| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 51 |
| Tarih: | 05.01.2017 |
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
HDP grup önerisinde talep edilen husus şudur: 28 Aralık 2011 tarihinde, Şırnak'ın Uludere ilçesinde devletin savaş uçaklarıyla yapılan bombalama sonucu çoğu çocuk 34 sivilin yaşamını yitirmesinin üzerinden beş yıl geçmiş olmasına rağmen bugüne kadar hiç kimse herhangi bir ceza almamıştır. En son, Anayasa Mahkemesi köylülerin başvurularını usul yönünden reddetmiş ve Türkiye'de yargı yolu tüketilmiştir. Bu bağlamda, ailelerin mağduriyetinin devam ediyor olması ve en son 29 Mayıs 2016 tarihinde yine aynı noktada köylülerin tekrar bombalandığı iddiasının araştırılması amacıyla bir Meclis araştırma komisyonu kurulması istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, beş yıl önce Şırnak Uludere'de Irak sınırında yapılan hava harekâtı sonucu 34 vatandaşımızın hayatını kaybetmesi ülke olarak hepimizi derinden yaralamış, o dönemde olayın sebeplerinin açığa çıkarılması ve sorumluların bulunması yönünde tüm siyasi partilerin görüşleri olmuş, Hükûmetimiz hayatını kaybeden vatandaşlarımızın akrabalarıyla yakından ilgilenmiş, mağduriyetlerinin giderilmesi ve yakınlarına tazminatlar ödenmesi noktasında da hassas davranılmıştır.
Olayla ilgili olarak başlatılan soruşturmalar olmuş, Meclis İnsan Hakları Komisyonu araştırma yapmış, yargı bazı sonuçlara varmıştır. Bunların ayrıntılarına girmeden önce, şunu, öncelikle soruşturmanın, yargı makamlarının yapmış olduğu soruşturmaların hangi aşamalarda, nerede kaldığını sizlere aktarmak istiyorum.
Olayın aydınlatılmasına yönelik olarak Genelkurmay Başkanlığı olay hakkında soruşturma başlatmış, İçişleri Bakanlığı müfettişler görevlendirmiş, idari yönden inceleme başlamış ve hazırladıkları raporu aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu alt komisyonuna da göndermişlerdir.
Olay sonrası Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatmış, konunun askerî görevle ilgili olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş ve dosyayı Genelkurmay Başkanlığı Askerî Savcılığına göndermiştir. Genelkurmay Askerî Savcılığı Türk Silahlı Kuvvetleri personeli olan 5 şüpheli hakkında kaçınılmaz hata gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Genelkurmay Askerî Savcılığının verdiği karara yapılan itiraz Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askerî Mahkemesi tarafından da reddedilmiştir. Olayda hayatını kaybedenlerin yakınları 18 Temmuz 2014'te Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuşlar, Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruda, başvurucu avukatların vekâletnamelerinin eksik olması nedeniyle başvuruculara on beş günlük kesin süre verilmiş, bu belirlenen kesin sürede eksiklikler giderilemediği için başvuru reddedilmiştir. Başvurucuların avukatları vekâletnameleri ibraz etselerdi eğer o verilen süre içerisinde, dosya şu anda Anayasa Mahkemesinde görülmeye devam edecekti ve AİHM'e de henüz gidilme zorunluluğu olmayacaktı. O nedenle, araştırma önergesinde bahsedilen iç hukuk yollarının tüketildiğiyle ilgili gerekçeye, biraz sonra açıklayacağım nedenlerle aslında iç hukuk yollarının henüz tüketilmediğini de belirteceğim.
Tabii, bu araştırma önergesi 3 Haziran 2016 tarihinde verilen bir önerge. O tarihten sonra Türkiye'de çok şeyler değişti; 15 Temmuz hain darbe girişimi gerçekleşti ve bu tarihten sonra geçmişte yaşanan birçok olayın yeniden değerlendirilmesi gerektiği ortaya çıktı. Terörü sonlandırmak için başlatılan çözüm süreci sonrasında 7 Şubat MİT kriziyle başlayan olaylar zinciri, Oslo görüşmelerinin sızdırılması ve ardından Uludere'de 34 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine yol açan bu önemli olay, yine sonrasında Gezi olaylarıyla çıkarılmaya çalışılan iç karışıklık, Kobani olayları, ardından 17-25 Aralık yargı darbesi girişimi, ülkemizin değişik yerlerinde PKK, DAEŞ ve DHKP-C'nin gerçekleştirdiği bombalama ve terör olayları ve en son olarak da 15 Temmuz darbe girişiminin gerçekleştirilmesi, darbe sonrasında da Hükûmet ve devlet FETÖ'yle mücadele ederken diğer terör örgütlerinin de saldırı olaylarını artırması ülkemizin nasıl bir büyük oyunla karşı karşıya kaldığının göstergesi olan olaylar olarak tarihe geçmiştir. Milletimiz, bu olayların arka planındaki gerçekleri görmektedir, bu olayların ülkemize diz çöktürmek için yapıldığının farkındadır. O nedenle, Türkiye üzerinde hain planları olanlar hiçbir zaman emellerine ulaşamayacaktır.
