| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 51 |
| Tarih: | 05.01.2017 |
HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, şimdi, söz konusu madde bazı sektörler, mal ve hizmet grupları itibarıyla yıl içerisinde mahsuben iade edilemeyen verginin nakden iade imkânını sağlayan bir düzenleme. Genel olarak karşı çıktığımız bir düzenleme değil belki. Ancak, bu Mecliste defalarca söz verilmiş olmasına rağmen,; torba yasa düzenlemeleri, uygulamaları yapılmayacak, torbalar hâlinde getirilmeyecek yasalar denmesine rağmen, asıl sorun, sürekli olarak aynı uygulamaya devam edilmesi. Ve ondan sonra, bu torba yasa düzenlemeleriyle getirilen yasalarda yapılan en ufak bir hata için tekrar yeni torba yasalar getiriliyor. Bu da Meclisin itibarını, aslında yasama organının itibarını zedeleyen bir durum oluyor ve sürekli biz burada "Şimdi şu maddeye bunu ekleyelim mi? Burada bununla ilgili anlaşalım mı, anlaşmayalım mı?" şeklinde konuşmalar yapıyoruz ki bunlar hakikaten ayaküstü yapılacak şeyler değil.
Bütün maddeler, bütün kanunlar, direkt Plan ve Bütçe Komisyonuna getiriliyor ve öncesinde, aslında tali komisyonlarda daha detaylı olarak görüşülmesi gerekirken bu görüşmeler yapılmıyor ve üstünkörü bir şekilde Plan ve Bütçe Komisyonuna getirilip yine işte o torbaların içerisine doldurularak önümüze getirildiğinden burada birçok anlaşmazlık ortaya çıkabiliyor.
Şimdi, arkadaşlar, gerçekten, bu Meclisin içerisinde hepimiz insanız ve bu çalışma temposu, bu çalışma biçimi, insani bir çalışma biçimi değil. Yani kendi aileleriyle bir araya gelemeyen, doğada bir yürüyüş yapamayan, işte bir kediyi, köpeği sevemeyen, çocuklarını sevemeyen insanlar kalkıp da sadece kâğıtların içerisine kafalarını gömerek iyi kanunlar yapamazlar, böyle bir şey mümkün değil. Yani biz, insanlara birtakım iyi düzenlemeler yapmak, iyi yasalar yapmak, onların hayatında olumlu değişiklikler yapmak üzere yetkilendirilmiş, görevlendirilmiş insanlar olarak burada bulunuyoruz. Ama kendi hayat düzenimize baktığımız zaman, burada yaşadığımız şeye baktığımız zaman, aslında birbirimize karşı da zaman zaman, ister istemez bir öfkeyi, kutuplaşmayı büyütüyoruz. Çünkü normal bir hayat yaşamıyoruz. Böyle bir hayat içerisinde yasama faaliyeti olmaz, yasa yapılmaz, yapılan şeyden hayır gelmez. Yapılan şeyleri çoğu zaman... Gerçekten, bunu sadece iktidar partisi için söylemiyorum ama genel olarak bütün partilere mensup olan milletvekili arkadaşlar için söylüyorum: İçeriye yeterince hâkim olamıyor kimse, bu çalışma temposu içerisinde de hâkim olamıyor, daha öncesinde komisyonlarda görüşülmediği için de hâkim olamıyor. Hâlbuki, komisyonlardır göz göze temas gerektiren yerler. O komisyonlarda daha insanca çalışmalar olabilir, o komisyonlarda birbirimize yakınlaşabiliriz, olumlu önerilerde bulunabiliriz, olumlu değişiklikler yapabiliriz. Buna fırsat vermeyen bir yasama çalışması, faaliyeti içerisinde hakikaten kimsenin hayrına olabilecek bir düzenleme yapılamaz, üstünkörü sadece bazı şeylere imza atmış oluruz.
