GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ARDAHAN MİLLETVEKİLİ ENSAR ÖĞÜT?ÜN, (2/20) ESAS NUMARALI 2090 SAYILI TABİİ AFETLERDEN ZARAR GÖREN ÇİFTÇİLERE YAPILACAK YARDIMLAR HAKKINDA KANUNUN BİR MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ?NİN DOĞRUDAN GÜNDEME ALINMASINA İLİŞKİN ÖNERGESİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:5
Tarih:09.10.2012

MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18 defa değiştirilen 1982 Anayasası'nda bir değişiklik daha, bir geçici madde daha eklemek üzere teklif Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna gelmiştir ve Milliyetçi Hareket Partisi adına bu teklifle ilgili görüşlerimi size sunmak üzere huzurunuzdayız. Hepinizi partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, geçici madde eklenmesine ilişkin teklif, 2014 yılı Mart ayının son günü yapılması gereken mahallî idareler seçimlerini 2013 yılının Ekim ayının son pazar gününe almaktadır. Buna göre, yerel yönetimlerin seçimi beş ay dört gün erkene alınmaktadır. Beş ay dört gün neyi ifade etmektedir? Beş ay dört gün, ait olduğu iklim seviyesi itibarıyla sonbaharın sonunu ve kışını ifade etmektedir. Dolayısıyla, belediye başkanı adayı olarak, belediye meclisi üyesi adayı olarak, il genel meclisi adayı olarak, muhtar ve ihtiyar heyeti üyeleri adayları olarak 80 binin üzerinde aday beş ay dört gün boyunca kar, kış, çamur, yağmur gibi tabii olaylarla boğuşarak seçmene ulaşmaya çalışacak. Bu zorluğun önüne geçmek üzere Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Anayasa'ya bir geçici madde eklenmek suretiyle daha uygun bir mevsim olan ekim ayının son pazar gününde yerel seçimlerin yapılmasına ilişkin, Anayasa'ya bir geçici madde eklenmek suretiyle değişikliğe öncülük ettik.

Değerli arkadaşlarım, böylece adayların seçmene ulaşması önündeki tabii engellerin kaldırılması, seçmenlerin de adayın partisine, şahsiyetine, plan ve projesine ulaşabilme şeklindeki demokratik talebini ve hakkını yerine oturtmaya gayret gösteriyoruz. Bu kapsam içerisinde, demokrasinin küçük birimlerde doğrudan hayata geçtiği yerel yönetimlerin daha şeffaf, daha hesap verebilir, daha hizmet edebilir hâle gelebilmesine imkân sağlıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, işte bu kapsam içerisinde sadece Anayasa'ya geçici bir madde ilave edilmekte değil, Anayasanın diğer ilgili maddelerinde, seçim kanunlarında, yerel yönetimlerle ilgili seçim kanunlarında da daha demokratik adımların atılması ve yerel yönetimlerin demokratik bir şekilde halka hizmet edebilir hâle getirilmesine ilişkin görüşlerimizi biz, hayata geçirmek için çaba sarf ediyoruz. İşte, bu kapsam içerisinde üç önemli konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bunlardan bir tanesi: İktidar partisinin, özellikle Milliyetçi Hareket Partisinin belediyelerde uygulamış olduğu itibarsızlaştırma, etkisizleştirme, hizmetlerini verimsizleştirme ve yıpratma politikalarından örnekler vermek istiyorum. Adana'da büyükşehir belediyesi kurulmuş, Adanalılar Adana'ya Büyükşehir Belediye Başkanı seçmiştir, Aytaç Durak. Seçildikten sonra, başına, pişmiş tavuğun başına gelenlerden fazlası gelmiştir. Dolayısıyla, Adana seçmeniyle birlikte Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidar yetkisinde bulunan emniyet güçleri, istihbarat birimleri ve siyasallaştırdığı yargı Adanalıların seçmiş olduğu belediye başkanının Adanalılara hizmet etmesini engelleyici çalışmalar yapmıştır. Anayasanın 127'inci maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı bir şekilde, İçişleri Bakanı da yetmiş üç ayrı konuda, her biri üçer kişiden oluşan, birer başmüfettiş başkanlığında teftişlere başlamış, sonuç itibarıyla Adana Belediye Başkanının yapmış olduğu hizmetlerde hukuka aykırı hiçbir eylem ve işlemine tesadüf edilememiş ama Adana Belediye Başkanı hâlâ açıktadır.

