GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:51
Tarih:05.01.2017

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nda bir değişiklik önergesi; bizim de kabul ettiğimiz, ihracatçılarla ilgili, KDV iadeleriyle ilgili bir kolaylık. Sistemimiz açısından doğru olduğunu bizim de tespit ettiğimiz bir değişiklik, onun için biz de onay verdik, hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz.

Bu vesileyle şunu söylemek istiyorum: Vergi çok özellikli bir konu değerli arkadaşlarım. Ekonominin böyle bir döneminde, sıkıntılı bir döneminde, sorunlarının çok fazla olduğu bir döneminde, dengelerinin bozulduğu bir döneminde; önümüzü, bir ay sonrasını bile göremediğimiz, hatta bir hafta sonrasını bile göremediğimiz bir döneminde vergi politikaları, maliye politikaları çok çok önemli, önem kazanıyor. Onun için, bu dönemde özellikle maliye ve vergi politikalarıyla ilgili daha dikkatli bir uygulama yapılması lazım, firmaların, yatırımcının, özellikle üretimle iştigal edenlerin sıkıntıya sokulmaması lazım.

Bizde maalesef vergi konusu, maliye konusu genellikle denetimle eş anlamlıdır yani "maliyeci" denince denetleyen olarak görülür sadece. Hâlbuki aynı zamanda maliyeci yol gösterendir; o firmanın daha iyi çalışmasını, daha düzenli olmasını, kayıtlarının, defter, belge ve bilgilerinin daha iyi bir şekilde tutulmasını, dolayısıyla o firmanın geleceği daha iyi görebilmesini sağlaması gerekir. Bu sadece denetim yönü dolayısıyla olmaması lazım ve makro anlamda da verginin ve maliye politikalarının tüm sektöre yol göstermesi, yöneltici olması lazımdır olumlu anlamda.

Biz 2017'yle ilgili aşağı yukarı 500 küsur milyar, yanlış hatırlamıyorsam -şimdi aniden çıktım- 511 milyarlık vergi öngörüyoruz ama -bunun büyük çoğunluğu- kamudan gelenleri de çıkarırsak, dolaylı vergileri de çıkarırsak doğrudan vergi diyebileceğimiz, beyana dayanan gelir ve kurumlar vergisi maalesef çok düşük kalıyor. 645 milyarlık bütçemiz içerisinde -harcama bütçesi 645 milyar lira- beyana dayanan gelir ve kurumlar vergisi maalesef yüzde 5'ler civarında, yüzde 10'un altında; bunu söylemem lazım. Dolaysıyla bunu artırmamız lazım. Bizim en büyük vergi kalemimiz, maalesef özel tüketim vergisi (ÖTV), motorlu kara taşıtları vergisi gibi dolaylı vergiler. Bunların artık yavaş yavaş devreden çıkması lazım ama ekonominin böyle bir döneminde bunun başarılması da mümkün değil. Onun için, vergi politikasının bu dönemde daha elastik, daha hassas, bu tür, şu düzenlemede olduğu gibi, firmalar açısından daha kolaylaştırıcı olması şarttır.

Değerli arkadaşlarım, bunu söylerken... Dün, daha hızlı gitmek amacıyla bazı konuları, bu torba kanunda olan bazı konuları da burada Genel Kurula, sizlere anlatmak istediğimiz hâlde anlatamamamız durumu söz konusu oldu. Onları da özellikle söylemek istiyorum.

Mesela, konulardan bir tanesi sosyal güvenlikle ilgili, çalışanlarımızla ilgili, yine vergiyle bağlantılı parafiskal bir konu. Şimdi, çalışanlarımızın birçoğu, çalıştıkları zaman, kamuda özellikle memur olarak çalıştıkları dönemde örneğin 4 bin lira eline geçiyorsa, emekli olduğunda bunun çok çok altında, bin-bin küsur lira, 1.500 lira en fazla maaş alabiliyor. Birdenbire, emekli olduğunda gelirindeki bu düşüş ona bir mağduriyet yaşatıyor. Bununla ilgili olarak çok kimse şikâyetçi, emekli olmak istemiyor, geçinemiyor da. "Allah kimseyi gördüğünden geri koymasın." derler, böyle güzel bir dua vardır. Şimdi, düşünün, 4 bin lira alıyor, 5 bin lira alıyor, birdenbire gelirinde yarı yarıya da değil, yarıdan çok daha fazla bir düşüş söz konusu. Bu kişinin çalışması şart, gelirini, o mesafeyi kapatması şart. Onun için emekli olmak istemiyor, onun için sıkıntıya giriyor, bunalıma giriyor ailevi olarak. Bu, bütün topluma yayıldığı zaman toplumda büyük sıkıntılar yaratıyor.