Şimdi, bir başka önemli konu var önümüzde; pazartesi gününden itibaren, biz, aslında bizim için tekçi olan ve bu ülkede bir rejim değişikliği anlamına gelen bir Anayasa teklifini görüşmeye başlayacağız ve saatlerdir iktidar grubundan şunun için bir cevap bekliyoruz: Halkımız acaba Anayasa görüşmelerini, gerçekten onları bu kadar fazla ilgilendiren ve bu toplumda "Evet." veya "Hayır." diye bir referanduma dahi gidebilecek olan... Ki, bu Meclisten geçmeyeceğini umut ediyorum bu teklifin ama geçmesi hâlinde de halkın onayına gidecek olan bir teklifin halk tarafından görüşmelerinin izlenerek bilinmesi, şeffaf olarak bu yayının bütün görüşmeler boyunca televizyondan naklen izlenebilmesi; sadece internetten değil, bizim annelerimiz, babalarımız ya da işte ne bileyim, interneti olmayan, buna ulaşamayan insanların da izleyebileceği... Bundan daha makul bir istek olabilir mi arkadaşlar? Yani, halkın oylamasına götürmeyi düşündüğünüz bir şeyi halkın izlemesinden, görüşmelerini izlemesinden, bununla ilgili net olarak kanaat sahibi olmasından, bunu istememizden daha makul bir şey olabilir mi? Bunu gerçekten samimiyetle soruyorum. Bunun nesini değerlendiriyorsunuz? Bunda değerlendirecek bir şey yok. Yoksa bilinmesini mi istemiyorsunuz? Yani, gerçekten yaptığınız şeye güveniyorsanız, bu Anayasa teklifinin halk tarafından çok kabul görecek, çok makbul bir şey olduğuna güveniyorsanız, buna inanıyorsanız, o zaman diyoruz ki: Gelin, burada gruplar adına yapılacak görüşmeler bir saat olsun, daha sınırlı olmasın.
Bunun dışında da madem biz gündüzden geceye, geceden sabaha burada çalışacağız, yine aynı o insani olmayan tempoyla neyi yetiştireceksek... Çünkü, halkın aslında hiç de gündemi olmayan bir şey. Halk bugün gerçekten dolar kaça yükseldi, ona bakıyor. Arçelik'ten 600 işçi çıkarılmış, o işçiler "Ben hayatımı nasıl idame ettireceğim?", ona bakıyor. Yıllardır iş cinayetlerinde ölen insanlar, onların yakınları acaba yeni iş güvenliği, iş sağlığıyla ilgili bir düzenleme olacak mı, buna bakıyor. Ki bu torba kanun içerisinde -yine aynı şekilde, ben burada vekil olduğum zaman yaptığım ilk konuşmalardan biriydi, bunun ötelendiği madde üzerine konuşmuştum- yine aynı şekilde, iş yerlerinde iş güvenliği, iş sağlığı uzmanının daimi olarak bulunması, bu istihdamın yaratılmasıyla ilgili maddenin ertelenmesi söz konusu; bunu da oylayacağız aynı şekilde bu torba içerisinde, biliyor musunuz bilmiyorum. Bu da şu anlama geliyor: Yeni iş kazaları, yeni iş cinayetleri, yeni işçi ölümleri anlamına geliyor.
E, bütün bunları burada yaparken, insanların gündemi aslında buyken, insanların gündemi aslında yaşam hakkının korunmasıyken, hâlâ işte katliamları yapan, gerçekleştiren birçok kişi henüz bulunamamışken, adliyeye teslim edilememişken, bugün üstelik İzmir kentinde adliyeye insanların hak aramak için aslında gittiği, gitmesi gereken yerde de bir saldırı gerçekleşmişken; insanlar kendi yaşamlarıyla, çocuklarının hayatlarıyla, eğitimleriyle, gelecekleriyle, ceplerindeki parayla ilgili, emeklilikleriyle ilgili, sağlıklarıyla ilgili endişe içerisindeyken biz kalkıp da "Acaba burada tekçi bir başkanlık rejimini getirebilir miyiz"i tartışacağımız, bundan başka hiçbir madde içermeyen bir Anayasa teklifini görüşecekken tek isteğimiz şu ki: Ya, arkadaşlar, gelin işte, bu Anayasa teklifinizi madem görüşeceğiz, o zaman halkımız da bunu izlesin. Biz ne diyoruz? Görsünler. Siz ne diyorsunuz? "Görsünler." Cumhuriyet Halk Partisi ne diyor? "Görsünler." Milliyetçi Hareket Partisi ne diyor? "Görsünler." Bunu istiyoruz ve hâlâ bunun cevabını alamıyoruz.
Evet, lütfen, burada kendimiz için de insani şartlar yaratalım, kendimiz de insani şartlarda yasama faaliyeti yürütelim. Ancak bu şekilde yapacağımız yasalardan hakikaten kendimize de, halkımıza da bir hayır gelebilir. Aynı zamanda, birbirimizle de o komisyonlarda yürüteceğimiz faaliyetlerde çok daha iyi bir diyalog içerisinde olabiliriz ve herhâlde Türkiye için tekçi bir tekliften ziyade, daha demokratik, daha özgürlükçü nice teklifleri de hep beraber hazırlayabiliriz. O zaman işte burada her şeye bizler "evet" demeye hazırız diyoruz.
Saygılarımla. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.