GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:54
Tarih:10.01.2017

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Millî mücadelede, Gazi Mustafa Kemal'e yani kendisini kuran, Meclisi oluşturan lidere hesap sormuş bir Parlamento önünde konuşmaktan, her şeye rağmen konuşmaktan gururluyum, kıvançlıyım, mutluyum ve gelecekten umutluyum.

Sayın milletvekilleri, cumhuriyet kaygısı deyince abarttığımızı söylüyorsunuz.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Evet, öyle.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Değerli milletvekilleri, cumhuriyet kaygısı değil, cumhuriyet dediğiniz her yerde var. Bizim buradaki kaygımız, bizim için cumhuriyetimizi anlamlı kılan, onun demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olma özelliğidir; bizim kaygımız buradadır. Bu getirdiğiniz teklif ne 1808 Sened-i İttifakta ne 1839 Tanzimat ne 1856 Islahat Fermanı ne 1876 Kanun-i Esasiye, Birinci Meşrutiyet ne 1908 İkinci Meşrutiyet, daha Türkiye dışına çıkalım, ne Medine Vesikası ne Magna Carta ne İngiltere Haklar Sözleşmesi ne Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ne 1921 ne 1924 ne 1961 ve maalesef ne de 1982, beğenmediğimiz 12 Eylül darbe anayasasından bile bu toplumu ve ülkeyi daha geri götürecek bir tekliftir. Anayasaları anlamlı kılan da hak arama güvencesinin varlığıdır, temel hak ve özgürlüklerin teminat altına alınması ve yargı bağımsızlığıdır. Getirdiğiniz teklif bütün bunları ortadan kaldırmaya müsait bir tekliftir.

Parlamenter sistem bile altmış altı yılda demokrasi ve çoğulculuk ekseni üzerine oturamamış, lider odaklı kalmış iken sizin getireceğiniz bu ucube sistem Türkiye için tek başına bir felakettir.

Değerli milletvekilleri, katı güçler ayrılığı ve etkin denge denetim mekanizması var ise, adı ne olursa olsun, başkanlık, cumhurbaşkanlığı, parlamenter sistem, hiç fark etmez, katı güçler ayrılığı ve etkin denge denetim mekanizması varsa bir ülkede, orada özgürlükten, orada adaletten, orada demokrasiden, orada dayanışmadan, orada iç barıştan söz edebiliriz. Aksi bir durumda bu söylediklerimin hiçbirinden, başkan, cumhurbaşkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da olsa bahsedemeyiz; bunu iddia ediyoruz, derdimiz, muradımız budur. (CHP sıralarından alkışlar)

Her sistemde tarafların güvencesi vardır. Kamudan bireye, devletten bireye, bireyden devlete, bireyden bireye yönelik hak ihlalleri olur, olduğu iddia edilebilir. Böyle bir noktada bir tek kuvvetler ayrılığına ihtiyaç vardır. Bu hak ihlalleri ister devletten bireye ister bireyden devlete gelsin ister bireyden bireye de gelsin, kuvvetler ayrılığı mekanizması yoksa orada hukuksuzluk vardır. Benim geçenlerde söylediğim, bu ülkede parti devleti inşa edilirse kaos olur, iç savaş olur tehlikesine işaret etme gerekçemin altında da bu yatar. Bir sigortaya, bir hakeme, rejim ne olursa olsun, ihtiyaç vardır. Cumhurbaşkanlığı, aslında, aksak, topal demokrasimizin ve toplumumuzun bir ortak değeriydi. Siz bu yaklaşımınızla Türkiye'deki belki de tek ortak değeri de yok etmek üzeresiniz; inşallah, yok olmayacak, ben yok olacağına inanmıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisinin, Cumhuriyet Halk Partisinin, Halkların Demokratik Partisinin ve Milliyetçi Hareket Partisinin tüm saygıdeğer yönetici ve milletvekilleri için, 1923 de bizimdir, 1453 de bizimdir, 1071 de bizimdir, 1296 da bizimdir. Bunların hepsinin geçmişimizde, bizi geleceğe taşımada ayrı değer ve önemi vardır. Hâl böyleyken bu toplumu değişik vesileler, gerekçelerle, biraz hırs, biraz öfke, biraz inatla ötekileştirmek, kamplaştırmak, kutuplaştırmak kime ne yarar sağlar, doğrusu çok merak ediyorum.

Sayın milletvekilleri, hak ve özgürlük mücadelesi insanlık tarihi kadar eskidir. Demokrasimize yönelik tüm müdahalelere rağmen yani altmış altı yılda 6 müdahaleye rağmen, demokrasi -tramvaya da benzetirler ama- trenimiz, demokrasi vagonlarımız yoluna devam etmiştir, eksiğiyle gediğiyle. Aziz milletimiz demokrasiyi içselleştirmiş, benimsemiş ve sevmiştir, bunda bir tereddüt duymuyoruz. Milletimiz bu egemenlik hakkını, burada yazan, hepimizin de altına imza atacağı egemenlik hakkını Türkiye Büyük Millet Meclisi eliyle kullanıyor. 81 vilayetimizin 950 ilçesinden, 36 bin köy, mahallesinden gelen temsilciler eliyle aziz milletimiz egemenlik hakkını kullanıyor.

