılda yüz dört hükûmet kurdu Fransa. Sonunda kurtardı kendisini.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, getirilen modelde yasama yetkisini tamamıyla Meclise veriyoruz. Hayırlı uğurlu olsun. Şu ana kadar bu Meclis yasa yetkisini hükûmetten gelen tasarıyı kabulle geçirmiştir, sadece kaldırmış. Yüzde 98 hükûmetten gelir, yüzde 2'si hükûmetten gelir ama onu kamuoyundan kaçtığı için hükûmet teklif gibi gösterir. İmzalattırır bir arkadaşımıza, basın da ona yüklenir. Aslında onun da arkasında hükûmet var. Yüzde 100 hükûmetten gelir. Komisyonda değiştiremez, Genel Kurulda değiştiremez. Kanunu getiren hükûmet, uygulayan gene hükûmet. Peki, o zaman yasama ne iş yapar? Neyi kaybediyor bu yasama? En azından, hiç olmazsa, çok sınırlı olarak verilen kanun, kararname yetkisini bir kenara bırakırsak -oldukça sınırlı- yürütmeye, geriye kalan yasanın ana gövdesi buradan geçmiş olacak. Bu bakımdan, yasa yetkisini kurtarmış olmak bile... Denetim yetkisi zaten -dediğim gibi- kendi çapında eskisinden çok farklı değil gensoruyu bir kenara bırakırsak, onu da sistem gereği dedik. Bunu da böylece halletmiş olalım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, şunu da görmemiz lazım ki bu parlamenter modeldeki sıkıntı aslında biraz da parti disiplininden kaynaklanıyor. Grup kararı... Mesela bir kanun geliyor, 316 milletvekili, AK PARTİ "Evet." diyor, bu kadar muhalefet "Hayır." diyor. Sizin aklınıza bu uyuyor mu yani bu kadar olabilir mi bir şey? Olamaz ama bu parti disiplini dediğimiz parlamenter rejimin çıkmazı buna zorluyor.
Biz şunu istiyoruz, bu model bunu sağlar, sağlamaz; ama zaman içinde hedefimiz şu: İstiyoruz ki gelen kanun burada -oradan gelsin, buradan gelsin- ortak bir kararla çıksın. Yani muhalefetin bir bölümünün "Evet." dediği, buranın "Evet." dediği bir bölümünün ama kalan bölümün "Hayır." dediği bir model oluşsun. Şu anki durum o. Amerika böyle çalışıyor. Bakın, Amerika'da şu anda otuz sekiz yılda 1, partiler olarak, yani partiyle başkan aynı partiden oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Hocam, kırk yıllık birikimi on dakikada anlatmak zor biliyorum ama siz bir dakikada toparlayabilirsiniz diye düşünüyorum.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - "Kırk yıldır değişimi" desen daha doğru olacak Sayın Başkan. Bilim adamıyken başka, siyaset adamıyken başka.
BAŞKAN - Buyurun.
BURHAN KUZU (Devamla) - Şöyle söyleyelim: Getirilen modelde, değerli arkadaşlar, efendim, "Rejim değişiyor." lafı kesinlikle iftiradır. Rejim değişiyor diye bir şey yok; cumhuriyet yerinde, demokrasi yerinde, laiklik ilkesi yerinde, öteki ilkeler yerinde, Atatürk de tam yerinde oturmuş -şükür- çok doğru duruyor, yerinde duruyor. Dolayısıyla zerre kadar bir sorun yok. Hiç kimse buradan girmesin, ne olur. Bakın, bizi üzmeyin, "Rejim değişikliği" demeyin ama eleştirin başka şeyleri. Bu, bizim ağırımıza gidiyor, böyle bir şey yok. Memleketin rejimi cumhuriyettir, ilelebet yaşayacaktır. Bir alkış da buna. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, son olarak şununla bitireyim: Üniter yapıda bir sorun yok. "Üniter yapımız, efendim, öz yönetimdir, özerk yönetimdir, bilmem ne." gibi, bunlara asla girme söz konusu olamaz. Federal yapı, Başkanlık modelinin zorunlu unsuru değildir.
Son bir cümlem de şu olsun değerli arkadaşlar: Bilesiniz ki partilerin sayısında bundan sonraki dönemde asla azalma olmaz. Brezilya'da, bakın, şu anda 21 tane parti var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Muş) - Sekiz dakika daha verin Sayın Başkan.
BAŞKAN - Efendim, bir dakika daha veriyoruz bütün grupların ittifakıyla.
BURHAN KUZU (Devamla) - Başkanlık sistemi onuruna verdi, sağ olsun.
21 parti var şu anda Brezilya'da, Başkanlık modeli var. Ama şu olur: İki siyasi parti, iki lider öne geçer; ikinci turda kimin kazanacağı belli olmaz, buradan da söylüyorum. Dolayısıyla hiç kimse bu sistemde kendini garanti görmez. Şu olacak: Muhalefetten diyelim, varsayalım şu anki muhalefetten çıktı lider, bu taraftan çıktı; her ikisinden de diyecek ki: "3 bakanı ben geldiğim zaman soldan alacağım.", o diyebilir ki: "Ben sağdan alacağım bakan yardımcısını."
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Hani koalisyonlar kötüydü?
BURHAN KUZU (Devamla) - Böylece Türkiye'de uç olmayan insanlar kazanır. Sistemin amblemi şu: "Ne olursan gel." Hazreti Mevlâna. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ha, sistem bu. Kim çok kucaklarsa, bu kadarız.
Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, ayakta alkışlar)