GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:52
Tarih:06.01.2017

LEVENT GÖK (Ankara) - Tülay Hanım, yedi dakikanız kalmış, kullanabilir miyim onu da?

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) - Hayır, zaman çok değerli.

LEVENT GÖK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi üzerinde söz aldım. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Grup önerisine baktığımızda, çalışmaları biten Anayasa değişikliğine ilişkin Komisyon raporunun sıra sayısı aldığı ve sıra sayısı alan bu Anayasa değişikliği teklifinin öne alınmasına ilişkin bir önerge. Bildiğiniz gibi, pazartesi günü Anayasa değişikliğine başlayacağımıza dair bir program da geçen hafta içerisinde buradan geçti. Anlaşılıyor ki Adalet ve Kalkınma Partisinin öncelikli gündemi Anayasa, varsa yoksa Anayasa. İstanbul'da patlayan bombalar da, Kayseri'de patlayan bombalar da, dün İzmir'de patlayan bombalar da Adalet ve Kalkınma Partisinin asla ilgi göstermeyeceği bir alan.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Tabii, bizim ilgimiz dışında, ilgili olanlar belli.

LEVENT GÖK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tam bir buçuk yıl içerisinde tam 464 kişi bombalı saldırılarda hayatını kaybetti. Son El Bab Fırat Kalkanı operasyonundaki şehitlerimiz bu sayıya dâhil değil. Türkiye'nin dört bir yanı cehenneme dönmüş, Türkiye'nin içi cehenneme dönmüş, artık en güvenilir illerimizde dahi terör acımasızca yüzünü gösteriyor. Bunların nedenlerini, sonuçlarını incelemek hepimizin görevi, buna katkı sağlamak hepimizin görevi. Sağlayalım diyoruz. Bakın, terör çok can yakıyor, analar ağlıyor, anaların gözyaşını dindirelim.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, burada "Biz şunu getirdiğimiz zaman terörü önleyeceğiz." diye bir kanun teklifi getirin ya da bir değişiklik getirin, derhâl destek vereceğiz diyoruz ama Adalet ve Kalkınma Partisinden çıt yok; varsa yoksa başkanlık rejimi, daha önemli o. Yani başkanlığa evrileceği belli olan bir rejimde umrunda değil, terör umrunda değil.

Şimdi, önceki gün İçişleri Bakanı burada terörle ilgili bilgi verdi, aynen şu sözleri söyledi, dedi ki Sayın Süleyman Soylu: "Terör örgütünü adım adım izliyoruz. Terör örgütünü izlerken de -altını çizerek söylüyor bir de Sayın Bakan- hangi hareket kabiliyetlerini ve taktiklerini ortaya koyduklarını öğreniyoruz, ona göre terör örgütünün hamlelerinden önce hamle yapıyoruz."

Değerli arkadaşlarım, yani bir iktidar diyor ki: "Ben terör örgütlerinden önce düşünüyorum onların ne yapacağını, olayları bir adım önden takip ediyorum." Yani takip edilen hâli bu. Sayın Soylu döneminde dün ölen, hayatını kaybeden yurttaşlarımızın sayısıyla tam 120 yurttaşımız hayatını kaybetti. 464 yurttaşımız bir buçuk yılda hayatını kaybetti. Bu, terör örgütünün takip edilmiş hâli.

Değerli arkadaşlarım, ciddi olalım. Yani Türkiye'nin bu yakıcı sorunu konusunu niye burada tartışmıyoruz, görüşmüyoruz? Pazartesi günü gelin, Meclis açık, Meclis Televizyonunu da açalım; terör konusunda bütün partiler ortak bir duruş sergilesin, herkes birlik beraberlik mesajı versin ama buradan bir sonuç da çıkaralım. E niye bunu yapmıyorsunuz? Varsa yoksa Anayasa değişikliği.

Peki, Türkiye'nin geldiği bu noktada, terörün azmasında, bu hâle gelmesinde iktidarın payı ne? İktidarın payı yok mu bu işte? Suriye politikası... Başından beri söyledik, Suriye'de yanlış yapıyorsunuz. Suriye'de bu iş bir gün bize mutlaka döner, Suriye politikanızı değiştirin. Burada Esad'cı olduk, bilmem neci olduk, sizler millî oldunuz. Biz bu haklı uyarıları yaparken, neredeyse kutuplaşan bir dünya yarattınız, Cumhuriyet Halk Partililer suçlandı "Suriye politikası yanlış, bundan dönün." dediği için. Biz söyleyince anlamıyorsunuz ama önceki gün Başbakan Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş diyor ki: "Suriye politikamız başından beri yanlıştı."

Değerli arkadaşlarım, peki, bu noktaya nasıl geldiniz? Bunu söylediğiniz anda bunu söylemekle de kurtulabilecek misiniz? Yani Suriye politikası yanlışsa bunun siyasi sorumluluğu ve hesabı verilmeyecek mi? Sizin o "Biz yanlış yaptık." dediğiniz Suriye politikasından dolayı Türkiye bir ateş topuna döndü. Kontrol edilemeyen cihatçı örgütler işte bu yüzden geliyor Türkiye'ye, bu yüzden yuvalanıyorlar. Hiç mi payınız yok? Yanlış yapıyorsanız sorumluluğunu da yerine getireceksiniz. Niye sorumluluğu yerine getirmiyorsunuz? Gelin, bu politikayı tartışalım, "Hayır, bu politika da kenarda kalsın, biz Anayasa'yı görüşelim." E, görüşüyorsunuz, ne oluyor? İşte İzmir'de patlayan bir bomba yine yurttaşlarımızı, canlarımızı bizden alıyor ve pek çok yaralı ortaya çıkıyor.

