GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:54
Tarih:10.01.2017

CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa değişiklik teklifinin 1'inci maddesini görüşüyoruz, mevcut Anayasa'nın 9'uncu maddesinde değişiklik yapıyor. 9'uncu madde diyor ki: "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemeler tarafından kullanılır." Değişiklik "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından kullanılır." diyor. İfade güzel, ifadeye söyleyecek hiçbir şey yok ama yazanların ya eli sürçmüş ya dili sürçmüş. Yazanların ya eli sürçmüş ya dili sürçmüş çünkü 18 maddelik bu teklifin burada yazan 1'inci maddesi dışında hiçbir yerde bırakın eklediğiniz "ve tarafsız" kısmını, mevcut Anayasa'daki "Yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır." ifadesini bile nakzeden, ortadan kaldıran bir düzenleme.

Değerli arkadaşlar, ya bunu yazan arkadaşlar bilmiyorlar ne yazdıklarını ya bizimle alay etmek istiyorlar ya da milletle alay etmek istiyorlar. Bakın, "yargı yetkisinin bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılması"nı yazmak yetmiyor, aynı zamanda... (AK PARTİ sıralarından ayakta alkışlar)

Hoş geldiniz Sayın Başbakan, hoş geldiniz. İyi oldu Sayın Başbakanın da geldiği çünkü nasıl bir yargı sisteminin yaratılacağını en azından doğrudan duyma imkânı olacak. Teşekkür ediyorum kendisine Genel Kurulu teşrif ettiği için.

Değerli arkadaşlar, bu 18 maddelik teklife baktığımızda, bırakın mevcut hâliyle bağımsız yargı organlarını, bundan sonraki düzende yargı yetkisinin tamamen tek bir kişinin iradesine ve insafına teslim edilmiş bir yapıyla karşı karşıyayız.

Bakın, "yargı yetkisi" deyince aklımıza ne geliyor? Vatandaşlar, ilk ne gelir yargı deyince? Mahkemeler gelir değil mi, mahkemeler? Mahkemeleri kim kurar? Mahkemeleri Türkiye'de kuran, hâkimleri tayin eden, hâkimleri yükselten, görevden alan bir üst kurul var, bütün yargı teşkilatını düzenleyen bir üst kurul, onun adı bugün "Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu", sizin getirdiğiniz sistemde "Hâkimler ve Savcılar Kurulu." "Yüksek" lafını da çıkardınız. Aslında doğru yapmışsınız, kendi içinde tutarlı çünkü yüksek hiçbir yanını bırakmamışsınız. (CHP sıralarından alkışlar) Yüksek hiçbir yanı olmadığı için adında da kalmasın demişsiniz.

Şimdi, getirdiğiniz bu Hâkimler ve Savcılar Kurulu 13 üyeden oluşuyor. Bu 13 üyenin 6'sını Cumhurbaşkanı belirliyor, 6'sını. Nasıl? 4'ünü üye olarak seçiyor, 1 Adalet Bakanı, 1 Adalet Bakanı Müsteşarı; 6. Zaten bakan ve müsteşar da Cumhurbaşkanının kabinesinden tayin edeceği isim. 6'sı gitti, geriye kaldı 7; 7'sini Türkiye Büyük Millet Meclisi seçecek. Nasıl? Birinci turda üçte 2, ikinci turda beşte 3, üçüncü turda en çok oy alan 2 aday arasından kura. Yani, şimdi, 316 milletvekilli AKP Grubunda son oyu ikiye bölüp 158 bir adaya, 158 bir adaya oyları bloke ederseniz -kuraya girecek 2 kişiyi de çıkarın- kalan 7 kişiyi de bir siyasi parti grubu belirleyebilir. Düşünebiliyor musunuz, hangi siyasi parti grubu, kurduğunuz sisteme göre, partili Cumhurbaşkanının kontrol ettiği grubun hâkim olacağı Meclis seçecek?

Sayın milletvekilleri, kimsenin aklıyla alay etmeye gerek yok. Bu, şu demektir: Yargının başındaki, mahkemelerin tepesindeki Kurulu, tek bir kişiye belirleme yetkisinin verilmesi demektir. O Hâkimler ve Savcılar Kurulu mahkemeleri belirleyecek, Yargıtaya üye seçecek, Danıştayın dörtte 3'ünü seçecek, bütün yüksek yargıyı ve ilk derece yargısını belirleyecek ve siz ondan sonra diyeceksiniz ki: "Yargı bağımsız ve tarafsız." Yok böyle bir tablo.

