| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 50 |
| Tarih: | 04.01.2017 |
TUFAN KÖSE (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2'nci maddeyle 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu'nda bir değişiklik yapmak istiyoruz.
Döviz kazandıran uluslararası yük taşımacılığı için uygulanan damga vergisi ve harçlar istisnasını, muafiyetini yolcu taşımacılığı için de öngörülmesini biz de olumlu buluyoruz ancak yeterli mi? Yeterli değil. Bu değişikliğin yurt içi kara yolu taşımacılığında da uygulamasının yapılması muhakkak çok önemlidir ve gereklidir. Yeterli mi? Bu da yeterli değil. Kamyon, otobüs, taksici esnafının özellikle kullandıkları yakıtı da ucuzlatacak birtakım düzenlemelerin yapılması, küçük esnaf sayılabilecek bu insanların da geçimine ve ülke ekonomisine katkı sağlayacağını düşünüyoruz.
Tabii, bu kanunla ilgili, bu kanunun bu maddesiyle ilgili partimizin de görüşü, bu eksiklikleriyle beraber olumludur ama ülkemiz daha önemli süreçlerden geçmektedir, çok büyük bir kaostan geçmektedir, büyük zorluklar yaşamaktayız bugünlerde. Hatta, bazı yazarların, düşünürlerin söylediği biçimiyle Kurtuluş Savaşı'ndan da zor koşullar altında bir dönem geçirmekteyiz. Böyle bir dönemde ve olağanüstü hâlin uygulandığı bir dönemde, maalesef, Anayasa'yı değiştirmeye ve Anayasa'mızdaki yüz kırk yıllık parlamenter demokrasi geleneğimizden ayrılarak bir başkanlık rejimini getirmeye çalışmaktayız.
Tabii, başkanlık rejimiyle ülkemizde ne değişecek, acaba ekonomi mi düzelecek? Bugün geldiğimiz noktada, doların 3.600'ü bulduğu noktada, ekonomiye bir katkısı olacak mı başkanlığın? Hiçbir katkısı olmayacağını hepimiz biliyoruz. Bakın, bugün enflasyon yüzde 8,53'e, 9'a dayanmış, emekliye verdiğimiz zam yüzde 4,73; memura yüzde 3'le baskılamışız; hastanelerde alınan muayene katkı paylarına yapılan zam oranları yüzde 20 ile 60 arasında olmuş hatta Boğaz köprüleri geçişi bile yüzde 48 oranında artırılmışken çare, bunların çaresi başkanlık diyoruz.
Şimdi, çok garip işler oluyor maalesef ülkemizde. "Karşımızda aynı merkezden yönetilen farklı örgütler var, üst akıldan." diyor iktidar mensupları, Başbakan, Bakanlar Kurulu hatta Cumhurbaşkanı fakat bakıyoruz, açılımı kiminle yapmışsınız aynı merkezden yönetilen örgütlerden? PKK'yla yapmışsınız. Eğit donatı kiminle yapmışsınız? IŞİD'le yapmışsınız. FETÖ'ye de "Ne istedilerse verdik..."
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - IŞİD mi? Nereden çıkarıyorsun? Ne alakası var? Eğit donatın IŞİD'le ne alakası var?
FATMA BENLİ (İstanbul) - Ne alakası var?
TUFAN KÖSE (Devamla) - Biz çıkarmıyoruz Sevgili Osman, bu zaten ortada olan bir şey.
"Ne istedilerse verdik." diye de FETÖ terör örgütü... Yani, kiminle iş birliği yaptıysa iktidar "Bunlar terör örgütü olarak bugün aynı merkezden yönetiliyor." diye kendi kusurlarını gizlemeye dönük bir aygıt hâline gelmiş.
Değerli arkadaşlarım, yine, garip şeyler oluyor dedik. İktidar, kendisini devirmeye yönelik olduğunu söylediği bir kalkışmanın sebeplerini, bu kalkışmayı yapanları araştırmak istemez mi? İster, normalde istemesi de gerekir, yoksa bu kadar insan boşuna mı şehit oldu? Ama istemiyor, istese... Biliyorsunuz, bununla ilgili kurulan Komisyon bugün son toplantısını yaptı ve bu darbe girişiminin en etkili adamlarını yani darbeyi önleyen diye söyleyebileceğimiz Genelkurmay Başkanı ile MİT Müsteşarını dinlemedi.
Değerli arkadaşlarım, bu Anayasa değişikliğiyle kurulmak istenen yeni Türkiye rejimi totaliter bir rejimdir. Mahkemelerin, ordunun, polisin, sendikaların, meslek örgütlerinin, üniversitelerin, TÜBİTAK'ın tek merkeze bağlanacağı, baktığında gözlerinden ne dediğinin anlaşılacağı tek adama bağlanan bir rejimdir. Bir partinin üyesi, belki de genel başkanı olan partili cumhurbaşkanına bağlanmak isteniyor bu kadar kurum. Devletin ve toplumun bütün kurumlarına bir partinin, özellikle de bugün için konuşursak Adalet ve Kalkınma Partisinin üniforması giydirilmeye çalışılıyor. Demokrasi bunun neresinde? Biz şunun sözünü veriyoruz burada, 79 milyon insanımızın huzurunda ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin sağduyulu milletvekillerinin huzurunda: Biz buna izin vermeyeceğiz değerli arkadaşlar. Bu tek parti, tek adam yönetimine dayalı bu rejimin ülkemizin geleceği, 79 milyon insanımızın ve gençlerimizin geleceği açısından doğru olmadığını söylüyoruz.
Ocak ayı, aydınlanma ve daha fazla demokrasi yolunda yitirdiklerimizden dolayı karanlık bir aydır, acılarla dolu bir aydır. Ocak ayındayız şimdi. Demokrasi şehitlerimiz var; Metin Göktepe, Onat Kutlar, Muammer Aksoy, Gaffar Okkan, Uğur Mumcu, ocak ayında yitirdik bunların hepsini. Biz onların aziz anıları önünde, hatıraları önünde ve 79 milyon insanımızın önünde, bu Anayasa değişikliğine ve Türkiye'nin yüz kırk yıllık parlamenter demokrasisini tek bir adamın iradesine bağlayan başkanlık anayasasına izin vermeyeceğiz diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)