Şimdi, deniyor ki, isteniyor ki bu egemenlik hakkını gene millete sorarak bir kişiye devredelim. Gazi Mustafa Kemal Atatürk bunu görmüş olmalı ki "Millî emeller, millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, bütün millet fertlerinin arzularının, emellerinin bileşkesinden ibarettir." diyerek ta 1923'te, sizin bugün geldiğiniz bu aymaz noktaya o gün, doksan küsur yıl önce işaret etmiştir.

Kötüye kullanılmaya, suistimale, kutuplaştırmaya ve ayrıştırmaya, zıtlaşmaya ve inatlaşmaya açık bir rejim istiyorsunuz, budur bu. Belki -bence olamayacak ama- hadi diyelim Sayın Erdoğan böyle yapmadı, sonra ne olacak? 2010'da düştüğünüz hatayı anımsayın. O vakit de HSYK meselesi için, Anayasa Mahkemesi için neler söylediğinizi hatırlayın. Şimdi bin pişmansınız "Kandırıldık." diyorsunuz. Yarın da mı "Kandırıldık." diyeceksiniz, yarın da mı "Kandırıldık." diyeceksiniz? Bu olmaz, sürdürülebilir değildir sayın milletvekilleri. Ne olur, el insaf, buradaki bu koltuklarda hepimizin oturmasının ayrı bir değeri vardır, hiç kimse buraya tesadüfen gelmemiştir. Hepimizin geldiğimiz seçim bölgelerinde, toplumda bir itibarımız, bir saygınlığımız vardır, bir akreditasyonunuz vardır, bir temayüz etmişlik vardır. Hepimizin, buradaki bütün sayın milletvekillerinin bu saygınlığına -samimi söylüyorum, üzülerek söylüyorum- bu itibarına da halel geleceği muhakkaktır. Bakmayın siz -biraz önce söyledim- toplum ve milletimiz demokrasiyi sevdi ve benimsedi, 15 Temmuzu onun için atlattık.

Değerli milletvekilleri, bu yapılmazsa ne olur? Bu yapılmazsa önce siz hayal kırıklığına uğrarsınız, önce siz, yemin ediyorum, önce siz uğrarsınız; sonra toplum hüsrana uğrar ve sonra ülke felakete sürüklenir. Bizden uyarması, biz bunun yani bu rejimin değişeceğine Allah şahit, siz dahi şahit olun, ben inanmıyorum, yemin ederim, inanmıyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Rejimi değiştirmiyoruz.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Yemin etme, rejim değişmiyor zaten.

ENGİN ALTAY (Devamla) - An itibarıyla, siyasetçilerde mesele şudur: Bizler bugünden değil, yarından sorumluyuz; dünküler de bugün yaşadıklarımızdan sorumludur. Bakın, siyasetin böyle bir ritüeli vardır. Bugün dünün sonucudur, yarın da bugünün sonucu olacak.

Değerli milletvekilleri, terör kamplaşma ve kutuplaşmadan beslenen bir illettir. Huzur içinde bir yaşam istiyor isek terörün kamplaşma ve kutuplaşmadan beslenmesinin önündeki bütün kanalları kesmek herkesten önce bu Meclisin görevidir.

Parlamenter sistemi güçlendirmek 80 milyon insanımıza yapabileceğimiz en büyük hizmettir, en büyük iyiliktir. Bu çatı altında milletin emanetine sahip kalmak bizim asli görevimizdir; aksi, emaneti gölgelemektir. Bütçe hakkını ortadan kaldırmak, denetim yetkisini daraltmak, kanun koyma yetkisine ortak koşmak Türkiye Büyük Millet Meclisini sembolikleştirmektir. Dün söyledim, Hollanda'da, Belçika'da, İngiltere'de de saraylar var, şatolar var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) - Oralarda saraylar, şatolar...

Başkanım, bir pozitif...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Yap, yap Başkanım, pozitif ayrımcılık yap.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Yapalım, yapalım.

BAŞKAN - Sesiniz son derece davudi bir ses, aslında mikrofona gerek yok ama bir dakika verelim, tamamlayın.

ENGİN ALTAY (Devamla) - O gelişmiş ülkelerde saraylar ve şatolar semboliktir, Parlamento aslolandır. Millî irade Parlamento'dur, sarayda, şatoda millî irade olmaz ama kimi Orta Doğu ülkelerinde, Orta Asya ülkelerinde, Uzak Doğu ülkelerinde, kimi Afrika ülkelerinde de şatolar, saraylar var, parlamentolar da var ama oralarda da parlamentolar semboliktir, saraylar ve şatolar kuvveti temsil eder. Fark şudur: Bir tarafta, birinci örnekte refah ve huzur vardır, ikinci örnekte zulüm ve azap vardır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)