GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 18 Aralık Dünya Arapça Günü'ne ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:2
Birleşim:45
Tarih:22.12.2016

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; öncelikle hepinizden özür diliyorum. Kendimden kaynaklanmayan sebeplerden dolayı bir gecikme oldu.

Öncelikli olarak, 17 Aralık sabahı çarşı iznine çıkan askerlerimize yönelik yapılan kalleş saldırıyı öfkeyle, kin ve nefretle kınıyorum. Aynı zamanda, Fırat Kalkanı Harekâtı kapsamında mücadele veren askerlerimize yapılan müdahaleleri de öfkeyle, kin ve nefretle kınıyorum. Biz Türkiye olarak, Türk'üyle, Kürt'üyle, Arap'ıyla biliyoruz ki kalleşlerin bugüne kadar kazandığı bir savaş yoktur ve asla da olmayacaktır. O karanlık odaklar bizlere bu şekilde alçakça saldırmayı kendilerine şiar edinmişlerse bize düşen vazife onları sahip oldukları kalleşlik ile birlikte tarihe gömmek olacaktır. Bu vesileyle, şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine sabır, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Kıymetli milletvekilleri, 18 Aralıkta Dünya Arapça Günü vesilesiyle Arapçanın önemine vurgu yapan çeşitli programlar düzenlendi. Bilindiği gibi, Arapça, 60 ülkede konuşulan, dünyanın en kadirşinas ve zengin dillerinden birisidir. Özellikle de Arap toplumlarının içerisinden geçtiği şu sıkıntılı süreçte Arap asıllı bir vatandaş olarak ben de Arapların ve Arapçanın önemine Meclisimizin çatısı altında dikkat çekmek istedim.

Tarihin eski dönemlerinden başlayarak Anadolu ve Arap toplumlarının iç içe geçen kaderleri ne yazık ki köylerin, şehirlerin arasından sınırlar geçirilerek engellenmeye çalışılmıştır. Mesela, vekili olduğum Şanlıurfa'nın bir sınır ilçesi olan, benim de doğduğum yer olan Akçakale, Suriye'nin Tel Abyad ilçesiyle aynı ilçeyken ve kadim ismiyle "Tel Abyad" olarak Araplara ve Türkmenlere yurtluk yapmışken bir sabah orayı bilmeyen, hiç bilmeyen yabancı ellerce aralara tel örgüler örülerek iki ayrı devlete bağlı ilçeler ihdas edilmiştir. Aynı şekilde Ayn El Arap ile Suruç ve Rasulayn ile Ceylânpınar; bunlara daha yüzlerce örnek verebiliriz ama çizilen hiçbir sınır, sınırın öbür tarafında kalanların yüreğimizden bir parça olduğu gerçeğini ortadan kaldırmamış; toprakları bölen tel örgüler, kardeşlerimizle aramızdaki tek olma bilincini ve yüreklerimizi bölememiştir.

Yüz yıla yakın bir süredir gösterilen ayrıştırma, ötekileştirme faaliyetlerine rağmen Türkiye'deki Araplar her zaman kadim Türkiye Cumhuriyeti devletinin hizmetinde olmuş, her zaman devletlerinin çıkarlarından taraf durmuş ve hiçbir zaman İslam'ın son kalesi olarak addedilen bu devlete ihanet içerisinde bulunmamışlardır. Sadece Türkiye'deki Araplar değil, dünyadaki Arapların tamamına yakını Türkiye'yi kendi öz vatanları gibi görmekte, Türkiye'ye başka hiçbir ülkeye duymadıkları muhabbeti ve saygıyı duymaktadırlar. Bunun sebebi, sınırları kapatan, Türkiye'yi siyasi sınırlardan ibaret kabul eden ve Batı dışında her türlü toplumu aşağılayan politikalar değil, Osmanlı'dan bu yana uygulanan ve kader birliği üzerine konumlandırılan, karakterli, vizyoner ve kardeşlik temelli dış politikadır. AK PARTİ iktidarıyla başlayan yeni süreçte devam ettirilen bu politikayla gönül dili üzerinde buluşabilen Türk, Arap ve Kürt toplumları siyasi unsurlarıyla da ortak paydada buluşabilir bir duruma gelmişlerdir hamdolsun.

Kıymetli milletvekilleri, Türkiye'deki Arap vatandaşlar çoğunlukla Hatay, Adana, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt, Bitlis gibi şehirlerde yaşamakla birlikte Türkiye genelinde pek çok ile yayılmış durumdadırlar. Urfa'nın Arapları, Harran Ovası gibi verimli araziler üzerinde yüzyıllardan beri çiftçilik -burada gördüğünüz üzere, hepinizi inşallah bekliyoruz, turistik olarak, misafirimiz olmak üzere- hayvancılık ve ticaretle uğraşıyorlar, toprağı ekip biçiyorlar; aynı zamanda, kahve olarak da, gördüğünüz gibi, mırrayı içiyorlar, oyun olarak mangala oynuyorlar, müzik aleti olarak da rıbbabayı çalıyorlar. Kadınları birer Osmanlı kadını edasıyla bu şekilde dövmelerinden de hiçbir zaman vazgeçmiyorlar.

En mühim özelliklerinden birisi de, gördüğünüz üzere, Recep Tayyip Erdoğan'a ölesiye ve sadakatle bağlı olmalarıdır her zamanki gibi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu, bizim en önemli özelliklerimizden bir tanesidir. Aynı zamanda, Arapların kahir ekseriyeti, dediğimiz gibi, Erdoğan sevdalısıdır. Benim seçim çalışmalarını yürüttüğüm Harran, Akçakale gibi ilçelerde AK PARTİ'ye yüzde 90'ın üzerinde, neredeyse firesiz oy çıkmıştır. Araplar, her zaman, bu devletin ve bu milletin tarafında duranların, bu millete hizmet yolunda ömürlerini vakfedenlerin, İslam'ın son kalesini amansız bir şekilde savunanların yanında safını tutmuş, Osmanlı'dan aldıkları gelenekle devleti ebet müddet felsefesini hayatlarına ilke edinmişlerdir.

Değerli milletvekilleri, dünya Arapları çok zulüm gördüler. Araplar, Osmanlı'nın çöküşüyle birlikte Orta Doğu'nun çeşitli bölgelerinde feraset sahibi liderlerden yoksun, kukla yönetimler altında çok ezildiler ve şimdi yüzyıldır hasretini duydukları liderliği Cumhurbaşkanımızın şahsında bulduklarından dolayı onu ölesiye seviyorlar ve onun emrinde olduklarının herkesçe bilinmesini istiyorlar.

Bu vesileyle, 18 Aralık Dünya Arapça Günü'nü tebrik ediyor, yüce Meclisi ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmaztekin.