GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:55
Tarih:11.01.2017

ATİLA SERTEL (İzmir) - Sayın Başkan, kıymetli vekiller ve bizi televizyonları başında izleyen Türkiye'nin mert, yiğit, dürüst, namuslu çalışan bütün insanlarını saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Türkiye, tabii ki her açıdan zor günlerden geçiyor ve insanlarımızın morali gerçekten bozuk. İnsanlar birbirine selam veremez noktada, asık suratlı, gülen insanların neredeyse "Niye gülüyorsun?" diye yargılandığı bir ülke hâline geldik. Bunda tabii, çok gerekçe var ama asıl gerekçelerden biri de AKP iktidarının hep unutturmak istediği ve sütre gerisine attığı ekonomi. Ekonomi, Türkiye'de çalışanların gerçekten geçinemediği ve insanların zor durumda yaşam koşullarını namuslu ve onurlu bir biçimde sürdürmek için çırpındığı bir bataklık hâline gelmiş durumda.

TÜRK-İŞ, asgari ücretin belirlenmesinde ilk kez altına imza atmadı ve asgari ücreti bu iktidar, 1.404 lira olarak belirledi ama TÜRK-İŞ'in açlık sınırını belirlediği rakam 4.512 lira. Yani siz diyorsunuz ki asgari ücretliye: "Açlık sınırı 4.512 lira ama sen al 1.404 lirayla çoluk çocuğunla beraber evini idare et." Bunun imkânının olmadığını Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın milletvekilleri de mutlaka çok iyi biliyor. 1.404 lirayla geçim olmayacağını bilenler, asgari ücretliyi açlığa ve sefalete mahkûm ettiklerini de biliyorlar ve kılları bile kıpırdamıyor. Asıl üzülünecek noktanın da burası olduğunu düşünüyorum. Pek çok asgari ücretli, ikinci bir iş yapıyor; geceleri taksi şoförlüğü yapıyor; pazara çıkıyor, limon, domates, biber satıyor. Taşeron işçilerine güvence verdiniz. Başbakanlık yapmış ve sizi seçime taşımış olan -kulakları çınlasın- Sayın Ahmet Davutoğlu işçilere "Taşeronu en kısa sürede kaldıracağız ve bu ülkede taşeron işçilik bitecek." dedi, söz verdi, bu sözünü dahi tutamadı ve ne yazık ki siz, Sayın Ahmet Davutoğlu'na taşeron işçisi muamelesi yaptınız ve sözleşmesini uzatmadınız. Bu, acı.

Türkiye'de emekli perişan. Ben İzmir çocuğuyum. Balçova Termal vardır İzmir'de, termal otelleri vardır. Danimarka'dan, Norveç'ten emekliler gelirler ve orada tedavi görürler, sağlık muayenesinden geçerler, sağlık tedavisi için Balçova Termal'in şifalı sularına girerler. Bizim emeklimiz ise sokağa çıkamaz noktada. Kahveye gitse -çay olmuş 1,5 lira- çay içecek parası bile cebinde yok. İşçinin hâli ortada ama köylü ve emekçiye, köylü kesimine, üreten kesime gelince bütün atasözlerini geriye çeviren bir cümleyi söylemek istiyorum: Hani deriz ya "Ne ekersen onu biçersin." diye. Çiftçi için, köylü için söylenen tek söz var, tek cümle: "Çiftçi, ne ekerse eksin dert biçiyor." Yatlara, uçaklara indirimli yakıt sağlıyorsunuz, çiftçiye gelince o indirimli yakıtı vermiyorsunuz. Gübrede, tohumda ona destek olmuyorsunuz ve çiftçi ne ekerse eksin dert biçiyor.

Fabrikalarımızı sattınız. Cumhuriyet tarihinden bugüne kadar, demir çelik -İskenderun, Ereğli- çimento fabrikaları...

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - SEKA...

ATİLA SERTEL (Devamla) - SEKA ve gazetecilerin kâğıt üretiminde büyük bir fabrika olan tekellerimizi sattınız. Her şeyi sattınız, savurdunuz, hatta arazilerini bile sattınız; açtığınız tek fabrika yok ve Türkiye'yi işsizliğe mahkûm ettiniz. Az önce arkadaşlarımız söyledi, 6 milyon 800 bin işçi, istatistiki rakamlarda görünüyor ve bunun pek çoğu üniversite mezunu. Siz diyorsunuz ki çocuklara: "Okuyun, büyük adam olun, üniversiteyi bitirin." Çocuklarımız üniversiteyi bitiriyor, işsiz kalıyor. O çocuklara hangi imkânı tanıyor bu devlet?

Tarım kesimine gelince, ekonomik kalkınmaya gelince ve Türkiye'nin çare arayışına gelince size yine İzmir'den örnekler vermek isterim sevgili arkadaşlar. Bunu iktidar partisi, Sayın Bakan dikkatle dinlesin, Gediz'i temizleyemeyen Sayın Bakan dikkatle dinlesin: Bizim İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanımızın uyguladığı bir model var. Tire Süt Kooperatifi aracılığıyla İzmir'de ve çevrede yaşayan bütün çocuklara, 0-4 yaş grubu çocuklara ücretsiz her hafta 4 litre süt dağıtıyor ve bunu bir kooperatif aracılığıyla yapıyor. Bu işe, önce ilkokul çocuklarına süt dağıtımıyla başladı ve Bayındır'da, Ödemiş'te, Kiraz'da, Tire'de süt üreticileri kalkındı; 6 ineği olan, 12 yaptı; 12 olan, 24 ineğe sahip oldu ve süt üreticiliği gelişti. Hatta, o kadar gelişti ki, Bursa'dan Sütaş geldi, fabrikasını Tire'de süt üreticilerinin yakınına kurdu çünkü akıllılık yaptı, taşımada kolaylık sağladı. Ege'de kalkınma modellerinin önemli bir dönemecidir bu. Süt üreticisi, bugün memnun çünkü arkasında İzmir Büyükşehir Belediyesi var.

Yine, Bademli... Bilir misiniz Ödemiş'in Bademli'sini? Türkiye fidanının yüzde 64'ünü, Türkiye'deki ıslah edilmiş fidanın, meyve fidanının yüzde 64'ünü Ödemiş'in Bademli beldesi karşılıyor. Bu, nasıl oldu? İşte, yine İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı, her yıl 1,5 milyon meyve fidanını alarak İzmir'in bütün ücra köylerine, dağ köylerine kadar ulaştırdı ve meyve fidanlarını ücretsiz olarak Büyükşehir Belediyesinden alan köylüler bin kez İzmir Büyükşehir Belediyesine teşekkür etti.

Sevgili arkadaşlarım, iki tip belediyecilik var; ya İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı gibi olacaksın, Hollanda'ya, lale soğanına milyon dolarlar akıtacaksın ya da İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aziz Kocaoğlu gibi olacaksın Bayındır'da yerel çiçekçiliği kalkındıracaksın, yerel çiçekçiliği kalkındırdı arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - İstanbul Büyükşehir Belediyesi, lalesini kendi üretiyor.

ATİLA SERTEL (Devamla) - Bayındır, Bademler köyü, bu köylerde yaşayan yurttaşlarımız, şu anda Türkiye'nin çiçek ihtiyacını karşılar noktada, tarımda kazanır noktaya geldi. İşte, kalkınma modelleri bu, örnekler bu. Arıcılığı teşvik etti İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı, kalkınmada model bu. Her anlamda çok güzel örnekler var.

Sayın Bakan, yine, dinlesin, Türkiye'de 554 civarında arıtma tesisi var, temiz su toprağa gitsin diye; bunun 157'si İzmir'de arkadaşlar. İzmir'in suyunu, körfezini her açıdan temizleyerek ekonomiyi canlandırmaya, yatırımları canlandırmaya çalışan bir kent İzmir.

Üstelik, İzmir'de demokrasi var, kimse kimsenin yaşam tarzına karışmıyor. Orada bira içen çocuk ile Kordon'da namaz kılan insan yan yana duruyor ve kimse kimseyi asla rahatsız etmiyor, İzmir öyle bir kent. (CHP sıralarından alkışlar) O nedenle, İzmir'e yatırım gelir arkadaşlar. Eğer siz bu ülkeye demokrasiyi, bu ülkeye güvenceyi, bu ülkeye insan haklarını, bu ülkeye özgürlüğü, bu ülkeye demokrasiyi getirmezseniz, tek adam sultasını getirip koyarsanız bu ülkeye ne dış yatırım gelir ne iç yatırımcı güvende hisseder kendini, asla ve asla yatırım yapmaz arkadaşlar.

Bizim size naçizane önerimiz şu: Halkın sorunlarına sahip çıkın. Sefa ve güzel bir yaşam içerisinde olanlar halkın durumundan anlamayabilirler ama halk açlık ve sefalet sınırının en dibinde ve çaresizlik içinde. Kulaklarınızı açın, tek adama değil, halka döndürün, halka döndürün kulaklarınızı. (CHP sıralarından alkışlar) O zaman sizi milletvekili olarak ayakta alkışlarım arkadaşlar.

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - O tek adam, halkın oyuyla geldi, kusura bakma. O tek adamın oyunu sen rüyanda göremezsin.

ATİLA SERTEL (Devamla) - Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)