Değerli arkadaşlarım, bunun bir diğer örneği ve hazin örneği Konya Ereğli Belediye Başkanının başına gelmiştir. Bir gece sabah namazı Belediye Başkanının evi, belediye binaları, Belediye Başkanının akrabalarının binaları, çalışanlarının evleri barkları basılmış ve bütün ev eşyaları ve belediye evrakları alınıp götürülmüş, dört ay sonra tekrar bir baskına gelinmiş. Sayın Başkanımızın ailesinin içerisinde on yedi yaşındaki kızına ahlaksız ve şerefsiz imalarda bulunulmak suretiyle insanlık dışı bir muameleye tabi tutulmuş ve dört gün gözaltına alınmıştır. Arkasından belediye çalışanlarından bir tanesi, bu tacizkâr, bu ahlaksız, bu şerefsiz muameleye tahammül edememiş -duyun bunu benden- cezaevinde intihar etmiştir. Bunun bir vebali olması lazım, bu vebal bu dünyada olmazsa öbür dünyada sizin boynunuzda olacaktır.

Bir başka örnek, bir belediyemiz -şimdi bunun ismini vermiyorum, ilgili sayın bakana Anayasa Komisyonunda ifade ettim- dinlemeler yapılıyor hakkında. Bu dinlemelerde, devletin önemli makamında olan birisinin soyadıyla eş değerde, muameleye başlamadan, gözaltına almadan, işlemlere başlamadan o makamdan telefon ediliyor "Sizin sayın filanca kişiyle akrabalık ilişkiniz var mı?" Soyadları aynı çünkü. Eğer akrabalık ilişkisi vardır deseydi o operasyon olmayacaktı. Belediye Başkanı da garibim, hiçbir şeyden haberdar değil, "Yok, hayır, öyle bir ilişkimiz, öyle bir akrabalığımız yok." der. İki gün sonra Belediye Başkanı dört gün içerde.

Değerli arkadaşlarım, bunun gibi Isparta Belediyesinin, Karabük Belediyesinin, Korkuteli Belediyesinin, Etimesgut Belediyesinin, Gölbaşı Belediyesinin, Kadınhanı Belediyesinin, en son Edremit Belediyesinin adliye marifetiyle, cumhuriyet savcısı marifetiyle sosyal linçe tabi tutulması hukuk devleti ile bağdaşılabilir değil.

Değerli arkadaşlarım, iktidar elbette bir güç. Maharet onu adaletle hükmetmektedir. Maharet, zulmetmek demek değildir. Zulüm ile abat olunmaz, zulmün neticesinde hüsran vardır. Eğer zulüm ile abat olunsaydı firavunlar abat olurdu.

Şimdi, Edremit Belediye Başkanı hakkında yolsuzluk, hırsızlık, namussuzluk diye soruşturma yapılıyor, savcı alıyor, basın açıklaması yapıyor: "42 civarında adamı içeri aldık" diyor. "42 civarında adam" dediği, Türkiye Cumhuriyeti'nin saygın vatandaşıdır. Bunun civarı olur mu? 43 olsa, bir kişinin şahsi hürriyetinin tahdit edilmesi vardır, 39 olsa yine bunun bir anlamı vardır ve "Bunlar hakkında ciddi deliller vardır, ciddi emareler vardır." diyor ve bunu basınla paylaşıyor, arkasından da diyor ki: "Bununla birlikte kesin hüküm verilene kadar herkes suçsuzdur." Sosyal linci yapıyor, toplum indinde itibarsızlaştırıyor, etkisizleştiriyor, hizmetlerini verimsizleştiriyor, arkasından, uyanık -savcı uyanıklığı bu, bilirim ben onları ve bu uyanıklığı da bilirim- bununla birlikte kendini kurtaracak, "Mahkeme kararı verilinceye kadar herkes suçsuzdur" diyor. İşte bu "adaletle zulmetmek" demektir arkadaşlar. En vahimi de burasıdır. Adaletle zulüm ne bu dünyada ne öbür tarafta ceremesiz kalmaz.

İkinci bahsetmek istediğim husus değerli arkadaşlarım, İçişleri Bakanlığı bir genelge yayınladı, yer yerinden oynadı. Bu genelgeye göre küçük belediyeler, belde belediyeleri artık yapacağı bütün hizmetlerde, işlerde, ihalelerde, inşaat işlerindeki tefriklerden, infazlardan, ifrazlardan tutun ne yapacaksa validen izin alacak.