"İncirlik Üssü" diye bir tartışma açıyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikasının iflası, değerli arkadaşlarım, Türk dış politikasının bugünlerdeki konumu. Bir Sayın Bakan çıkıyor, diyor ki: "İncirlik Üssü'nün kalmasının anlamı yok." Şimdi, bir gün önce böyle söyleniyor, gazeteciler de bize söylüyorlar, "Blöf yapmasınlar, yani gereğini yapacaklarsa yapsınlar." diye biz söylüyoruz. Bakan bu sözleri söyledikten bir gün sonra "Bizim İncirlik Üssü'yle ilgili herhangi bir düşüncemiz yok." diye kendi kendini tekzip ediyor. Değerli arkadaşlarım, böyle tutumlarla ne Türk dış politikası yönetilir ne Türkiye siyaseti tanzim edilir.

FETÖ soruşturması... Uyarıyoruz, az önce de konu oldu akademisyenlerden işten çıkarılanlar, sağ olsun, sayın bakanlarımızla da görüşüyoruz, bildiğimiz insanların "Bir de bunlara bakın, nasıl tablosu?" diye. Hükûmet yetkililerinin bize ifadesi ne oluyor biliyor musunuz? "O konu rektörlerden gelen listelere göre oluyor." Değerli arkadaşlarım, peki, rektörlerden gelen listelere göre oluyorsa, o rektörlere güvenebiliyor musunuz? Sorun burada. Rektörler, kendi üniversitelerindeki çekişmelerinden dolayı aleyhinde olan bir sürü öğretim üyesi hakkında raporlar gönderiyorlar. E, bu bir süzgeçten geçmiyor ama. Yani bizim muhatabımız rektörler olmak durumunda imiş ama bizim muhatabımız Hükûmet çünkü kanun hükmünde kararnameyi yayımlayan Hükûmet. Doğal olarak bunda çok titiz olunmalı. Biz, gerçekten FETÖ'cülerin daha işbaşında kaldığını ama FETÖ mağduru olan akademisyenlerin işten uzaklaştırıldığını anlatmaya çalışıyoruz. Ha, bunu ister anlarsınız ister anlamazsınız, inşallah bir gün başımıza tekrar bombalar yağmaz; uyarmak istediğimiz konu bu. Yine biz gereğini yaparız ama bunları dikkate alın arkadaşlar.

Hadi bunu da dikkate almadınız, Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşarı "Benim bu göreve getirileceğim öğrenildiği anda bir bakan 'Sakın bu görevi kabul etme, başına her türlü iş gelebilir.' dedi." diye açıklama yapıyor. Değerli arkadaşlarım, vahim bir tablo, ciddi bir tablo; bunu Hükûmet sorguluyor mu? Ya, bu Müsteşar ne demek istedi? Kimdir bu bakan? AKP'nin bakanı, CHP'nin bakanı değil, MHP'nin bakanı değil, HDP'nin bakanı değil; AKP'nin içinden bir bakan çıkmış -şu anda görevde olur olmaz onu bilemem, onu Müsteşar bilir- ve böyle bir söz söylemiş. Şimdi, bu sözün bir anlamı yok mu, bir ciddiyeti yok mu? "Kimdir bu bakan?" diye hesap soruyor musunuz? Yok. Bir ayrışmaya gidiyor musunuz? Yok. Ondan sonra, FETÖ'yle mücadele... O Müsteşar bu sözü söyledikten tam beş dakika sonra bunun gereği yapılmalıydı, beş dakika içinde, hatta bir dakika içinde. Üç dört gündür bekliyoruz, kimseden tık yok; unutturulmaya, karartılmaya ve soğutulmaya çalışılıyor. E, böyle bir tabloda FETÖ'yle mücadele edebilir misiniz? Gelin biz size destek olalım. Kimdir bu bakan biz de bilelim. O bakan Türkiye'nin başına başka işler açmasın eğer görevdeyse, görevde değilse gereğini yapın; bir sürü insan tutuklanıyor, gözaltına alınıyor, gereğini yapın arkadaşlar. E, bunları söylediğimiz zaman "Bırakın onları bir kenara, Anayasa'yı görüşelim..." Değerli arkadaşlarım, Türkiye yangın yeri, ekonomi alarm veriyor, dolar almış başını gidiyor.

Meclis Televizyonu bugünkü, cuma günkü görüşmeleri de yayınlamak durumunda, pazartesiden başlayan Anayasa görüşmelerini de yayınlamak durumunda. İktidar partisinden tam üç gündür yanıt bekliyoruz. Pazartesi günü başlayacak olan Anayasa görüşmelerinde Meclis Televizyonunun çalıştırılması konusundaki iradenizi ortaya koyun. Daha hâlâ tartışıyorlar. Daha durun bakalım. "Üstlerle görüşülüyor, bize gelene kadar değişebilir." Ne değişebilir arkadaşlar? Bir Meclis Televizyonunu açmak bu kadar zor mu? Yani, halk, Anayasa gibi çok önemli bir konuda bilmeyecek, bilgilenmeyecek de hangi konuda bilecek? Halk bilmesin, görmesin, duymasın. Haklı eleştiriler yerine getirilmesin. Varsa yoksa Anayasa değişikliği.

Değerli milletvekilleri, bu yol, iyi bir yol değil; bu yol, Türkiye'yi kutuplaştıran, ayrıştıran bir yol. Bu ısrarlarınızdan lütfen vazgeçin ve halkın gerçek gündemini Mecliste hep beraberce tartışalım diyor, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)