GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, son günlerdeki gelişmeler ve iç güvenliğe ilişkin gündem dışı açıklaması nedeniyle CHP Grubu adına konuşması
Yasama Yılı:2
Birleşim:49
Tarih:03.01.2017

CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok taze umutlarla, geleceğe dair iddialarımızla, Türkiye'de yaşayan 80 milyon insanın 31 Aralık akşamı tek düşüncesi, arzusu, 2017 yılının terörsüz geçmesi. Herkes diğer iddialarını, arzularını geri plana bıraktı ama bir tek şey istedi; 2017 terörsüz geçsin, bir tek masum insanın hayatı kaybolmasın, Türkiye acılar çekmesin derken günün ilk ışıklarıyla İstanbul'da patlayan bomba bütün bu umutları, arzuları, istemleri aldı götürdü.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce İçişleri Bakanını izledik burada, büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Sayın Bakan burada sanki bir okul müsameresinde, bir münazara heyetinde bir konu anlatır gibi anlatıyor. Neyi anlatıyor? Daha iki gün önce İstanbul'da 39 kişi hayatını kaybetmiş, daha ölümlerin travmalarını yaşıyoruz... Hükûmetin bilgilendirmesine teşekkür ederiz, biz zaten talep de ediyorduk ama doyurucu, hepimizi ikna edici, geleceğe dair güven duygularımızı artırıcı bir konuşma beklerken, bir hayal kırıklığı içerisinde, işte laf olsun torba dolsun diye yapılan bir konuşma.

Sayın Bakan, böyle olmaz yani sizin sorumluluğunuz var. Siz madem geldiniz, bu kürsüye çıktınız "Ben milletime, Meclisime hesap vereceğim." dediniz; e hesabını veriniz. Siz, hesabı vermeden kaçıyorsunuz. Ya, burada hesap kesilmedi arkadaşlar, hesap boş duruyor.

Bakın, Sayın Bakan 31 Ağustosta göreve geldi. 31 Ağustostan bugüne değin, Sayın Bakanın görevde olduğu sürede, diğerlerini saymıyorum... Diğerlerini de söyleyeyim: Haziran 2015'ten 2016 sonuna kadar 18 ayda 423 yurttaşımız patlayan bombalarla hayatını kaybetti, 3 bine yakın insanımız yaralandı, 3 bin; hayatını kaybeden 423. Hayatını kaybeden bu insanların 118'i Sayın Bakan döneminde. 31 Ağustosta göreve gelmiş; 9 Ekimde Hakkâri'de, 4 Kasımda Diyarbakır'da, 24 Kasımda Adana'da, 10 Aralıkta İstanbul'da, 17 Aralıkta Kayseri'de, 1 Ocakta İstanbul'da patlayan bombalarla, saldırılarla tam 118 kişi hayatını kaybetmiş Sayın Bakanın döneminde.

Şimdi, Sayın Bakan, biz, yaşam hakkı diyoruz, yaşam hakkı! Yani, yaşam hakkının olabildiğince örselendiği, olabildiğince artık -üzülerek söylüyorum- Türkiye'de kanıksatılır hâle geldiği bir dönemden geçiyoruz. Artık, bir patlayan bombanın daha acısını unutmadan, bir patlayan bomba önceki acıları unutturuyor Türkiye'ye. Böyle bir tablo yaşanıyor. Böyle bir tablo içerisinde, ölenlerin kimlikleriyle, nerede öldükleriyle ayrışma konusu yaratılıyor. Yani yılbaşı programı kutlayanların ölmesine herkesin tepki göstermesi gerekirken binlerce trol "İyi ki bunlar öldü." diye "tweet" atıyorlar. Nasıl oluyor bunlar?

Yılbaşına gelmeden önce bildiriler, "billboard"larda yılbaşı kutlamalarına karşı bir tepki oluşturmalar; bütün bunlar bir yana, devletin resmî kurumu Diyanet... Bunlar vahim hatalar değerli kardeşlerim. O hutbeler nereden çıkıyor? Yani bir yılbaşı kutlanmasının Türkiye'ye getireceği eksi ne olabilir? İnsanlar çoluğunu çocuğunu almış, evinde tavuğunu yiyor, pilavını yiyor, kuruyemişini yiyor, geleceğe dair, bir yıl iyi geçsin... Bunun neresinde bir suç var?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hiçbir şey yok.

LEVENT GÖK (Devamla) - Şimdiye kadar böyle bir tablo yoktu Türkiye'de ama bu dil, edilgen dil, iktidarın görmeyen edilgen dili bu hâle getirdi değerli arkadaşlarım. Sayın Bakan, niye yakasına yapışmıyorsunuz; o gazetelerdeki, havuz medyasındaki manşetlerin, o bildirilerin yakasına niye yapışmıyorsunuz? Olay olduktan sonra çok geç ve samimi değil, inandırıcı değil. Türkiye çok hızlı bir kutuplaşmanın içerisinde, çok hızlı bir ayrışmanın içerisinde. Buna engel olması gereken iktidar partisi.