Yetmedi, getirilen bu düzenlemede bağımsız yargı sadece HSYK'da ortadan kaldırılmıyor, başka bir şey daha var: Anayasa Mahkemesinin yapısıyla ilgili bir esaslı değişiklik yok, doğru, seçim sistemi değişmiyor ama Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinin 12'sini Cumhurbaşkanı seçiyor, 3'ünü de Meclis çoğunluğu seçiyor. Hangi Meclis çoğunluğu? Partili Cumhurbaşkanının genel başkan ve grup başkanı olarak Mecliste hâkim olduğu Meclis çoğunluğu seçiyor, bir kişi Anayasa Mahkemesinin tamamını kontrol ediyor. Ne oldu yüksek yargı? O Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanlığı kararnamesini denetleyecek, Mecliste yasaları denetleyecek; suç işlediği iddia edilen Cumhurbaşkanını Yüce Divan sıfatıyla yargılayacak, bakanları Yüce Divan sıfatıyla yargılayacak. Yani, bu getirdiğiniz sistem bir kişiye suç işlediği zaman kendi hâkimini tayin etme yetkisi veren bir sistem. (CHP sıralarından alkışlar)

Milletimize sesleniyorum: Nerede bu bolluk? Nerede bu bolluk? Nerede bu bolluk? Hangi sistemde var?

Değerli arkadaşlar, şimdi, tabii, şunu göz ardı etmeyelim: Burada, hani, 2010 yılı referandumunda denilmişti ya "Burada bir yeni yargı sistemi kuruyoruz." diye. Ondan sonra FETÖ'nün yargıda nasıl yapılandığını gördük, ondan sonra da bunu yapanlar nedamet getirdiler ve nedamet getirmekle kalmadılar, en son ne dediler? Sayın Cumhurbaşkanı çıktı dedi ki: "Allah da, millet de bizi affetsin." Yani, böyle baktığımız zaman, bir safiyane ya da basiretsiz bir tutumun sonucu gibi görülüyor ama aslında öyle değil, 2010 referandumu ve ondan sonra Fetullahçı çeteye yargının teslim edilmesinin arkasında yatan bir basiretsizlik ya da bir saflık değil; tam tersine, ihtiras, ihtiras. AKP anlayışının bugüne kadar teslim olduğu, kendisini ve memleketi de kurban ettiği, ihtiras. Hangi ihtiras o? "Yargıyı ben belirleyeceğim." ihtirası, "Benim yargım olsun." ihtirası. Bu ihtiras ne yazık ki bugün bu metne de yansımış, aynı ihtirasla "Yargıyı ben belirleyeceğim." diyorsunuz. Dün, o ihtirasın bedelini bu salonda tepemizde Fetullahçı çetenin bombalarına karşı direnerek ödedik ve kazandık. Yarın, bir daha bu millete bedel ödetecek bu öneriyi çekin, getirmeyin, kurtulun bu ihtirasınızdan, kurtulun bu ihtirasınızdan. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bakın, sistem partili Cumhurbaşkanı üzerine kurulmuş. Yani, bir siyasi partinin genel başkanı, biraz önce söylediğim bütün yüksek yargıyı tayin edecek. Bir siyasi partinin genel başkanı, elindeki bu mekanizma vasıtasıyla illerde, ilçelerde asliye hukuk mahkemelerini, asliye ceza mahkemelerini, sulh ceza hâkimlerini tutuklayan, tahliye eden hâkimleri, savcıları belirleyecek; bu nasıl bir hırstır?

Buradan hayır çıkmaz, buradan kimseye hayır çıkmaz; buradan şer çıkar milletin geleceği için. Bugün şöyle zannetmeyin: Mahkeme kadıya mülk değil, hiçbir makam ve mevki kalıcı değil. Bugün bu makamlar sizde olabilir ama yarın bir başkasının elinde olur ve bakın, şöyle düşünün: Benim oy vermediğim ya da zerre kadar gönül bağım olmayan bir siyasi partinin genel başkanı hâkimleri, savcıları, mahkemeleri, Anayasa Mahkemesini belirleyecek; böyle bir ülkede yaşamak ister misiniz? Böyle bir ülkede yaşamak isteyen, makul, sağduyulu bir vatandaşımız olabilir mi?

Değerli arkadaşlar, ben soruyorum: Cumhurbaşkanı partili olacak, vali ile iktidar partisi il başkanının ilişkisi nasıl olacak? Kaymakam ile iktidar partisi ilçe başkanının ilişkisi nasıl olacak? Bakın, bunun için, Sayın Adalet Bakanı dünkü konuşmasında çıktı, "Atatürk dönemine dönüyoruz." dedi; Atatürk'ün ayağının tozunu öpün, Atatürk'ün ayağının tozunu öpün. (CHP sıralarından alkışlar) Atatürk, bu memleketi bir felaketin eşiğinden aldı -tek parti bir zaruretti, bir keyfiyet değildi- ve mecburen demokrasiye yöneltti, siz şimdi demokrasiden mutlakıyete gitmenin çaresini arıyorsunuz. Kurtulun bu ihtirastan, kurtulun ve bu ülkede demokrasiyi kurban etmeyin.

Teşekkür ederim, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)