Kamunun, aslında, gerçek ödeme üzerinden yani gerçek maaşı üzerinden prim kesmesi gerekiyor. Bu yıl -daha önce de anlattım- 116 milyar hazineden yani Maliyeden Sosyal Güvenlik Kurumuna transfer söz konusu, 116 milyar. E, biz bu transferi yapıyoruz. Madem bu transferi yapıyoruz, neden gerçek anlamda kişilerin geliri üzerinden prim tahakkuk ettirmiyoruz, prim tahsil ettirmiyoruz, neden bunu yapmıyoruz? Zaten transfer yapılıyor, kamunun sonuçta bir gideri olacak. Ama bu gider zaten var, gerçekleşiyor. Dolayısıyla bu konuyla ilgili gider artırıcıdır diye düşünmek çok anlamlı değil diye düşünüyorum. Bunun da düzeltilmesi gerekir bu aşamada. Sonuçta, sosyal güvenlik, sosyal sigortacılık bir dengedir, bir aktüeryal hesaptır. Ne kadar prim ödenmişse o kadar da ona uygun maaş alınması gerekir ama biraz önce söylediğim gibi, gerçek maaşı üzerinden, gerçek ücreti üzerinden, biz ondan prim almıyoruz kamuda çalışanlar için, ondan sonra da kaçakçılık var, kayıp var diyoruz, özel sektörü sıkıştırıyoruz. Aslında kaybın en önemli bölümü devlette, kamuda. Bunun yapılmamasını anlamak mümkün değil.

Şimdi, torbada bazı maddeler var bireysel emeklilikle ilgili, göreceksiniz. Bireysel emekliliği teşvik ediyoruz, bireysel emeklilikle ilgili olarak, ödeme yapan kişilere yüzde 25 devlet katkısı var, yüzde 25. Peki, onu teşvik ediyoruz da neden sosyal sigortacılığı böyle topal bırakıyoruz, sıkıntılı bırakıyoruz? Onlara da destek olmamız gerekmez mi? Gerçek ücreti üzerinden prim almasını sağlamamız gerekmez mi? Bunlar yanlış işler diye düşünüyorum, bunlar kamuyu sıkıntıya sokan işler diye düşünüyorum. Kamuda böyle bir yanlış var, gerçek anlamda kayıp var, kaçakçılık var bir anlamda da. Biz bunu özel sektörde telafi etmeye çalışıyoruz ama kamuda gidermiyoruz maalesef. Böyle bir sıkıntı, bunun da giderilmesi lazım.

Tabii ki bireysel emekliliği de destekleyelim ama bunu bir ikinci ayak olarak düşünmemiz lazım. Zorunlu sigortacılık yani sosyal sigortacılık esastır, Anayasa'mıza göre de sosyal sigortacılığın teşvik edilmesi gerekir. Öncelik buradadır, onun için sosyal sigortacılıkta bu açığı kapatmak için, bu yanlışı, aktüeryal dengemizi bozan bu yanlışı kapatmak için öncelikli hareket etmemiz, ondan sonra da bireysel emeklilikteki o yüzde 25 devlet katkısını tabii ki desteklememiz gerekir diye düşünüyorum.

Onun haricinde de vergiyle ilgili olarak şunu söyleyeyim: Bu, TÜİK'in yeni millî gelir hesaplamasından sonra, bu yeni seriden sonra birçok şey altüst oldu. Bizim, ekonomiyle ilgilenen, maliyeyle ilgilenen kişiler olarak kafalarımız karıştı yani birçok konuyu anlayamaz hâle geldik. Dün ifade ettim, mesela millî gelirin, gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1'i kadar tarım desteği gerekiyor kanuna göre, onun altında kalmıştık, şimdi yüzde yarımın da altında kalıyoruz ama birçok hesaplamaya yine konu olan vergiyle ilgili olarak, vergi yüküyle ilgili olarak da aynı şekilde rakamlar değişti. Biz vergi yükünde OECD'nin çok gerisinde kalmış olduk. Bu durumda da vergileri artırmamız, vergi politikasının bu anlamda da değişmesi gerekiyor. Şimdi, ne yapılacak? Bunlara uygun hareket edilmesi lazım. Dün ben Sayın Bakana sordum: Bununla ilgili bir çalışmanız var mı, yeni seriye göre? "Yok." dedi, henüz bu çalışmalar yapılmamış ama yapılması lazım.

Onun haricinde, değinmek istediğim bir konu daha vardı demin yine Sayın Bakana sorduğum varlık barışıyla ilgili olarak, servet affıyla ilgili olarak. Biz epey muhalefet etmiştik biliyorsunuz, sonradan bizim istediğimiz şekle az çok getirilmiş bir düzenleme vardı ama tebliğ ile kanun arasında ben farklılıklar görüyorum. Kanunda yaptığımız düzenlemelerin tebliğle çok ilerisine gidildiğini, uluslararası kamuoyu nezdinde sıkıntıya gireceğimiz düzenlemeler yapıldığını düşünüyorum orada. Eğer bir konuşma daha nasip olursa onlarla ilgili olarak da açıklamalar yapmak isterim. Bu konular önemli, böyle ayaküstü de birdenbire çıkıp konuşulacak konular değil. Gerçekten önemli, hepimizin daha dikkatli olması gerekir diyorum.

Başta Bakanımız ve bürokratlarımız olmak üzere hepinize saygılar sunuyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.