GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:44
Tarih:21.12.2016

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gecenin geç saatlerine kadar aslında, Parlamentoda hep birlikte oturuyoruz, emek sarf ediyoruz ama açıkça ifade etmek isterim ki Parlamentoyu bu işleme biçimimizin, Parlamentoda verdiğimiz bu emeğin açıkçası ülkenin gündemiyle yakından uzaktan bir ilişkisi yok. Parlamento asli görevini yapmıyor, onun dışında aslında farklı farklı konularla da ilgileniyor. Yani, bu kürsüde günlerdir devam eden, aslında bir ritüele binmiş bir şekilde ya başsağlığı dileniyor, taziye dilekleri iletiliyor ya da intikam yeminleri ediliyor. Yani artık, bu kürsüde çözümü konuşmanın zamanının geldiğini, geçtiğini düşünüyorum. Artık, bir kere, bu kürsüde ölümleri yüceltmenin dışında bizim oturup "Neden bunlar yaşanıyor, bu sorunun faklı bir çözümü olabilir mi?" bunun üzerinde tartışma yürütmemiz gerekiyor. Yoksa, sürekli "mış gibi" yaparak bu sorunların üstesinden gelemeyiz, bu sorunlar çözülmez; bizler de her gün bu kürsüde ya intikam yeminleri ederiz ya da başsağlığı dileklerini iletiriz.

Bugün Bab'da 14 asker yaşamını yitirmiş; kendilerine Allah'tan rahmet, ailelerine de başsağlığı diliyorum. Ama bizim, bir kere, bu konuyu da tartışmamız lazım yani Bab'da o askerler neden, niçin yaşamını yitirdi? Bunun sorumlusu kim? Elbette ki burada, Hükûmetin dış siyasette uyguladığı siyaset bundan birinci derecede sorumludur çünkü sürekli emperyal hayaller, derin stratejiler, günlük ittifaklar açıkçası ülkeyi bu çıkmaza sürüklemiştir, bunun hesabını da Hükûmetin açık ve net bir şekilde halka vermesi gerekiyor ama maalesef, her zaman olduğu gibi Hükûmetimiz yani AKP iktidarı sürekli mağdur. Bir kez bile olsun yapılanların, olanların hesabını vermek yerine, sürekli bir mağduriyet üzerinden kendini ifade eden, on beş yıldır aslında bu siyaseti yürüten bir Hükûmetle de karşı karşıyayız.

Bakın, yıllar önce basına yansımıştı, sizler de mutlaka izlemişsinizdir; sadece bir köprüdeki hata payından kaynaklı, bir Japon mühendis intihar etmişti. Açıkçası, bizim sizlerden beklentimiz intihar etmeniz veya istifa kurumunu işletmeniz değil -hani bunların olmayacağını biliyoruz- sadece bir kez, aslında, sorumluluk alın ve hesap verin, yaşananların nedenini bu halka açık ve net bir şekilde izah edin. Ama, ifade ettiğim gibi, on beş yıldır demagoji ve manipülasyonla bir siyaset yürütülüyor maalesef. Yani aslında, bunun sıkça burada işletildiğini, bu siyasetin güdüldüğünü biliyoruz. Sürekli, asıl meseleyi tartışmak yerine aslında gündemden uzaklaştırıcı kavramlar üzerinden bir siyaset yapıldığına tanıklık ediyoruz.

Az önce bir arkadaşımız bir ifadesinde "savaş" kavramını kullandı. Yine, iktidar masalarında "Bu yaşanan savaş mı, değil mi?" tartışması yürütüldü. Yani olan üzerinden, yaşananlar üzerinden bir açıklama yerine kavramlar üzerinden, olayı aslında özünden uzaklaştırarak bir tartışma, bir gündem oluşturuluyor. Yani yaşananın isminin ne olduğu önemli değil. İnsanlar ölüyor mu, insanlar göç ediyor mu, köyler yakılıp yıkılıyor mu, şehirler şu an bomboş mu, yoksulluk artıyor mu, yaşanan budur, bunu tartışmamız lazım. Yoksa isminin, kavramın ne olduğunun bir önemi yok. Ama maalesef, bu, Türkiye'de bir siyaset biçimidir. Yıllardır biz bu siyaseti yaşıyoruz.

Bakın, önce Kürt sorunu vardı, yoktu, karttı, kurttu, sonra geri kalmışlıktı, eşkıyalıktı yani doksan yıl boyunca bu kavramsallaştırmayı, bu isimlendirmeleri bu Hükûmet, bu hükûmetler çokça yaptı ama gelip dayandığımız, vardığımız nokta nedir? Aslında, bir savaş hâli var, bir çatışma hâli var; biz bundan uzaklaşamayız.

Bakın, 2005'te Diyarbakır'da, dönemin Başbakanı ve bugünün Cumhurbaşkanı orada ismini doğru koydu aslında, tespitini doğru koydu, "Kürt sorunu vardır ve benim sorunumdur." dedi. Ama maalesef, yine dönüp dolaşıp statükocu noktaya geri geldik, hatta biraz daha zorlanırsak herhâlde, kart kurt meselesine de tekrar bir geri dönüş sağlanacak.

Ama biz, burada işin özünü tartışmanın zamanının geldiğini, artık güvenlikçi politikalarla, Kürt karşıtlığı siyasetle bu işlerin çözülemeyeceğini bir kez daha ifade etmek isteriz. Olması gereken, aslında 2011'de denenen, ismini "barış süreci" yani "müzakere süreci", "diyalog süreci" olarak ifade ettiğimiz dönemin tekrar başlayıp...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Taşdemir.

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) - ...sorunlarımızı diyalog ve müzakereyle tekrar tartışmak gerekir. Dolayısıyla, bunun Orta Doğu sorunlarına da bir çözüm getireceğine inanıyorum.

Tekrar sizleri saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)