Şimdi, yurttaşlar da ülkede bir iktidar var diyorlar, ülkede bir Emniyet var diyorlar, güveniyorlar. Emniyet Genel Müdürlüğü yılbaşından önce bir bildiri yayınladı "Yılbaşında Alınacak Tedbirler" diye. Herkes bu tedbirleri televizyonlardan duydu, gazetelerden okudu, dedi ki: "Polisimiz, Emniyetimiz, askerimiz bizim güvenliğimizi sağlıyor." Emniyet Genel Müdürlüğü vatandaşların yılbaşını huzur içinde geçirmesini temin için önlemler... Ne diyor burada? "Vatandaşların yoğun olduğu yerlerde, eğlence merkezlerinde tedbirlerimizi artırdık." E, nerede bu? İstanbul'un Ortaköy'ünde, eğlence merkezinin en yoğun olduğu bir yerde. Nasıl oluyor? Bir saldırgan elini kolunu sallaya sallaya içeri giriyor, içeri girmeden ateş ediyor, ateşin yankıları karşı kıyıdan duyuluyor, 250 metre ötede karakolumuz var. "Ortalık polis kaynıyor." diyorlar. İçeride yedi dakika kalınıyor, 6 şarjör değiştirdiği ifade ediliyor, elini kolunu sallaya sallaya çıkıp gidiyor. Sayın Bakan, bunları niye anlatmıyorsunuz, nasıl oluyor bunlar? İstanbul'un en renkli, en kalabalık yerinde, eğlence merkezinde bunlar nasıl olabiliyor? Hani sizin tedbirleriniz, nerede kaldı? O 39 kişi, hayatını kaybedenler, yaralananlar sizin açıkladığınız tedbirlere güvenerek geldi oraya. İnsanlar yılbaşı kutlamalarına sizin açıkladığınız tedbirlerin bir inancı içerisinde girdi "Bize bugün bir şey olmaz." diye. Yazık değil mi? 27'si yabancı, ülkemize gelmişler, ülkemizde misafirler, konuklar, hepsi hayatlarını kaybetti. Böyle bir tabloda siz burada çıkmışsınız, "Şunu yapmaya çalıştık, bunu yapmaya çalıştık." Yapacağınız tek bir şey var Sayın Bakan, tek bir şey var, buraya geldikten sonra "Arkadaşlar, ben İçişleri Bakanlığı görevini üstlendim, elimden gelen çabayı gösterdim ama terör olaylarını önleyemiyorum, masum insanların ölmesini önleyemiyorum. Bunda benim de kabahatim var. Onurlu bir şekilde istifa ediyorum." demeniz lazım, yapmanız gereken bu. (CHP sıralarından alkışlar)

Hükûmet hep mağdur, her olayda mağdur. Peki, bu olaylara nasıl geliniyor? Sizin dış politikanızın hiç sonuçları yok mu bunda? Yönetememe krizi, Türkiye'yi ve sorunlarını tahlil edememe krizi... Bu insanlar Türkiye'ye nasıl elini kolunu sallaya sallaya geliyor, bu yabancı terör örgütü mensupları? Bunların bir kayıtları yok mu? Elini kolunu sallayan Türkiye'de. Zaten güneyimiz kevgire dönmüş durumda. Böyle bir tabloda dünyanın en acımasız örgütleri cirit atıyor. PKK bir yandan, IŞİD bir yandan, DHKP-C gibi örgütler, bir de FETÖ'yle mücadele ediyoruz. E, peki, ne yapmamız lazım? Herkes diyor ki "Birlik olalım." E, biz de söylüyoruz "Birlik olalım." ve bu konudan asla taviz vermiyoruz, her türlü konuda Hükûmete destek vereceğimizi ifade ediyoruz. Terörün bizi yenmemesi için, bizim alışkanlıklarımızı, yaşam tarzımızı, laik cumhuriyetimizi etkilememesi için, Türkiye'nin geleceğinin daha aydınlık olması için dik durmaya çalışıyoruz. Ölümler art arda geliyor, aynı sözleri söylüyoruz ama bir sorumlu var kardeşim; siyasi iktidardır bunun sorumlusu. Havuz medyasını açın, sanki sorumlu Cumhuriyet Halk Partisi. Böyle rezillik olur mu Sayın Bakan, bu yayınları niçin önlemiyorsunuz? Türkiye'yi ayrıştıran bu dile niye son vermiyorsunuz? Nasıl beraber olacağız terör karşısında? Biz açıklıyoruz Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Getirin, yasal önlemleri, temel hak ve özgürlükleri sınırlamamak kaydıyla "Biz şu önlemlerle terörü önlüyoruz." deyin, bütün konuşmalarımızı geri çekelim, yasal önlemleri alalım, biz bunu teklif ediyoruz ama iktidar partisi gereğini yapmıyorsa gereğini yapacağı tek bir şey kalıyor, istifadır değerli arkadaşlarım.

Biz yaşam hakkı istiyoruz. Türkiye'de korkmadan, özgürce yaşamak istiyoruz. Bu özlemimizi milyonlarca kişi dile getiriyor. Herkes yarına dair korku içerisinde. Bir yandan "Birleşelim." diyoruz ama en büyük ayrışmalar Hükûmet tarafından yapılıyor.

Anayasa değişikliği... Şimdi, birazdan AKP'nin grup önerisini görüşeceğiz. Türkiye'de bu ölümler olmamış gibi, terörün en korkunç örgütleriyle mücadele etmiyormuşuz gibi varsa yoksa başkanlık rejimi; bütün günleri çalışalım, televizyonun olmadığı saatlerde de çalışalım; Türkiye, kim ne söylüyor, CHP ne söylüyor, diğer partiler ne söylüyor duymasın, varsa yoksa başkanlık. Başkan olsan kaç yazar, olmasan kaç yazar! Yeter ki benim bir tek masum insanımın burnu kanamasın değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Onunla bunun ne alakası var Sayın Başkan?

LEVENT GÖK (Devamla) - Türkiye'yi ayrıştırmayın, Türkiye'yi kutuplaştırmayın, çekin bu Anayasa teklifini. Gelin, terör konusunda oturalım, ne yapılması gerekiyorsa hep beraber konuşalım ama öncelikle Sayın Bakanın da istifa etmesi gerekiyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gök.