Değerli arkadaşlarım, bu dünyanın hiçbir yerinde görülmüş bir iş değildir. Bütün demokratik ülkeler, bütün demokratikleşen ülkeler demokrasiyi ilk önce yerel yönetimlerde hayata geçirirler. Yerel yönetim nedir? Yerel yönetim, yerli halkın, hemşehrilerinin ihtiyaç duyduğu hizmetleri seçecek bir başkan ve yönetim kurulu seçmek, belediye meclisi seçmek demektir, yerel yönetim budur. Siz bunun yetkisini, yani seçmenin verdiği yetkiyi alıyorsunuz, atadığınız ve AKP il başkanı gibi hareket eden valiye veriyorsunuz. Özellikle MHP belediyelerinin hiçbir plan ve projesi tasdikten geçmiyor, evraklar yığılmış; örnek Konya, yüz altmış yedi tane beldesi var, yüz altmış yedi tane beldenin bütün belediye hizmetlerini bir vali yapacak. Zaten işi başından aşkın olan sayın valinin yüz altmış yedi tane belediyenin belde işlerinin nasıl yapılacağına karar vermesini beklemeniz mümkün müdür? Bunun anlamı "Belediyelerin kapısına kilit vuracağım ben." demektir. Nitekim, kara haber tez gelir -üçüncü konuya geliyoruz- çünkü perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.

Üçüncü haber ise, büyükşehir belediyesi kurulması adı altındaki bir fitne ve fesadın Türk devlet yapısına ve yerel yönetimlerine sokulması demektir.

Değerli arkadaşlarım, adı güzel olabilir, büyükşehirler kurulsun, hiçbir itirazımız olmaz. Büyükşehir kurulsun, büyük hizmetler yapılsın şehirlerimize, buna bizim bir itirazımız olmaz. Ama adıyla müsemma olmayan bir uygulama geliyor. Adıyla müsemma olmayan uygulama nedir? Bu büyükşehir, büyükşehir olmayacak, bu büyükşehir eyalet olacak, eyalet. Bu büyükşehre seçilecek belediye başkanının seçmenleri il dâhilinde bulunan bütün seçmenler olacak. Bu büyükşehre seçilecek belediye başkanının yetkisi ilin sınırları dâhilinde olacak. O zaman bu, büyükşehir değil. O zaman bu, belediye başkanı da değil. Nedir bu? Bu, eyalet başkanıdır. Değerli arkadaşlarım, bu eyalet başkanıdır. Bu, küresel bir projedir. Bu küresel proje, şehir devletleri yaratılmasına ilişkin Türkiye üzerinde oynanan operasyonun bir başka gizlenmiş şeklidir.

Değerli arkadaşlarım, bu kapsam içerisinde daha önce -yeri gelmişken ifade edeyim- Osmanlıyı "hasta adam" ilan eden ve mirasını paylaşmak isteyen ülkeler Osmanlı kuzusundan bakın kaç tane post çıkartmış, elimde listesi var. Osmanlının toprakları altında bulunan, coğrafyasında toprağı olarak kullanılan ve himayesi altında bulunan tam 162 tane devlet yaratmışlar. Listesi hem İnternet'te var hem bende var.

Şimdi, Türkiye üzerinde bir operasyon uygulanıyor. Bu operasyonun adı da "Türkiye'de şehir devletleri yaratmak." Bunu etnik çatışmalarla, inanç çatışmalarıyla pekiştirmek ve fitili ateşlemek istiyorlar. İşte, bu, büyükşehrin yaratacağı sonuç, etnik temele dayalı ayrışmayı körükleyebilecek, eyalet şehir, büyükşehir statüsünde eyalet devletlerini yaratmak istemektedirler ve dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi buna bu nedenle göğsünü siper edecek, asla, kata yasalaşmasına izin vermeyecektir.

Diğer taraftan, bu büyükşehir belediye kanunuyla birlikte büyükşehir kapsamı içerisine alınan illerde bulunan 1.032 tane beldenin hükmi şahsiyeti ortadan kaldırılacaktır. 1.032 tane belde artık belediye hizmeti alamayacaktır, kendi seçtikleri belediye başkanlarından belediye hizmeti alamayacaktır. Bu illerin dışında bulunan illerde ise, yani büyükşehir statüsünde bulunmayan illerde ise 559 tane belde belediyesi kapatılacaktır.

Değerli arkadaşlarım, toplam 1.591 tane belde belediyesi kapatılacaktır. 1.591 tane beldede artık halkın seçtiği belediye başkanı, halkın seçtiği belediye meclis üyesi bu görevleri yerine getiremeyecek, ilave olarak il genel meclis üyelikleri de kaldırılacak, özel idareler de kaldırılacak. O zaman ortaya çıplak bir gerçek çıkıyor. O çıplak gerçek de biraz önce BDP adına konuşan Sayın Altan Tan'ın ifade ettiği gibi, "Valiye ne gerek var kardeşim?" diyor, doğru söylüyor, gidişat oraya gidiyor. Buradan da bir şehir devleti doğuyor. Bu şehir devletinin de altyapıları tamamen merkezî otoritenin altında, merkezin atadığı memurların yetkisi dâhilinde hareket edecek olan kişilere bağlı bir hizmet anlayışı.