Uludere olayları sırasında bölgede görev yapan bazı komutanlar 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında tutuklanmışlardır. Darbeye giden süreçte bu olayın gerçekleştirilmesinde rolü bulunduğu iddia edilenlerle ilgili olarak devam eden yargı süreçlerinde elbette ki değerlendirmeler yapılacaktır. Yargının yeni iddiaları soruşturmasının, bu darbe soruşturmaları kapsamında her bir olayın ayrı ayrı değerlendirilmesinin ve bu olaylarla ilgili maddi delillerin ortaya çıkarılmasının da yargının görevi olduğu açıktır ve bu soruşturmalar yargının mutlaka yapması gereken hususlardır.
Uludere olayıyla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu Alt Komisyonu da bir araştırma yapmıştır. Orada iktidarıyla muhalefetiyle milletvekillerinin görüşleri rapora yansımıştır. Nereden kaynaklanabileceği hususunda milletvekillerimizin muhalefet şerhinde de belirtilen hususlar vardır. Tüm bunlar, Meclisin bu belgeleri gerek yargı makamlarınca gerekse idari soruşturmayı yapan makamlarca delil olarak kabul edilebilecektir.
Uludere olayının en önemli sebebi aslında bölgede devam eden terör olaylarıdır. Terör olaylarını fırsat bilerek Hükûmeti ve devleti zor duruma düşürmek isteyen FETÖ bağlantılı kamu görevlileri ya da askerî yetkililer varsa, 15 Temmuz darbe girişimini soruşturan yargı makamlarınca ortaya çıkarılması gerekir ve çıkarılacağından da şüphemiz bulunmamaktadır.
Güvenlik güçlerimiz terörle mücadele için şu anda da bölgededir. Bölücü terör örgütünün -sınır ötesini de kullanarak- ülkemizin özellikle Güneydoğu Bölgesi'ndeki sınır illerinde terörist faaliyetleri olmasa böyle bir harekâta gerek kalmayacaktır ve kaçınılmaz hata gerekçesine de belki ulaşmaya gerek kalmayacaktır. O nedenle, bu olayın birinci sorumlusu PKK ve benzeri terör örgütleridir ve bu olayın meydana gelmesi ve ülkemizde bir kaos ortamının çıkarılması, 15 Temmuz darbe girişimine giden yolda birtakım taşların örülmesi anlamında sorumluluğu bulunanlarla ilgili olarak da elbette ki yargı makamları bunları değerlendirecektir.
Terör örgütünün bölücü hedeflerini benimseyip dillendirenler şunu bilmeliler ki Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü bölücü terör örgütüne, bütün hainlere ve onları kullananlara rağmen korunmuştur ve korunması noktasında da Mecliste grubu bulunan bütün siyasi partiler aslında görüş birliği içerisindedir ve olmalıdır.
Türkler ve Kürt vatandaşlarımız arasında bin yıldan fazladır süren kardeşlik hukuku vardır. Tarih ve kader birliği her türlü ayrılıkçılığın panzehiridir. Otuz yılı aşkındır kardeş kavgası çıkarmayı başaramayan bölücü terör örgütü bundan sonra da başaramayacaktır. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu olay sonrası yapmış olduğu açıklamalarının arkasında olduğumuzu belirtmek istiyorum. Evet "Uludere olayı karanlık dehlizler arkasında kalmayacak." dedi Cumhurbaşkanımız ve inşallah kalmayacak. 34 vatandaşımızın ölümünden sorumlu olanlar mutlaka bulunacaktır ve bulunması gerektiğini, biz, AK PARTİ Grubu olarak her zaman ifade ediyoruz.
Uludere'de beş yıl önce meydana gelen elim olayın sorumlularını bulup cezalandırmak yargının görevidir değerli milletvekilleri. Yargının, bu iddiaları, özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ortaya çıkan yeni durumla birlikte soruşturması gerektiğini, yeni iddialar nedeniyle iç hukuk yolunun henüz tükenmediğini belirtmek istiyorum. Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karar, aslında şeklî bir karardır, esasa ilişkin bir karar değildir. Esasa ilişkin kararı da işte... 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle soruşturulan ve şu anda tutuklu bulunan ve Uludere'de de eğer karar mekanizmasında görev alan askerî yetkililer varsa, bunlarla ilgili de gerekli soruşturmalar mutlaka yapılacaktır. Bu bir ceza soruşturması işidir. Burada talep edilen, Meclis araştırması. Meclis araştırmasıyla maddi delillere bir yere kadar ulaşabiliyorsunuz ancak ceza soruşturması, yargının yapmış olduğu ceza soruşturması, bu olayda sorumlu olan kim varsa, açığa çıkarmak için yapılan maddi delillerin araştırılmasından ibarettir, bunu yapmak gerekir. Bunu yapmak için de, şu anda görülmekte olan darbe davaları var, bu davaları hep birlikte takip edelim, Meclis olarak takip edelim ve bu konudaki, Uludere'deki 34 vatandaşımızın sorumlusu kim, hep beraber görelim, açığa çıksın, sorumlulara da, en ağır ceza neyse verilsin diyor, bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tunç.