| Konu: | Siyasetin nezaket ve vicdan işi olduğuna ve İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay'ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasında Başbakana hakaret kastı olmadığına ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 54 |
| Tarih: | 10.01.2017 |
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce Genel Kurulda gereksiz, kamuoyunda da hoş karşılanmayacak bir tabloyu maalesef yaşadık. Bu tablo yaşanmayabilirdi. Siyasette hep söylediğim ve uymaya özen gösterdiğim bir husus şudur: Siyaset, öncelikle nezaket ve vicdan işidir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Terbiyedir, terbiye.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bülent, sen burasını germeye devam etmek istiyorsan ederiz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Terbiye, terbiye.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ya, Bülent bir dur ya.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sen biraz terbiyeli ol da ondan sonra laf at oradan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sen terbiyeli ol.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Grup Başkan Vekilisin bir de ya.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sen nesin?
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ayıp ya! Ayıp ya! Söz alır, konuşursun ya.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Adamına söyle onu.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim ya.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Şurada ortamı yumuşatmaya çalışıyoruz, yumuşamıyorsa da yumuşamaz. Hayret bir şey ya! Terbiyeyi öğreneceğim en son adam sen olursun bu Mecliste.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Hadi oradan be! Sensin o.
BAŞKAN - Sayın Altay, lütfen...
Sayın Turan, lütfen... (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, lütfen...
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Nezaket diyoruz, vicdan diyoruz. Nezaket, öncelikle, hele ki aynı mevkide bulunan 2 siyasetçinin birbirine karşı daha dikkat etmesi gereken bir meseledir. Oldu, bitti, bunu da yaşanmamış sayıyorum, biraz önceki meseleyi de yaşanmamış sayıyorum.
Şurada hep birlikte, bizim karşı çıktığımız, sizin desteklediğiniz bir meseleyi tartışıyoruz. Elbette tartışacağız, Parlamento tartışıyorsa Parlamentodur ama hakaret, onur kırıcı söz, kişi haklarına sataşma, benim ve partimin asla tasvip etmediği, kabul etmeyeceği bir meseledir, hiç şüphe yok bunda. Gergin bir ortam, elbette insanlar kürsüde ya da Genel Kurulda yerinden sataşma noktasında kastını aşan ifadeler kullanabiliyorlar, niyetleri dışında ağızlarından sözler çıkıyor. Biraz önce, çok sevdiğim Sayın Belma Satır'ın bana söylediği gibi. Ben de kendisinden özür dilerim yani bir söz söyledi, ben üstüne fazla gittim. Bak oluyor, olmamalı, olmamalı. Burada tartışmalıyız, saatlerce, en sert şekilde tartışacağız ama kimsenin, kimsenin kişi haklarıyla, gururuyla, onuruyla, haysiyetiyle uğraşmak hakkı ve haddi değil. Bunu hep birlikte yaparsak bir anlam ifade eder.
Özetle, ben hatibimizin, biraz önce konuşan hatibimizin, Başbakan Sayın Binali Yıldırım'a hakaret kastı içermeyen konuşmasını... Kendisiyle de konuştum; kendisi de bu Parlamentonun son derece nazik, kibar milletvekillerinden -hepimiz öyleyiz şüphesiz- bir arkadaşımızdır. Biraz sonra, konuşmasının kalan kısmında da Sayın Başbakana asla ve asla bir hakaret kastı olmadığını ifade edecek. Ama informel olarak şunu da söyleyeyim, informel söylüyorum: Sayın Başbakan burada otursaydı ve bu lafı o kürsüden ben etseydim, Sayın Başbakan kahkahayla gülerdi, tatlı bir tebessümle gülerdi.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Tavır öyle değildi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - "Cin Ali" ifadesi, baktığınızda hakaretamiz bir ifade de değil ama belli ki çoğunluk partisi bundan incinmiş. Biz gereğini yapıyoruz. Kastımız, hatibimizin de kastı, asla ve asla Sayın Başbakanımıza hakaret değildir.
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Hiçbir genel başkana hakaret edilmez.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Kesinlikle.
Evet, durum bundan ibarettir.
Arz ederim Sayın Başkan.