Değerli arkadaşlarım, bütün bunları değerlendirdiğimiz zaman, büyükşehirlerle ilgili gidişat ne demokrasiyle ne Türkiye'nin önündeki yerel yönetimlerde ihtiyaç duyduğu yasa değişiklikleriyle ilgilidir; tamamen dışarıdan odaklı ya da Adalet ve Kalkınma Partisinin muhtemelen Cumhurbaşkanlığı seçimine veya ondan sonraki seçimlere, seçimi nasıl kazanırım amacına dayalı bir iştir.

Değerli arkadaşlarım, her yerde, dünyanın her yerinde seçilmişlere yetki verilir atanmışlara değil. Bunu Adalet ve Kalkınma Partisi de siyasi jargon hâline getirmiştir, atanmışlar değil seçilmişler diye.

Şimdi ben size soruyorum: Konya'nın Çeltik ilçesinin Honam beldesi Polatlı'nın dibindedir, Konya'ya mesafesi de yaklaşık 200 kilometredir. Konya'nın Halkapınar ilçesi Mersin'in dibindedir, Konya'ya mesafesi de yaklaşık 200 kilometredir, fazlası var. Konya'nın Kulu ilçesi Ankara'nın dibindedir. Konya'nın Seydişehir ilçesi Antalya'nın dibindedir. Buradaki 167 tane belediyeyi kaldırıyorsunuz. Bu 167 tane belediyenin hizmet verdiği yere Konya'daki Büyükşehir Belediyesi hangi güçle, hangi takatle, hangi imkânla götürüp belediye hizmeti verecek? Böyle bir mantıksızlık düşünülebilir mi, böyle bir ihtimal düşünülebilir mi? O zaman bu niçin yapılıyor? Bu, Konya için yapılmıyor; bu, İstanbul için yapılmıyor; bu, Kayseri için de yapılmıyor; bu, etnik bölücülüğe hizmet için, Güneydoğu'da şehir devleti yaratmak için yapılıyor. (MHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, ferasetinize hitap ediyorum, aklınıza hitap ediyorum, vicdanınıza hitap ediyorum, vatanseverliğinize hitap ediyorum. Bu ihanetin içerisinde olamayız. Biz elbette olmayacağız ama Adalet ve Kalkınma Partisi de olmasın, sizin de vatanseverlik duygularınızın olduğuna eminiz. O zaman, bu kadar açık seçik, çıplak bir gerçek karşısında nasıl bir dayatmaya boyun eğebilirsiniz? Parti disiplininiz olabilir ama bu devletin kuruluş felsefesinde bir söz vardır, o da: "Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır." İşte "teferruat" demenin tam zamanıdır.

Değerli arkadaşlarım, bir başka çarpık nokta: 3 bin, 4 bin, 5 bin, 6 bin, özellikle sahil bandındaki, Akdeniz sahili ve Ege sahili bandındaki, yazları 100 bin, 150 bine nüfusu ulaşan beldeler kapatılıyor ama Konya'nın Ahırlı ilçesinde olduğu gibi 800 nüfuslu ilçe belediyesi ayakta kalacak, ona bağlı Akkise Belediyesi, 3 bin küsur nüfuslu Akkise Belediyesi kellesini verecek bu kanunla. İşte, Ceylan Arslan, Milliyetçi Hareket Partisinin Belediye Başkanı, "Allah'tan bulun" diye mektup yazmış. İsteyen Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarıma bu mektubun bir suretini takdim edebilirim.

Değerli arkadaşlarım, üç başlık altında sözlerimi ifade ettim. Birincisi, MHP'li belediyelere yapılan zulümdür. Büyük bir vicdani kanaatle ifade ediyorum, saydığım ve ismini zikredemediğim MHP'li belediye başkanlarına yapılan zulmü Sayın Başbakanın İstanbul Belediye Başkanıyken gördüğü zulümden bin beterdir. Madem "Damdan düştük." diyorsunuz, damdan düşürmek için insanları damdan aşağıya atmayın. Adaletli davranın, ferasetli davranın, makul davranın. Seçmenin iradesine sahip çıkın, saygılı olun. Bugün seçmen bizi seçer, yarın sizi seçer. Bu, demokrasinin bir kuralıdır.

İkincisi, İçişleri Bakanının yayınlamış olduğu genelgedir. Bu, demokrasinin ve yerel yönetimlerle ilgili demokratik değerlerin kalbine vurulmuş bir hançerdir. Bu hançeri çıkarıp yerli yerine oturtmak bütün Parlamentonun görevidir.

Üçüncüsü ise, yerel yönetimlerin hizmetlerinin büyükşehirler marifetiyle görüşülmesine?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK BAL (Devamla) - ?ilişkin kanun tasarısıdır ki bu tasarı "Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü." dediğimiz kavramı ortadan kaldırabilecek niteliktedir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bal.