GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:54
Tarih:10.01.2017

MUSTAFA KÖSE (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.

1982 Anayasası'nın 9'uncu maddesinde "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır." denilmekte olup değişiklik teklifimizle "bağımsız" ibaresinin yanına "tarafsız" ibaresi eklenmekte, böylece yargı bağımsızlığının tarafsızlığı da içerdiği vurgulanmaktadır. Yargı elbette hem bağımsız olmalıdır hem de tarafsız olmalıdır. Mahkemelerin bağımsızlığı esastır ama mahkemeler aynı zamanda tarafsız da olmalıdır.

Cumhurbaşkanlığı sistemi gündeme geldiği günden bu yana cumhurbaşkanlığı sistemine karşı olan muhalefetçe bir rejim değişikliği yapıldığı yönünde iddialar ortaya atılmış ve kamuoyu maalesef yanlış yönlendirilmiştir. Bugün, bu anayasa değişikliğiyle yaptığımız bir rejim değişikliği değildir, bir sistem değişikliğidir, hükûmet sistemi değişikliğidir. Esasen, bu mesele bugünün meselesi de değildir. 1961 Anayasası'ndan sonra Türkiye'de parlamenter sistem ve başkanlık sistemi hep tartışılagelmiştir. 1969'da Millî Nizam Partisinin programında başkanlık sistemi vardır, 1973'te Millî Selamet Partisinin seçim beyannamesinde başkanlık sisteminin getirileceği öngörülmektedir. Sonrasında, rahmetli Alparslan Türkeş, tabiri caizse, başkanlığın kitabını yazmıştır ve "Temel Görüşler" isimli kitabında "Milliyetçi hareket tek başkan, tek Meclis sistemini savunur. Çağımız kuvvetli, adil ve hızlı icra çağıdır. Kuvvetli ve hızlı icra, icra gücünün tek elde toplanmasıyla mümkündür. Bunun için tarih ve töremize uygun olarak başkanlık sistemini savunuyoruz." demiştir.

Rahmetli Turgut Özal'ın gönlünde de Türkiye için başkanlık sistemi yatmaktaydı. Özal'a göre parlamenter sistem tıkanmıştı ve işlemiyordu. Türkiye'de büyük bir siyasi bölünme ve parçalanmışlık vardı. Bu durum uzunca bir süre koalisyonları zorunlu kılacaktı. Bu da siyasi sistemin zaaflar içerisinde kıvranması demekti. Siyasi bölünmüşlük ve istikrarsızlık ancak başkanlık sistemiyle aşılabilirdi.

1997'ye geliyoruz, rahmetli Süleyman Demirel parlamenter sistemin değiştirilmesi önerisini getirmiş ve şöyle demiştir: "65 milyonluk Türkiye daha iyi yönetilmelidir. Sorun sistem sorunudur. Dört yılda tam 6 hükûmet onayladım. Bu durum bile başlı başına parlamenter sistemi tartışmalı hâle getirmiştir."

Evet, görüldüğü gibi, hayatları devlet ve siyaset olmuş, bakanlık yapmış, Başbakanlık yapmış, muhalefet liderliği yapmış, masanın hem o tarafında hem bu tarafında bulunmuş, devleti yönetmiş, Cumhurbaşkanlığı yapmış bu liderlerin ortak noktaları parlamenter sistemin işlemediği ve değiştirilmesi gerektiği noktasındadır.

Şimdi soruyorum: Hangisi rejimi değiştirmek istemiştir, rahmetli Alparslan Türkeş mi, Necmettin Erbakan mı, Turgut Özal mı, Süleyman Demirel mi? Hiçbirisi rejimi değiştirmek istememiştir. Bizim de yaptığımız bugün rejimi değiştirmek değildir.

Evet, bugün rejim değişmemektedir ama başkanlık sisteminden sonra artık, öyle, Başbakanları pijamalarıyla karşılayan medya patronları tarihe karışacaktır. Bugün rejim değişmemektedir ama başkanlık sistemiyle artık bir daha "367" diye bir garabet hortlamayacaktır. Bugün yaptığımız bir rejim değişikliği değildir ama Cumhurbaşkanlığı sistemiyle artık e-bildirgeler tarihe karışacaktır. Evet, bu bir rejim değişikliği değildir ama cumhurbaşkanlığı sistemiyle artık 27 Nisanlar, 12 Eylüller, 27 Martlar, 15 Temmuzlar tarihe karışacaktır. "Bu bir rejim değişikliği." diyenler aynı zamanda "Bu sistemle birlikte diktatörlük getireceksiniz, seçtiğiniz cumhurbaşkanı diktatör olacak." diyorlar. Korkmayın, biz bir Almanya değiliz, biz bir İtalya değiliz, biz bir Suriye değiliz, Irak değiliz. Bu coğrafyadan, bu milletin bağrından tarih boyunca diktatör çıkmamıştır, çıkmaz; hele hele arkasında milletinin hayır duası, yüreğinde Allah korkusu olan Recep Tayyip Erdoğan'dan asla ve kata diktatör olmaz.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)